Haftalık grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Swaboda'ya "sen kim oluyorsun da benim sözülerimden rahatsız oluyorsun?" derken, Başbakan Erdoğan'ı da ölen tüm müslümanların, Reyhanlı'da hayatını kaybeden 51 kişinin ve Uludere'de hayatını kaybeden 34 kişinin katili olmakla suçladı.
Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Avrupa'ya gittiğimizde bize "neden çözüm konusunda hükümeti desteklemediniz" soruları geldi. Çünkü başbakan bizi onlara şikayet ediyor. Biz de onlara dedik ki, ortada bir yalan var, biz destek olmamız gerektiği her zaman destek oluyoruz. Brüksel'de liberal sosyalist milletvekillerinin katıldığı bir toplantıda düşüncelerimizi açıkça dile getirdik. Başbakan ne demişti? "Avrupa Suriye politikamızı destekliyor." Ben de sordum: "Benim bildiğim Batı bir söz verdiyse arkasında durmalı! Neden bizim başbakanı Suriye politikası konusunda yalnız bıraktınız? Milletvekilleri "biz hiçbir zaman böyle bir söz vermedik." dedi. Ne demiştim? "Yalancıdan başbakan olmaz." Medyanın önünde liberaller, demokratlar bana söylediler. "Neden Türkiye Cumhuriyeti başbakanını yalnız bıraktınız?" dedim, "hayır" dediler, "biz böyle bir söz vermedik." Şimdi başbakanın yapması gereken, kimin söz verdiğini açıklamaktır.
Suriye konusunda bir ülkeden parasal yardım alıp politika belirlerseniz dış politkanızı Katar'a satmış olursunuz. Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politikasını nasıl Katar'a, Suudi Arabistan'a ihale edersiniz. Ölen her müslümanın kanı Erdoğan'ın ellerindedir.
ABD'ye gitti, Reyhanlı'ya gidemedi. Şöyle söylüyor gazetelere: 'Suriye muhalefeti milli egemenlik mücadelesi veriyor, biz elimizden gelen lojistik desteği veriyoruz. Terör örgütüne destek vermek doğru mudur? Ne demek lojistik destek? Türk askerlerinin üniformalarını sen kime giydiriyorsun? Terör örgütüne yardım ve yataklık yapmak ne zaman Türkiye'nin görevin oldu?
'ABD ziyaretinde 5 konuda duvara çarptı'
1: Ne dedi Erdoğan? "Gideceğim, Obama'yı ikna edeceğim, Suriye'ye beraber müdahele edelim" Ne dedi Obama? "Ne silahlı müdahelesi? Öyle bir şey bizim gündemimizde yok." 1. taş düştü
2: Ne diyordu Erdoğan? "Koltuğumun altında dosya var, kimyasal silah kullanılıyor, Obama'yı ikna edeceğim." Ne dedi Obama? "Ne kimyasal silahı? Göster bakayım dosyayı." Açtı, içinde beyaz sayfa var, başka bir şey yok.
3- Suriye'de uçuşa yasak bölge ilan edilsin diyordu. Suriye bölünsün demek istiyor dolaylı olarak. Obama ne dedi? "Biz Suriye'nin bütünlüğünden yanayız."
4- Giderken şunu söylüyordu, Obama'ya Cenevre'yi hatırlattı. Obama dedi ki, biz Rusya ve ABD olarak uluslararası bir konferans düzenleyeceğiz ve karar vereceğiz. Erdoğan ne dedi dönüşte, görüşüm değişti dedi. Beyzbol sopasını görünce değişirsin tabi ki sen. Ben onu bilmez miyim.
Suriye politikası varmış, sizin böyle bir politikanız yok, egemen güçlerin istekleri üzerine politika oluşturursanız, böyle yalnız kalırsınız
5- Gazze'ye gideceğiz diyordu, Amerikaya gitti, dediler ki "1 dakika ya Gazze nerden çıktı? Gideceksen hem Gazze'ye hem Batı Şeria'ya gideceksin." Ne dedi? "Görüşüm değişti" dedi, "emredersiniz" dedi. Sen Türkiye'nin başbakanı olamazsın.
Özel bir toplantı yapıyorlar, fotoğrafları gördünüz. O toplantı Türkiye açısından yüz kızartıcı bir toplanıdır. O toplantıda büyükelçi ve dışişleri bakanı müsteşarı yok. siz kiminle toplantı yapıyorsunuz? Devletin arşivine hangi bilgiler girecek? Devlet yönetiminde bihaber olan bir anlayıştır bu. Büyükelçiyi, müsteşarı çıkaracaksınız almayacaksınız içeri, oturup pazarlık yapacaksınız. Ben sana sormayacak mıyım sen hangi ülkenin pazarlığını yapıyorsun?
Swoboda konusu
Brüksel ziyaretimiz oldu. Onların davetiydi, davete icabet ettik. Orada bi konuşma yaptım, inandığım şeyleri söyledim. Sonra Swoboda ile ortak basın toplantısı yaptık, sorulara yanıt verdik. Swoboda ayrıldıktan sonra bir gazeteci Başbakan'ın bizi suçladığını söyledi, "ne diyorsunuz" dedi. Ben de Erdoğan'ın Esad'dan farkının olmadığını, arada ton farkı olduğunu söyledim. Toplantıdan sonra parlamentoda bize bir oda ayrılmıştı, o odada bizim programa uygun olarak belli kişileri ziyaret etmemiz öngörülmüştü. Pek çok kişiyle görüştük, kararlar aldık. 18.00 sırasında Swoboda ile görüşmemiz gerekiyordu. Gittiğimizde onun danışmanları benim Esda'la ilgili yaptığım açıklamadan dolayı Swoboda'nın rahatsız olduğunu söyledi. "Benim düşüncemden rahatsız olan birisiyle ben asla ve asla görüşmem" dedim. Biz onlara şunu hatırlattık: 'Türkiye 3. sınıf bir demokrasiye layık değildir. Sen kim oluyorsun da benim düşüncemden rahatsız oluyorsun. Ben bunun hesabını sana değil, kendi milletime veririm."
'Uludere'de ölen 34 yurttaşımızın katili Recep Tayyip Erdoğan'dır'
Reyhanlı'da 51 kişi ölmüş, yazık günah deüğil mi o insanlara? Reyhanlı'da ölenlerin hesabını kimden soracacağız? Manavdan mı bakkaldan mı? bütün demokrasilerde o işin sorumlusu iktidardır ve onun başındaki adamdır. Ülkeyi yöneten de kimse kusura bakmasın diktatörlüğe soyunan bir adamdır. "diktatör" demişim, alınmış da. "Yasama ve yargı benim için ayakbağıdır" diyen bir adama ne denir? Diktatör denir. "Ben Silivri davalarını savcısıyım" diyen bir adam ne denir? Diktatör denir. 1 Mayıs Emek gününü yasaklayan yöneticiye diktatör denir. Bizim kitabımızda bunları yapan adama "demokrat" demek yazmaz. Masum insanları sabahın köründe gaz altına alacaksın, tutklatacaksın, aylarca yıllarca tutacaksın. Bunu yapan adam diktatör denir. Hak aramak için grev yapıyor işçi. Anaysala ve yasal hakkını kullanıyor. Sendika kuramazsın kapının önüne koyarım. Bu düzeni savunan adama diktatör denir. Vatandaşı düşünün, Başbakan'ı bulmuş derdini anlatacak. Tahammül edemiyor "Ananı da al git" diyor. Bunu söyleyen adama diktatör denir. Uludere'de kendi vatandaşının imhası için TSK'ya emir veren adama ne denir? Diktatör denir. Bu talimatı veren kim? "TSK biz hükümetin emrindeyiz, hükümet emir verir biz de uygularız." diyor. Bu ne demek? Uludere'de ölen 34 yurttaşımızın katili Recep Tayyip Erdoğan'dır. Gazetecileri şöyle veya böyle işinden atan, hapse atan adama diktatör denir. Vergi müfettişlerini kendisni eleştirdi diye görevlendirip ağır cezalar yazdıran bir düzeni kuran ve bunu savunan adam diktatör denir.
Bugün Ankara ticaret Odası bilboardları süslemiş. Erdoğan IMF'ye borcu ödedi, kendisine teşekkür ederiz. Yağdanlığın böylesini görmedim. Diktanın olduğu yönetimlerde bu tür yalakalıklar kimseyi şaşırtmasın.
Başkanlık sistemi CHP parlamentoda olduğu sürece asla ve asla geçmeyecektir. Peki bu ABD gezisinin her yönü kötü müydü? Hayır değildi. En önemlisi hanımefendiye verdikleri kitap? diktatörlüğün Psikolojisi... Ne güzel okuyorlar değil mi? Bizim bir görevimiz var, ülkenin içinde bulunduğu koşullar iyi değil, biz cumhuriyeti kuran parti, bu toplumda yaşayan 76 milyon yurttaşın hakkını savunan partisi olarak kendimizi çok iyi anlatacağız. Türkiye'yi AKP kabusundan mutlaka kurtaracağız.