Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından 15 Temmuz 2016'da düzenlenen darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Darbe girişiminde birçok soru yanıtsız kaldı.
Cumhuriyet Gazetesi'nden Alican Uludağ'ın haberine göre,15-16 Temmuz 2016’da Fethullahçı Terör Örgütü tarafından gerçekleşen darbe girişiminin üzerinden bugün tam bir yıl geçti. 249 yurttaşın şehit olduğu, 2 bin 193 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan darbe girişiminin önlenmesiyle ilgili birçok ihmal iddiası araştırılmadı. Darbe gecesi yaşananlara ilişkin birçok soru yanıtsız kaldı. 15 Temmuz günü saat 14:30’da darbe girişimini binbaşı O.K’den öğrenen MİT’in, ‘darbe olabilir’ bilgisini Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, emniyet ve savcılıkla paylaşmaması, 'FETÖ'cü kalkışmanın önünü açtı.
Sadece MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın kaçırılacağı bilgisi kendisiyle paylaşılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ise bu kadar ciddi bir ihbarla ilgili üst amiri Başbakanı aramamayı tercih etti. Darbenin kara kutusu olan Adil Öksüz’ün 'FETÖ' İmamı olduğu bilinmesine karşın serbest kalması, sonrasında takip edilmemesi ve bunda ihmali olanların halen görevde tutulması soru işaretlerini beraberinde getirdi. Böylece 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasına karşılık, ardından ilan edilen ve ne zaman sona ereceği bilinmeyen OHAL nedeniyle birçok anayasal temel hakkın askıya alındığı bir döneme girildi.
Türkiye, 15 Temmuz 2016’da siyasi iktidarın uzun yıllar ‘ortaklık’ yaptığı Fethullahçı Terör Örgütü’nün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisindeki uzantıları eliyle bir darbe girişimine sahne oldu. Darbe girişimi; TSK içinde darbe karşıtı askerlerin, polislerin ve halkın direnmesi sonucu başarısızlıkla sonuçlandı. 15-16 Temmuz tarihlerinde yaşanan darbe girişimi sonucunda 249 yurttaş şehit olurken, 2 bin 193 kişi de yaralandı. Darbe girişimine karışan asker ve sivillerle ilgili davaların büyük bölümü açıldı. Ancak Türkiye tarihinin en karanlık gecesinin yaşandığı 15 Temmuz’la ilgili birçok ayrıntı aydınlanamadı. En önemlisi ‘önceden haber alınan darbe girişimi neden önlenmedi’ sorusu oldu. Eğer darbe girişimine karşı etkili tedbirler alınsaydı cuntacılar sokağa inemeyecek, savaş uçağı kaldıramayacak ve belki de 249 yurttaş bugün hayatta olacaktı: Cumhuriyet; 15 Temmuz’a gelen sürece ve o gece yaşananlara mercek tuttu:
‘Karar yok hükmünde’
2004 yılında yapılan ve AKP iktidarının temsilcilerinin de katıldığı Milli Güvenlik Kurulu’nda Bakanlar Kurulu’na Fethullah Gülen cemaati ile mücadele edilmesi tavsiyesi kararı çıkmıştı. Ancak Bakanlar Kurulu, bu kararı uygulamadı ve cemaatle ortaklık yapmayı tercih etti. Uygulamama kararı, sonraki yıllarda ortaya çıkınca, eski Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, “Bizim için o karar yok hükmündeydi, uygulamadık” demişti.
Martta yalanlandı
Mart 2016’ya gelindiğinde, yani darbe girişiminden 4 ay önce gazeteler açıkça ‘darbe olabileceği’ni yazmaya başladı. Bunları özellikle iktidara yakın bazı gazeteler de manşetlerine taşıdı. Bizzat Hulusi Akar’ın talimatıyla Genelkurmay Başkanlığı, 31 Mart 2016’da, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde disiplin, mutlak itaat ve tek emir komuta esastır. Hiçbir yasadışı, emir-komuta hiyerarşisi dışı oluşum ve/veya harekete taviz verilmesi söz konusu değildir. Bambaşka saiklerle yapıldığı anlaşılan ve hiçbir hukuki, insani, vicdani ve akli dayanağı olmayan, basın etiğinden ve üslubundan uzak, haddini aşan haber ve yorumları yapanlar hakkında hukuki işlemler başlatılmış ve suç duyurusunda bulunulmuştur” açıklamasını yaptı.
ByLock listesi vardı
TSK’de 'FETÖ' bağlantılı askerlerin varlığı ve tehlikesini o tarihlerde devlet tüm kurumlarıyla biliyordu. Cemaatin gizli haberleşme ağı ByLock’u ele geçiren MİT, 2016 Haziran ayı sonunda bunu kullanan çok sayıda TSK personelinin ismini Genelkurmay’a bildirdi. MİT’in gönderdiği listedeki kaç kişinin aktif olarak darbe girişimine katıldığı, kaçının Hulusi Akar’ın yakın çevresinde görevli olduğu şimdilik bilinmiyor. Bu listeyi alan Genelkurmay’ın ne işlem yaptığı, bu isimleri pasifize edip etmediği de yine yanıtsız sorulardan... MİT yine Ağustos 2016’da yapılacak YAŞ’a girecek subayların 'FETÖ' ile bağlantısı olup olmadığına ilişkin kapsamlı bir rapor gönderdi. O listede sıkıyönetim direktifinin altında imzası bulunan Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün 'FETÖ' bağlantılı olduğu yazılıydı. Ancak dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler, “Görevine devam et” diyerek Partigöç’ü Karargâh’ta tutmaya devam etti. Darbe gecesi Partigöç, Karargâh sorumlusu olarak görev yaptı. Bir anlamda 'FETÖ' üyesi askerlerin listesi Karargâh’a bildirildi. Benzer şekilde Emniyet İstihbarat da el altından listeyi Genelkurmay’a iletti.
İlk operasyon İzmir’de
15 Temmuz öncesi TSK’ye yönelik ilk önemli 'FETÖ' operasyonu İzmir’de Askeri Casusluk kumpas soruşturmasını yürüten savcı Okan Bato’dan geldi. 9 Temmuz günü arasında iki amiralin de olduğu 6 muvazzaf subay hakkında gözaltı kararı çıkardı. Ancak bu askerlerin birçoğu sağlık raporu alarak ifade vermekten kaçtı. Aynı günlerde Okan Bato’nun soruşturma kapsamında 600 askeri şüpheli olarak soruşturduğu, Ağustos 2016’da yapılacak YAŞ toplantısında 'FETÖ' bağlantılı subayların büyük bölümünün ihraç ve emekli edileceği basına yansıdı. Darbenin öne çekilmesinde Bato’nun soruşturmasının etkili olduğu savcılık iddianamelerine girdi.
Savcılıktan uyarı
Aynı günlerde, yani 15 Temmuz’dan birkaç gün önce Ankara Cumhuriyet Savcısı Serdar Coşkun, 'FETÖ/PDY' yapılanmasına ilişkin çatı iddianamesini hazırlayarak, mahkemeye gönderdi. Bir numaranın Fethullah Gülen olduğu 73 sanıklı iddianamede, 'FETÖ’nün “TSK’yi ele geçirdiği, darbe yapabilecek güce ulaştığı” uyarısı yapıldı. Adil Öksüz’ün 'FETÖ’nün Hava Kuvvetleri İmamı olduğu bilgisinin düşüldüğü iddianamede, cemaatin TSK’de bütün kritik kadroları ele geçirdiği anlatıldı. İddianamede, Balyoz, Ergenekon ve Askeri Casusluk gibi kumpaslarla Atatürkçü subayların tasfiye edildiği, yerlerine 'FETÖ' üyesi askerlerin geldiği vurgusu özellikle yapıldı. Sonuç olarak darbeye giderken gerek savcılık, gerek MİT, gerekse de Emniyet, 'FETÖ’nün TSK’deki yapılanmasını ve darbe yapabilecek güçte olduğunu açıkça biliyordu. Ancak bu tarihe kadar etkili müdahaleler yapılmadığı için TSK’deki 'FETÖ' yapılanması harekete geçecek rahat ortam buldu.
Halkın bilmediği devletin bildiği darbe
15 Temmuz darbe girişiminin ilk işareti, saat 22:00 sıralarında İstanbul’da köprülerin jandarma tarafından kesilmesi oldu. Söz konusu olay önce sosyal medya üzerinden paylaşılırken, televizyonlar bu durumu ancak 22:28’den itibaren son dakika olarak geçmeye başladı. İstanbul’da köprülerin tutulduğu saatlerde Ankara’da F-16 uçakları alçak uçuş yapıyordu. Halk, ülkede bir darbe girişimi olduğunu ancak olay başladıktan sonra öğrenebildi.
Devlet; MİT eliyle darbenin fiilen başladığı an olan Hulusi Akar’ın derdest edildiği 21:00’dan 6,5 saat önce darbe girişimi olacağını öğrendi. Güvercinlik’te bulunan Kara Havacılık Komutanlığı’nda görev yapan 2000- 66 sicilli Pilot Binbaşı O.K, Akçay Tatil Kampı’nda ailesiyle birlikte tatil yaparken 13 Temmuz günü Tabur Komutanı Binbaşı Deniz Aldemir tarafından arandı. Aldemir, yeni CH 47 helikopterlerinin geldiğini, teslim töreni yapılacağını, Cumhurbaşkanı’nın da katılacağını, bu nedenle Cuma günü yani 15 Temmuz’da görevde olmasını istedi. Bunun üzerine ailesini geri bırakarak cuma günü sabah mesaiye gelen O.K’ye, Yarbay Murat Bolat, “Bu akşam seninle gece uçacağız, hazırlık yaparsın” dedi. O.K. yorgun olduğunu, yoldan geldiğini, uçamayacağını söyledi.
Darbe haberini 10.30’da aldı
O.K; 10.30’da Binbaşı Deniz Aldemir’in arabasıyla alay komutanına gitmek üzere araca bindi. “Telefonunu kapat” diyen ve radyoyu açan Aldemir, “Ben senin hizmetten olduğunu biliyorum ama uzatmayacağım, bu gece faaliyetimiz olacak. Mesela ben Cougar helikopteriyle Hakan Fidan’ı alacağım, sen de Murat Bolat’la uçacaksın. Çok kan akacak. Muhtemelen bütün gece uçacağız” dedi. Yani O.K’ye yalnızca Hakan Fidan’ın alınması değil, gece boyunca yapılacak uçuşlardan ve ‘çok kan akmasından’ bahsedildi. Taburdaki herkes normal günmüş gibi mesaiye devam ederken Murat Bolat, akşam 19.00 gibi buluşacaklarını söyledi.
Üzerini değiştirerek saat 13.55 gibi izinsiz mesaiyi terk eden O.K, bindiği taksi tarafından Yenimahalle’deki MİT’in kapısında saat 14.20 gibi bırakıldı. Kapıdaki görevliye kimliğini gösteren binbaşı, “TSK içindeki paralelcilerle ilgili bilgi vermek için geldim” dedi. Kapıdaki görevli O.K’nin kimliğini aldı, telefon görüşmesi yaptı ve 14.30 sıralarında içeri giriş yapıldı.
Toplantı odasına alınan O.K, gelen iki MİT görevlisine “Bir helikopter Hakan Fidan’ı alacak, diğer helikopterin ne yapacağını bilmiyorum” dedi. Görevliler, “Ne olabilir” diye sordu. O.K, “Büyük bir faaliyet olabilir. Hatta darbe faaliyeti olabilir” karşılığını verdi. İstihbaratçı, “Hakan Fidan’ı almaktan kasıt ne?” diye yeniden sordu. O.K. de “‘Çok kan akacak’ dediklerine göre bu faaliyet iyi niyetli bir faaliyet değil. Hatta YAŞ kararlarında 'FETÖ’cülere karşı büyük bir temizlik olabileceği sürekli yazılıyor, bu nedenle YAŞ öncesinde bir darbe faaliyeti olabilir” diyerek tabloyu özetledi.