Gündem

İstanbul Valisi: Kar bereket demek, tatil kararı verirken zorlanıyorum

'Taksim'de şu zamana kadar herhangi bir toplantıya izin vermedik. Sınır aşılmıyor. Aşıldığında yasal işlem yapılıyor'

20 Şubat 2015 11:38

Kar tatili nedeniyle sosyal medyada öğrencilerin ilgi odağı olan İstanbul Valisi Vasip Şahin kar yağışını bereket olarak gördüğünü belirterek “Tatil kararı verirken çok zorlanıyorum” dedi. Vali Şahin, “Tatil işin güler yüzlü tarafı ama tatil bizim çok arzuladığımız bir şey değil. Bir denge kurmanız lazım. Hem eğitimden geri kalınmaması lazım hem de çocukların okula güvenli bir şekilde intikal etmesi lazım” diye konuştu.

Yeni Şafak'tan Recep Yeter'in Vali Vasip Şahin'le yaptığı söyleşi şöyle:

İstanbul uzun yıllar sonra bu yoğunlukta kar gördü. Mücadele başarılı mı sizce?

Önce şuradan başlamak lazım; kar yağmazsa ne olur? Geçen sene ülke genelinde yaşadığımız sıkıntılar olur. Bütün hepimiz ülke genelinde tedirgin olduk. Kayısının zarar gördüğü Malatya’dan gelmiş biri olarak söylüyorum yağmur kar bizim için rahmettir. Kış, kışlığını yapmalı. Diğer yandan İstanbul’da rahat ve konforlu bir şekilde yaşanmasını sağlaması sağlamak görevimiz.

Sağlayabildiniz mi?

Kurumlarımız başarıyla görev yaptı. Takdir edersiniz ki çok kolay bir şey değil. Ulaşım konusunda en gelişmiş zengin ülkelerde de sıkıntı yaşanıyor. Ancak sürücülerimizin de vatandaşlarımızın da duyarlı davranması lazım.

Tatil taraftarı olmadığınız doğru mu?

Tatil işin güler yüzlü tarafı ama tatil bizim çok arzuladığımız bir şey değil. Tatil kararı verirken oldukça zorlanıyorum. Bir denge kurmanız lazım. Hem eğitimden geri kalınmaması lazım hem de çocukların okula güvenli bir şekilde intikal etmesi lazım.

Dolmuşlar Özgecan Aslan nedeniyle gündemde. Yeni önlemler olacak mı?

Büyükşehir Belediyesi kendi koordinasyonunu yapıyor, kendi kurallarının uygulanıp uygulanmadığını denetliyor. Biz de sürekli denetliyoruz. Başbakanımızın "Özgecan bir milattır" demesi, bizi de bağlıyor. O uygulamaların yanında biz burada denetim, eğitim noktasında üzerimize düşeni yapacağız. Tedbirleri dolmuşların meslek örgütleriyle bir araya gelip konuşarak belirleyeceğiz. Emniyetle ilgili çalışmalarımız da sürüyor. Yeni kararlar alacağız.

İstanbul Valiliği hayaliniz miydi?

İstanbul herkesin rüyasını süsleyen bir şehir. Müjdelenmiş bir şehirde görev yapmak şereftir, onurdur. Onun ötesinde bizim meslekte geleneklerimiz açısından İstanbul’a vali olayım diye çabalamak doğru da değildir. Takdir edilir ve gelir vazifenizi yaparsınız.

Şehirle aranız nasıl?

Üniversiteyi Beyazıt’ta okudum. Ailem 35 yıldır burada yaşıyor. Kullandığım yıllık izinlerin tamamına yakını burada geçmiştir. Onun ötesinde bu mesleğin bana cazip gelen yönü, insana dokunan tarafıydı. İnsanlara, İstanbul gibi bir şehre hizmet etme imkanı sunmasıydı. Ayrıca İstanbul’da yerin üstü de altı da çok zengin. Her ikisine de hizmet edebilmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Özellikle sevdiğiniz bir semt, muhit var mı?

Benim için Suriçi’nin ve Üsküdar’ın ayrı bir anlamı var. Bu göreve geldikten sonra fırsat bulamadım ama öğrenciliğim sırasında en çok dinlendiğim ve mutlu olduğum, huzur bulduğum şey, Gülhane Parkı’nda banklarda oturup boğazı izlemekti. Evimiz Anadolu yakasında olduğu için Sirkeci-Harem arabalı vapurunu kullanıyordum. Özellikle akşam eve dönerken, İstanbul’un siluetini izlemek özeldi.

Göreve gelince ilk işiniz ne oldu?

İlk verdiğim talimatlardan bir tanesi şuydu: Mahalle arasında, semtlerde ne kadar tesisimiz, spor ya da sosyal alanımız varsa bunları mahallenin gençlerine açalım dedim. O mahalledeki insanların, o okulun insanlarının istifade ettiği ama okul kapandıktan sonra kilitlenen spor tesislerini dışarıdan seyrettirmeye hakkımız yok diye düşünüyorum. Okuldan arta kalan zamanlarda o sokaktaki gençlerin onlardan istifade etmesini sağlayacağız. Şu an uygulama başladı. Binalar zarar görebilir deniyor. Görsün. Bunları onaracak güçteyiz, yeter ki insanlarımız istifade etsin.

Bir gün bu şehri yönetirsem yapacağım dediğiniz bir projeniz var mı?

Var. Geldiğim ilk gün başladığım bir proje var. Hazırlık çalışmalarını sürdürüyorum. Bir sosyoloji profesörü hocamızın başkanlığında ekip oluşturdum. Tüm ilçe kaymakamları ve ilçe belediye başkanlarının da dahil olduğu, STK’ların da dahil olduğu bir proje. Bağımlılık üzerine çalışıyoruz ama daha geniş kapsamlı bakıyoruz. Bağımlılıkla mücadelenin sadece bağımlı genci tedavi etmekle olmayacağını düşünüyoruz. Sadece uyuşturucu bağımlılığı değil. Tüm bağımlılıklardan gençleri uzak tutmamız lazım. Bağımlılıkla mücadele insanların yaşadığı çevreyi, mahalleyi ve tabi ki aileyi iyileştirmekle olur. Uzun ince bir yol ama bu yola girmek lazımdı. Yeniden aileyi, mahalleyi inşa edebilir miyiz, ihya edebilir miyiz? Bunu içeren bunu amaçlayan bir proje.

Okul önlerindeki uyuşturucu satışı bitecek mi?

İstanbul’da narko timleri faaliyete geçirdik. Hemen etkisini gördük diyebiliriz. 200 kişiden oluşan 100 ayrı ekipten meydana gelen motosikletli timler ihbar geldiği anda sokak aralarına anında müdahale ediyor. Sıfıra indirgenebilir mi bilmiyorum ama bitme noktasına getirmek için geceli gündüzlü çalışıyoruz.

Aileler ihbar konusunda çekinceli. Nasıl önlem alınabilir?

Çocukları uyuşturucu kullanan aileler her şeyden önce kendilerini güvende hissetsinler. Suçla mücadele de bilgileri emniyet güçleriyle paylaşmazlarsa bunu çözmemiz mümkün değil. Ayrıca ihbarlar özel bilgidir ve açıklayan suç işler. Tedirginliğe gerek yok. Cesur olmalılar. Torbacılara ailelerin tedirginliği cesaret veriyor. Biz karşı tarafa farkında olmadan özgüven veriyoruz. Anında gerekli mercilere bildirileceğini bilseler bu kadar cesaretli olamazlar.

Aileler kime güvenmeli?

Ailelerin yapacağı her türlü ihbar ve o ihbarın gereğinin yerine getirilmesi devletin görevi ve güvencesi altındadır.

İstanbul’da üniversite okumuş olmanın toplumsal olaylara bakışınızda etkisi var mı?

Herşeyden önce bu konuya şöyle bakıyorum. Sınırlar dahilinde gösteri yapmak, fikrini ifade etmek her insanın hakkıdır. Bu hakkı kullanmaları noktasında bizim gibi insanlar kolaylaştırıcı olmak zorunda. Bu bizim görevimiz.

Medyaya yansıyan şiddet görüntülerinin sebebi nedir?

Sorun hakkın kullanımında yasanın aşılması sonucunda ortaya çıkıyor. Biz bir taraftan anayasal hakkı kullandırırken, diğer taraftan o hakkın aşımını engellemekle de mükellefiz. İstanbul’da bütün hassasiyetimiz bu noktada. Özgürlüklerin kullanımının rahatlatılması noktasında esneklik sağlıyoruz.

Taksim Meydanı gibi mimli alanlara bakışınız nedir?

Taksim'de şu zamana kadar herhangi bir toplantıya izin vermedik. Basın bildirilerine de kendi yasal çerçeve içerisinde izin veriyoruz. Bu konularda sınır aşımı olmuyor. Olduğunda gerekli yasal işlemler yapılıyor. Güvenlik özgürlük dengesinde hep özgürlüklerden yana olan bir tutum sergiledik ve sergiliyoruz.

Sivil toplum örgütlerine mesafeniz nedir?

Yönettiğiniz insanların oluşturduğu kuruluşları ve orada oluşan enerjiyi rakibiniz olarak değil, aksine bir yardımcınız olarak görürseniz verimli sonuç alabilirsiniz. Türkiye bu noktaya böyle geldi. Bu bana göre de doğru bir yöntem. İstanbul’da atacağımız her adımda önce ilgili STK kim diye bakıyoruz.

Tatil twitinize yapılan yorumları okuyor musunuz?

Öğrencilerin tepkilerini kısmen takip ediyorum. Çocuklar gerçekten çok farklı yetişiyorlar. Espri yeteneği yüksek, zeki bir nesil geliyor.

Medyaya özellikle mi uzak duruyorsunuz?

Önce İstanbul’u tanımam gerekiyordu. Görev alanımdaki sorunların tespitini yaptım. Dün gelip bugün kamuoyunun önüne çıkıp temeli olmayan bilgiler paylaşmanın doğru olmayacağını düşündüm. Bizler bürokratız. Bizden beklenen icraat yapmamızdır. Tabii ki gerektiği kadar bilgiyi de vermek lazım. Bilgi vermekle medyatik olmak arasındaki ince çizgiye dikkat etmemiz gerekiyor. Sosyal medyayı yoğun kullanmıyorum. Ama doğrudan ve hızlı bilgilendirme noktasında Twitter’ı kullanacağız.

Medyatik olmamanın bir vali için ne gibi faydası var?

Elbette. Sokağa rahat çıkıyorum. Tebdili kıyafet gezebiliyorum. Randevu alıp ziyaretler yapmak yerine aniden ziyaret yapmayı daha çok seviyorum. Örneğin bir sabah Çemberlitaş’ta arabadan indim Kapalıçarşı’dan tek başıma yürüyerek geçtim. 2-3 kişi taburelerde çay içiyorlardı. Selam verdim, ‘bana da çay ısmarlarsanız sizinle otururum’ dedim. Baktılar, tanımadılar. Buyur dediler, çay ikram ettiler. Öbür türlü protokol çok oluyor ve gereksiz hazırlık yapılıyor.

Paralel yapı İstanbul’da hala etkin mi?

Açıkçası paralel yapının örgütlenmesi ve yaptığı işlere baktığınızda şunu görüyorsunuz. Bir güç zehirlenmesi yaşıyorlardı. Öyle ki buyurun siz yönetin deseniz bile kendi kendilerini zehirleyecek bir haldeydiler. Şu an bir yüzleşme ile beraberinde gelen panik ve şaşkınlık içindeler. Etkileri minimize edilmiş durumda. Konu üzerinde Devletin ilgili kurumlarının çalışmaları devam ediyor.

İlgili Haberler