Geçen yıl İstanbul’da musluk sularından gelen yosun kokusu şikayetlerinin yerini bu yıl toprak kokusu aldı. Yeşilist yazarı Deniz Aytekin, İstanbul sularındaki toprak kokusunun “Trihalometan” adlı bileşikten kaynaklandığını yazdı.
Deniz Aytekin’in Yeşilist’te yayınlanan yazısı şöyle:
Geçtiğimiz yaz tüm İstanbul'un konuştuğu 'musluktan akan suyun yosun kokması' sorunu kentlileri telaşa sürüklemiş, İSKİ konu ile ilgili yaptığı açıklamada barajlardaki su seviyesinin azaltması nedeniyle suyun kokusunda değişim yaşanabileceğini, bu kokunun su kalitesine dair negatif bir etki oluşturmadığını ve bu değişikliğin 'estetik' olduğunu belirtmişti. Barajlardaki suyun neredeyse tamamen bittiği, bazı(!) ilçelerde yedi güne ulaşan su kesintilerinin yaşandığı kurak ve suya muhtaç bir yaz yaşarken suların yosun kokması nispeten kabul edilebilir gelmişti.
Bu yaz ise İstanbullu'ların su ile imtihanı 'toprak kokan musluk suları' biçiminde vuku buldu. Yaklaşık bir ay kadar önce şehrin belirli semtlerinden gelen 'suda tuhaf bir koku var' şikayetleri, kısa sürede yerini musluk suyu ile yapılan çayı içememe, yemekleri yiyememe ve hatta sabah diş fırçalarken veya duş alırken koku kaynaklı yaşanan mide bulantılarına kadar ulaştı. Bol yağışlı bir kışın ardından, barajlardaki su seviyesi hiç de fena değilken ilk bakışta sudaki bu kokuyu açıklamak zor. Ancak İstanbul'un su raporlarını, dünya çapında yapılan araştırma ve uygulanan regülasyonları yanyana koyduğumuzda İstanbul'un suyundaki kokunun hem akıbeti hem de oluşturduğu tehlikeyi görmek hiç de zor değil. Bu yazın suçlusu THM, yani Trihalometan.
THM nedir? Nerelerde görülür ve tehlikeli midir?
Nüfus artışı ve her yıl yükselen ortalama sıcaklıklara bağlı olarak oluşan içme suyu ihtiyacını karşılamak için yüzey ya da yeraltı sularından elde edilen ham su, içilebilir hale getirilmek üzere arıtılır. Bu süreçten çıkan suda çok sayıda zararlı ve hastalık yapıcı mikroorganizma görülür ve içilebilir hale gelmesi için dezenfekte edilmesi gerekir.
Suyu dezenfekte etmenin klorlama, ozonlama ve ultraviyole radyasyonu olmak üzere üç yöntemi bulunur. Bizim musluk sularımızda ise ucuz olması ve etkisinin daha uzun sürmesi nedeniyle klorlama kullanılmaktadır. Dezenfekte edilmemiş suyun içerisinde bulunan doğal ve sentetik organik bileşenler, klorla bir araya geldiklerinde THM (trihalometan) oluşumuna sebep olurlar. Bir metan türü olan THM'nin kanserojen bir madde olduğu birçok çalışma tarafından ortaya konmuştur. USEPA tarafından listelenen ve kanser sınıflandırması yapılan organik kirleticiler içinde THM’lardan kloroform, bromodiklorometan ve bromoform B grubuna dahil edilmekte, yani muhtemel kanserojen madde olarak sınıflandırılmakta, dibromoklorometan ise C grubunda, yani kansere sebep olma ihtimali bulunan maddeler arasında anılmaktadır.
2009 yılında, Selçuk Üniversite'sinde Sezen Küçükçongar, Mehmet Faik Sevimli ve Esra Yel tarafınfan yayınlanan makalede THM tehlikesinden şöyle bahsediliyor:
'THM içeren klorlanmış içme sularının tüketimi, üriner ve sindirim sisteminde kanser gibi rahatsızlıklar ve diğer bazı sağlık sorunlarına neden olmaktadır.EPA, Avrupa Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından DYÜ bileşikleri için pek çok sınırlamalar getirilmiş olup, özellikle son yapılan revizyonlarda maksimum limit daha düşük konsantrasyonlara ̧ekilmektedir ve bu durum bu konunun insan ve çevre sağlığı açısından önemini ifade etmektedir. Türkiye’de ise bu konuda yasal sınırlandırmaların yetersiz olmasının sebeplerinden en önemlisi konunun ciddiyetinin geniş kitlelerce bilinmiyor olmasıdır.'
2010 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Kadir ÖZDEMİR ve İsmail TORÖZ tarafından yayınlanan makalede ise THM içeren dezenfeksiyon yan ürünleri ile ilgili şu ibarelere rastlanıyor:
'DYÜ [dezenfeksiyon yan ürünü] ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar, bu zararlı bileşiklerin kanser oluşturma riski, çocuklarda gelişme geriliği, kadınlarda düşük yapma ve doğuştan meydan gelen kalp kusurları gibi hastalıklar ile ilgili yakından ilişkisi olduğunu göstermiştir. Klorlama sonucunda meydana gelen DYÜ’nin insan sağlığı üzerinde kanser oluşturma riski dışında diğer akut ve kronik etkileri de mevcuttur. Bu nedenle dünyanın farklı ülkelerinde içme suyu kalitesi ve güvenliği ile ilgili yeni düzenlemeler geliştirilmiştir. Söz konusu düzenlemelerde yer alan limit değerlerinin içme sularında bulunan ve insan sağlığı açısından potansiyel bir tehlikeye sahip bu zararlı bileşiklerin ya tamamen giderilmesi veya minimum konsantrasyona indirgenmesini sağlayacak nitelikte olması gerektiği vurgulanmıştır. Bu amaçla USEPA (1998) tarafından daha sıkı düzenlemeler içeren 1.aşama Dezenfektan/Dezenfeksiyon yan ürünleri (D/DYÜ) tüzüğü yayımlanmıştır. Tüzükte toplam trihalometan (TTHM)’ların maksimum kirletici konsantrasyon limiti 80 μg/L olarak belirlenmiştir.'
İSKİ tarafından nisan, mayıs ve haziran aylarında yayınlanan raporları incelediğimizde THM oranının artan sıcaklığa bağlı olarak hızla yükseldiğini görüyoruz. Bunun nedeni ise havanın ısınmasıyla birlikte ham su içerisindeki organik maddelerin üreme hızının da artması. Buna Üçüncü Köprü gibi projelerin yapımı için kurutulan su kaynaklarını da eklediğimizde içme suyumuz için her geçen gün THM içeren yeraltı ve yüzey sularına daha da muhtaç kalacağımızı açık bir biçimde görüyoruz.Çevre Mühendisleri Odası'nın yaptığı açıklamaya göre ise içme suyundaki THM miktarı arttıkça toprak kokusu da artmakta.
İstanbul'un arıtma tesislerindeki THM oranlarının nisan-haziran ayları arasındaki artışını aşağıdaki tablolardan inceleyebilirsiniz. Temmuz ayı içme suyu raporu henüz yayınlanmadığından nisan ayının en yüksek sıcaklık ortalamasının 17, mayısın 22, haziranın 27 ve temmuz ayının ortalamasının 30 derece olduğunu göz önünde bulundurarak arıtılmış sulardaki THM oranını tahmin etmek maalesef bizim matematik bilgimize ve tahminlerimize kalıyor.
Arıtma tesislerindeki THM oranlarının büyük farklar göstermesi ise belirli semtlerde görülen yoğun kokuya rağmen bazı semtlerde bu tip şikayetler görülmemesini açıklıyor. THM oranı en yüksek olan Büyükçekmece ve Cumhuriyet arıtma tesislerinin içme suyu sağladığı semtler ise sırasıyla şöyle:
Büyükçekmece arıtma tesisi: Kapasitesi günlük 400.000 m3olup, maksimum 2.600.000 İstanbulluya hizmet vermektedir. Tesisten beslenen başlıca yerleşim merkezleri; Büyükçekmece, Beylikdüzü, Kıraç, Gürpınar, Esenyurt, Avcılar, Bahçeşehir, Çatalca, Kavaklı, Mimaroba, Sinanoba, Kumburgaz, Selimpaşa, Tepecik'tir.
Cumhuriyet arıtma tesisi: Günlük 700.000 m³’lük su arıtma kapasitesine sahip olan tesisten,Kağıthane, Şişli, Mecidiyeköy, Beyoğlu, Beşiktaş, Sarıyer, Ayazağa, Maslak, Feriköy, Kasımpaşa, Eyüp ile Fatih, Gaziosmanpaşa, Bayrampaşa ve Esenler bölgelerinin bazı kısımlarına su verilmektedir.