Yaşam

Kentlerimiz elimizden alınıyor!

‘Edepsiz turistler’i protesto eden Barselona’da işler nasıl çığırından çıktı…

26 Ağustos 2014 03:06

 

‘’Doğduğumdan beri bu kentte yaşıyorum. Yaklaşık 20 yıldır da kent merkezinde bir evim var. Hayatımda ilk kez mahallemi, evimi terk etmeyi düşünüyorum çünkü burada yaşamak dayanılacak gibi değil. Aşırı kalabalık, gürültülü bir yer oldu burası. Ama daha da vahimi kentimiz ikiyüzlülüğe, kabalığa, kolay yoldan para kazanma hırsına teslim oldu. İnsanların birbirlerine saygısı kalmadı. Kendimi artık buraya ait hissetmiyorum. Kaçacak yer arıyorum’’.

Bu sözleri söyleyen ne İstanbullu ne Ankaralı ne de Türkiye’nin herhangi bir şehrinde yaşıyor. Akdeniz’in en güzel kentlerinden Barselona’dan Angela Estrella anlatıyor. Angela’nın yaşadığı kente dair dile getirdiği mutsuzluk biraz olsun tanıdık geliyor mu size de?
 

Bir İstanbullu ile Bir Barselonalıyı
ortaklaştıran dertler

 

Adına ‘’küreselleşme’’, ‘’ileri kapitalizm’’, ‘’neo-liberalizm’’ ,  yerele uyarlayacak olursak ‘’Yeni Türkiye’’…Ne diyeceksek diyelim bu çağa tanıklık edenleri dünyanın farklı yerlerinde yaşasalar da ortaklaştıran bir mutsuzluk bahsettiğimiz.

Parkları, bostanları, kalan son yeşil alanları elinden alınan; dört bir yanı iş merkezleri, plazalar ve AVM’lerle kuşatma altındayken nefes almaya çalışan bir İstanbullu ile Avrupa’nın turizm şehvetine kurban edilen kenti Barselona’da artık kendine ait alan kalmadığı için isyan eden bir Katalan’ı benzer dertler üzerine efkârlandıracak türden bir ortaklık bu.

Kent yaşamında söz hakkı isteyenler olarak dertlerimiz her ne kadar benzeşse de bu yazının konusu geçtiğimiz günlerde Barselona’da yaşanan ‘’Edepsiz Turistler’’ vakası.

İspanya’nın en büyük ikinci kenti olan Barselona’ya son birkaç yıldır özellikle yaz aylarında en fazla İtalya, Almanya ve İngiltere’den yoğun turist akını oluyor. Geçen yıl 7,5 milyon turist ağırlayan Barselona, Londra, Paris ve Roma’dan sonra Avrupa’nın en fazla turist çeken kenti. Kent merkezinde normalde 1,6 milyon kişi yaşıyor. Ancak yaz döneminde iğne atsan yere düşmeyecek ölçüde kalabalık bir nüfusa ev sahipliği yapıyor şehir. İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde sıradan bir hafta sonu kalabalığına denk düşen bu rakam Barselona için hayli yüksek.
 

Azgın turistlerden bıktık

 

Kalabalık bir yana, turistlerin yaptıkları taşkınlıklar Katalanların sabrını iyice taşırmış. Birkaç gün öncesinde ajanslara düşen ‘Edepsiz Turistler’’ haberi vesilesiyle Barselona’da çığırından çıkan yaşamı kentin meşhur Las Ramblas caddesinde oturan Angela ile konuşuyoruz.

Plajlara yakınlığı ve lezzetli deniz ürünleriyle popüler bir semt olan La Barceloneta’da birkaç gün önce iki bine yakın insan protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. Bu yürüyüşe neden olan, bardağı taşıran son damla üç İtalyan gencinin gündüz saatlerinde çırılçıplak vaziyette markete girip ardından Barceloneta sokaklarında anadan üryan dolaşmasıydı. Barselonalı fotoğrafçı Vicens Forner’ın blogunda yayınladığı bu görüntüler in ardından mahalle sakinleri "Sarhoş turistler dışarı", "Bizi buradan çıkaramayacaklar", "Barceloneta satılık değil" pankartlarını kuşanıp sokağa çıktı.  

Neyi protesto ediyordu bu insanlar? ‘’Semt sakinlerinin bu ilk protestosu değil, dördüncü defa yürüyorlar. Onlara hak veriyorum çünkü geceleri gürültüden uyuyamamaktan sokakta, çıplak dolaşan, kusan, idrarını yapan turistler görmekten bıktık artık’’ diyen Angela,  Barselona’da turistlerin yarattığı bu taşkınlığın ardında kentte yasadışı yollardan kiralanan evlerin sayısındaki kontrol edilemez artış olduğunu düşünüyor.
 

Evimin önünde  tanık olduğum ‘edepsizlikler’


Angela, bu yürüyüşün hemen ertesinde yaşadığı apartmanın kapısının önündeki manzarayı gördükten sonra mahalleden taşınma kararı almış. Kentin nispeten sakin bir köşesine taşınacağını söylüyor: ‘’Apartmanın dış avlusuna büyük tuvaletlerini yapıp bir de sevişmişler. Prezervatiflerini de orada bırakmışlar. Düşünebiliyor musun resmen evimin önünde! Bu insanlarda ne utanma duygusu var ne de ötekine saygı. İki hafta önce yaşadığım mahallenin idari sorumlusu olan konsey ile (bizdeki muhtara benzer olmakla birlikte kent yönetimine dair karar alıp uygulayan birim) bir toplantı yaptık. Durumun farkındalar ama görmezden geliyorlar. Böylesi işlerine geliyor. Belediye ise turistler sayesinde Barselona’ya para kazandırdığını savunuyor. Ekonomik krizden sonra turisti altın yumurtlayan tavuk olarak görüyorlar. Ama gerçekte turistlerin para falan getirdiği yok. Tek ilgilendikleri plaj, deniz, kendinden geçene kadar içmek, sokaklarda nara atmak, seks…’’
 

Ekonomik krizin artçı sorunları…
 

Barselona’da işlerin çığırından çıkmasının en önemli nedenlerinden biri aslında 2008’den bu yana İspanya’yı pençesine alan ekonomik kriz. İspanya’da genel işsizlik oranı yüzde 25 civarında. Öte yandan İspanya, Yunanistan’dan sonra Avrupa’daki en fazla genç işsiz nüfusu (Yüzde 54) barındırıyor. Barselona’da bu oran yüzde 18’lerde.  Kentin zengin ve fakir bölgeleri arasındaki uçurum son yıllarda daha görünür olmuş. Kentin nispeten fakir, çok sayıda göçmenin yaşadığı; merkezde olduğu için turistlere cazip gelen Raval, Las Ramblas gibi mahallerinde yaşayanlar çareyi evlerini Avrupalı gençlere ve turistlere yasal olmayan yollardan kiralamakta bulmuş.


1992 Olimpiyatları ile başlayan
mutenalaştırma politikaları


İspanya’da yasa gereği aslında mülkünü kiralayan kişi belediyeden resmi bir izin belgesi almak zorunda. Aksi halde mali müfettişlere yakalanıp ciddi cezalar ödeme riski var. Fakat son yıllarda krizin koşulları ağırlaştırmasıyla, bu tür illegal uygulamalara göz yumulduğunu anlatıyor Angela. Sadece kent merkezinden binlerce evin bu şekilde kiraya verildiğini ve herhangi bir vergiye tabi olmayan yeni bir sektör oluşturduğunu söyleyen Angela, derin bir iç çekiyor; ‘’Aslında her şey 1992 Olimpiyatları’nın Barselona’da yapılmasıyla başladı. O yıl kentte inanılmaz bir temizlik yapıldı, bazı bölgeler mutenalaştırıldı; geçmişinden kopartıldı ve turistlere açıldı. Ardından Euro ile tanıştık ve kaçınılmaz çöküş başladı. İspanya’da işsizlik azaldı, iyiye gidiyoruz, diyenlere inanmayın. O halde insanlar neden evlerini bu ucuz turizm kültürüne peşkeş çekmeye devam ediyor? Barcelona artık yaşanılmaz bir yer oldu. Kentin sembolleri teker teker elimizden alınıyor’’.

Barselona’da Angela gibi binlerce insan  ‘kent hakları’ için direnmeye devam ediyor. Kenti yönetenler akıllanana ve kentin gerçek değerinin parayla ölçülemeyeceğini anlayana kadar gösterilerini sürdürmeye kararlılar.
 

Kent hakkı en ilgisiz kalınmış
insan haklarından biri


Bu vesileyle kent sosyoloğu ve aktivist Prof. David Harvey’i anarak bitirelim; ‘’ Ne tür bir kent istediğimiz sorusu ne tür toplumsal bağlar, doğa ile ilişki, yaşam biçimleri, teknolojiler ve güzel duyu değerleri arzuladığımız sorusundan ayrılamaz’’ diyor Harvey. ‘Kent hakkı,  kentin olanaklarına bireysel erişim özgürlüğünden çok öte bir şeydir: Kenti değiştirerek kendimizi değiştirme hakkıdır. Ayrıca bireyselden çok ortak bir haktır çünkü bu dönüşüm kaçınılmaz olarak kentleşme süreçlerini yeniden şekillendirmek üzere ortaklaşa bir gücün kullanımına dayanır. Kentlerimizi ve kendimizi yapma ve yeniden yapma özgürlüğünün en değerli ama aynı zamanda en çok ilgisiz kalınmış insan haklarımızdan biridir’’.