Kültür-Sanat

İstanbul’un en yeni sanat alanı ‘YUNT’un ilk sergisi İstanbullulara soruyor: Şehir Nerede?

Eski seyyahlar 'şehir nerede?' diye sorsalar...

Eser: Murat Germen

07 Kasım 2023 15:00

Kâr amacı gütmeyen sanat ve etkileşim alanı YUNT, Emre Zeytinoğlu küratörlüğündeki ilk sergisi ‘Şehir Nerede?’ ile 4 Kasım 2023’te kapılarını açtı.

M. Cevahir Akbaş, Setenay Alpsoy, Sercan Apaydın, Can Aytekin, Antonio Cosentino, Mustafa Duymaz, Ahmet Elhan, Murat Germen, Sinan Logie, Mustafa Pancar ve Rüçhan Şahinoğlu’nun işlerinin görülebileceği sergi, 4 Şubat 2024 tarihine dek ziyaret edilebilecek.

Muratcan Sabuncu kuruculuğunda ve Sergen Şehitoğlu sanat danışmanlığında İstanbul Sultanbeyli’de açılan mekânın web sitesinde, YUNT'un, toplumun sanatsal etkinliklerle karşılaşma olanaklarını arttırmak amacıyla hayata geçirildiği belirtiliyor. 

Sergi ve etkinliklerin yanı sıra YUNT'un eğitim programı ve desteklediği yayınlar ile sanatsal üretime katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulanıyor. Mekânın sunduğu deneyim ve etkileşim olanakları ile toplumsal değişim potansiyellerinin çoğalmasına yardımcı olmayı öncelikleri arasına yerleştiren YUNT, 
Prof. Dr. Eva Şarlak’ın akademik danışmanlığında düzenlenen seminer, konuşma programı ve teşvik politikası ile sanat üretimini ve entelektüel düşünceyi destekleme amacının altını çiziyor.

YUNT'un ilk sergi açılışından bir kare

İlk sergi 'Şehir Nerede?'

YUNT'un ilk sergisi 'Şehir Nerede?' için hazırlanan basın bülteninde İstanbul’a nostaljik yaklaşımların ya da geleceğe ait iyileştirici düşüncelerin dışında, şehrin bugünkü gerçeği üzerinden hareket ettiği belirtildi. 

Sergiye ilişkin olarak kaleme alınan metin şöyle:

"'Merkez-çevre' ayrımının silikleşmeye başladığı şehirde, artık ne ideal bir 'İstanbullu'dan ne oraya sonradan gelen ve o 'kültüre yabancı olduğu ileri sürülen' arasındaki ayrımdan ne de “eski İstanbul görüntüleri”nin tekliğinden söz edilebilir.

Sergide yer alan sanatçılar, ortaya koydukları yapıtları ile bize yeni bir 'İstanbul gerçeği'nin düşünülmesi gerektiğinden söz etmektedirler. Şehrin bilinen simgeleri yerine, günümüz sisteminde işlev kazanmış yeni yapıların, meydanların, mahallelerin ve şehirdeki farklı grupların görüntüleri ile karşılaşırız. İstanbul’da bir yandan var olan kültürel yapı ile bugünün yenilerinin buluştukları ve ayrıştıkları durumlar ortaya konulmaktadır.

Sonuçta, bu sanat alanı da tam bu durumları içeren bir 'yer'de bulunmaktadır ki bu yüzden, açılış olarak böyle bir sergiyle başlanması, hem o 'yer'in izleyicisiyle bir yakınlık kuracak, merkez-çevre ayrımını ortadan kaldıracak hem de mevcut 'metropol mantığı' üzerine bir düşünme pratiği başlatabilecektir."

 
'Şehrin Sınırlarını Yeniden Düşünmek' konuşma dizisi

Sergi kapsamında hazırlanan 'Şehrin Sınırlarını Yeniden Düşünmek' başlıklı konuşma programı, katılımcıları şehrin sınırlarını yeniden düşünmeye davet ediyor.

Prof. Dr. Eva Şarlak moderatörlüğünde gerçekleştirilecek dört oturumda, şehir üzerine düşünme pratiklerini yaygınlaştırmak hedefleniyor. Konuşma programı kapsamında şehir plancısı Murat Güvenç, felsefeci Güncel Önkal, mimar ve kent tarihçisi Pınar Erkan ve edebiyatçı Nedret Öztokat Kılıçeri, şehrin sınırılarını farklı yönlerden ele alacak.

Her oturum ayrı bir alt başlık altında gerçekleştirilecek ve katılımcılarla oturum öncesi okuma önerisi paylaşılacak.

Program:

18 Kasım 2023 Cumartesi 15:00

Prof. Dr. Murat Güvenç – Zaman İçerisinde Şehrin Sınırlarında Neler Oldu

16 Aralık 2023 Cumartesi 15:00

Prof. Dr. Güncel Önkal – Ayrışma ve Farklılaşma Mekanı Olarak Kent

13 Ocak 2024 Cumartesi 15:00

Prof. Dr. Pınar Erkan – İstanbul Bu Asfaltın Altında

3 Şubat 2024 Cumartesi 15:00

Prof. Dr. Nedret Öztokat Kılıçeri - Yer Algımızın Nesnesi Olarak Şehir

"Eski seyyahlar 'şehir nerede?' diye sorsalar..."

Serginin küratörlüğünü üstlenen Emre Zeytinoğlu, 'Şehir Nerede?' için kaleme aldığı yazıda, eski seyyahların ya da tüccarların denizden değil de karadan geldiğini varsayarak yollarda rastladıkları kişilere 'Şehir nerede?' diye sorsalar, yönlerini alacakları yanıtlara göre belirleyeceklerini ifade ediyor. 

Zeytinoğlu'nun yazısının devamı şöyle: 

"Sonra çok uzaktan sur duvarları ya da çevrede mezarlık alanları göründüğünde, şehre çok yaklaştıklarından emin olurlardı. Bu son derece olağan bir durumdu; çünkü bir şehir, hangi kültüre sahip olursa olsun, her zaman o karakteri yansıtacak simgeleri içinde toplar, bunları işlevlerine göre hiyerarşik bir sıraya sokar ve yapılar ile şehir planları arasında bir sistem oluştururdu.

Her şehir elbette birbirine benzemezdi, söz konusu kültürel karakterler bunların görünümlerini ya da verdikleri duyguyu değiştirir, oranın belleğe yerleşebilmesini sağlardı. Fakat yine de bu şehirlerin ortak bir mantığı vardı; şehrin simge yapıları merkezlerde toplanır, çevrelerinde açık alanlar bırakılır, şehirliler de bu meydanlarda birbirleri ile karşılaşma, iş ya da alışveriş yapma ve boş zamanlarında iletişim kurma olanağı bulurlardı. Seyyahların ve tüccarların o dönemlerde tuttukları notları okuduğumuzda, onların en fazla bu simge yapıları ve meydanları anlattıklarını görürüz ve o şehirler hakkında bilgi ediniriz." 



"Şehir planları kadim bir kültürün karakteristik özelliklerini yansıtmıyor"

"Oysa bugünün modern metropolleri tümüyle bunun dışındadır; artık şehirler tek bir merkez ya da bazı simge yapılar ile anılmıyor ve şehir planları da kadim bir kültürün karakteristik özelliklerini yansıtmıyor. Şimdi o metropollerde, birbirini kesen çok sayıdaki otoyolun aralarında çok sayıda merkez yer alıyor. O merkezler ise önceden tasarlanmış biçimde ortaya çıkmıyor, bunlar şehrin dışındaki yerleşimlerin giderek şehre dâhil edilmesiyle doğuyor ve orada yaşayanların ayrı ayrı müdahalesiyle, birtakım işlevlere uygun olarak büyüyor; dolayısıyla organik bir gelişim gösteriyor.

Örneğin, bugün o eski seyyahlardan ya da tüccarlardan biri gelip de 'şehir nerede?' diye sorsaydı, ona zaten şehirde olduğunu ve çoktandır bu şehirde yürümekte olduğunu söyleyeceklerdi. Her ne kadar bazı romantik yazarlar ve şairler, bazı sanatçılar, bazı şehirliler hâlâ 'İstanbul' dendiğinde, birkaç şehir manzarasını ya da eski bir meydan ve birkaç yapıyı bize anlatmaya devam etmekteyseler de gerçekte İstanbul, yalnızca bunlardan ibaret değildir. O, çok parçalı, çok merkezli, üstelik o merkezlerini de sadece geçiş alanları olarak kullanan ve sınırları kestirilemeyen bir 'şehirleşme bölgesi'dir

Ve 'şehir nerede?' diye sorulacak bir yer de kalmamıştır, öyle ki biz de bu şehirde yaşayanlar olarak, zaten böyle bir soruya net bir yanıt veremeyeceğiz. Belki o soran kişiye 'işte şehir her yerde' diyeceğiz."

"'İstanbul masalı'nın geçersizliği..."

"Bu sergi, İstanbul’a nostaljik yaklaşımların ya da geleceğe ait iyileştirici düşüncelerin dışında, şehrin bugünkü gerçeği üzerinden hareket ediyor. 'Merkez-çevre' gibi klişe bir ayrımın artık saptanamadığı bu şehirde, ne 'ideal bir İstanbullu'dan, ne oraya sonradan gelen ve o 'kültüre yabancı olan' arasındaki ayrımdan, ne de 'eski İstanbul görüntüleri'nin gerçekliğinden söz edilebilir.

Sergide yer alan sanatçılar, ortaya koydukları yapıtları ile bize böyle bir 'İstanbul masalı'nın geçersizliğini anlatıyorlar. O yapıtlarda, artık işlevlerini yitirmiş ve birer turistik vitrine dönüşmüş şehir simgeleri yerine, günümüz sisteminde işlev kazanmış yapıların, meydanların, mahallelerin ve şehirli grupların görüntüleri ile karşılaşıyoruz. Bu sanatçılar belli ki İstanbul’da var olmayan, zamanını doldurmuş bir kültürel yapıya boş bir özlem duymak yerine, bugünün var olan kültürünü ortaya koymakta, şehrin mevcut gerçeğini onaylamakta ve izleyicilere bunu anlatmaya çalışmaktadırlar.

Sonuçta, bu galeri mekânı da tam bu durumları içeren bir 'yer'de bulunmaktadır ki bu yüzden, açılış olarak böyle bir sergiyle başlanması, hem 'o yer'in izleyicisiyle bir yakınlık kuracak, merkez-çevre ayrımını ortadan kaldıracak, hem de mevcut metropol mantığı üzerine farklı düşünceler yansıtacaktır." 

Neden 'Yunt'?

Bulunduğu konumdan ve konumun geçmişinden aldığı verilerle mekâna özgü bir yerleştirme olarak Sergen Şehitoğlu tarafından tasarlanan Yunt Heykeli, kamusal alanda izleyicilere sunuluyor. Eski Türkçeden başlayarak kullanılan 'yunt' kelimesi Orta Türkçede yunt (yund) 'atlar, at sürüsü' olarak geçiyor.

Muratcan Sabuncu ve ailesinin, bir zamanlar sahip oldukları at çiftliğinden ilhamla üretilen ve kâr amacı gütmeyen sanat ve etkileşim alanı YUNT’un yakınında konumlanan açık alan heykeli, çiftlikte yetiştirilen 12 İngiliz atından yola çıkıyor. Atları temsil eden, dinamik formda yerleştirilmiş 12 küp, çiftliği ve aileyi simgeleyen kare bir çerçeve ile belirginleştiriliyor.



Eser: Sergen Şehitoğlu

Adres:

Hasanpaşa Mahallesi
Fatih Bulvarı
No: 33, 34920
Sultanbeyli/İstanbul

İletişim:

https://www.yunt.art/ 

[email protected]