14 Ağustos 2024 19:53
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP), kuruluşunun üzerinden tam 23 yıl geçti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partinin kurulduğu 14 Ağustos 2001’de, Bilkent Otel’de, AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmada, “Ve bugünden sonra Türkiyemizde artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” sözleriyle iktidar hedefini açıklamıştı. Kurulduktan 15 ay sonra, 3 Kasım 2002 seçimlerinde iktidara gelen ve 22 yıldır iktidarda olan, son sandık sınavı olan 31 Mart yerel seçimleri dışında, her seçimden birinci parti olarak çıkan AKP’nin döneminde, Türkiye, neredeyse bütünüyle değişti ve cumhuriyet tarihine geçen olaylar yaşandı.
16 Ocak 1998’de Refah Partisi’nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasıyla Millî Görüş geleneğinden gelen siyasetçiler Fazilet Partisi’ne katıldı. Ancak değişmeyen politikalar nedeniyle partinin halk tabanında karşılık bulamadığını düşünen Abdullah Gül liderliğindeki, kamuoyunda da “Yenilikçiler” olarak adlandırılan grup ile parti yönetimi arasında çatışmalar başladı. “Yenilikçiler” ve “Gelenekçiler” arasında 14 Mayıs 2000’de başkanlık yarışı yaşandı. Yenilikçilerin adayı Abdullah Gül 521, Recai Kutan ise 633 oy aldı.
Fazilet Partisi’nin de 22 Haziran 2001 tarihinde kapatılmasının ardından Recai Kutan ve Necmettin Erbakan başkanlığında 20 Temmuz 2001’de Saadet Partisi kuruldu. Recep Tayyip Erdoğan, Bülent Arınç ve Abdullah Gül’ün de aralarında bulunduğu grup ise Saadet Partisi’ne katılmadı. Fazilet Partisi Kongresi’nde Abdullah Gül’ü destekleyen bu grup artık Millî Görüş’çü olmadığını söyledi. Erdoğan’ın daha sonra “Milli Görüş gömleğini çıkardık” sözleriyle ifadesini bulan tavırlarıyla Yenilikçiler yeni parti çalışmalarına başladı. Tam 23 yıl önce, 14 Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi kuruldu.
Partinin kuruluşunda Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın da aralarında olduğu toplam 74 Kurucular Kurulu üyesi yer aldı.
O dönem koalisyon ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin “erken seçim” çıkışıyla yapılan 3 Kasım 2002 erken seçimi, Türkiye açısından bir dönüm noktası oldu.
2001’deki ekonomik krizin bütün etkileri hâlâ hissedilirken, 2002’de Başbakan Bülent Ecevit, ciddi sağlık sorunları yaşamaya başladı. 15 Temmuz 2002’de ise Bahçeli, erken seçim çağrısı yaptı ve 31 Temmuz 2002’de erken seçim kararı alındı. Seçim tarihi olarak da 3 Kasım 2002 belirlendi. Bu tarihte yapılan erken genel seçimde, iktidardaki koalisyon ortağı partiler baraj altında kaldı. Büyük sürpriz yapan AKP ise kuruluşunun üzerinden 15 ay sonra, yüzde 34,28 oy oranıyla parlamentodaki sandalyelerin üçte ikisine denk gelen 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidar oldu. AKP’nin 22 yıllık iktidarının başladığı seçimde yüzde 10 barajını AKP dışında sadece Cumhuriyet Halk Partisi aştı. İki partili bir Meclis dönemin girildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanlığı döneminde 1997’de okuduğu şiir nedeniyle 10 ay hapiste kalan ve bu nedenle siyasi yasaklı olan Erdoğan, partisi iktidara gelmesine rağmen Yüksek Seçim Kurulu’nun adaylığını veto etmesi nedeniyle milletvekili ve Başbakan olamadı.
Seçim sonrasında 58. Türkiye Hükûmeti, Abdullah Gül başbakanlığında kuruldu. Hükûmet döneminde Erdoğan'ın siyasi yasağının kaldırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yasa teklifi sunuldu. Değişiklik 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi. Daha sonra aynı yasa, değiştirilmeden Meclis’te tekrar kabul edildi. Yasaya, Deniz Baykal liderliğindeki CHP de destek verdi. Sezer, anayasal zorunluluk nedeniyle yasa değişikliğini bu kez imzaladı.
Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasına paralel olarak, YSK, Siirt'teki seçimlerin tekrar edilmesine verdi. Mart 2003’te Siirt’te seçim tekrarlandı. AKP’nin ilk sıra adayı Mervan Gül'ün adaylıktan çekilmesi ile Erdoğan partinin birinci sıra adayı olarak Siirt seçimlerine girdi ve oyların yüzde 85'ini alarak milletvekili oldu.
Gül'ün başkanlığındaki 58. Hükümet'in istifasının ardından 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in hükümeti kurma görevini verdiği Recep Tayyip Erdoğan, 15 Mart'ta, 59. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni kurarak başbakanlık koltuğuna oturdu.
AKP, Erdoğan'ın hükümeti kurmasının ardından ilk sınavını 2004 yerel yönetim seçimlerinde verdi. AKP aldığı yüzde 41,7'lik oy oranıyla sandıktan birinci parti çıktı ve böylece 11'i büyükşehir olmak üzere 1950 belediyeyi kazandı.
Görev süresi dolan 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yerine AKP, Abdullah Gül’ü aday gösterdi.
İlk tur oylama 27 Nisan 2007’de yapıldı. Toplam 361 oy kullanılırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Aynı günün akşamı Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak, bir basın açıklaması konuldu. Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı ve Genelkurmay'ın bu konuda taraf olduğu söylendi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, söz konusu açıklamayı, kendi insiyatifiyle gece yarısına doğru Genelkurmay Başkanlığı sitesine koydurduğunu gazeteci Mehmet Ali Birand’a açıkladı.
TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamanın hemen sonrasında, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun, TBMM’de 367 vekilin bulunmadığı bir oturumda gerçekleştirilen seçimin geçerli olmayacağı tezinden hareket eden CHP, seçimi Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Anayasa Mahkemesi de bu tezi yerinde buldu. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs 2007’de verdiği kararla, 367 iddiasını kabul ederek yapılan birinci tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi. “Anayasaya’ya göre TBMM’deki karar yeter sayısı 367 ise oturum yeter sayısı da 367 olmalı” yolundaki muhalefet iddiasının Anayasa Mahkemesi’nce kabulü, Türkiye’de yeni bir dönemi başlatacaktı.
Bu karar üzerine AKP’den erken genel seçim kararı çıktı. Meclis’te seçim kararı alınmasının yanında, Anayasa’da değişiklik yapılması için referandum kararı da verildi. Referanduma sunulan teklifle, genel seçimlerin yapılma süresi beş yılda birden, dört yılda bire düşürüldü. Cumhurbaşkanlığı seçiminin iptaline yol açan “toplantı yeter sayısı” konusu, Meclis’in tüm işlemlerinde üçte bir çoğunluk olarak netleştirildi. Cumhurbaşkanı’nın Meclis tarafından değil, halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi kararlaştırıldı; yedi yıl olan görev süresi beş yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü açıldı.
Erken genel seçim 22 Temmuz 2007’de yapıldı. AKP yüzde 46,58 ile 341 milletvekili, CHP yüzde 20,88 ile 112 milletvekili, MHP de yüzde 14,27 ile 71 milletvekili çıkardı. Erdoğan’ın başında olduğu AKP, ikinci kez tek başına iktidara geldi.
Abdullah Gül de seçimden sonra 28 Ağustos 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminin üçüncü turunda 339 oy aldı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi.
21 Ekim 2007’deki referandum ile Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere Anayasa değişiklikleri teklifi halkoyuna sunuldu. Değişiklikler yapılan halk oylamasında yüzde 68,95’lik kabul oyuyla kabul edildi.
2008 yılında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, "Adalet ve Kalkınma Partisi'nin laikliğe aykırı eylemlerin odağı durumuna geldiği" gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesi'nde AKP’nin kapatılması için dava açtı. 30 Temmuz 2008'de açıklanan kararla, 11 üyenin 6'sı partinin kapatılması yönünde oy kullandı ancak kapatma kararı için 7 üyenin oyu gerektiğinden AKP kapatılmaktan kurtuldu. Ancak “AKP’nin laikliğe aykırı faaliyetlerin odağı haline geldiğine” hükmeden AYM, partiye yapılan Hazine yardımının kesilmesi yaptırımını yeterli gördü.
Parti, 2009 yerel seçimlerinden de zaferle ayrıldı. AKP, 16 büyükşehirden 10’unu ve toplamda 1442 belediye başkanlığını kazandı.
12 Eylül 2010’da 1982 Anayasası’nda değişiklik öngören Anayasa referandumu yapıldı. Halka sunulan anayasa referandumu, 26 maddelik değişikliği içeriyordu. Referandum sonucunda yüzde 42,12 “Hayır” oyuna karşı yüzde 57,88 “Evet” oyuyla Anayasa değişiklikleri kabul edildi. Bu değişiklikle Anayasa Mahkemesi ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda yeniden yapılanmaya gidildi ve sonradan büyük tartışmalara neden olacak ve geri alınacak olan, yüksek yargı üyelerinin birinci sınıf hâkim ve savcıların katılacağı oylamayla seçilmesi sistemi benimsendi.
AKP’nin kapatılması davasının sürdüğü 2008’den itibaren Ergenekon soruşturması süreci başlatıldı. 12 Temmuz 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda bulunduğu söylenen 27 el bombası soruşturmanın gerekçesi oldu.
27 Temmuz 2007'de, daha sonra gelen gözaltı ve tutuklama dalgaları nedeniyle “birinci dalga” olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım'ın yanı sıra Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Sevgi Erenerol, avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci yazar Güler Kömürcü, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Sami Hoştan ve daha pek çok kişi gözaltına alındı.
Bu dalgalar kısa aralıklarla toplumun pek çok farklı kesimini kapsayacak şekilde genişledi. Ergenekon davası kapsamında 20 civarında dosya birleştirildi. Ancak ana davaya ait üç iddianame bulunuyodu. İlk iddianame 14 Temmuz 2008'de, soruşturmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. 25 Temmuz 2008'de mahkeme tarafından kabul edildi. İlk duruşma 20 Ekim 2008'de yapıldı. İlk iddianame yaklaşık 2 bin 500 sayfaydı. İkinci iddianame 25 Mart 2009'da kabul edildi ve Ergenekon ana davasıyla birleştirildi. Ağustos ayında ise birleştirme talepli üçüncü iddianame ana davaya eklendi.
İlk iddianamede Ergenekon, "terör örgütü" olarak tarif edildi ve "üyeleri ve yöneticileri" darbe teşebbüsüyle suçlandı.
Davada birleştirilen iddianameler sadece üç iddianameyle sınırlı değildi. İrticayla Mücadele Eylem Planı Davası, Şile Kazıları, İnternet Andıcı Davası, İlker Başbuğ Davası, Danıştay Saldırısı Davası, Cumhuriyet Gazetesi Molotof Davası başta olmak üzere 20 civarında iddianame Ergenekon davasıyla birleştirildi. İlk kez tutuklanan orgeneraller
İlk gözaltıların ardından gelen dalgalar dikkat çekici isimleri bu davaya dahil etti: 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, emekli Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur, emekli 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün, Sedat Peker, Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, gazeteciler Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek, Deniz Yıldırım, İlhan Selçuk ve İnönü Üniversitesi'nün eski rektörü Fatih Hilmioğlu yargılanan yüzlerce kişiden bazılarıydı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıklarla ilgili kararını 5 Ağustos 2013'te açıkladı.
Emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan "darbeye teşebbüs suçundan" ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis, tutuklanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına çarptırıldı.
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, Avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı.
Mahkeme, Prof. Dr. Mehmet Haberal'ı 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay'ı 34 yıl 8 ay, Sinan Aygün'ü 13 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm ederken, diğer sanıklara da çeşitli cezalar verdi.
Balyoz Darbe Planı davası da, bir bavulun içinde teslim edilen ve önemli bir bölümünün “üretildiği” sonradan ortaya çıkan “deliller” ile aynı savcılar tarafından açıldı ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 6 Aralık 2010'da görülmeye başlandı. 250’si tutuklu 365 subay ve emekli subayın yargılandığı davada savcı 29 Mart 2012 günü 920 sayfalık mütalaa sundu. Darbe planı olduğu iddia edilen "Balyoz", ilk olarak Taraf gazetesinin 20 Ocak 2010'daki haberiyle gündeme geldi. İddialara göre plan, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın liderliğinde darbe zeminini hazırlama amaçlı "Çarşaf", "Sakal", "Suga" ve "Oraj" kod adlı eylem planlarından oluşuyordu.
Halen tutuklu olan Taraf muhabiri Mehmet Baransu, 30 Ocak 2010'da elindeki belgeleri bir bavul içinde İstanbul Adliyesi'ne teslim etti. Bavulda 5 bin sayfadan fazla belge, 19 CD ve 10 teyp kaseti vardı. Sanık avukatları tek bir CD içinde mahkemeye sunulan bir kısmı 5 Mart 2003'te oluşturulan CD'nin içinde 2008 ve 2009'a ait isimler, rütbeler, yer isimleri ve dijital veriler bulunduğunu vurgulayarak belgelerin sahte olduğunu açıkladı.
2012 yılında 365 isimden 330'u 6 yıl ile 20 yıl arasında hapis cezasına çarptırıldı. 250 sanığın tutukluluk hâlinin devamına karar verdi. Yargıtay 9. Dairesi, 361 sanığın yargılandığı “Balyoz” davasında 237 sanık için verilen kararları 9 Ekim 2013'te onadı. Sanıklar Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.
Ergenekon ve Balyoz davaları ve o dönemde açılan benzer davalar, Fethullah Gülen cemaati ile iplerin kopmasının ardından kapatıldı. 17-25 Aralık sürecinden sonra bu davalara “kumpas davaları” adı verildi. Ergenekon ve Balyoz davalarının sanıklarının büyük bölümü beraat etti.
21 Ekim 2007 tarihli referandum ile birlikte yürürlüğe giren Anayasa değişiklikleriyle genel seçim süresi dört yıla indirilince dönemin Başbakanı Erdoğan, 3 Ekim 2010’da genel seçimlerin normal tarihinden bir ay önce, yani Haziran 2011’de yapılacağını açıkladı. Seçim sonucunda AKP yüzde 49,83, CHP yüzde 25,98, MHP ise yüzde 13,01 oy aldı ve AKP, 2011 genel seçimlerinde üçüncü kez tek başına iktidar olmayı başardı. Seçim sonuçlarına göre her iki seçmenden biri AKP’ye oy vermişti.
28 Mayıs 2013’te başlayan milyonların katıldığı ve İstanbul’dan ülke geneline yayılan Gezi Parkı eylemleri Türkiye açısından da Erdoğan iktidarı açısından da kırılma noktası oldu. Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nda Topçu Kışlası’nın yeniden inşa edilmesi amacıyla Gezi Parkı’nın Asker Ocağı Caddesi’ndeki duvarın bir bölümü 27 Mayıs 2013 gecesi yıkıldı ve bazı ağaçlar yerinden söküldü. O gece eylemler başladı ve eylemciler polisin sert müdahalesi ile karşılaştı. Eylemler sonucu sekiz kişi hayatını kaybetti. Bu eylemlerin ardından yüzlerce kişi hakkında adli işlem yapılırken, soruşturmalar yürütüldü ve davalar açıldı.
Gezi eylemleri dosyası, 2018’de yeniden açıldı. Eylemlerin finansörü olmakla suçlanan sivil toplum kuruluşları çalışmalarını destekleyen iş insanı Osman Kavala yaklaşık yedi yıl önce tutuklandı ve AİHM’nin “hak ihlali” kararlarına rağmen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırıldı. Aralarında Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman’ın da olduğu diğer sanıklar da 18 yıl ceza aldı.
17 Aralık 2013’te, AKP’nin iktidar olduğu günden bu yana birlikte hareket ettiği, son yıllarda gerilim yaşadığı, dershanelerin kapatılmasına yönelik adımlardan sonra karşı karşıya geldiği Gülen cemaati ile arasındaki bağlar koptu.
Dönemin Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın yürüttüğü soruşturma kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele ve Mâlî Şube Müdürlüğü ekipleri aralarında iş adamları, bürokratlar, banka müdürü, çeşitli düzeyde kamu görevlileri ve 61. Türkiye Hükûmeti kabine üyesi dört bakan ile üç bakan çocuğunun olduğu kişiler hakkında "rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık" suçlarını işledikleri gerekçesiyle operasyona başladı.
AKP, operasyona hemen karşılık verdi. 16 Ocak 2014 tarihli Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararı ile soruşturmayı başlatan Cumhuriyet Savcısı Celal Kara'nın görev yeri değiştirildi. 25 Aralık’ta bu kez aralarında Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın da olduğu isimler hakkında operasyon kararı verildi. Gözaltı talimatları İstanbul Emniyeti tarafından yerine getirilmedi.
Erdoğan, kamuoyuna sızdırılan ses kayıtları ve konuşma tapeleri eşliğinde soruşturmayı yürüten yargı ve emniyet mensuplarının Gülen Hareketi tarafından yönetildiğini ve "paralel devlet" yapılanmasında yer aldığını ifade etti. Soruşturmaların ardından Egemen Bağış Avrupa Birliği Bakanlığı görevinden alındı. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bakanlık görevlerinden istifa ettiler. Bayraktar ayrıca milletvekilliğinden de istifa etti. 5 Ocak 2015'te TBMM'de yapılan oylamada eski bakanların Yüce Divan'a gönderilmemesine karar verildi.
Gülen cemaati ise yeni bir dönemle tanıştı. Cemaate bağlı medya organlarına, Bank Asya’ya, dershanelere, okullara el kondu. MGK’da, “paralel devlet” yapılanmasına karşı harekete geçilmesi kararı alındı.
Bu tartışmaların ardından yapılan 2014 yerel seçimlerinde AKP yüzde 43,4 oy alarak birinci parti oldu. Parti, bu seçimlerde 30 büyükşehir belediye başkanlığından 18 tanesini kazandı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 28 Ağustos 2014’te görev süresinin dolmasının ardından 1 Temmuz 2014’te AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı gösterildi. Erdoğan, kendisinin genel başkanlığını bırakmak durumunda kalacağı AKP’nin kongresini, Cumhurbaşkanlığı seçiminin önüne alarak, o sırada Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görevinden sonra AKP’nin başına geçmesini engelledi. Mehmet Ali Şahin, Erdoğan'ın adaylığını ''Adayımız, İstanbul milletvekilimiz, Genel Başkanımız, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır'' şeklinde açıkladı. Seçimin ilk turu 10 Ağustos’ta yapıldı ve ilk turda kazanan Erdoğan, yüzde 51,79 oranında oy aldı. CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu yüzde 38,44, Selahattin Demirtaş ise yüzde 9,76 oranında oy aldı. Böylece Erdoğan, Cumhuriyet tarihinde halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu.
Erdoğan’un Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından AKP Genel Başkanı ve Başbakanlık görevi, Erdoğan’ın desteğiyle Ahmet Davutoğlu’na verildi.
Bu dönemde, “çözüm süreci” adı verilen dönem de başladı ve HDP, beklenmedik biçimde oylarını yükseltti. Çözüm süreci AKP oylarında erimeye de yol açtı. “Dolmabahçe mutabakatı” adı verilen mutabakatın yapılmasından hemen sonra çözüm sürecini rafa kaldırmaya başlayan Erdoğan ve AKP, 7 Haziran 2015 seçimlerinde iktidara geldiği 2002 seçimlerinden bu yana ilk kez tek başına iktidar çoğunluğunu kaybetti. AKP, Meclis çoğunluğunu kaybetti, ancak yüzde 40,9 oy oranı ve 258 sandalye sayısı ile seçimlerden birinci parti olarak çıktı. AKP, bu süreçte CHP ve diğer partilerle görüşmeler yaptı. Ancak bir yandan da, hükümetin kurulamadığı bu dönemde Türkiye’de bombalar patlamaya başladı. Hükümet kurulamayınca seçimin 1 Kasım’da tekrar edilmesine karar verildi.
7 Haziran’dan 1 Kasım 2015 seçimlerine kadar geçen süreçte Türkiye, Suruç ve 10 Ekim canlı bomba saldırılarına sahne oldu. Birçok kanlı terör eylemi gerçekleşti. Çözüm süreci bütünüyle bitirildi.
1 Kasım seçimlerine doğru giderken Türkiye’de güvenlik sorunu ön plandaydı. Saldırılar ve canlı bomba intiharlarıyla geçen yedi ayın sonunda, AKP oyunu yüzde 49,5’e çıkardı ve 317 milletvekilini parlamentoya göndererek yeniden tek başına iktidar oldu.
Kamuoyunda ilk olarak, Ocak 2015'te Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan ancak hayata geçirilemeyen “şeffaflık paketi”nin Davutoğlu-Erdoğan arasında gerginlik çıkardığı dile getirildi. Ardından MKYK'da alınan kararla, genel başkana "il ve il başkanı atama yetkisi" verildi. Kararın toplantıdan önce Erdoğan'a yakın üyeler tarafından alındığı ve toplantı sırasında Davutoğlu'na imzalatıldığı iddia edildi.
2016'da ‘Pelikan Dosyası’ adı altında anonim bir blogda Davutoğlu'nun Erdoğan'a ihanet ettiği ve istifa etmesi gerektiği savunuldu. İddialara göre, 4 Mayıs 2016'da Külliyede Erdoğan ve Davutoğlu arasında yapılan ikili toplantıda, Davutoğlu'nun doğrudan istifa etmemesi, ancak partiyi kongreye götürmesi ve yeniden genel başkan adayı olmaması konusunda anlaşıldı.
Davutoğlu bir gün sonra, “Dört yıllık sürenin daha kısa sürmesi benim tercihim değildir. Zarurettir” şeklinde bir açıklama yaparak Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığı görevini Erdoğan’ın baskısıyla bıraktığı mesajını verdi ve istifa etti. 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılan AKP’nin 2. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde, Erdoğan’ın istediği Genel Başkan seçilen Binali Yıldırım, Başbakan oldu.
Gülen cemaati, 15 Temmuz 2016 Cuma akşamı darbe girişiminde bulundu. Ordunun içerisinde yer alan Gülen cemaatine bağlı subaylar Boğaziçi Köprüsü’nün bir tarafını kapattı. Gece boyunca süren çatışmaların ardından darbe girişimi bastırıldı. Bütün bu olayların yaşandığı gece 179’u sivil, 246 kişi yaşamını yitirdi. Darbe girişiminin ardından Türkiye’de, yaklaşık iki yıl sürecek “olağanüstü hâl” ilan edildi. Darbe girişimine katılanlar tutuklanırken, bazıları firar etti. Olağanüstü hâl (OHAL) 20 Temmuz’da ilan edildi. Bu süreçte Türkiye genelinde on binlerce kişi gözaltına alındı, tutuklandı ve açığa alındı. OHAL kapsamında Cumhurbaşkanlığı tarafından 32 kez Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıldı. Bu KHK’lar ile en az 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edildi.
17-25 Aralık süreci dahil, AKP’ye en sert muhalefeti yapan isimlerden olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, darbe girişimi sonrası Erdoğan’ı desteklemeye başladı ve hükümet sistemi değişikliğinin yolunu açtı. 11 Ekim 2016’da partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, “Ya Erdoğan Anayasa’nın öngördüğü Cumhurbaşkanlığı yetkilerine çekilsin ya da getirin başkanlık sistemini Meclis’te oylayalım” dedi. AKP’den cevap gecikmedi ve bir gün sonra AKP’nin en tepe isminden, dönemin AKP lideri ve Başbakan Binali Yıldırım’dan geldi.
Binali Yıldırım, yeni hükûmetin öncelikli konusunun başkanlık sistemi de dahil olmak üzere yeni yönetim sistemini belirleyecek değişiklik olduğunu ve yeni Anayasa için çalışmalara hemen başlanacağını açıkladı.
Ocak 2017’de AKP ve MHP milletvekilleri, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olarak adlandırdıkları sistem değişikliğine ilişkin anayasa değişikliği önerisini Meclis’e sundu. 16 Nisan 2017’de yapılan halk oylamasında ise teklif yüzde 51,4 oranında “evet” oyu aldı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren uygulanmaya başlandı. Böylece, Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan itibaren benimsenmiş olan parlamenter sistem terk edildi, Başbakanlık lağvedildi, başkanlık sistemine geçildi.
Anayasa değişikliğinin kabul edilmesiyle genel seçimlerin artık Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile aynı gün yapılmasına karar verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan,resmi sonuçlar açıklandıktan sonra AKP’ye döneceğini açıkladı.
Erdoğan, 2 Mayıs 2017 tarihinde tekrar AKP üyesi oldu. 21 Mayıs 2017'de yapılan olağanüstü kongreyle yeniden genel başkan seçildi. Böylece cumhuriyet tarihinde Celal Bayar'ın ardından siyasi parti üyeliği olan ilk cumhurbaşkanı oldu.
16 Mart 2018 tarihinde, 26 maddelik “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlüğe girdi. Seçim Yasası değişikliği ile siyasi partilerin ittifak yapmaları yasal hâle getirildi. Kasım 2017’de Bahçeli’nin, Erdoğan ile ittifak yapmayı önermesi sonucu Şubat 2018’de Cumhur İttifakı kuruldu.
OHAL sürerken yapılan 2018 genel seçimlerinde MHP ile kurulan “Cumhur İttifakı” ile birlikte Erdoğan, yüzde 52 oy oranıyla Türkiye’nin yeni rejiminin ilk cumhurbaşkanı oldu. 9 Temmuz'da başbakanlık makamı kaldırıldı. Son Başbakan Binali Yıldırım, 12 Temmuz 2018'de yeni dönemin TBMM başkanı seçildi.
31 Mart 2019’daki yerel seçimlerde AKP, önemli büyükşehir belediyelerini kaybetti. İstanbul’da Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayı Ekrem İmamoğlu, HDP’nin aday çıkarmadığı seçimden galip çıktı. MHP ile yerel seçimlerde 51 ilde ittifakını sürdüren AKP, Ankara, İstanbul, Adana ve Mersin’in de aralarında bulunduğu önemli büyükşehir ve belediyeyi CHP’ye karşı kaybetti. AKP ve MHP’nin sonuçlarına itiraz ettiği İstanbul seçimi yenilendi. 23 Haziran’da sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri yapıldı ve seçimi Ekrem İmamoğlu, açık ara farkla kazandı.
AKP’nin kuruluşundan itibaren Erdoğan’ın yanında yer alan isimlerden bazıları AKP’den koptu ve yeni partiler kurdu. AKP iktidarında genel başkanlık ve başbakanlık görevlerinde bulunan Ahmet Davutoğlu 12 Aralık 2019’da Gelecek Partisi’ni, eski bakan ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da 9 Mart 2020’de Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA) kurdu. AKP’nin 2021 yılında düzenlenen 7. Olağan Büyük Kongresi’nde Recep Tayyip Erdoğan yeniden genel başkan seçildi.
Başkanlık sistemine geçildikten kısa süre sonra OHAL sona erdi ancak Türkiye’de, AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı yeni bir dönem başladı. AİHM’nin Gezi davasında Osman Kavala, Kobani davasında Selahattin Demirtaş için verdiği hak ihlali kararları, mahkemelerce uygulanmadı.
Anayasa Mahkemesi’nin kritik davalarda verdiği tahliye ve yargılamanın yenilenmesi kararlarına karşı da yerel mahkemeler direndi. Bazı kararlar uzun süre sonra uygulandı. AYM’nin, TİP’ten Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay ile ilgili “tahliye ve yargılamanın durdurulması” kararı ise halen uygulanmadı. Bu süreç Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanan bir krize sahne oldu ve Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa’daki emredici hükme rağmen kararını tanımadığı Anayasa Mahkemesi’nin üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.
2023 genel seçimlerinde Erdoğan, seçimlerin CHP iktidarının sona erdiği 14 Mayıs 1950 seçimlerine atfen 14 Mayıs'ta yapılacağını belirtti. 10 Mart'ta Erdoğan, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 14 Mayıs'ta yapılmasına dair karar aldı ve Resmi Gazete'de yayımlandı. "Türkiye Yüzyılı" ve "Türkiye için hemen şimdi" sloganları kampanyanın temasını oluşturdu.
Mayıs 2023’teki seçim için “Altılı Masa” olarak anılan CHP, İYİ Parti, Gelecek Partisi, DEVA, Saadet Partisi ve Demokrat Parti, Millet İttifakı’nı kurdu. Altılı Masa, seçime kısa süre kala, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in dönemin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkması nedeniyle dağıldı. Akşener, iki gün sonra masaya tekrar geri döndü.
14 Mayıs’taki seçimin ilk turunda Erdoğan yüzde 49,52, Kılıçdaroğlu yüzde 44,88 oranında oy aldı ve seçim ikinci tura kaldı. Genel seçimde ise muhalefet ağır bir yenilgi aldı. Erdoğan, seçimlerin ikinci turunda Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı yüzde 52,18'lik bir oy oranı ile kazandı. Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzdre 42’de kaldı.
Yeni döneminin başlamasının ardından Külliye'de yaptığı açılış konuşmasında Erdoğan, mevcut anayasanın 1980 darbesinin ürünü olduğunu ve demokrasiyi güçlendirecek "özgürlükçü, sivil ve kapsayıcı" bir anayasa ile değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
Ekim 2023'te AKP’nin 4. Olağanüstü Büyük Kongresi yapıldı. Erdoğan yeniden genel başkan olarak seçildi.
2024 yerel seçimlerinde, Cumhuriyet Halk Partisi, yüzde 37,81 oy oranı ile 1977 yerel seçimlerinden beri ilk kez birinci parti oldu ve yerelde iktidar konumuna geçti. CHP Başkent Ankara ve en büyük il İstanbul dahil 14 büyükşehirde seçimi kazanırken, AKP ise yüzde 35,48'lik oy oranıyla tarihinde ilk kez ikinci parti konumunda kaldı. Erdoğan, "Partimizin organlarında 31 Mart neticelerini değerlendireceğiz, özeleştirimizi yapacağız. Sandık sonuçları irtifa kaybı yaşadığımızı gösteriyor" dedi
TIKLAYIN | Türkiye haritası turuncudan kırmızıya dönerken AKP'nin girdiği 19 seçimin sonuçları
© Tüm hakları saklıdır.