Kültür-Sanat

Kars, Karl Marx ve Londra Kulesi

"Kars’ın Ruslar tarafından kuşatılması, General Williams ve Kanada’da da Kars şehri olduğu şeklindeki bilgiler hiçbir zaman aklımdan çıkmadı"

03 Mart 2013 10:33

Enver Güney

 

1970’li yıllarda henüz Lise öğrencisi iken Kars’taki evimizde Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu hocanın yazdığı “Kuruluşunun 150’nci yılında Kanada Kars’ına Türkiye Kars’ı ve Atatürk Üniversite’sinden Armağan” başlıklı kitapçığı okumuştum. Bu kaynaktan öğrendiğim ve Kars’ın Ruslar tarafından kuşatılması, General Williams ve Kanada’da da Kars şehri olduğu şeklindeki bilgiler hiçbir zaman aklımdan çıkmadı. Seneler sonra Ottowa’da alışveriş yaparken bir mağazada çalışan Kanada Karsı'ndan hemşerim Philip ile tanıştım. Philip bana Türkiye’deki Kars ismini taşımaktan onur duyduklarını, ailesinden birçok bireyin Türkiye’ye ve hatta Kars’a gittiğinden bahsetmişti. Daha sonra Karl Marx’ın New-York Daily Tribune’de çıkan yazısı, İngiltere tarihi ile ilgili kitap ve okuduğum diğer kaynaklar beni bu yazıyı yazmaya yöneltti.

1855 yılının ikinci yarısında yaşanan ve dünya tarihindeki en önemli kuşatmalar arasında gösterilen Kars kuşatması; Karl Marx’ın 8 Nisan 1856 yılında New-York Daily Tribune Gazetesinde yayınlanan makalesinin (1) konusu olur. Karl Marx’ın Londra’da bulunduğu 1850’li yıllarda, özellikle Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı adlı eserini tamamlamak için ek iş aradığını, aynı kitabın önsözünde okumuştum. Sağlığı bozulan Marx tedavisi için gerekli parayı sağlamak için New-York Daily Tribune dâhil birkaç gazetede yazıyordu. Gazetecilik yaptığı dönemde İngiliz dış politikası ve Doğu Sorunu adı altında makaleler yazan Marx, Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili yazdığı makalelerinde Kırım savaşı sonrası siyasi gelişmelere ve bu arada Kars’ın Ruslar tarafından kuşatılmasına geniş yer vermiştir.

Marx, Kars’la ilgili yazısında genelde İngiliz İmparatorluğu’nun Balkanlar, Rusya, bugünkü Avrasya ve Hindistan’daki çıkarları doğrultusunda değerlendirmeler yapmıştır. Marx burada dünyanın gelecekteki paylaşımında nelerin olabileceğine ilişkin ciddi sinyaller vermeye çalışmıştır.

Çalışmamın ana konusunu oluşturan Kars kuşatmasına gelince; şehrin savunmasını İngiliz Generali William Fenwick Williams üstlenmiş, savaş bittikten sonra ülkesine dönüşünde Williams, Kraliçe Victoria tarafından Kars Baroneti ünvanı ile ödüllendirilmiştir. General Williams’ın daha sonra 1865 tarihinde Kanada’ya Nova Scotia Eyaleti Valisi olarak atandığı biliniyor. (2)

Kırzıoğlu’nun yukarda bahsi geçen kitapçığında, General Williams’ın raporları dikkate alınarak on bin figüranla Kars’ın Ruslar tarafından kuşatılmasının Paris’te bir açık hava tiyatrosunda temsil edildiğinden bahsedilmektedir (3). Kuşatma sonucunda Ruslara teslim olan General Williams’ın, ülkesine dönüşünde Kraliçe Victoria’dan bu kahraman şehre “Gazi Kars” unvanı verilmesini istediği, bu amaçla Osmanlı Sultanına bir mektup yazmasını önerdiği, daha sonra Padişah Sultan Abdülmecit tarafından Kars şehrine Gazi Kars unvanı Kars 1272 (1855) damgalı bir madalya ile verildiğini görüyoruz. (4)

General Williams bununla yetinmeyerek Kraliçe’den ayrıca Kanada’da bulunan bir şehre Kars isminin verilmesini rica etmiş; Kraliçe Victoria bu talebi Kanada Genel Valisine ileterek, Ottowa’nın yakınlarındaki Wellington şehri isminin Kars olarak değiştirilmesini sağlamıştır. Burada ilginç olan Kars ismini alan şehrin eski isminin İngiliz savaş kahramanı Wellington olmasıdır. Williams 1883 yılında ölmeden önce, 1881’de ülkesi için Kars’ta gerçekleştirdiği kahramanlığı dolayısıyla Londra Kulesi’nin Koruyucusu (Constable of the Tower of London) adı altında yeni bir şeref ünvanı alır. (5)

Şimdi yazımızın asıl konusuna dönelim. Rusların Sinop açıklarında Osmanlı donanmasını yok etmesi, başta İngiltere olmak üzere Avrupa’da Ruslara karşı Osmanlı lehinde ciddi bir sempati yaratır. İngiliz Parlamentosunda barbar Ruslara karşı Türklerin desteklenmesi konusunda ateşli konuşmalar yapılır. Bütün bunlar Avrupa’da Ruslara karşı bir ittifak yaratır.

Bu ittifakın ilk adımı İngilizlerin Fransız yönetimini ikna etmesi ile oluşur. Yazımızın bundan sonraki bölümlerinde adı sık geçecek olan İngiliz diplomatı Lord Clarendon (6), İspanya’da çocukluğu döneminde yakın arkadaşı olan Fransız İmparatoriçesini ikna ederek, Fransızların İngilizlerle işbirliğini sağlar. Burada Fransızların gizli bir ajandası vardır. Kudüs’teki Hristiyan varlığının koruyuculuğu görevini Ruslardan almak.

1854 yılında İngiliz, Fransız, Piedmont-Sardinya Krallığı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun ortak harekâtı ile Romanya sahillerinde başlatılan ve Sivastopol’ün düşmesi ile sonuçlanan Kırım Savaşı, yeni bir manevra başlatan Rusların karşı atağı ile beklenmedik bir gelişmeye sahne olur. Kırım’da ciddi bir yenilgi alan ve bunun acısını çıkartmak isteyen General Muraviev’in kumandasındaki Rus ordusu, Çarın talimatıyla 16 Haziran 1855 tarihinde Rus tarihinin üçüncü büyük Kars kuşatmasını başlatır. Kuşatma sırasında şehrin savunması Kırım’da bulunan müttefik kuvvetler karargâhı tarafından İngiliz General William F. Williams’a verilmiştir. General Williams’ın iki İngiliz ve bir Macar yardımcısı vardır; Albay Lake, Binbaşı Teesdale ve Macar göçmen Teğmen Kmety.       

Bundan sonraki gelişmeleri Karl Marx’ın New York Daily Tribune’de çıkan yazısından izlediğimizde, İngiliz askeri misyonu ile Dışişleri Teşkilatı arasında ciddi görüş ayrılıklarına şahit oluyoruz. Marx, konunun İngiliz Avam Kamarasındaki tartışmalarının kamuoyundan gizlendiğini, ama Mavi Kitap incelendiğinde gerçeklerin gün ışığına çıktığını söylemektedir. Kars’ın Ruslar tarafından kuşatması sırasında aynı görüş ayrılığı Osmanlı Sarayı ile İngiltere Hükümeti temsilcileri arasında da, özellikle kuşatmaya karşı kuzeyden, Gürcistan üzerinden yapılması planlanan Mingrelian harekatı projesi sırasında ortaya çıkmıştır. Marx daha ziyade bu konu üzerindeki İngiliz stratejisini irdelemektedir.

Bu tarihlerde İstanbul’da Lord Stratford de Redcliffe (7) Osmanlı İmparatorluğu nezdinde İngiliz Sefiri olarak görev yapmaktadır. 17 yıl gibi uzun süreyi İstanbul’da görev yaparak sürdüren Redcliffe,  1820 ile 1824 tarihleri arasında yeni kurulan Birleşik Devletler nezdinde Birleşik Krallık yetkili temsilcisi (Minister-Plenipotentiary) olarak bulunmuş, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaptığı görevi süresince Saray üzerinde İngiliz politikasının etkin olması için yoğun çaba harcayarak, bunda oldukça başarılı olmuştur.

Marx yazısının başında bu askeri harekâtı çok değişik bir noktadan inceleyeceğini belirtmiş ve Rusların Gümrü’den başlayan ilk ilerlemesine karşılık, Kars’ın düşmesine kadar müttefik kuvvetlerin izlediği askeri stratejisini, değişik aşamaları ile değerlendireceğini, ifade etmiştir.

Marx’ın yazısı harekatla ilgili sayısız yazışmaya konu olmuştur. Bunlardan birinde General Williams, Lord Redcliffe’e Rusların 28.000 piyade, 7.500 süvari ve 65 ağır silahtan oluşan bir birlikle Gümrü yakınlarında konuşlandığı, Osmanlı komutanından aldıkları bilgiden de Türklerin 13.900 piyade, 1.500 süvari, 1.500 ağır silahlı ve 42 hafif silahlı birlikle savunma tahkimi oluşturma çalışmasına başladıkları, bilgisini vermektedir. Bu Raporu, General Williams’ın başka bir Raporu izlemiştir. Williams; Erzurum’dan 2 Haziran 1855 tarihinde ayrılarak düşmanın saldıracağını açıkça beyan ettiği Kars’a doğru zorluklar içinde hareket ettiğini, Kars’ın savunması için elinde sadece dört aylık yeterli malzeme kaldığını, bildirmiştir.

İngiltere Hükümetine gönderilen diğer bir Raporda ise; Kars’ın Ruslar tarafından oluşturulacak bir barikat ile Erzurum’dan koparılarak lojistik desteğin kesilmesi halinde, şehrin en fazla 3 Ekim 1855 tarihine kadar dayanabileceğine işaret edilmektedir. İkmal konusundaki sıkıntıya dikkat çeken Marx, burada Türk ordusunun azmini de vurgulayarak  esprili bir yorum yapar ve şehrin bu tarihten bir ay daha fazla dayanabilmesi halinde bunun Londra Kulesi’nin saraylı koruyucuları Beefeaters’lar değil, garnizonun Türkler tarafından savunulması sayesinde olabileceğini, vurgular.

General Williams’ın bu Raporları üzerine Büyükelçi Redcliffe saraya bir uyarıda bulunarak Kars’taki orduya acil malzeme ve para gönderilmesi tavsiyesinde bulunur. Redcliffe, Serasker’e çağrıda bulunarak Çerkez ülkesinin Ruslardan arınmış olması avantajının kullanılmasını ve Batum ordusunun Kars’taki orduyla birleştirilmesini önerir.

Kuşatmanın ağırlığını gün geçtikçe daha fazla hisseden Williams ise mektubunda Batum’daki Mustafa Paşa’dan aldığı 28 Haziran 1855 tarihli bilgiden Paşanın elinde sadece 3.772 kişilik düzenli bir birlik olduğunu öğrendiğini ve bu birliğin Rusların baskısı altında olduğunu, yazmaktadır. İstanbul’daki Büyükelçi Lord Redcliffe daha sonra İngiliz Dışişleri’nden Lord Clarendon’a yazdığı Raporda; sarayın kendisinden aldığı uyarının üzerinden 11 saat geçmesinin hemen ertesinde, acil yerine getirilmesini bildirdiği yardım talebini uygulayacağı izlenimi verdiğini bildirmektedir. Redcliffe bu yardımın nereden ve nasıl yapılacağı endişesini taşımaktadır.

Marx, Redcliffe’in Kırım’daki Ömer Paşa ordusuyla Kars’a yardım yapılmasının gerçekçi bir çözüm olmadığını, söylediğini vurgulamaktadır. Batum ve Suhumkale gibi bölgelerden 11.000’den daha fazla asker toparlamak mümkün görülmediği gibi; İmparatorluğun diğer bölgelerinde de aynı sıkıntı yaşanmakta, sadece Bosna’dan birkaç bin asker gönderme ihtimali konuşulmaktadır. Redcliffe, bu tedarik listesinde düzenli orduyu kastettiğini, düzensiz veya başıbozuk olarak nitelendirilen toplama orduya güven duymadığı için böyle bir alternatifi gündeme bile getirmediğini, ifade etmektedir.

Türkçe’de kullanılan başıbozuk ifadesi aynı tarihlerde düzensiz orduyu ifade etmek amacıyla İngiliz diline de girmiştir. Marx’ın bile bu kelimeyi yazısında defalarca kullandığını görüyoruz.

Mevcut görünüme göre, elde General Vivian’ın komutasındaki kısmen eğitimli bir birlik ile General Beatson ve subaylarının tedarik ettiği düzensiz süvari birliği, kalmaktadır. Bulgaristan’da garnizonlardaki dahil 50.000 asker toplama ihtimalini saraya ilettiğini söyleyen Redcliffe, Avusturya’nın Rusların Tuna nehrini geçmelerini savaş nedeni (cases belli) saymasının, Türklerin elini kuvvetlendirdiğini düşünmekte, Sarayın bu durumu yeterince izleyememesinin Kars’a yeterli destek konusunu çözümsüz bıraktığını, dile getirmektedir.

Karl Marx, 30 Haziran 1855 tarihinde Başvezirin İstanbul Boğazına nazır görkemli odasında Baş Vezir, Serasker, Fuat Paşa bir tarafta ve Büyükelçi Redcliffe ile Tuğgeneral Mansfield diğer tarafta olmak üzere bir toplantı yapıldığını, yazmaktadır. Bu toplantıda Türk yetkililer daha önce yaptıkları öneriyi tekrarlayarak, Gürcistan’a yönelik bir harekat öncesinde Kutaysi’ye doğru bir ilerleme yapılmasını ve bunun için Redatkale’de bir ordu toparlanmasını, dile getirirler. Bu orduda; General Vivian’ın bölüğünden 20.000, General Beatson’dan 3.000, Batum garnizonundan 12.000, Arnavut Bölüğü olarak 2.000, Bulgaristan’dan gelecek 5.000, Mısır’dan gelecek 800 süvari, 600 Tunus’lu atlı ile toplam 43.400 asker bulunacaktı.

Türk yetkililer bu konuda İngiliz Kumandan General Vivian’a güvendiklerini hatta orduyu Ömer Paşa’dan sonra kendisine teslim etmeye hazır olduklarını bildirmişlerdir. General Vivian, her nedense Türk yetkililerle aynı düşüncede değildir. Bu konunun söylendiği kadar basit olmadığını ifade ederek, kendisine atfedilen bölüğün bile toparlanmasında güçlük yaşanabileceğine işaret eder.

İki hafta sonra Redcliffe kendi hükümetine bir Rapor daha gönderir. Marx bu Raporda Redcliffe’in hazırlıkların yapılmaya başlandığını bildirerek, Hükümetin Redatkale ile Kutaysi arasında ciddi bir tahkimat yapılması kararı almasını bildirmesi durumunda önemli bir zaman kazanılacağını, ifade ettiğini vurgulamıştır.

13 Temmuz tarihinde Lord Clarendon yeni bir mesaj gönderir. Bu mesajında kolaycı bir tavır izleyen Clarendon, General Vivian’ın tereddütlerini yineledikten sonra; İngiliz hükümetinin, Rus ordusunun hemen arkasına ordu göndermek yerine, Türk ordusunun arkasına destek sağlamanın daha akılca bir çözüm olduğunu vurgular. Destek Trabzon üzerinden Erzurum’a sağlanmalıdır. Trabzon ile Erzurum arası, Redatkale ile Tiflis arasından daha kısadır. Sevkiyat bu sayede düşman ülke toprağı yerine daha emniyetli bir şekilde sağlanacaktır. Sonuç olarak Erzurum’daki ordu ile Kars birliği birlikte düşmana karşı daha güçlü bir savunma yapma olanağı bulacaklardır.

14 Temmuz tarihinde Clarendon, Lord Redcliffe’in telgrafla gönderdiği soruya yine telgrafla cevap vererek, planının uygun bulunmadığını tekrar vurgular. Clarendon, Trabzon’un bu operasyonun ana üssü olması gerektiğini tekrar ifade ederek, Kars ve Erzurum arasında planlanan operasyonun Ruslara karşı başarılamaması halinde, Trabzon’un yeni bir plan için tekrar kullanılabileceğini iletir. Bu telgraf her nasılsa 19 Temmuz tarihine kadar İstanbul’a ulaşmaz veya ulaştırılmaz; bunun üzerine Büyükelçi Redcliffe Londra’ya bir telgraf daha göndererek, konunun acil olması nedeniyle, yeniden görüş sorar. Londra’nın 19 Temmuz tarihli telgrafı İstanbul’a ancak 30 Temmuz’da ulaşır. Bu arada, Osmanlı Seraskeri General Mansfield aracılığıyla Büyükelçi Redcliffe’e bir mesaj göndererek uyarır; “ 15.000 asker Bulgaristan’dan tedarik edilmiş, yeterli malzeme hazırlanmış İngiliz hükümetinin nakil için gerekli desteği sağlamasını acil olarak beklemektedirler.”

Kars Birliğinin başındaki General Williams ise 23 Haziran tarihinde “Düşman, süvari kuvvetleri ile ciddi bir saldırıya başladı. Trabzon’a acil destek kuvvetlerinin derhal gönderilmesi gerekiyor. Hava koşulları elverirse, Redatkale’den de bir askeri güç gösterilmesinde fayda görüyorum.” mesajını gönderir.

General Williams 26 Haziran tarihinde; Kars’taki Türk birliğinin Ruslar tarafından tamamen kuşatıldığını, Rusların Kars Kalesi ile Erzurum yolu arasındaki tepeye hâkim olduklarını, bir anlamda da Türk ordusunun ihtiyaçlarını tedarik etme imkanın kısıtlandığını, bildirmektedir. Williams, 27 Haziran tarihinde de Rusların kuşatılan bölgenin çevresindeki tüm bölgede kontrolü ele geçirdikleri, bilgisini iletmektedir.

Williams’ın 28 Haziran’daki mesajı daha da iç karartıcıdır. Ruslar neredeyse ordunun kullanabileceği silahlara erişimine bile engel olma noktasına gelmiştir. Kuşatma altındaki askerler aylardır maaşlarını alamamıştır. 7 Temmuz tarihli diğer bir mesajda ise, Erzurum ile tek bağlantı noktası olan Oltu yolunu kesen Rusların, her an şiddetli bir taarruza kalkışmalarının beklenildiği, bildirilmektedir.

Marx, tüm bu mesajların 26 Temmuz tarihine kadar Londra’ya ulaşmadığını, yazmaktadır. Londra’nın elinde sadece 9 Ağustos tarihli bilgi vardır. Bu bilgi acilen ne yapılması gerektiğinden ziyade, Sarayın neye hazırlandığının öğrenilmesi, şeklindedir.

9 Ağustos 1855 tarihinde Lord Clarendon’un, Büyükelçi Lord Redcliffe”ye telgrafla aşağıdaki bilgiyi geçtiğini, Marx’ın yazısından öğreniyoruz. Bu klasik İngiliz diplomasisini yansıtan bu bilgi Lord Panmure tarafından General Vivian’a iletilmiştir. Özetle;...” mesajın Osmanlı Sarayının Kars savunma planı ile ilgili olarak hazırlandığı bildirilerek, Osmanlı Hükümetince önerilen planın uygulanması konusunda General Vivian’ın askeri tecrübesine güvenilerek, plan çerçevesinde önerilen askeri harekatlar konusunda tedbirli olunması tavsiye edilmektedir.Kendisine verilen görev dikkate alınarak, sadece Kars Birliğini savunan kumandan olarak değil, Kraliçelerinin Hükümetinin bir Subayı olarak, Britanya İmparatorluğu’nun şerefli ismini riske atmaksızın, asker olarak haklı şöhretini gölgelemeden, gerekli bağlantı ve sevkiyatın kesilmediği ve ulaştırmanın kesintisiz sağlanabildiği bir ortam olmadıkça Osmanlı planı konusunda dikkatli olunması konusunda kesin talimat iletilmektedir.

Karl Marx, İngiliz Hükümetin Kars’a destek operasyonu konusundaki itirazlarını yazısında tekrar mercek altına alır. Marx’a göre Lord Clarendon kendi düşüncelerini Türk planının stratejik olarak gerçekçi noktalarını göz önüne alarak geliştirir. Lord Clarendon, bir ordunun savunma sistemini kendi tahkimatının arkasında daha iyi kuvvetlendirebileceğini; bunun aksi durumunun, yani düşman mevzilerinin arkasında tahkimat yapmanın stratejik olarak yanlış olduğunu savunur.

Marx’ın asıl sorguladığı konu ise Lord Clarendon’un geri çekilme stratejisidir.  Yine Clarendon’a göre, mutlaka yapılması gerekiyor ise, bir ordunun kendi topraklarında ilerlemesi, düşman topraklarında yapılacak bir operasyona göre daha doğru bir stratejidir. Clarendon ilk talimatında Türk ordusunun Kars’taki konumunu bırakarak Erzurum’a çekilmesi gerektiğini savunur. Marx, bu açıdan Lord Clarendon’un Kars’ın Erzurum için bir kilit noktası olduğunu bilmediğini düşünür. Eğer Kars yeterince savunulmazsa; Erzurum zaten aynı yıl içinde Rusların eline düşecektir. Lord Clarendon saldırıdan ziyade savunma planlı bir arayış içindedir. 14 Temmuz tarihli telgraf notu ile Osmanlı Sarayına sadece Kars’ı değil, Erzurum’u da terk ederek Trabzon’a çekilmeyi öneren Clarendon, Trabzon’a çekilerek daha kuvvetli bir tahkimatla Ruslara direnmenin daha gerçekçi olacağını savunmuştur. Marx’a göre bu tavsiye kolaycı yolu göstererek ancak şu şekilde yorumlanabilir;” Eğer askeri tahkimat sana gelemiyorsa, sen en yakın askeri tahkimatın olduğu yere çekil.”

Karl Marx, Lord Clarendon’un Kars’ın Rusların eline düşmesinden sonra Lord Cowley’e Aralık 1855 tarihinde yazdığı mektupta ifadeye yazısında yer verir. Kanaatimce, bu mektupta yer alan ifadeler sadece 1855 tarihinde Kars’ın düşmesi gibi önemli bir olayın yanında Cumhuriyet sonrası döneme ve hatta günümüzdeki olayları aydınlatacak ifadeler taşımaktadır. “...yeterince yerinde ve kararlı önlemlerin alınmadığı durumda en kötü sonucun ortaya çıktığını görebiliriz. İhtişamlı büyük kaleleri eline geçiren, Erzurum’u tehdit eden ve zorlu doğa koşullarında geçtiği bütün coğrafyaya hâkim olan Ruslar, tüm Kürdistan ve Ermenistan nüfusunu Osmanlı Sultanına karşı harekete geçirerek, ... Osmanlı’nın yakın bir gelecekte batıdan ziyade doğuda daha büyük tehlikelerle (Ermeni ve Kürt tehlikesi) karşılaşacağının işaretini vermiştir...”

Marx, Lord Clarendon’un gönderdiği telgrafların, daha Temmuz 1855 tarihinde İngiliz Hükümetinin Kars ve Erzurum’un Rusların eline geçmesini öngördüğünü, vurgulamakta, bu durumun Lord Panmure’nin General Vivian’a gönderdiği yazıdan da anlaşıldığına işaret etmektedir. Marx’a göre İngiliz Hükümeti Kırım Savaşındaki Müttefiki Osmanlı İmparatorluğu’na Gürcistan üzerinden planlanan ve başında Ömer Paşanın olduğu harekata (Mingrelian Expedition) aynı desteği vermedi. Ömer Paşanın ordusu Mingrelia’da Ruslar tarafından durduruldu. Aşırı kar yağışı nedeniyle de Kars’a yardım adeta imkânsız hale geldi.

Ömer Paşanın oğlu Selim Paşa'nın Karadeniz sahillerine yanaşan 20.000 kişilik ordusunun da aşırı kar yağışı ve diğer nedenlerle Kars’a destek sağlaması mümkün olamadı. Sonunda Selim Paşa’nın daha fazla ilerleyemeyeceği bir İngiliz diplomat tarafından General Williams’a iletildi.

Kanaatimce birçok özellikleri ile ilk dünya savaşı olarak kabul edilmesi gereken yaklaşık 750.000 insanın öldüğü Kırım Savaşı sırasında Osmanlının batılı müttefikleri Sevastopol’da gösterdikleri savaş kabiliyetini, Kars için göstermek istemediler. İngilizler başta müttefik ülkeler Ruslara karşı yapılacak savunma için Türklerin Gürcistan üzerinden yapacakları harekâtın gereken başarıyı gösteremeyeceğine inanıyorlardı. İngiliz Hariciyesi Osmanlı Sarayına sadece kabadayıca tahkimat talimatları vererek adeta dalga geçti. Karl Marx, bunu daha sonra İngiliz Hariciyesinin “Mavi Kitabını” doğru mu okudum şeklinde eleştirerek, yazısını sonlandırmaktadır.

Savunmasında Polonyalı bir birlik, İtalyan askerleri ve 1848-49 tarihlerinde Avusturya’ya karşı Macar isyanında bulunan birçok mühendis Macar göçmenin yer aldığı, Kars Kalesi, 24 Kasım 1855 tarihinde kaleyi savunan kumandanlarla Ruslar arasında teslim koşulları üzerine yapılan müzakereler sonucunda, 28 Kasım 1855 tarihinde Ruslara teslim edildi. General Williams teslim müzakerelerinde 4.000 hasta ve yaralının iyi bakılarak tedavi edilmesi; açlıktan kırılan 30.000 asker ve sivil halka yiyecek ve gıda desteği verilmesini şart koşmuştu.

Kırım savaşı sırasında Sivastopol yenilgisi sonucunda elini güçlendirmek için Kars’a saldırmayı tercih eden Rus Çarı Alexander, Kars’ı aldıktan sonra Erzurum ve tüm Anadolu’yu işgal ederek İngilizlerin Hindistan üzerindeki ihtiraslarına ciddi bir tehdit oluşturmak gayretindeydi.

Kars’ın kuşatılması bir yana bırakılırsa, Kırım Savaşı sonunda imzalanan 30 Mayıs 1856 tarihli Paris Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu’nun (İngiliz Kaynakları Türkiye ismini kullanıyor) Avrupa Siyasi yapısına (Concert of Europe) kabul edildiğine şahit oluyoruz. Anlaşma ile Karadeniz tarafsız bölge ilan edilerek, Boğazlar Türkler hariç tüm büyük devletlere kapatılmış; Rusya’nın Karadeniz’de deniz filosu bulundurması yasaklanmış ve Rusya, Osmanlı sarayına bağlı Yunan Kilisesinin koruyucusu olma hak ve yetkisini kaybetmiştir.

Kars kuşatmasına döndüğümüzde, kuşatma sırasında Türk askerleri olağanüstü bir gayret göstererek şehri savunmuşlar, ağır silahlarını en iyi şekilde kullanmışlar ve Rus kuvvetlerine büyük zararlar verdirerek; karşı başarılar elde etmişlerdir. Savaş sonucunda Rusların 2.500 kayıp verdikleri ve 5.000 civarında yaralıları olduğu bilinmektedir. Türklerin toplam kaybı 1.000 civarındadır. Kırım’dan Ömer Paşa'nın geleceği beklentisi ile çarpışan Kars halkının, açlık karşısında çaresiz durumda kalınca çocuklarını General Williams’a götürdüklerini ve karargahın önüne bıraktıklarını öğreniyoruz. Hastanelerin vitamin eksikliğinden iskorbüt hastalığı şikayeti nedeniyle dolup, taştığı şehirde atlar et ihtiyacı için kesilmekte, halk ot ve bitki kökleri yiyerek yaşamaktadır. (8)

Aradan neredeyse 160 yıl geçmesine rağmen Kars Halkı şehri savunmakla görevli kahraman komutanı, General Williams Fenwick Williams’ı hiçbir zaman unutmaz. “Kars’lı yaşlıların (100 yaşını geçmiş), dede ve babalarından duyarak söyledikleri ve 1955’ te neşredilen bir anonim 1855 Zaferi Koçaklamasında, "Vilyam Paşa"nın adı da şöyle geçiyor:

 

“Sabah namazında üç top atıldı,

İki mezhep birbirine katıldı,

Kars üstüne, hücum etti, atıldı,

Tahmas-Tabyası’nda vuruldu Moskof.”              

“Serasker (Vasıf) Paşa’nın bulunmaz dengi,

Baba-Kerim Paşa, eyledi hengi,

VİLYAM PAŞA, aldı pilana cengi

Girdiği tabyada, kırıldı Moskof.” (9)

 

KAYNAKÇA:

(1) The Fall of Kars, Karl MARX, First Published in the New-York Daily Tribune, No:4671, April 8,1856

(2) A New History of Great Britain, R.B.MOWAT, MA, Fellow and Assistant Tutor of Corpus Christi College, Oxford University Press,

March 1920

(3) Kuruluşu’nun 150. Yıldönümünde KANADA KARS’INA Türkiye Kars’ı ve Atatürk Üniversitesi’nden ARMAĞAN, Dr. M. Fahrettin KIRZIOĞLU, 10 Temmuz 1972,

(4) 1272 (1855) Kars Zaferine ve 1272 Kars Madalyasına Ait Vesikalar, Fahrettin KIRZIOĞLU, Doğuş KARS HALKEVİ DERGİSİ, Sayı:62, Ocak 1950

(5) 2 Numaralı Kaynak.

(6)  George Villiers, 4th Earl of Clarendon, From Wikipedia, the free encyclopedia.

(7) Stratford Canning,1st Viscount Stratford de Redcliffe, From Wikipedia, the free encyclopedia.

(8) The Crimean War, Orlando FIGES, Metropolitan Books, Henry Holt and Company, LLC, New York, 2010.

(9) 3 Numaralı Kaynak.

(10) Kars Papers Curiosities, Karl MARX, Written about April 26, 1856, First published in The Free Press and The Sheffield Free Press, May 3, 1856,Reproduced from The Free Press