CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ABD’de yaşayan Fethullah Gül’e yönelik “dön” çağrısı için, “Dönüp dönmemek kendi takdiridir. Dönmesinde hiçbir sakınca yok. Eğer haksızlığa uğrayıp, bedel ödeyeceğini düşünüyorsa gelsin bedelini ödesin. Haksızlığa karşı mücadele etsin” ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu Emniyet’teki operasyonun, 17 ve 25 Aralık’ta ortaya çıkan yolsuzlukları gizlemek amacıyla yapıldığını belirterek, “Erdoğan ve ailesini korumaya, hırsızlıkları saklamaya, tapelerin intikamını almaya çalışıyorlar” dedi.
Birgün gazetesinden Sebahat Karakoyun’a konuşan Kılıçdaroğlu’nun emniyetteki operasyondan, Amerikan Yahudi Kongresi’nin Başbakan Erdoğan’a 2004 yılında verdiği “Cesaret Ödülü”nü geri istemesine, gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmeleri satır başlarıyla şöyle:
Tıpış tıpış iade edecek
Bu madalyayı (Amerikan Yahudi Kongresi’nin Erdoğan’a 2004 yılında verdiği Cesaret Madalyası) Erdoğan’a takarken mutlaka bir gerekçeleri vardı. Şimdi yaşanan süreçten sonra madalyayı verenler Erdoğan’ı eleştiriyorlar ve iade edilmesini istiyorlar. Yani veriliş amacının ortadan kalktığını söylüyorlar. Ben daha önce Erdoğan’a bu madalyayı iade etmesi gerektiğini söylemiştim, “Niye iade etmiyorsun, niye boynunda taşıyorsun” demiştim. Hiç ses çıkarmamıştı. O zaman iade etseydi, “İnisiyatif bende iade ettim” derdi. Şimdi inisiyatif kendisinde değil ve “madalyayı geri ver” diyorlar, ne yapacak tıpış tıpış götürüp madalyayı iade edecek.
İntikam alıyorlar
17 ve 25 Aralık büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu ortaya çıkaranlardan intikam alıyorlar. Eğer “Bunlar Balyoz’da, Ergenekon’da sahte sahte delil ürettiler, adaleti yanılttılar, o nedenle operasyonu yapıyoruz” diyorlarsa bu yapılan operasyonlarla orada düşünülenler arasında hiçbir bağlantı yok. Savcı soruyor “Neden dinlediniz” diye. Dinlemelerde ne vardı? Erdoğan’ın oğluyla yaptığı konuşmalar, yolsuzluklar vardı. O yolsuzlukları delillendirmek için mahkemelerden alınan kararlarla yapılan dinlemeler vardı. Erdoğan, bütün bunların tamamının montaj olduğunu söylüyordu. Şimdi öyle anlaşılıyor ki bunlar montaj değil, dolayısıyla bu dinlemeleri yapanlardan intikam alıyorlar. Bu doğru değil. Erdoğan kendi gücünü, devletin gücünü kullanarak, belli kişileri susturmak istiyor. Ama gün gelir, zaman döner ve Erdoğan bunun hesabını verir, vermek zorunda. Bu ülkede tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenmişse Erdoğan da dahil herkes bunun hesabını vermek zorunda.
Sahte delil için hesap sorulsun
Sahte delil üretenden hesap sorulmasını istiyoruz. Sahte delil üretip, haksız yere askerleri, gazetecileri, akademisyenleri hapiste tutanlardan hesap sorulsun. Ama bu operasyon, o operasyon değil. Bu, Erdoğan ve ailesini korumaya yönelik operasyon. Hırsızlıklarını gizleme, gölgeleme operasyonu.
Arınç şantajı itiraf etti
Sistem şantaj üzerinde yürüyor. En iyi itirafı yapan da Arınç. Operasyonun ardından söyledikleri “Siz özür dilerseniz bunların hepsinden vazgeçeceğiz” demektir. Böyle hukuk devleti mi olur? Suç varsa suçlu cezasını çeker. Ergenekon’da, Balyoz’da da suç üretildi, masum insanlar hapiste yattı. Birilerinin bunun hesabını sorması lazım ama sorulmuyor. Çünkü sormak istemiyorlar. O operasyonların savcısı Erdoğan’dı. Arınç’ın açıklamalarından anlaşılıyor ki bu davanın da savcısı Erdoğan. Başsavcı değişmiyor.
Esad’ı kopya ediyor
Eskiden fiili bir polis devleti vardı. Çıkarılan MİT Yasası’ndan sonra hukuki kılıf hazırlandı ve Türkiye istihbarat devletine dönüştü. Şimdi Erdoğan TİB’in, MİT’e devredileceğini açıkladı. Bu, istihbarat devletine gidişte MİT Yasası’ndan sonraki ikinci önemli adım. Düne kadar Esad’ı suçluyordu, ‘istihbarat devleti’ diye. Şimdi Esad’ı kopya ediyor, istihbarat devleti açısından. Her türlü bilginin, muhalefet partileri dahil izlenip Erdoğan’ı rapor edildiğini biliyoruz. Almanya’daki Gestapo tipi örgütlenme Türkiye’de var. MİT içinde sadece AKP’ye çalışan bir yapı var. Gestapo, Almanya’da yasaldı ve sadece Hitler’e bilgi verirdi. İstihbarat, devletin çıkarlarını korumak için yapılmalı. Gelinen noktada sadece AKP’ye ve onun liderine istihbarat taşıyan bir gestapo yapılanması var. Yetkiler devredilince meşru zemine kaydırılacak. MİT her türlü kişi ve kurumları dinleyecek ve Erdoğan’a bilgi taşıyacak. Erdoğan son operasyonla ilgili ‘Başka alanlara da sıçrayabilir’ dedi. Bu, buna tipik bir örnektir. Gestapo kanadı yani Erdoğan’a bilgi taşıyan yapı her türlü bilgiyi veriyor. Kendisi bunu grup toplantısında itiraf etti benim için “Senin nefes alışını bile takip ediyoruz” dedi.
Gülen gelsin bedelini ödesin
(Bahçeli’nin Gülen’e geri dönmesi için yaptığı çağrı) Dönüp dönmemek kendi takdiridir. Dönmesinde hiçbir sakınca yok. Eğer haksızlığa uğrayıp, bedel ödeyeceğini düşünüyorsa gelsin bedelini ödesin. Haksızlığa karşı mücadele etsin.
Düne kadar beraberdiler
Diktatörlerin temel bir özelliği vardır, bulundukları koltuğu güçlendirmek için sürekli etkin olan bir kurumu düşman ilan eder ve pasifize etmeye çalışırlar. Erdoğan orduyu, dış mihrakları, kurumları, Merkez Bankası’nı, CHP’yi, medyayı düşman ilan etti. Böylece herkesi susturdu ve kontrol altına aldı. Şimdi yolsuzlukları ortaya çıkınca düne kadar beraber yürüdüğü Cemaat’i düşman ilan etti. HSYK’yi düşman ilan etti, yargıyı ele geçirdi, kendi diktatörlüğünü perçinlemek istedi. Bir dönem Gezi’ye katılanları düşman ilan etti. Ama iş kendi çocuklarına gelince, kul hakkı yedikleri, hırsızlıkları, TÜRGEV’in rüşvet merkezi olduğu ortaya çıkınca bu sefer Cemaat’i düşman ilan etti.
Sıradaki Gül mü?
Erdoğan daha önce Gül ile ilgili bir şantaj kaseti olduğunu söylemişti. Ben çağrı yaptım kendisine; “Şantaj kaseti var mı yok mu? Siz şantaja boyun eğiyor musunuz, eğmiyor musunuz” diye. Ancak ses çıkmadı. Demek ki şantaj kaseti var ve onu Erdoğan çok iyi biliyor ve Gül’ü susturuyor.