Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı ve Dissensus Araştırma ve Danışmanlık tarafından 23 kadın ile konuşarak hazırlanan “Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri” araştırma raporu yayımlandı. Rapora göre, Türkiye’de kadınlar kendi bedenleri, sağlık durumları, doğurganlıkları ve kürtaj hakkında çok az sayıda bilgiye erişebiliyor. Kadınlar, dünyada yaşanan gelişmeler ve ilaçla kürtaj gibi yeni yöntemler konusunda da bilgi sahibi değiller ve kürtaj olduklarında devlet kurumlarında "fişlenmekten" korkuyorlar.
Raporun bulguları Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze, Dissensus Araştırma ve Danışmanlık’tan Prof. Nükhet Sirman ve Dr. Feyza Akınerdem, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği Aslı Elif Sakallı’nın katıldığı çevrimiçi toplantıda değerlendirildi.
Türkiye’de kürtaj yasal mı?
Türkiye’de kürtaj yasağı 1983 yılında yürürlüğe giren 2827 sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile kaldırıldı. Türkiye’de gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar hukuken kürtaj yaptırmak mümkün.
Gebeliğin kadının hayatını tehdit ettiği, doğacak çocuk için ağır maluliyete neden olacağı hallerde uzman doktorların gerekçeli raporuyla desteklenmek koşuluyla 10 haftayı aşan süre zarfında da kürtajın yapılması öngörülüyor.
Gebeliğin cinsel saldırı sonucu oluşması halinde ise hâkim kararıyla olmak şartıyla kürtaj süresi 20 haftaya kadar uzatılabiliyor. Evli kadınların kürtaj olması eş, 18 yaşından küçük kız çocukları için veli iznine tabi.
295 kamu hastanesinden sadece 10'u isteğe bağlı kürtaj yapıyor
"Türkiye'deki Kamu Hastanelerinde Kürtaj Hizmetleri 2020" raporuna göre, Türkiye'de kürtajın yasal olmasına karşın 295 kamu hastanesinden sadece 10'u isteğe bağlı kürtaj yapıyor. İstanbul'da da sadece bir kamu hastanesi 8 haftaya kadar olan gebeliklerde isteğe bağlı kürtaj yapıyor.
"Yasal hakla uygulaması arasında devasa bir açık olduğunu deneyimliyoruz"
Toplantıda konuşan, Mor Çatı’dan Selime Büyükgöze, “Dünyada bir süredir özellikle baskıcı rejimlerin kürtajı zorlaştırarak imkânsız hale getirirken kadınların sokaklardaki mücadelesine şahitlik ediyoruz. Yasal olarak değişen bir şey olmadı. Hâlâ Türkiye’de 10 haftaya kadar isteğe bağlı kürtaj yapılabiliyor. Başka pek çok alanda gördüğümüz gibi bu yasal hakla uygulaması arasında devasa bir açık olduğunu deneyimliyoruz. Erişilemiyor kürtaja. Bilgi verme yükümlülüğü dahi bakanlıkça sağlanmadığını gösteriyor. Pek çok hastanede ‘Yasal değil, yasak’ şeklinde yanlış bilgi verdiğini görebiliyoruz. Mor Çatı’ya başvuran kadınların deneyimlerinde istenmeyen gebelik ve şiddet arasındaki ilişki ortaya çıkıyor.“ dedi.
Gebeliği önleyici yöntem kullanmayanların oranı yüzde 30'a yükseldi
Kürtaja erişimin dışında cinsel sağlık gebeliği önleme yöntemlerini kullanmada da düşüş gözlenmekte. "2018 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması" verilerine göre, 2013-2018 yılları arasında, gebeliği önleyici yöntem kullanmayanların oranı yüzde 27'den yüzde 30'a yükseldi.
“Kadınların Üreme Sağlığı Hizmetleri ve Kürtaj Deneyimleri" araştırması doğurganlığın kadınların hayatında bir bütünlük arz ettiğini, bu nedenle kadınların kürtaj ile doğurganlık arasında bir bağ kurduklarını, kürtajı hep bir önceki ve bir sonraki gebelik ve doğumlarla bağlantılı olarak düşündüklerini gösterdi.
Türkiye’de kürtaja yönelik caydırıcı politikalar kadınların kürtaj konusundaki beklenti ve deneyimlerini şekillendiriyor. Özellikle ilaçla kürtaja geleneksel yöntemleri çağrıştırdığı için cerrahi yöntemlere göre avantajlarını bilmedikleri için, kürtajı kolaylaştırarak ‘ahlaki bozulmaya neden olacağını düşündükleri için mesafeliler.
"Kadınların ortak fikri bedenlerinin kontrol altında olması"
Araştırmanın Saha Süpervizörü Doktor Feyza Akınerdem, “Kadınların ortak fikri bedenlerinin kontrol altında olması" değerlendirmesini yaptı.
Araştırmada kadınlar deneyimlerini de paylaştı:
"Hem hamilelik, annelik olağanüstü güzel hem de kürtaj olurken hiç üzülmedim" (MK9,40)
Araştırmada konuşulan kadınların çoğu kürtaj konusunda farklı yargıları olsa da böyle bir seçeneğin var olması gerektiği hakkında hemfikir oldu. Katılımcılardan yalnızca biri kürtajın tamamen yasaklanması gerektiğini savundu.
"Kürtaj bence serbest bırakılmalı. Kürtaj bende kötü bir şey uyandırıyor. Yani çok rahatsız ediyor o fikir. Onu konuştuktan sonra gözümde canlanan o tablo. Çok kötü hissettirmesine rağmen bunun serbest bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü işte diyorum ya kadın benim gibi düşünmek zorunda değil. Ben Allah'ın nasip ettiği bir can olduğunu düşünüyorum. (MK 22, 34)"
Araştırmaya katılan kadınların büyük bir çoğunluğunun kürtajın tamamen serbest olmasından yana değil. Hafta sınırı, eş, ebeveyn izni ve sağlık gerekçeleri konusunda farklı bakış açıları olsa da çoğunluk için bir sınır var.
"Kadınların bilgilerinin kaynağı genellikle kendileri ve çevrelerindeki deneyimler"
Araştırmaya katılan kadınlara hamilelik, doğum, kürtaj, ilaçla kürtaj, sağlık sistemi ve doğurganlık hakları konularında neler bildikleri soruldu. Yanıtlar değerlendirildiğinde kadınların bilgilerinin kaynağının ağırlıklı olarak kendilerinin ve çevrelerindeki deneyimleri olduğu görüldü.
"İlkinde ağlayarak uyanmıştım. İkincisinde mutlu uyandım. O yüzden süreci bilmek iyi geliyor. Bence hakikaten insanlarda en büyük endişe, kendi iç sürecimi de karşılaştırdığımda söylüyorum, bilmek. Bilgi çok önemeli bir şey. İster devlet kaynağı olsun isterse şey olsun hakikaten doğru bilgi. Bu kadar basit bir şey değil mi? Kürtaj. Aa bilmiyor musun hâlâ, cahil misin? Hepimiz cahiliz. Bence bunu kabul etmemiz gerekiyor. (MK 6, 35)
İlaçla kürtaj | "Bilmiyorum ama tehlikeli"
Araştırmada kadınların ilaçla kürtaj hakkında neredeyse hiç bilgiye sahip olmadığı görüldü. İlaçla kürtaj konusunda en sık verilen tepki "Bilmiyorum ama tehlikeli!" oldu.
Kadınlar, devlet hastanelerinin tamamında ve bazı özel hastanelerde bedenlerine, kararlarına ve mahremiyetlerine saygı gösterilmediğini dile getirdi. Araştırmaya göre kadınlar resmi sağlık sistemi içerisinde kişisel verilerinin korunmayacağından ve kürtaj kaydı açtıkları zaman fişleneceklerinden korkuyor. Deneyimlerine başvurulan kadınlar arasında son 5 yıl içinde kürtaj olmuş kadınların hepsi özel hastane ve muayanehanelerden bu hizmeti almış.
Kadınların arasında kürtajı hak olarak görenler, hak olarak görmeyen ama bir seçenek olarak var olmasını isteyenler ya da kürtaja karşı olanlar var. Kadınlara "Kürtaj kadınlar için hak mıdır?" diye sorulduğunda gelen cevaplar, kadınların kürtajın olmasına dair ne kadar farklı konumlar edindiklerini gösterdi:
- Kürtajı hak olarak görenler ve bunu bedeni üzerinde tasarruf hakkı olarak tarif edenler
- Kürtaj hakkını çeşitli koşullara bağlayarak şartlı bir hak tarif edenler
- Kürtajı hak olarak gören bazı kadınlar arasında bu hakkın normatif koşullar ve mecburiyetlerle ilişkili olarak tanımlanması gerektiğini söyleyenler,
- Kürtaj hakkını bir beden meselesi olarak değil doğurmama hakkı olarak tarif edenler-Kürtajı hak olarak görmeyenler,
- Kadınların toplumda tamamen görünmez olduğunu söyleyerek çok daha genel çerçevede, kadınların haklarının tanınması ve kadının varlığının kabul edilmesi anlamına geldiği için kürtaj hakkını savunanlar,
- Kürtajı kadınlar için hak olarak görse de kendisi için bunun canna kıymak anlamına geldiğini söyleyenler...
Kürtaj yaptırmanın kimin kararı olduğu konusunda kadınların çoğu farklı biçimlerde de de olsa kadınlar karar versin görüşünde ortaklaştı.
Kadınlar kendi belirlemedikleri koşullarda çocuk doğurma kararı almaktan tedirgin oluyor. Aynı belirsiz koşullar içinde bir öngörüde bulunup kürtaja karar vermek konusunda da zorluk çekiyorlar.
Kadınlar patriyarkal sistem içinde yaşadıkları mecburiyetleri tarif ederek çocuk doğurmama hakkı olsun, istememek de bir gerekçedir, kadınlar karar versin, kürtaj koşullu olarak serbest olsun gibi talepler geliştiriyorlar. Feminist bir perspektife sahip kadınlar ise koşulsuz şekilde “benim bedenim, benim hayatım” diyerek kürtaja erişim hakkını savunuyor.
Araştırmanın sonuç bölümünde, "Araştırmada konuşan kadınların bir kısmı toplumsal normlarla belirli derecede uyum içinde yaşamak istiyor. Kendi bedenleri ve hayatlarıyla ilgili karar verirken toplumsal destek ve onaydan vazgeçmek istemiyorlar. Yaşadıkları normallik içinde toplumun ahlaki normlarına uymayan bir yaşama mesafe koyuyorlar. Ancak genel kadınlık hallerini de hesaba katan bir bakış açısıyla, kendileri karşı olsalar bile kürtaj ihtimalinin var olmasını istiyorlar. Bu çerçevede kürtajın son çare olarak tanımlanması, bir yandan normlara uyulduğunu, diğer yandan hayatın zorluklarına karşı bir güvence arandığını gösteriyor. Tam da bu nedenle kürtaja erişim hakkı kadın yaşamı için vazgeçilmez bir gereklilik, dolayısıyla kadının insan hakkı olarak ortaya çıkıyor. Sonuç olarak kadınlar kürtaj söz konusu olduğunda içinde yaşadıkları toplumsal cinsiyet rejiminden belirli koşulları seçerek ekleyip feminist söylemi revize ediyorlar: Kürtaj haktır, sınırları olmalı, kadınların kararı esas olmalı." ifadesi kullanıldı.