Mısır firavunlarını ve kraliçelerini sürmeli gözleriyle tanırız. Antik Mısırlılar gösterişe ve güzelliğe bu kadar önem verdiler mi, yoksa onlara kendi değerlerimizi mi yakıştırıyoruz?
Londra’da Macclesfield Müzesi Two Temple Place sergisi Antik Mısır takı ve mücevherlerini içeriyor. Sergiyi görenler Mısırlıların gösterişi çok sevdiğini düşünebilir.
Taraklar, bakır ve gümüş aynalar, sürme yapımında kullanılan malzemeler, makyaj malzemelerini koymak için kavanozlar, pomat kutuları, parfüm şişeleri, peruk kalıntıları, ayrıca mezarlarda bulunan takı ve mücevherler…
Kısacası, kadınıyla erkeğiyle, dirisiyle ölüsüyle antik Mısırlılar güzel görünmek için ellerinden geleni yapıyormuş. Tahta tabutlara işlenmiş sürmeli yüzler herkesin dikkatini çekmiştir.
İkili amaç
Fakat bu güzellik malzemeleri arkeologlar açısından hala muamma olmaya devam ediyor. Bir taraftan Mısırlıların gerçekten de güzellik düşkünü olması ve bizim de bugünkü güzellik anlayışımızı biçimlendirmiş olması mümkün. Fakat aynı zamanda bizim kendi güzellik değerlerimizi tümüyle farklı başka bir kültüre yakıştırmamız da söz konusu olabilir. Belki de antik Mısır’daki kozmetik ürünler güzel görünmekten öte bir maksatla kullanılıyordu.
Bugün birçok arkeolog bu görüşü benimsiyor. Örneğin rastık olarak da bilinen sürmeyi ele alalım. Sürmenin temel maddesi olan ve kurşun içeren zehirli mineral gözyaşı ile karıştığında anti-bakteriyel özellik taşıdığı görülüyor.
Ayrıca göz etrafına yoğun bir şekilde sürülen sürme güneşin gözü rahatsız etmesini de engelliyor. Yani kadınlar da erkekler de pratik nedenlerle sürme çekmiş olabilir.
Aynı şey peruk için de geçerli. Peruğun saç bitini azalttığı biliniyor. Takı ve mücevherlerin sembolik ve dini açıdan önem taşıdığı düşünülüyor.
Sergide yer alan erotik bir kilden dansöz heykeli üzerinde resmedilen dövmeler süs amaçlı olabileceği gibi, koruyucu amaçla da yapılmış olabilir. Dansözlerin ve fahişelerin zührevi hastalıklardan korunmak için bacaklarına cüce tanrı dövmesi yaptırdıkları biliniyor.
Manchester Üniversitesi’nde Mısır uzmanı Joyce Tyldesley şöyle diyor: “Mısırlıların güzellikten ne anladığını anlamaya çalıştıkça iş daha da karmaşık hale geliyor; çünkü her şey ikili amaç taşıyor sanki.”
Kleopatra ve Nefertiti
Örneğin Firavun 3. Senwosret yüzü kırışık ve koca kulaklı olarak resmedilir. Bu, erkek güzelliğini simgelemek yerine muhtemelen kralların da yanlış yapabileceğini ve halkını dinlemesi gerektiğini ifade ediyor olabilir.
Tyldesley’ye göre Mısırlıları güzellik ve zarafet ile ilişkilendirmemizin nedeni, iki ünlü kraliçenin ölümünden sonraki yaşamlarına dair bilgiler olabilir. Kleopatra ve Nefertiti.
Roma’nın Mısır’ı ele geçirmesinin ardından Kleopatra güzellik sembolü olarak bilinir. 1912’de Nefertiti’nin büstü bulunduğunda o da antik dünyanın simgeleri arasına girdi. Tyldesley, Kleopatra ve Nefertiti hakkında kitap yazıyor ve “bize bütün Mısırlı kadınların güzel olduğu fikrini veren Kleopatra’nın neye benzediğini bile bilmiyoruz” diyor.
“Kleopatra’nın büyük bir burnu, çıkık çenesi ve kırışıklıkları vardı. Para üzerinde bu şekilde resmedilmiş olması otorite sağlama amaçlı olabilir. Plutarkhos, Kleopatra’nın güzelliğinin görünüşünden ziyade sesinde ve neşesinde olduğunu söylüyordu. Buna rağmen biz onu Elizabeth Taylor’un canlandırdığı şekilde düşünüyoruz. Yani kendisi değil, Kleopatra fikridir bizi etkileyen.”