Koronavirüs

Karar yazarı Oğur: Evet, “en kötü ihmal Türkiye’de” yaşanıyor

01 Mayıs 2021 14:00

Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Koronavirüs aşısıyla ilgili yaşanan tedarik sıkıntılarına ilişkin olarak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tam kapanma döneminde İstanbul'da mısınız?" sorusuna "En kötü ihtimalle Türkiye'deyim" yanıtını vermesine göndermede bulunarak, "'Evet, “en kötü ihmal Türkiye’de...' yaşanıyor" dedi. 

Oğur,  "Türkiye, nisan ayında zaten yerli aşı gelecek rahatlığıyla davrandı. Bakan Koca’nın Aralık ayında Biontech’e söylediği 'Ben '2021'in Nisanı'ndan sonra aşıya ihtiyacım olmayacak. Çünkü benim aşım devreye girecek. Nisan dahil, bana ne kadar aşı verirseniz, alırım' dedim' sözleri bu rahatlığı gösteriyor" dedi. 

Oğur, yazısına şöyle devam etti:

"2 Ocak 2021 hala Cumhurbaşkanı, 'İnşallah en geç nisan ayında geliştirme çalışmaları süren kendi aşılarımızı da kullanıma hazır hale getirmiş olacağız' diyordu.  Son açıklamalara göre yerli aşı ancak 2021 sonbaharda hazır olabilecek. Yani altı aylık bir projeksiyon hatası var. O da yerli aşı Eylül-Ekim’de hazır olursa. Bu takıntının Türkiye’ye maliyeti ağır oldu. 

Ama bu yerli ve milli hassasiyeti, sadece yeterli aşı sipariş yerine yerli aşının beklenmesine neden olmadı.  Biontech ile görüşmelerde de aşının Tübitak ile birlikte Türkiye’de üretilmesinin, meselenin aciliyetine rağmen hep pazarlığın bir parçası olduğu anlaşılıyor. Örneğin, 1 Ocak 20212de Cumhurbaşkanı yine Cuma Namazı çıkışı yaptığı açıklamada 'Almanya ile yaptığımız görüşmelerde bir ortak üretim meselesi de söz konusu. Bu konuda TÜBİTAK çalışmasını sürdürüyor' demişti.

En son üç gün önce Almanya’da Yabancı Gazeteciler Cemiyeti’nin online toplantısında konuşan Uğur Şahin, bu konudaki Türkiye’nin ısrarının aşı siparişinde gecikmenin sebeplerinden biri olduğunu teyit eden sözler söyledi: 

'Türkiye'ye hemen, mümkün olan en çok doz aşıyı vermeyi çok isterdik. Ama bu aşıları bizim üretmemiz gerekiyor. İlk dozları gönderdik, şimdi daha fazlasını teslim etmeyi görüşüyoruz. Ama üretim kapasitelerimizi ne oranda buna ayırabileceğimize bakmak zorundayız. Her şey yolunda giderse, Haziran’da 30 milyona yakın doz aşı göndermek istiyoruz. Temmuz ve Ağustos aylarında da ilave dozlar için görüşmeler yürütüyoruz. Aşı üretimi için TÜBİTAK ile konuştuk. Ancak üretim faaliyetlerini şimdi başlatsak bile ancak 2022’de yol almış olabileceğiz. Oysa bu, hemen şimdi duyulan aşı ihtiyacına yanıt vermiyor. Bu nedenle şu anda mevcut ağımız ile ilerlemek zorundayız.'

Pfize/Biontech siparişinde geç kalmanın ikinci nedeni: mRNA aşılarına duyulan güvensizlikti.

Bugün, Çinli sağlık yöneticileri de dahil olmak üzere bütün dünya en yüksek etkinlik oranı ve en az yan etkiye sahip aşının Biontech’in mRNA aşısı olduğunu kabul ediyor.

Peki, altı ay önce ABD, AB, Japonya, İsrail, Avustralya’nın güvendiği teknolojiye Türkiye neden güvenememişti? 

Sağlık Bakanı, o günlerde yaptığı açıklamalarda bu güvensizliğini açıkça ifade etmişti: “Bunlar ‘mRNA' aşısı. Genetik yollarla elde edilen aşılar. Erken dönemde antikor ve hücresel bağışıklık geliştirme anlamında başarı ortaya koymuş olabilirler. Ama orta ve uzun vadeli sonuçlarını dünya bilmiyor.”

İşte burada da ideolojik ön yargılar, tıbbi kaygıların önüne geçmiş olabilir. 

Türkiye’de muhafazakar kesimde her zaman güçlü bir aşı karşıtlığı, modern tıbba karşı şüphe vardı. Alternatif tıp, fitotreapiye yoğun ilgisinin öncüsü uzun yıllar Türkiye’de yaşayan Özbek muhalif lider Muhammed Salih’in 2014’de vefat eden eşi Aidin Salih’ti. Aidin Salih, muhafazakar çevrelerde büyük bir etki yarattı. Sıkı bir aşı karşıtıydı. Aşıların yarattığı etkiler üzerine yazdı, çocukların aşılanmasının risklerini anlattı.    Aidin Salih’in alternatif tıp fikirlerinden etkilenenlerden biri de Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan’dı. Hatta vefatından sonra “Aidin Ekolü” adlı bir bilimsel konferansa öncülük etmişti. Aidin Salih’in öğrencilerinden Sümeyra Merve Kılınç Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı oldu. Cumhurbaşkanlığı’nın sağlık başdanışmanlarından bir diğeri de yine fitoterapi uzmanı Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu. Saraçoğlu Koronavirüs'ü önlemek için “adaçayı ve ebegümeci karışımının kaynatılmasıyla elde edilen gargaranın kullanılması”nı önermişti. 

Özellikle Koronavirüs aşısında kullanılan yeni mRNA teknolojisi, “genetiğimizle oynamak istiyorlar” komplo teorilerini güçlendirdi. mRNA aşılarına destek veren Bill Gates’a karşı şüpheler, geleneksel Batı-karşıtlığıyla birleşti.  Bütün bunlar en başta Pfizer/ Biontech aşısı yerine geleneksel yöntemlerle yapılan Sinovac gibi inaktif aşıların tercihini etkilemiş olabilir. 

Sonuçta iktidarın aşı ile ilgili tercihini Bilim Kurulu’na ya da Sağlık Bakanlığı’na bırakmadığını tahmin etmek zor değil. Sadece son bir yılda olan bitenden bile “Bilim Kurulu ne derse o olur” denmediğini biliyoruz. 

Üçüncü etken tabii hakkında daha az bilgiye sahip olduğumuz alandaki faktörler: Çin ile ilişkiler, aşıların ekonomik maliyeti, neye karşılık alındığı, Sinovac aşısında ortaya çıkan iktidara yakın yetkili şirketin lobisi ve benzer şirketlerin-çevrelerin kar güdüleri...

Sonucu hepimiz biliyoruz.

ABD, İngiltere ve İsrail nüfuslarını aşılayıp sokaklarda maske takma yasağını kademe olarak kaldırıyor, Almanya bir günde 1.1 milyon insanı aşılama rakamlarına ulaştı, en arkadan gelen Fransa’da Macron Haziran’da 18 yaş üstü isteyen herkese aşı yapılacağını açıkladı.

Dünyada son bir ayda vaka sayılarının en çok arttığı ilk beş ülke arasında yer alan Türkiye ise hala aşı arama aşamasında. 

2021’in Nisan sonunda hala önümüzdeki iki ay aşı bulmakta güçlük çekileceğini öğreniyoruz. 

Aşı tedariğinde güçlükler yaşanacağı açıklanan önümüzdeki iki ay, 18 günlük kapanmaya denk geldi. Yani kapanma hızlı bir aşılanmayla desteklenemeyecek. 

Bu arada her gün 400’e yakın insan aşısı bulunan bir hastalık için ölmeye devam ediyor. 

Eğer Türkiye, milli ve yerli hassasiyetini, ideolojik önyargıları ve diğer diplomatik öncelikleri bir kenara bırakıp, meselenin aciliyetine ve hayatiyetine uygun olarak en baştan ve erkenden Pfizer/Biontech aşısı siparişi veren ülkelerden biri olsaydı, bugün aşı için Putin’le Ukrayna’yı, Şi Cinping’le Doğu Türkistan’ı konuşmak zorunda kalınmayabilirdi. 

Ama öyle yapılmadı. 

Biontech’e zamanında yeterince sipariş verilmedi, yerli aşı yetişmedi, Çinliler sözünü tutmadı, Ruslar Putin’le görüşmeye göre aşı verecek. 

Yani evet, 'en kötü ihmal Türkiye’de...' yaşanıyor."