Sağlık

Kansere karşı mühendislik çözüm; silikon materyaller

Harvard Üniversitesi'nin Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik Okulu öğrencileri kanseri yenmeyi sağlayacak bir silikon bazlı bir materyal ürettiler

13 Aralık 2014 13:24

Harvard Üniversitesi'nin Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik Okulu (SEAS) ile yine aynı üniversite bünyesindeki 'Wyss Institute for Biologically Inspired Engineering'den (Wyss Biyolojiden Esinlenen Mühendislik Enstitüsü) bilimciler, kansere karşı mücadelede silikon bazlı bir materyal ürettiler. 

'Mesoporous silica rods' adı verilen meteryal bir iğne yardımıyla vücuda enjekte ediliyor ve kan dolaşımında inşaat iskelesine benzer üç boyutlu minik yapılar oluşturuyor. Bu yapıların aralarındaki boşluklar hepimizin vücudunda olan ve aslında vücudun kendi savunma sistemi için bir nevi gözcülük görevi yapan 'dendritic' hücreleri kendisine çekiyor. Böylece vücudun savunma sistemi dışsal bir etkiyle uyarılmış oluyor; savunma hücreleri kanserli hücrelere veya HIV benzeri virüslere saldırmaya başlıyor. 

Bu gelişmeye dair ayrıntıları köşesine taşıyan İsmet Berkan’ın Hürriyet gazetesinde ‘Minik silikonlar kanseri yenecek’ başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle: 

Var gücümüzle çocuklarımızı nasıl daha iyi eğiteceğimizi, nasıl daha fazla çocuğumuzu bilime yönelteceğimizi konuşmak yerine Osmanlıca dersini, din dersini, içki servisi dersini konuşaduralım, dünya başka konularla ilgilenmeye devam ediyor.

Bu haftanın bana göre en önemli, beni en çok heyecanlandıran haberi 4 gün önce ünlü akademik bilim dergisi Nature Biotechnology'da yayınlanan bir araştırma makalesinin içindeydi.

Haberi anlatmazdan önce kısacık izahat vermem lazım:
Kanserden ölüyoruz; çünkü kanserli hücreler bir biçimde vücudun savunma mekanizmasından kaçınmayı başarıyorlar. Benzer şekilde grip dahil pek çok virütik hastalıktan ölüyoruz; çünkü bu virüsler de bir yolunu bulup vücudun savunma sisteminden kaçınıyorlar.

Uzun yıllardır tıp, vücudun kendi savunma sistemini atlatan bu çeşit hastalıklara çare arıyor. Çare arama biçimlerinden biri de kuşkusuz o virüs veya kanserli hücreye vücudun kendi savunma sisteminin yeniden saldırmasını sağlamak için yollar bulmaya çalışmak.

'Immunoterapi' adı verilen bu yöntemde bazı ilerlemeler var ama bunlar daha çok ameliyat gerektiren ve başarısı da henüz kesinleşmemiş yöntemler. 

Fakat bu hafta içinde Nature Biotechnology dergisinde çıkan, Harvard Üniversitesi'nden bilimcilerin yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını duyuran makale yepyeni bir ciddi gelecek vaat eden bir kapının insanlığa aralandığını duyuruyordu.

Harvard Üniversitesi'nin Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik Okulu (SEAS) ile yine aynı üniversite bünyesindeki 'Wyss Institute for Biologically Inspired Engineering'den (Wyss Biyolojiden Esinlenen Mühendislik Enstitüsü) bilimciler, öyle bir nano materyal yarattılar ki, o kapıyı araladılar.

Yaratılan materyalin adı 'mesoporous silica rods' veya 'MSRs'. Adından da anlaşılacağı gibi silikon bazlı bir materyal. Bu materyal basit bir iğne yardımıyla vücuda enjekte ediliyor ve kan dolaşımında inşaat iskelesine benzer üç boyutlu minik yapılar oluşturuyor. Bu yapıların aralarındaki boşluklar hepimizin vücudunda olan ve aslında vücudun kendi savunma sistemi için bir nevi gözcülük görevi yapan 'dendritic' hücreleri kendisine çekiyor. Dendritic hücreler bu üç boyutlu materyalin içini doldurduğunda da hemen vücudun lenf sistemine yöneliyor. Böylece vücudun savunma sistemi dışsal bir etkiyle uyarılmış oluyor; savunma hücreleri kanserli hücrelere veya HIV benzeri virüslere saldırmaya başlıyor.

Daha da ilginci, yine bu MSRs yapılarındaki boşluklara istenirse ilaç veya spesifik proteinler de yerleştirilebiliyor. Bu sayede MSRs vücudun herhangi bir yerine değil, doğrudan tamir etmesi gereken veya savunma sistemine işaret etmesi gereken yere gönderilebiliyor.

Bilim dünyasının dört bir yanında epey bir süreden beri kişinin çektiği spesifik kanserle mücadele için sadece o kanserli hücrelere gidecek malzemeyi (mesela o hücreyi öldürecek özel tasarlanmış zehirler, mesela o hücreyi aç bırakıp ölüme mahkûm etmeyi hedefleyen özel biyolojik materyaller veya o hücreyi işaretleyip vücudun savunma sistemi tarafından öldürülmesini sağlayacak işaretçiler) tasarlama arayışları var. Bazıları doğrudan hücre zarı gibi yapılar tasarlıyor, ilacı bunun içine koyup hedefe yollamaya çalışıyor, başkaları başka nano materyaller üzerinde çalışıyor.

Ama olası çözümlerden biri Harvard Üniversitesi'nin tıp fakültesinden değil de mühendislik fakültesinden geldi.
İnsanlığın 60 yıl önce kurduğu bir hayal, gerçek olma yolunda anlayacağınız.
 

Büyük fizikçi Feynman'ın hayali

 

NOBEL ödüllü büyük fizikçi Richard Feynman, 29 Aralık 1959'da Amerikan Fizik Derneği'nin yıllık toplantısında bir konuşma yaptı.

Konuşması güncel fizikle veya güncel fiziğin problemleriyle değil de Feynman'ın hayalleriyle ilgiliydi. Tabii hayal kuran Feynman olunca, bu hayallerini gayet ikna edici bir bilimsel tabanda da anlatabildi.

O konuşma bugün 'nano teknoloji' dediğimiz alanın kuruluş konuşması sayılır. Çünkü Feynman, bilgisayarları nasıl daha da küçültebiliriz diye başladığı akıl yürütmesini tek tek atomları, hatta elektronları manipüle edip onlara bizim istediğimizi yaptırmakla devam edip en sonda da 'Minicik şeyleri doktorlar vücudumuza enjekte etse ve o minik şeyler de gidip bizim hastalıklarımızı tedavi etse, organlarımızı onarsa' diye bitirmişti.

Feynman'ın o konuşması sayesinde bugün bu yılın Nobel ödülünü alan atomik mikroskopumuz ve 'scanning tunnel microscobe'umuz var, hücreleri, molekülleri, hatta atomları gözleyebiliyoruz. Yine o konuşmanın verdiği ilhamla kuantum bilgisayar hayata geçiyor. Son olarak IBM aynı konuşmanın bir başka ilhamıyla tek tek elektronları birer bilgisayar harddiski haline getiren 'Milipede' sistemini hayata geçirdi.
Hayal kurmayı destekleyen, hayal kuranların hayallerini gerçekleştiren ülkeler var dünyada.
 

'Fantastik Yolculuk'tan 'İçimde Biri Var'a...

 

1966 yapımı 'Fantastik Yolculuk'u çocukluğumun TRT'sinde seyretmiştim. Stephen Boyd ve Racquel Welch'in başrollerinde oynadığı filmde, çok önemli bir bilimciyi kurtarmak için bir alet yardımıyla çok küçültülen ve onun vücuduna gönderilen (içi de doktor dolu) bir denizaltının insanın vücudunun içindeki maceraları anlatılıyordu filmde.

Sonra 1987'de Dennis Quaid, Martin Short ve Meg Ryan'ın başrollerinde oynadığı 'İçimde Biri Var' (Innerspace) çekildi. Bunda da aynı şekilde filmin ana mekânı bir insanın vücudunun içiydi.

Hayal kurmanın kimseye bir zararı yok, hatta çok eğlenceli bir şey, görüyorsunuz...