Kültür-Sanat

Sanatçılar zanaatçılarla buluştu; yorgan dikti, halı dokudu, ahşap oydu

'Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar' adlı sergi açıldı

26 Şubat 2020 10:53

İstanbul Modern'in, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) desteğiyle yürüttüğü 'Uluslararası Misafir Sanatçı Programı', farklı coğrafyalardan 10 sanatçıyı İstanbul’da bir araya getirdi. Sanatçılar, zanaatkârlarla birlikte üretim yaptı. Zanaat ustalarıyla çalışmalar yapan sanatçıların yeni yapıtları 'Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar' adlı sergide buluşacak. 

Zanaat ustalarıyla çalışmalar yapan sanatçıların yapıtları 26 Şubat – 23 Ağustos'ta tarihleri arasında sergilenecek.

İstanbul'un tanıtımını ve görünürlüğünü arttırmayı da amaçlayan programa katılan misafir sanatçılar, ahşap oymadan halı dokumaya, metal sıvamadan yorgancılığa kadar birçok yapıt üretti.

Uluslararası bienallere, sergilere katılmış, dünyanın önde gelen müze ve sanat kurumlarının koleksiyonlarında yapıtları yer alan sanatçıların adları şöyle:

Faig Ahmed (Bakü), Rana Begum (Londra), Benji Boyadgian (Kudüs), Rodrigo Hernández (Meksiko), Servet Koçyiğit (Amsterdam), Outi Pieski (Utsjoki ve Numminen), Randi & Katrine (Kopenhag), Wael Shawky (İskenderiye ve Philadelphia) ve Jorinde Voigt (Berlin).

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, 'Uluslararası Misafir Sanatçı Programı'nın İstanbul’un küresel ölçekte tanıtımı açısından büyük önemi olduğuna inandığını belirterek şöyle konuştu:

"2010 yılında İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması vesilesiyle düzenlediğimiz “Gelenekten Çağdaşa: Modern Türk Sanatında Kültürel Bellek” adlı sergimizde, sanat üretiminde geleneğin anlamını tartışmaya açtık. 2015 yılında ise “Zanaattan Tasarıma” projesini başlatarak Türkiye’den sanatçı, tasarımcı ve zanaatkârların birlikte üretebileceği bir fikir ve çalışma ortamı oluşturduk. Bu süreçlerden kazandığımız tecrübeyle, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’na zanaat ve gelenek konularına odaklanan, farklı malzeme ve tekniklerle çalışmalarını yürüten dünyanın farklı coğrafyalarından 10 sanatçıyı İstanbul’a davet ettik. Sanatçıların zanaatkârla birlikte yaptıkları üretimleri izleyiciyle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Uluslararası Misafir Sanatçı Programımızın, İstanbul’un çağdaş sanat üretiminin önemli bir merkezi haline gelmesine büyük katkıda bulunacağına inananıyor ve programı devam ettirmeyi arzu ediyoruz."

İSTKA Genel Sekreter Vekili Dr. Fatih Pişkin de İstanbul'un eşsiz tarihi ve dinamik yapısıyla yenilikçi tasarım fikirleri ve geleneksel sanat-zanaat dalları için zengin bir kaynağa sahip olduğunu bu projeyle İstanbul’un yaratıcı potansiyelini dünyaya tanıtmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. 

Sergi küratörleri Öykü Özsoy ve Ümit Mesci, Misafir Sanatçı Programı aracılığıyla dünyanın farklı coğrafyalarından sanatçılara yaratıcı süreçlerini destekleyecek bir ortam sunmayı amaçladıklarını belirterek şunları söylediler:

"Böylece sanatçılar İstanbul’da belli bir süre yaşayarak kentimizin önemli kültürel zenginlik ögelerinden biri olan zanaat atölyelerinde zanaatkârlarla çalışma şansı buldular. İstanbul’un yüzyıllara dayanan zanaat mirasının temsilcileri olan atölyeler, kentin merkezinde, rahatlıkla ulaşılabilir ve yüksek kalitede üretim yapan, sanatçıların yeni fikirlerini, kendilerine has ustalıkları ve el hünerlerini ortaya koyarak üretmeye hevesli zanaatkârların faaliyetlerini devam ettirdikleri yerler. Misafir sanatçılarımızın her biri bu özelliklerin bir arada bulunmasına, geliştirdikleri projeleri çok kısa sürede zanaatkârlarla birlikte üretilebilmelerine hem şaşırdılar hem de mutlu oldular."

SERGİ KATALOĞU

Türkçe-İngilizce hazırlanan sergi kataloğunda “Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar”da yer alan sanatçı ve yapıtlarla ilgili metin ve fotoğrafların yanı sıra Uluslararası Misafir Sanatçı Programı ve sergi için yazılan metinler yer alıyor. Proje danışmanı Aslı Kıyak İngin’in “Zanaata Eşlik Etmek” başlıklı makalesinin yanı sıra Türkiye’de bir müze çatısı altında ilk kez hayata geçirilen Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nın süreçlerine ve sanatçıların bu sürece dair deneyimlerine yer veriliyor.

Etkinliğe katılan sanatçı ve zanaatkarların üretim sürecine ilişkin özet bilgiler şöyle:

 

Faig Ahmed

Faig Ahmed yaşamını ve çalışmalarını 1982 yılında doğduğuAzerbaycan'da sürdürüyor. 2004 yılında Azerbaycan Devlet GüzelSanatlar Akademisi Heykel Bölümü’nden mezun olan Ahmed, halı dokuma üzerine yoğunlaştığı çalışmalarında çağdaş sanatyaklaşımlarıyla zanaat üretimi alışkanlarını bütünleştirir. Yapıtlarında geleneksel teknikleri kullanarak halı motiflerini dönüştüren Ahmed, halı kültürünün biçim dağarcığındaki unsurları eğip büktüğü ya da eriterek çözdüğü bir görsel dünya kurgular. Faig Ahmed, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamında İstanbul’a yaptığı ziyaretlerde İstanbul’a özgü desen ve teknikler üzerine yaptığı araştırmalara ek olarak Türkiye coğrafyasının ifade zenginliğine de odaklandı. İpek halı dokuma üzerine çalışmaya karar veren sanatçı, Azerbaycan’da sürdürdüğü yün halı dokuma tekniği ile bağdaştırabileceği bir yöntem arayışına yoğunlaştı. İstanbul’da geçirdiği sürecin başında, Türkiye’nin farklı bölgelerinde üretilen ve kimi farklılıkları olsa da Azerbaycan’dakilere benzer teknik niteliklere sahip geleneksel ve çağdaş dokumalara odaklandı. Araştırmaları sonucunda ipek ve yün halı tekniklerini bütünleştirmeye karar veren sanatçının üretim sürecindeki en önemli ayrıntılardan biri dokuma sıklığı oldu. Daha ince ipliklerle dokunan ipek halı ile daha kaba ipliklerle dokunan yün halı tekniklerini tek bir halıda buluşturma gerekliliği, yapıtın üretimindeki belirleyici unsurlardan biri oldu. Sanatçı her iki tekniğin ipek çözgüler üzerinde buluşabileceği, santimetrekarede 49 düğüm sıklığında bir halı üretmeye karar verdi.

Rana Begum

1977 yılında doğduğu ülke Bangladeş’ten ayrılarak ailesiyle birlikte Birleşik Krallık’a yerleşen Rana Begum, Chelsea Sanat ve Tasarım Koleji’nde Resim Bölümü’nde lisansını, Slade Güzel Sanatlar Okulu'nda yine aynı bölümünde yüksek lisansını tamamladı. Yaşamını ve çalışmalarını Londra'da sürdüren sanatçı, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nda İstanbul’daki farklı zanaatları incelerken, hem Tarihi Yarımada’daki geleneksel üretim teknikleriyle çalışan atölyeleri hem de Galata ve Şişhane bölgesinde kümelenen metal atölyelerinde kullanılan teknikleri araştırdı. Kentin mimari dokusuna özel bir ilgi duyan sanatçı, kentin siluetini oluşturan tarihi ve günümüze ait binaları ziyaret etti. İstanbul’un mimari ve görsel nitelikleri Rana Begum’un Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nda gerçekleştirdiği yapıtı için ilham kaynağı oldu. Rana Begum, metal sıvama atölyesinde karşılaştığı farklı boyut ve formlardaki kalıpları İstanbul’un tarihi kentsel dokusunu oluşturan Ayasofya, Topkapı Sarayı, Haydarpaşa ve Sirkeci Garı ile kent surları gibi anıtsal ve bir dönemin örnek binalarını betimleyen malzemeler olarak ele aldı. Heykel ve yerleştirmelerinde sıklıkla endüstriyel malzemeleri, keskin geometrik formlu renkli metal yüzeyleri kullanan sanatçı, metal sıvama ustası Lokman Çilingir’in atölyesinde karşılaştığı kalıpların İstanbul siluetini oluşturan biçimsel ve görsel ögelerle olan benzerliğinden etkilendi. Sanatçı bu kalıpları kullanarak yapıtında kullandığı metal formları üretti ve İstanbul’un kimliğiyle bağdaştırdığı renklerle boyayarak yapıtını tamamladı.

Benji Boyadgian

1983 yılında doğan Benji Boyadgian çalışmalarını aynı zamanda doğduğu kent olan Kudüs’te sürdürüyor. Üretiminin omurgasını, heykel çalışmalarının yanında, renklerle oluşturduğu soyut geometrik desenler ve etrafındaki topografyayı resmettiği çizimler oluşturur. Boyadgian, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nda İstanbul’un merkezinde zanaatların izini sürerken daha önce de ziyaret ettiği bu kentteki farklı hikâyelerden beslendi. İstanbul’da geçirdiği süre boyunca Boyadgian’ın araştırma sürecini kendi yaşam öyküsünden hareketle ele aldığı konular şekillendirdi. Yapıtlarında doğrudan yer vermese de, İstanbul’da ve kentin merkezi olduğu coğrafyada sıklıkla ele alınan kimlik kavramı belirleyici oldu. Yalnızca tarihi olaylar üzerine yapılan çalışmalar değil, aynı zamanda edebiyat ve zanaat gibi başlıklar da sanatçının araştırma sürecini besledi. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü (1961) adlı kitabında yer alan Agop Saatçiyan adlı kurgusal karakter kadar, gölge oyununda günlük yaşamdan ödünç alınan karakterler de sanatçının toplumu tüm karmaşıklığıyla keşfetmesini sağladı. Boyadgian tasarladığı heykelin ayna sistemiyle izleyicilere kendileri ve diğerleriyle karşılaşmalar yaşatmayı amaçladı. Sanatçının zanaat kültürünü araç olarak kullanarak tasarladığı yapıt, kentle ilişki kurduğu süreci özetlediği bir aygıt olarak tanımlanabilir.

Rodrigo Hernández

Rodrigo Hernández 1983 yılında Meksika’nın Meksiko kentinde doğdu. Aynı kentte La Esmeralda’da başladığı eğitimine Almanya’daki Karlsruhe Sanat Akademisi’nde ve Hollanda’nın Maastricht kentindeki Jan Van Eyck Akademisi’nde devam etti. Sanatçı sanat üretiminde içerik ve sürecin yalınlaştırılması üzerine çalışmalarını biçimlendirir. Hernàndez araştırma sürecinin başında anne ve babası aslen İstanbullu olan İskenderiyeli şair Konstantinos Kavafis (1863-1933) üzerine yoğunlaştı. Hernàndez, İstanbul’a yaptığı üretim gezisinde Kavafis’in tasvirlerinden uzaklaşarak heykellerini biçimlendirmeye karar verdi. Ebru ustası Nesime Kantar’la birlikte yürüttüğü müşterek çalışma süreci sonrasında ebrular arasından seçtiği desenler sanatçının pratiğinde ilk kez yer buldu. Ebru tekniğiyle oluşturulan rastlantısal soyut desenleri ilk olarak heykelleri için kullanan sanatçı, daha sonra seçtiği bir deseni üç heykelin konumlandırıldığı mekânı kaplayacak duvar kâğıdı olarak bilgisayar ortamında dönüştürdü.

Servet Koçyiğit

1971 yılında doğan Servet Koçyiğit, Amsterdam’daki Gerrit Rietveld Akademisi’nde görsel sanatlar eğitimi aldı. Amsterdam’da yaşamını sürdüren Koçyiğit’in yaşadığı coğrafyalara dair yerel ve küresel anlatıları bütünleştirdiği yapıtları, bir yandan kişisel araştırmalarını yansıtırken bir yandan da sanatçının yaşadığı çevreyi sosyal ve ekonomik açılardan anlama çabasına işaret eder. Servet Koçyiğit, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamında İstanbul’la olan tanışıklığını pekiştirirken farklı zanaatların rehberliğinden yararlandı. Yorgancılıkla çalışmaya karar veren Koçyiğit, bu zanaatla nakış geleneğini her biri 210 x 180 cm boyutunda dört yorgan üretmek için bütünleştirdi. Sanatçının çizdiği imgeler farklı nakış teknikleriyle çalışan Özgü Karcı önderliğindeki bir ekiple Çin iğnesi tekniğiyle yorganlarla bütünleşti. Yorganlar bir araya geldiğinde, sanatçının farklı yapıtlarında olduğu gibi, hayali bir harita meydana getirmek üzere tasarlandı. Üretimin son aşamasında Koçyiğit, Fatih’te 50 yıldır yorgancılık mesleğini sürdüren Abdullah Karahan ile birlikte yapıtını tamamladı.

Outi Pieski

1973 yılında Helsinki’de doğan Outi Pieski, yaşamını ve çalışmalarını Finlandiya'da Utsjoki ve Numminen’de sürdürüyor. Finlandiya dışında Norveç, İsveç ve Rusya’ya dağılmış bir halk olan Sami kökenli Pieski’nin yapıtlarında bu kültürün izleri takip edilir. Pieski, hem parçası olduğu Sami halkının görsel dünyasıyla olan ilişkisini hem de bir sanatçı olarak toplumla etkileşimini yapıtlarına yansıtır. Pieski, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı için İstanbul’da sürdürdüğü araştırma incelediği el sanatları arasından yazmacılık üzerine çalışmaya karar verdi. Türkiye coğrafyasında kullanılan desenlerin izini sürerken Sami kültüründeki tanrıça motifleriyle benzerlikler yakaladı. Sanatçı, Anadolu’daki ana tanrıça kültüyle ilişkilendirilen ve kilim desenlerinde sıkça görülebilen “eli belinde” figürü ile Sami mitolojisinde Uksáhkká, Juksáhkká ve Sáráhkká adlı tanrıçaların Şaman davullarında kullanılan simgelerini bir arada kullanmaya karar verdi. Yazmacılık geleneği üzerine çalışmaya karar veren sanatçı her ne kadar dünyanın farklı köşelerinde benzer teknikleri gözlemlemiş olsa da, Türkiye’de yazmacılar tarafından tasarlanan desenlerin günlük yaşama ait imgeler olmasından etkilendi. Yazmacılık tekniğinde kullanılan klasik baskı kalıplarını farklı renkteki kumaşlar üzerine yazma ustası Veliye Martı ve yardımcılarıyla uygularken bu zanaata ilişkin inceliklere hâkim oldu. Sanatçı daha sonra ahşap oyma yöntemiyle projesi için üretilen eli belinde ve Sami tanrıça motifleriyle biçimlendirilmiş kalıplarla baskı sürecini tamamladı.

Randi & Katrine

1974 yılında doğan Randi Jørgensen ve 1976 yılında doğanKatrine Malinovsky’den oluşan sanatçı ikilisi Randi ve Katrine,2004 yılından itibaren çalışmalarını Kopenhag’da birlikte sürdürüyor. Randi & Katrine, İstanbul’daki projelerini biçimlendirirken farklı ağaç türlerini ve onlarla ilişkili üretim tekniklerini değerlendirdikleri gibi, mimarlık pratiğinden de faydalanarak çizim ve maket gibi araçları bir arada kullandı.Sanatçı ikilisi, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı kapsamındaki İstanbul ziyaretlerinde ahşap torna ve marangozluk gibi genellikle çalıştıkları üretim tekniklerine ev sahipliği yapan atölyelerle birlikte farklı zanaatkârların çalışma biçimlerini inceledi. İstanbul’daki kuş evlerini Osmanlı mimarisinin küçük ölçekli birer yansıması olmanın yanında, farklı coğrafyalardan esinlenen kimi ayrıntılarla zengin bir görsel dağarcığa sahip olduğu için de ele aldılar. İkili, su ögesine odaklandıkları süreçte İstanbul’un kültür tarihindeki önemli unsurlardan hamamları inceledi. Hamamların yapısal özellikleriyle birlikte bugüne ulaşan kullanım gelenekleri de sanatçıların irdelediği başlıklar arasında yer aldı. Randi & Katrine üretim sürecinde atölyesi Kağıthane’de yer alan Gökmen Uzun’la çalışmaya karar verdi. Sanatçı ikilisi, Kopenhag’daki atölyelerinde tasarladıkları yapıtın son halini, zanaatkârla birlikte ayrıntılara odaklanarak İstanbul’da şekillendirdi. Yapıtın merkezinde yer alan, hareketsiz görüntüleri hareketli hale getiren bir aygıt olan ahşap zoetrop içindeki imgelerin tümü burada renklendirilerek bir araya getirildi.

Wael Shawky

1971 yılında Mısır’ın İskenderiye kentinde doğan Wael Shawky, İskenderiye Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki eğitiminden sonra ABD’deki Pensilvanya Üniversitesi’nde yüksek lisans programını tamamladı. İskenderiye ve Philadelphia’da yaşayıp ve çalışmalarını sürdüren sanatçı, İstanbul’u defalarca ziyaret etmiş, üç İstanbul Bienali’ne (2005, 2011 ve 2015) katılması sebebiyle kentin üretim kültürüne aşina bir sanatçı. Shawky, Uluslararası Misafir Sanatçı Programı’nda halen üstünde çalışmaya başladığı yeni filmi “Körfez Projesi Kampı”nda kullanmayı planladığı yeni yapıtlar için araştırmasını geliştirmeyi amaçladı. Araştırma gezisi sırasında Büyük Yeni Han’daki geleneksel zanaat atölyelerinde vakit geçiren, ustalarla tanışıp, üretim teknikleri hakkında bilgi alan Shawky, Osmanlı ve Avrupa miğferleriyle ilgili olarak da Harbiye Askeri Müze’nin miğfer koleksiyonunda incelemeler yaptı. Farklı miğferlerin yapım tekniklerine, kakma ve süsleme özelliklerine ve tarihsel gelişimine dair bilgiler toplayan Wael Shawky, 16. yüzyıla ait bir Avrupa miğferinin formuyla, aynı yüzyıla ait Türk tipi miğferlerin süsleme özelliklerini buluşturan melez bir miğfer üretmeye karar verdi. Miğfer için Büyük Yeni Han’da atölyesi bulunan metal dövü ustası Zeki Topbaş ile çalışmaya başlayan sanatçı, bu yapıt için ortaya koyduğu çizimlerde miğferin üstüne yıkılmaya yüz tutmuş, hayali bir kale yerleştirdi. Bu kalenin modellemesi ise İstanbul Modern Eğitim Uzmanı ve heykeltıraş Betina Hobeş tarafından gerçekleştirdi.

Jorinde Voigt

1977 yılında Almanya’nın Frankfurt am Main kentinde doğan Jorinde Voigt, yaşamını ve çalışmalarını Berlin’de sürdürüyor.2001 yılında Londra'daki Kraliyet Sanat Koleji’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2004 yılında yüksek lisansını Berlin'dekiBerlin Sanat Üniversitesi – UdK Berlin'de tamamladı. Jorinde Voigt yapıtlarında müzik, bilim, felsefe, tarih ve edebiyat gibi alanlara duyduğu ilgiyi yansıtır. Uluslararası Misafir Sanatçı Programı süresince İstanbul’u pek çok kez ziyaret eden sanatçı, kentin köklü zanaat geçmişinden beslenerek kendi sanat pratiğiyle etkileşim kurabileceği teknikleri inceledi. Voigt, yeni başladığı yumuşak heykeller serisinin ilk çalışmasını İstanbul’da şekillendirmeye karar verdi. Kentin Avrupa ve Asya yakaları arasında yer alan Boğaziçi, bir su yolu olarak sanatçının ele almayı planladığı doğal unsurlardan biri oldu. Bunun yanında İstanbul’un ağaçları ve genel anlamda bitki örtüsü de sanatçının araştırmasında eğildiği başlıklar oldu. Araştırma yaptığı unsurları soyutlayarak dönüştürme yöntemleri üzerine düşünen Voigt, farklı zanaatlar aracılığıyla bu süreçleri nasıl tasarlayabileceğini mercek altına aldı. Cam üfleme, halı, hezaren örgü, metal sıvama ve mücevhercilik gibi zanaatları bu kapsamda değerlendirdi. Sanatçı, bir zambak demetini yumuşak bir heykel yerleştirmesi olarak soyutlamaya karar verdiği üretim sürecinde döşeme ustası Abdullah Doğan’la birlikte yapıtını biçimlendirdi.