Kronavirüs salgını - New York'ta matemin derinliği
12 Nisan 2020 02:52
ABD'de koronavirüs vakalarının en çok görüldüğü yer New York. Ülkede toplam ölü sayısı, Cumartesi günü itibariyle İtalya'yı geçti ve en çok can kaybının yaşandığı ülke oldu. Elif Key, koronavirüsün New York 'u nasıl etkilediğini yazdı.
692-692. New York Belediyesi'nin telefonlarımıza günde onlarca mesaj atan bilgilendirme hattı. Her defasında insanın yüreğini ağzına getiren, her defasında insanın tüm ayarlarını baştan yapması gereken o mesaj sesi ve kısa notlar...
'Evde kalın', 'Tehlike sadece içerde değildir. Aile içi şiddet yaşayanlar lütfen 311'i arasın', 'Komşularınız ne durumda kontrol etmeyi unutmayın', 'Akıl sağlığı önemlidir, yardıma ihtiyacınız varsa psikolojik destek hattını arayın', 'Dışarıya çıkarken maskenizi takmayı unutmayın', 'Evinizden sadece bir kişi alışverişe gitsin.', 'Fiyat artırımı yapan, ürünleri pahalıya satan iş yerlerini bildirin', 'Akşamüstü evlerinize çok yakın mesafeden helikopter geçecektir, bilginize.'
Sadece telefonlarımıza gelen mesajların sesi, gerisi çıldırtıcı bir sessizlik. Çıt çıkmayan sokaklar. Bazen ağlayan bir çocuk sesinin yüzlerce çocuk ağlıyormuş gibi sokaklarda yankılanması, sokağa yanaşan bir adet FedEx kamyonunun vites kolunun sesi.
Hepsi sanki evin içinde. Sessizliği bozan tek şey saat 7'de başlayan, New York'ta herkes evde otursun diye canlarının pahasına işe giden doktorların, hemşirelerin, postacıların, manavların, eczanelerin çalışanları için yapılan iki üç dakikalık alkışlı destek. Çığlıkların, ıslıkların, tencere tava seslerinin ardından herkes camlarını kapatıp içeri giriyor ve soru işaretlerine geri dönüyor.
Ne New York Valisi Andrew Cuomo'nun 'New York güçlüdür, bunu atlatacağız' diye bitirdiği basın toplantıları, ne Başkan Trump'la ekrana çıkan Dr. Anthony Fauci'nin Amerika genelinde beklenen ölü sayısının tahminlerin altında olacağını söylemesi ne de ABD Başkanı Donald Trump'ın 'Ben yasakların gevşetilmesinden yanayım ancak halkımız her şeyden daha önemlidir' demesinin bir kıymet-i harbiyesi yok.
Tüm bu basın toplantılarında yapılan açıklamalar distopyanın içinde ütopik. Canlı yayında her öğlen ve her akşam yazı tura seyreder gibi televizyonlarına bakan 300 milyon insan ve günlerdir koskoca bir kıtanın ayağına dolanan israf ve hatalar zinciri.
Hemen önlem almayan, salgını küçümseyen, salgın dünyanın her tarafına yavaş yavaş yayılırken vatandaşlarını kandıran onlarca insanın hissettiği çaresizlik çok ağır. Ve nihayetinde bu tam olarak kendi sorunlarından ziyade başkalarının sorunlarını çözmek için sabırsızlanan ülke insanlarının makus talihi!
Dünyanın lideri ABD'nin hem sağlık sisteminin hem de ekonomisinin altüst olma hikayesini, dengesini kaybedip tökezlemesini, ne zaman toparlayacağını, yarasını ne zaman iyileştireceğini tahmin edemezken nasıl umutlanacağız?
Aşı konusunda gelişmeler yaşandığı söylense de, ülkede yarım milyondan fazla insan hastanede, 'Ağırlaşmadıkça lütfen evinizde kalın' dendiği için belki de evinde hayatını kaybederken, eyaletlerin birbirinden bir suni solunum cihazını sakındığı haberini duymuşken hangi bilgiye nasıl inanacağız?
Hastane çalışanlarının mesaisiz çalıştığı, hastalanmaya başladıklarını duyurdukları açıklamaların; Manhattan, Queens, Bronx ve Brooklyn'in bomboş sokaklarında kepenklerini belki de hiç açamayacak dükkanların kapılarına astığı 'Öbür tarafta görüşürüz' notlarının, bir ay evvel binlerce turistin gezdiği Soho sokaklarında yerlerde cansız yatan evsizlerin fotoğraflarının, Manhattan'a yarım saat uzaklıktaki Hart Island'dan gelen görüntülerin ardından nasıl bu işten hasarsız çıkacağız?
Hart Island'da tabutlar
Hart Island. New Yorklular'ın dünyanın sonunun şpoiler'ı gibi seyrettiği, havadan çekilen, mahkumların defnettiği sıra sıra tabut fotoğrafları yüzünden şimdi de korku virüsüne teslim oldukları ada.
Terk edilmiş olduğu söylenemez, zira adanın bir milyondan fazla sahibi var ve hepsi ölü. Öyle ki New York'ta yaşamış, hiçbir yakını tarafından defnedilmeyen onlarca meşhur insanın da ebedi mekanı.
Burası yemyeşil de olsa, adadaki binaların duvarlarını sarmaşıklar sarsa da burası canı isteyenin gidebildiği bir park değil. Burası kaybettiği yakınını ziyaret etmek isteyen birinin ancak özel izinle ayak basabildiği, hiçbir zaman halka açık olmayan, yüzyıldan fazla bir süredir şehrin en karamsar hikayelerinin kahramanlarından biri.
Hart Island, İç Savaş zamanı esir askerlerin hapishanesi, daha sonra psikiyatrik sorunlar yaşan kadınların yaşadığı akıl hastanesi, uyuşturucu bağımlılarının rehabilitasyon merkezi ve şehirdeki yersizlik yüzünden geldiği son nokta evsizlerin ve yoksulların gömüldüğü kimsesizler mezarlığı.
Halbuki geçen sene şehir meclislerinde konuşulan şey Hart Island'ın park olmasıydı. Olmadı. Şimdi her gün onlarca tabut, teker teker fişlenerek, kayıtlara geçilerek adaya taşınıyor. Bir gün gelip de tanıdıkları tarafından alınmasına izin verilecek olan cenazeleri şimdi törensiz, duasız, süslü bir tabutları olmaksızın, Rikers Island'da ceza sürelerini tamamlamaya çalışan mahkumlar tarafından birer metre derinliğinde (3 feet) kazılan çukurlara defnediliyor. Şehrin her noktasında zorunlu bir uygulama olan 'Lütfen herkes 2 metre (6 feet) mesafeyi korusun' kuralı matemin mesafesi gibi aramızda duruyor.
Üç haftada yaklaşık 9 bin New Yorkluyu kaybeden bir şehir, yaklaşık 21 bin vatandaşını kaybeden, her şeyin en büyüğünü yapmakla, en ihtişamlısını sunmakla övünen Amerika'nın alışılmış ölçüsüzlüğü şimdi mezar boyutlarıyla, ölü rakamlarıyla sınanıyor.