T24 - CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ı 28 Şubat üzerinden sert sözlerle eleştirdi. Kılıçdaroğlu, "28 Şubat Erbakan'a karşı yapıldı. Sen ne yaptın? Erbakan'ı arkasından vurdun" dedi.
Kılıçdaroğlu’nun, iki gün art arda düzenlenen kurultaylar sonrası sesinin kısık olması dikkat çekti.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
"Değerli arkadaşlarım sesim dolayısıyla özür diliyorum. Malum… İki gün art arda çok güzel iki kurultay yaptık. Kurultaylarımızın güzel geçmesi sayın başbakan’ı rahatsız etmiş. Buradan söylüyorum sen daha çok rahatsız olacaksın. Gelmiş geçmiş en demokratik tüzüğe, Türkiye Cumhuriyet tarihinde CHP sahiptir artık. Örgütümüzü kutluyorum. Disiplin örgütlerin işidir. Örgüt demek disiplinli ses çıkarmaktır. Kavgalı görüntüye yer vermemek demektir. Böyle bir görüntüye artık izin verilmeyecektir. Herkes söyleyeceğini söyledi. onlar geride kaldı artık. Halka güven vermemiz azlım artık. Bunun yolu ortak söylem geliştirmektedir. Milletvekillerimiz partililerimiz çalışıyor. Suriye’de olaylar çıktı sınır illeri nasıl etkilendi diye biz çalışma yaptık. AKP bunu merak etmez. Biz ettik ve raporladık, TBMM gündemine getirdik."
"Demokrasi kararlılığımızı belirleyen unsur tüzüğümüzdü değiştirdik. Türkiye tam anlamıyla tıkanmış bir durumda. Siyaseti, yargısı, ekonomisi tıkanmış durumda. Değişim ve dönüşüme ihtiyaç var. CHP’nin içinde olmadığı bir değişim ve dönüşüm tutarlı değildir. Siz bakmayın onların hileli reklam kampanyalarına. Halkın istekleriyle taban tabana zıt bir değişim ve dönüşümü yaşıyoruz. CHP tarihi şan ve şerefle doludur. Bağımsızlık savaşı verip Türkiye’yi kurmuştur. Demokrasiyi getirmiştir. Özgeçmişi budur. Bir babayiğit de çıksın bizim özgeçmişimiz de şudur. Böyle özgeçmişi olmayanlar bütün günlerini CHP’yi karalamakla geçirirler. Dünyada ender rastlanan bir özgeçmiştir bu".
'Atalarına ihanet ediyorsun'
"Bir de diğer tarafa bakıyorum. Geçmişinden utanan birisi kalkıp CHP’nin görkemli tarihini eleştirirse bu insanlara güven veriri mi? O tarihin içinde senin de ataların var. Sen kendi atalarına ihanet ediyorsun bunları söyleyerek. AKP statükocu bir parti oldu. İlkesi statüko olan bir kişi değişim ve dönüşümden söz edemez. Halkı aldattılar “biz değişim yapacağız, CHP statükocu” diye. Kökü olmayan bir siyasal anlayıştan baskıcı diktatörlük çıkar. Totaliter baskıcı rejim çıkar. Kökü olmayan bir partiden demokrasiyi geliştirmesini beklemek mümkün değildir. Senin on yıllık kökün var onu da inkar ediyorsun, kalkıyorsun 89 yıllık demokrasi birikimimizi sorgulayamaya çalışıyorsun. Demokrasi “gömlek değiştirdim demokrat oldum” diyenlerin rejimi değildir. “Bu bir trendir yeri zaman gelince ineceğiz” diyenlerin yapacağı iş değildir. Bazı aydınlar Erdoğan’ın yaptığı her şeyi alkışladı ama şimdi uyandılar. “Bunun demokratlık neresinde” diye sormaya başladılar. Demokrasi birilerinin giydiği bir elbise değildir. Demokrasi bir ülkenin ruhudur. O ruha sahip olamazsanız demokrat olamazsınız."
'Yürüyen yalan makinesi'
"Sayın Erdoğan Necip Fazıl’dan okuduğu şiir sonrası, “Okuduğum bana değil, Necip Fazıl’a ait” diyor. Bunun neresini düzelteyim. Ben sana ‘yürüyen yalan makinası’ diyordum inanmıyordun. İşte çıktı ortaya. Eğer gerçekten dürüst adamsan Necip fazıl’ın yazdıklarının devamını da okusana. Adam gibi adamsan çıkar devamını okursun. Bir ülkede hukukun özgürlüğü yoksa orada seçilmiş diktatörler vardır. Hukukun üstünlüğünün olmadığı yerde adaletin üstünlüğü olmaz. Hukukun üstünlüğü ulusal bilinç yaratmanın da yoludur. Senelerdi bu ülkeyi bin bir badireden çekip kurtaran şey toplumsal sağduyu ve entelektüel birikimin karar mercilerine nüfuz etmesiydi. AKP ‘her şeyi ben bilirim’ diyerek bunu yok etti."
'Annelere sesleniyorum, çocuğunuzun geleceği tehlikede'
"Bir iktidar düşünün ki parlamento açıkken kanun hükmünde kararname çıkarıyor. Yasama organının by-pass edilmesine entelektüeller ses çıkarmazsa başlarına bu gelir. Şimdi eğitim sistemi ile ilgili teklif getirdiler. Dikkat edin, yasa önerisi değil, teklif. Türkiye’nin en önemli sorunu hiçbir yerde tartışılmadan Meclis’e getiriliyor. Bütün annelere sesleniyorum sizin çocuğunuzun geleceği ellerinden alınıyor. Sesinizi çıkarın anneler… Bunu yapan kim? Bilgi hırsızlığından hüküm giyen biri. Düşünebiliyor musunuz, böyle biri Milli Eğitim Bakanı yapılıyor. Recep Tayyip Erdoğan çıksın bana böyle bir suçtan hüküm giyen birinin hangi çağdaş bir ülkede milli eğitim bakanı yapılacağını göster. Hangi ahlaktan söz ediyorsun sen Recep Tayyip Erdoğan."
'Uludere'ye gidemiyorsan gel ben seni götüreyim'
"Silivri’de bir çadır tiyatrosu kurmuşlar savunma yapanları savunmasında dolayı yargılıyorlar. Yetmiyor avukatına da son duruşmaya kadar katılmama cezası veriyorlar. Hangi ahlaktan bahsediyorsunuz siz. Buradan bütün entelektüellere sesleniyorum, bunları daha fazla yazın, korkmayın. Biz bunu yapıyoruz, siz de yapın. Recep Tayyip Erdoğan Uludere’ye gidişini yine ertelemiş. Kar kış varmış. Sayın Recep Tayyip Erdoğan Uludere’ye gidemiyorsan gel Kemal kardeşine ben seni kar da olsa tipi de olsa Uludere’ye götüreceğim."
'Erbakan'ı sırtından hançerledin'
"Recep Tayyip Erdoğan 28 Şubat nedeniyle konuşmuş bugün. Mağdur olduğunu söylemiş. İnandınız mı? 28 Şubat’ta mağdur olan varsa o da Rahmetli Erbakan’dır. Ona karşı yapıldı 28 Şubat. Sen ne yaptın? Erbakan’ı sırtından hançerledin. Erbakan’dan helallik aldın mı onu söyle… 28 Şubat sen başbakan olasın diye yapıldı. Hakkını verelim, Rahmetli Erbakan milliciydi. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunurdu. Sen ise kendi ülkenin çıkarlarını pazarlayan birisin. Bana yalancı demiş. Ama örnek veremiyor. Ben ona yürüyen yalan makinası diyorum örnek de veriyorum. Belediyelerimizle ilgili iddialar ortaya atmıştı. Çık açıkla dedim. Açıklayabildi mi? Açıklayamaz çünkü yalan söylüyor. Yalan makinasına bağlasanız inanın 24 saat öter. Milli Eğitim Şurasında tartışılmayan bir konu nasıl olur da kanun teklifiyle Meclis’e gelir? Türkiye’nin en temel sorunun tartışmıyoruz. Üniversiteler neden suskun. Üniversiteler konuşmuyorsa kimse kusura bakmasın onlara üniversite diyemeyiz."
"Başbakan yine kükremiş, “Vay efendim TÜSİAD niye buna karşı çıkmış” diye. Kutluyorum, düşüncelerini özgürce açıklamışlar. Kim kendisini sessizliğe mahkum ederse onlar bu ülkenin saygın kurumlar değildir. Bize düşen görev tarihi bir görevdir. Zulme ve haksızlığa karşı direnme görevidir. Toplumun önüne kin ve intikam söylemiyle çıkmak bir siyasetçiye yakışmaz. Demokrasiyi sözde biz kürsüde öğrenmişiz insanda biraz Allah korkusu olur."