Star yazarı Ahmet Kekeç, isim vermeden “müfteri” olarak nitelediği Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’ye Doğan Medya Grubu ile Yeni Şafak arasındaki tartışmada neden sustuğunu sordu. Kekeç, “Doğan Medya Grubu’ndan aldığın ‘astronomik telif’in tehlikeye girmesinden mi korkuyorsun?” ifadesini kullandı.
Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, 15 Temmuz 2015 tarihli köşe yazısında “PKK’nın karargahlarının Doğan Medya Grubu’na taşındığını” ileri sürmüştü. Aynı gün Doğan Holding Kurumsal İletişim Başkan Yardımcısı Ahter Kutadgu, bir açıklama yaparak "Anılan şahıs tarafından temsil edilen zihniyet en az terör kadar tehlikeli" dedi. İddiaları köşesine taşıyan Star yazarı Ahmet Kekeç, “İki grup arasındaki savaşta, haliyle yazarlar ve çalışanlar da topa giriyor ama bir kişi, özellikle bir kişi susuyor” ifadesini kullandı. Kekeç, isim vermeden Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi ve Doğan Medya Grubu’na ait CNN Türk’te yayınlanan bazı programlara katılan Abdülkadir Selvi’ye seslenerek “Niçin susuyorsun? Doğan Medya Grubu’ndan aldığın “astronomik telif”in tehlikeye girmesinden mi korkuyorsun” diye sordu.
Kekeç’in Star’da yayımlanan 18 Temmuz 2015 tarihli yazısının ilgili bölümü şöyle:
Bir gazetemiz, bir süredir, Doğan Medya Grubu’nun, Türkiye’ye kötülük yapmak isteyen şer ittifakının “ana karargâhı” olduğu yönünde yayınlar yapıyor.
Bu gazetemizin ismi, Yeni Şafak...
Doğan Medya Grubu da (haliyle) cevap veriyor...
İddialar...
Karşılıklı suçlamalar...
Dehşet ifşaatlar...
El değmemiş bilgiler...
İki grup arasındaki savaşta, haliyle yazarlar ve çalışanlar da topa giriyor ama bir kişi, özellikle bir kişi susuyor.
Başka susanlar da var ama o bir kişinin suskunluğu daha manidar.
Naçizane, iki grup arasındaki savaşta tarafımı seçiyorum ve “Yeni Şafak ne söylüyorsa doğrudur” diyorum.
Bir taraftan da o bir kişiyi gözlemeye devam ediyorum.
Bakalım çıkıp, “Ey Aydın Doğan, senin bu ölçüsüz yayınların kutlu davamıza zarar veriyor” diyecek mi?
Denilebilir ki, “İyi ama o bir kişi medya yazıları yazmıyor ki! Ondan böyle bir şey beklemek haksızlık olmaz mı?”
Ben de başlangıçta böyle düşünüyordum.
Ama o “bir kişi” seçimlerden önce çıkıp “Ben İslam’ın kılıcıyım, haksızlıkları doğrultuyorum” diyerek, kendi mahallesindeki bazı gazeteleri ve yazarları doğradı. Bazılarına da, “Telif pazarlığı yapmak için Başbakanın uçağına biniyorlar” diye iftira attı.
Bu müfteriye soruyorum şimdi:
İcabında medya yazıları da yazdığına göre, neden kılıcını Doğan Medya Grubu canibinde dolaştırmıyorsun? Senin de yazarları arasında bulunduğun Yeni Şafak gazetesi hakkında son derece ağır yazılar yazılıyor.
Niçin susuyorsun?
Doğan Medya Grubu’ndan aldığın “astronomik telif”in tehlikeye girmesinden mi korkuyorsun?
‘En kıyak telifi götüren sensin, daha ne istiyorsun?’
Ahmet Kekeç, 28 Mayıs 2015 tarihli yazısında Hz. Ömer için sarf edilen “Yâ Ömer! “Sende bir eğrilik görürsek kılıcımızla doğrulturuz” cümlesini tutumuna referans gösteren Selvi’yi bu kez isim vererek eleştirmişti. Selvi’ye seslenerek “Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmeyen sensin. Merkezi yayın organlarında program yapıp en kıyak telifi götüren sensin” dedikten sonra “Daha ne istiyorsun” diye soran Kekeç’in ilgili yazısının bir kısmı şöyle:
Selvi, kendisini, bazı yanlışları “kılıcıyla doğrultacak” mevkide görüyor... Saldırganlığına ve terbiyesizce sataşmalarına İslam Tarihi’nden (Hz. Ömer’le ilgili bir hadiseden) referanslar getiriyor. Bence iyi ediyor...
Soralım o halde:
Elinde kılıç ceffelkalem mahalleye dalıyorsun, önüne geleni doğruyorsun, Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan Coşkun gibi düşük profilli adamlardan “Aferin” alıyorsun da, neden kılıcının marifetlerini Doğan Medya Grubu canibinde sergilemiyorsun? Ölümüne desteklediğini söylediğin Erdoğan’la ilgili en ahlaksız, en hayasız, en vicdansız haberler o mecralarda yayınlanıyor.
Efendim, “Ben CNN Türk’te Gezi sürecinde, 17-25 Aralık operasyonları sırasında birilerinin twit atmaya korktuğu sırada yayına çıkıp mücadele verdim. CNN Türk’te Gezicilere ve paralel darbecilere karşı Cumhurbaşkanının tabiriyle ‘çatır çatır’ Erdoğan’ı savundum.”
Eee Abdülkadir!
Ne istiyorsun?
Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanı’nın uçağından inmeyen sensin. Merkezi yayın organlarında program yapıp en kıyak telifi götüren sensin. Davetlerden, kokteyllerden, açılış törenlerinden, gezilerden eksilmeyen sensin. Siyasetçiler tarafından istikballe karşılanan sensin. Karşı mahallenin övgülerine mazhar olan sensin. İlginçtir, “beni oyuna almıyorlar” diye ağlayan da sensin.
Daha ne istiyorsun?
Erdoğan’ı ölümüne desteklediğini söyleyerek, kimi borçlandırıyorsun?
Çatır çatır savunduğun Erdoğan, maaş aldığın adamın gazetesi tarafından “Mursi’nin akıbeti”yle tehdit ediliyor. Neden ağzını açıp da tek laf etmiyorsun?
‘Çok ayıp Abdülkadir’
Kekeç, Selvi’nin Star Medya Grup Başkanı Ethem Sancak’ın “Erdoğan’ı tanıdıkça aşık oldum”, Erdoğan'ın başdanışmanı Yiğit Bulut'un ""İki silahım, yüzlerce mermim var, ben ölmeden kimse Erdoğan'a dokunamaz" sözlerini "Ayağı tökezlediğinde Erdoğan'ı ilk terk edecek bunlar" diyerek eleştirmesi üzerine de 25 Mayıs 2015’te “Çok ayıp Abdülkadir” başlıklı bir yazı kaleme almıştı.
Selvi’nin tutumunu “çok ayıp” bulduğunu belirten Kekeç, Yeni Şafak yazarlarından AKP’li Prof. Yasin Aktay’ın salavatlı Erdoğan türküsü söylemesini anımsatarak, “Mesela, değerli dostumuz Yasin Aktay’ın, basında çokça speküle edilen ‘Salli Ala Muhammed’ deyişi için de benzeri bir indirgemede bulundu mu? Bulunabilir mi? ‘Erdoğan’a zarar veriyorsun Yasin Aktay’ diyebilir mi?” diye sormuştu.
Abdülkadir Selvi: Patron kalemleri
Abdülkadir Selvi, hakkında yazılanlara yanıt olarak 26 Mayıs 2015'te Twitter'dan şu mesajları yazdı:
“Ben CNN Türk'te Gezi sürecinde,17-25 Aralık operasyonları sırasında birilerinin twit atmaya korktuğu sırada yayına çıkıp mücadele verdim. CNN Türk'te Gezicilere ve paralel darbecilere karşı Cumhurbaşkanının tabiriyle 'çatır çatır' Erdoğan'ı savundum."
"'Patron kalemleri' maaşımı Yeni Şafak'tan alıyorum şehit Savcı olayından sonra gazetemin kararıyla bir süredir yayına çıkmıyorum. 'Patron kalemleri' şunu da bilin CNN'de program yaptığım sırada özgürce konuştum saygı gördüm orada Aydın Doğan'ı değil Erdoğan'ı savundum.”