Yaşam

Kumrular patlaması davasında telekulak iddiası

5 kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan Kumrular Caddesi'ndeki bombalı saldırıyla ilgili 19 sanıklı davanın görülmesine devam edildi

29 Kasım 2013 22:23

Duruşmada söz alan sanık Ümit Akgümüş, Sincan F Tipi Cezaevinde, aileleriyle bir araya geldikleri sohbet salonundaki masanın altında, 8 adet dinleme cihazı bulunduğunu iddia etti. Akgümüş, "Devlet siyasi tutsakların özel mahremiyetine el attı. Bu insanlığa sığmaz. Bu kadar çirkinlik olur mu? Benim bu dosyada bir suçum varsa ceza verin kurtulayım artık, gerçekten sıkıldım. Devletin bekası, itibarı yüzünden ben yargılanıyorum. Devlet bulamadı, benim üzerime yıkmak istiyorlar" diye konuştu.
Ankara Kumrular Caddesi'nde, 20 Eylül 2011'de bomba yüklü otomobille gerçekleştirilen, 5 kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan terör eylemi ile Güney Ekspresi'nde bulunan patlayıcıyla ilgili davanın görülmesine devam edildi.
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, 19 sanığın yargılandığı davanın duruşmasına, tutuklu sanıklar Ümit Akgümüş, Fethullah Yiğit, Ertan Yürek, Ramazan Pamukçi, Halil Bayık ile tutuksuz sanık Mürsel Pamukçi, bazı sanık ve müşteki avukatları katıldı.
Duruşmada, sanık Halil Bayık, tercüman arıcılığıyla "ana dilde savunma" yaptı. 
Hakkındaki iddiaları komik bulduğunu kaydeden Bayık, ana dilde savunma yapma hakkının şimdiye kadar mahkemece engellendiğini ve bu nedenle mağdur olduğunu iddia etti.
Daha dava başlamadan, polis ve savcılık aşamasında suçlu ilan edildiklerini öne süren Bayık, "İddianame, polisin yönlendirmesiyle yazılmıştır. Polis denildiğinde akla gerçeği savunan iyi insanlar gelir ama iddianameye baktığımızda paramilitarist polis akla geliyor" dedi.
 

'Polis, ajanlık teklif etti'

 
Trende yakalanan bombalı çantanın kendisine ait olmadığını savunan Bayık, şunları kaydetti:
"O çantanın sahibi bulunamayınca, sahip bulabilmek için çaba sarf ettiler. Polislerin psikolojik baskısına maruz kaldım. Üzerime soğuk su döktüler. Bana işkence yapacakları mesajını verdiler. Çantanın bana ait olduğunu söyletmeye çalıştılar. Beni ailemle tehdit ettiler. Cebimde kağıda yazılı bulunan cep telefonu numarasını da polis kendi eliyle cebime koydu ve bana isnat etti. Trende gözaltına alınanların hepsi Kürdistanlıydı. Kürtler, Türkiye'de zaten suçlu kabul ediliyor. Kürt olmam ve soy ismim yakalanma nedenim."
Gözaltına alındığında polisin, "Eğer itiraf edersen, seni KCK dosyasında gizli tanık olarak kullanacağız. Estetik ameliyat yaptırıp, yeni kimlikle iş ayarlarız. Bize ajanlık yap" dediğini ileri süren Bayık, bunu kabul etmediğini söyledi. Suçsuz olduğunu savunan Bayık, tahliyesini istedi.
Bazı tanıkların dinlenildiği duruşmada, sanık avukatları, Kumrular saldırısı ve Güney Ekspresi'nde patlayıcı bulunmasıyla ilgili davanın, birbirinden ayrılmasını istedi. Avukatlar ayrıca, müvekkillerinin tahliyesini talep etti. 
 

'Dinleme cihazı bulundu'

 
Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, sanıkların kaçma şüphesi ve suçu dikkate alındığında, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesini istedi.
Duruşmada söz alan sanık Ümit Akgümüş, Sincan F Tipi Cezaevinde, aileleriyle bir araya geldikleri sohbet salonundaki masanın altında, 8 adet dinleme cihazı bulunduğunu iddia etti.
Bununla ilgili yaptığı başvuruda, kendisine, "Kumrular'daki patlama dosyasıyla ilgili mahkeme kararıyla dinleme yapıldığı" cevabının verildiğini öne süren Akgümüş, şunları kaydetti:
"Devlet siyasi tutsakların özel mahremiyetine el attı. Bu insanlığa sığmaz. Bu kadar çirkinlik olur mu? Benim bu dosyada bir suçum varsa ceza verin kurtulayım artık, gerçekten sıkıldım. Devletin bekası, itibarı yüzünden ben yargılanıyorum. Devlet bulamadı, benim üzerime yıkmak istiyorlar."
Kumrular patlaması ve Güney Ekspresi ile ilgili davanın ayrılması talebini reddeden mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi.
Duruşma, eksikliklerin giderilmesi için ertelendi.