Bahçeşehir Üniversitesi araştırmalarının sonuçlarına göre, Türkiye’ de maddi durumu iyi olmayan kadınların yüzde 50.0’si şiddet görürken, yüksek gelirli kadınların yüzde 27.2’si şiddete maruz kalıyor.
DHA'nın haberine göre, Türkiye’de okuma yazma bilmeyen kadınların yüzde 43’ü hayatlarında en az bir defa fiziksel şiddete maruz kaldığını belirtirken, bu oran yüksek öğrenim gören kadınlarda yüzde 12.0'yi buluyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları tarafından çıkarılan, Uzman Psikolojik Danışman Fulya Kurter ve Prof. Dr. Jacqueline S. Mattis’in kaleme aldığı "Türkiye’ de Uygulamacıların Gözüyle Psikolojik Danışmada Kültüre Duyarlı Olma" kitabının lansmanı yapıldı.
Lansmanda Türkiye’nin önemli gündem maddelerinden "Aile İçi Şiddet", "Kadına Yönelik Şiddet", "Cinsel Şiddet", "İntihar2, "Askeri Travmalar" gibi 12 farklı konuda yapılan araştırmanın sonuçları ve 45’in üzerinde uzmanın vurguladığı örnek durumlar ve izlenimler katılımcılar ile paylaşıldı.
'Bir-iki tokat şiddetten sayılmıyor'
Türkiye' de şiddet döngüsünü kırmanın önündeki en büyük engelin halk arasında şiddetin ne olduğunun anlaşılmaması olduğuna dikkat çekilen kitapta, araştırmalara göre çoğu kadın için "bir iki tokat" şiddetten sayılmıyor.
Kadınlar tarafından psikolojik, ekonomik, sosyal ve cinsel şiddetin ne olduğu bilinmiyor ve eşler arasında zorla cinsel ilişki kadınlık görevi olarak algılanıyor. Aile, komşu ya da herhangi bir kişi ile görüştürülmemesini ise kadınlar eşlerinin kıskançlığına bağlıyor.
Eşler hasta eşlerinin tedavilerini kasten engelliyor
Yapılan araştırmaya göre kadınlara yönelik şiddet, fiziksel, cinsel, duygusal, ekonomik, eğitimsel, tıbbi ve sosyal veya ilişkisel şiddet olarak yedi başlıkta toplanıyor.
Fiziksel ve cinsel şiddetin yanında eşler, kadınların veya kızlarının eğitim alma fırsatına engel oluyor. Eğitim almak isteyenleri tehdit ediyor, herhangi bir maddi kaynağa erişimden uzak tutuyor ya da onların çalışma, para kazanma fırsatına, hakettiği halde mirasçı olmasına engel yaratıyor.
Tıbbi yönden de kadınları güç duruma sokacak şekilde ihtiyaç duydukları tedaviye kasten engel oluyor veya bu konuda şartları zorlaştırmak gibi davranışlar içersine giriyor. Kitabın yazarı Uzman Psikolojik Danışman Fulya Kurter, "Şiddet hayatın her alanında var ve çok değişik şekillerde karşımıza çıkıyor. Ancak şiddet gören bireyler korku ve suçluluk içinde yaşadıkları için şiddeti gizlemeyi tercih ediyorlar" dedi.
Yüksek öğrenim gören kadınlar yaşadıkları şiddeti paylaşmıyor
Yapılan araştırmanın bir diğer çarpıcı noktası da Türkiye'de toplumun hemen her sosyal tabakasında şiddet yaşandığına dair veriler. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre; Türkiye’de okula gitmemiş veya ilkokulu bitirmiş kadınlar arasında fiziksel şiddetin yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 52, ilköğretimin ikinci seviyesini tamamlamış kadınlarda yüzde 40, lise veya daha yüksek bir okulu bitirmiş kadınlarda ise yüzde 25 oranında bulunuyor.
Bir diğer araştırmaya göre de okuma yazma bilmeyen kadınlar arasında en az bir defa fiziksel şiddete maruz kaldığını söyleyenlerin oranı yüzde 43 iken, yüksek öğrenim gören kadınlar arasında bu oranın yüzde 12 olması, yüksek öğrenim gören kadınların yaşadıkları şiddeti paylaşmak konusunda daha ketum olabileceklerini düşündürüyor. Bu veriler ışığında şiddete yalnızca eğitim seviyesi düşük kadınların maruz kalmadığı sonucu çıkarılabilir.
Fiziksel şiddete maruz kalma oranı
Okula gitmemiş veya ilkokulu bitirmiş kadınlar %12.6
İlköğretimin birinci seviyesini tamamlamış kadınlar % 9.1
İlköğretimin ikinci seviyesini tamamlamış kadınlar %12.3
Lise veya daha yüksek bir okulu bitirmiş kadınlar %7.9
Fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalma oranı
Kuzeydoğu Anadolu %57.1
Orta Anadolu %52.8
Ortadoğu Anadolu %51.5
Guneydogu Anadolu %51.1
Batı Karadeniz %46.6
Doğu Karadeniz %42.6
Batı Anadolu %44.1
Akdeniz %44.0
Istanbul %39.4
Doğu Marmara %38.5
Ege %34.7
Batı Marmara %26.2
Türkiye'de şiddeti normalleştiren kültürel ideolojiler var
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Türkiye'de şiddeti destekleyen kültürel bakış açılarının ve ideolojilerin altını çizerek "Türkiye'de kadına yönelik şiddeti destekleyen birçok deyim bulunuyor" dedi ve şöyle devam etti:
"'Kadının sırtından sopayı, karnında sıpayı ihmal etmeyin.' Bu kültürel deyimlerden yalnızca biri. Şiddetin kullanımı ve onu haklı gösterme konusunda bir diğer deyim ise, 'Dayak cennetten çıkmadır'. Dayağın cennetten geldiğini söylediğiniz zaman ne olur? Saldırgan, şiddet içeren davranışını haklı göstermiş olur. Saldırılan birey, şiddete neden katlanması gerektiği konusunda geçerli bir neden bulmuş olur. Dolayısıyla şiddeti kabul eder. Nitekim, şiddetle karşı karşıya olan kadınlar hakkındaki çoğu istatistiğe baktığımızda, kadınların hemen hemen yüzde 60'ının kocasının haklı olduğunu düşündüğünü görürüz. Saldırgan kabul etmekte ve zaman içinde onunla özdeşleşiyor."