Kültür-Sanat

"İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde, su içmek isterseniz yok"

"Ne de olsa turist yok diye, müze işinde de sermişler"

07 Şubat 2017 17:13

Nilay Örnek*

Bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gidin. İçi muhteşem. Ama dışındaki hediyelik eşya dükkanı terk edilmiş bomboş, keza kafesi de öyle… O tatlı halinden eser yok şimdi! Su içmek isteseniz yok.

“Peki ne zaman düzelir?” oradaki kimse bilmiyor. “Bizimle ilgisi yok” en popüler yanıt! Malum, artık gişesi, kafesi hep ihaleyle özel işletmelere veriliyor. Turizm kötü ya, “Kazanma garantisi görülmemiş” burası ortada kalmış. Peki ara ihale dönemlerinde ya da tamamen devletin en azından müzelere sahip çıkması gerekmez mi?

Her şeyi devletten beklemeyelim de bu iş sana bana da verilmez ki… Büyük abiler, büyük ihaleler!
Yazının özeti bu. Aşağıda da maddi bilgiler…

İstanbul Arkeoloji Müzesi Bahçesi

Türkiye’de turizm sektörünün kötü, çok kötü durumda olduğunu görmek için raporlara rakamlara gerek yok sanırım.

Yine de Kültür ve Turizm eski Bakanı Bahattin Yücel’in geçtiğimiz günlerde verdiği bilgiyi aktarayım “Turizm sektöründeki yerimiz 2016 yılında gelen sayısında 6’ncılıktan 15’inci sıraya düştü. Sektör küçüldü.”
Ülkenin en büyük sektörlerinden birindeki çöküş, sadece o sektöre direkt ya da dolaylı olarak bağlı ‘milyonlarca’ (binler değil milyonlar) insanın işsiz kalmasına ya da gelirlerinin çok büyük ölçüde azalmasına değil turizme konu olan yerlerin de çöküşü demek.
Nasıl mı?
Şu günlerde (Şubat 2017) İstanbul’un en önemli, kudretli müzelerinden birine, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne gidin. İçerde içmeye su yok.
Bu konuda bilgi isteseniz, bilgi verecek görevli yok.
Müzeye girdiğinizde ilk gördüğünüz şey, içi boşaltılmış müze mağazası. Bomboş bir yapı.
Sonra o muhteşem bahçenin keyfine varmanıza neden olan yegane minik kafeteryada kapatılmış. Terk edilmiş bir görüntü. Arasanız su yok. Turist olsanız da garip bir görüntü.
Bir görevli buluyorsunuz. “Merhaba bir şey sorabilir miyim?” diye soracaksınız, daha soru havadayken “Biz bilmeyiz” diyor.
“Peki, kim bilir?”
“İçerideki memur.”
O memur da, güvenlik görevlisi beyfendiden farklı değil; “Müze mağazası ve kafeterya neden bomboş?” diye soruyorum.
“Bizimle âlâkası yok oranın…”
“Tamam da, hiç mi bilginiz, ilginiz yok?” diyorum; cumartesi gitmişim “Pazartesi gelip sorun buradakilere” diyor görevli, sonra da “İhale vardı, olmadı, turist yok ya, kimse almıyor, gelecek ay alınır herhalde…” diyor.

Muhteşem bir bahçede kafedeyken...

Müze binasının dışı restorasyon, temizleme gibi çalışmalar nedeniyle brandalarla kapalı. Bahçe o eserleriyle olağanüstü. Hatta birlikte gezdiğimiz arkadaşım Onur’un değimiyle, açık olsa o bahçedeki alan “Dünyanın en pahalı dekorasyonlu kafesi”… Yüzlerce yıl öncesinden gelen eserlerin arasında kahve yudumlamak; bize fazla!

Kimse takip etmemiş gibi

Araştırmaya başladığımda ise fazla bir şey bulamıyorum. Çünkü gazeteler, turizm muhabirleri neler olduğunu takip etmemiş desem yeri.

Biliyorsunuz devlet, müze gişelerini kiralıyor bir süredir.
21 Ağustos 2016 tarihli Güngör Uras yazısının -Milliyet- girişine bakalım önce…
“Kültür ve Turizm Bakanlığı 376 müze ve ören yerinin gişelerini 5 yıllığına kiralıyor. Tahmini bedeli 1.2 milyar TL.
İkinci bir ihaleyle de 181 müze ve ören yerinde bulunan satış ve ticari alanlar ile 5 geleneksel el sanatları (GES) mağazası 10 yıllığına kiraya verilecek.
İhalede tahmin edilen bedel 103 milyon TL.
Bakanlığa bağlı müze ve ören yerlerinin 2014 yılı geliri 345 milyon TL, 2015 yılı geliri 357 milyon TL oldu.”
İhalelerde müze ve ören yerlerinde ayırım yapılmadan tamamı, ‘toptan’ ihaleye çıkarılıyor.
İhaleyi kazanan, 376 müze ve ören yerinin 5 yıl süreyle gelirini topluyor.
Ama mesela Denizli Turistik Otelciler ve İşletmeciler Derneği “Müze ve ören yerlerinin toplu olarak ihaleye çıkarılacağına, bölgesel ihaleler daha yararlı olur” diyorlar.

"Bölgesel olsa güzel olmaz mı?"

Uras bu konuda şunu aktarıyor: “Mesela Pamukkale ve Laodikya ören yerlerinin toplu ihale kapsamından çıkarılması halinde Denizli’deki yerel yönetimlerin ihaleye katılarak, bu ören yerlerini işletebileceklerine işaret ediliyor. Yerel yönetimlerin kendi bölgelerindeki ören yerlerinin değerlendirilmesine daha fazla özen göstereceklerine dikkat çekiliyor.”

Haksızlar mı?

Çok mantıklı.

Üçüncü ihalede yeni bir şirket çıkıvermiş

Peki sonra ne olduğuna bakalım.

İhaleler yapıldı.
İlk olarak 7 Eylül’de düzenlenen ve 1 milyar 190 milyon lira muhammen bedelle yapılan müze ve örenyerleri ihalesinde, ihaleye katılan üç şirket de bedeli yüksek bularak çekildi.
İhaleye, TÜRSAB, Pamukkale Belediyesi ve Bilintur katıldı.
22 Kasım’da yapılan ikinci ihalede ise hiçbir firma teklif vermedi. İhalenin tahmini bedeli 965 milyon 2 bin 937 liraya çekildi.
Aralık ayının sonundaki ihalede ise birden, konuyla ilgilenen az sayıdaki turizm sitesinin ‘sürpriz’ olarak nitelendirdiği bir sonuç ortaya çıkıyor:
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Müze ve Örenyerleri Gişelerinin Kiraya Verilmesi İşi İhalesi Turkuaz Tanıtım Sanayi ve Tic.Ştd.Şti. kazanıyor.
Daha önce TÜRSAB tarafından işletilen müze ve ören yeri gişelerini 1 yıl süreyle bu şirketi işletecek, 1 yılın sonunda da 10 yıllık işletme ihalesi yapılacak.

Şirket Turizmci gibi görünmüyor

‘Turizmdebusabah’ adlı internet sitesi, ihaleyi kazanan şirket olan Turkuaz Tanıtım Sanayi ve Tic.Ştd.Şti.’nin İstanbul Ticaret Odası’ndaki sicil kaydındaki iş konusunu da şöyle sıralamış:

“Her nevi televizyon filmi televizyon programı, dizi film çizgi film reklam filmi imal ve satışı konusu ile ilgili olarak basım ve halk ve ilişkiler danışmanlığı yapmak her nevi yapımcılık işleri ile iştigal etmek tanıtım reklamcılık ve ilancılık işleri yapmak konusu ile ilgili olarak müzik sanat eğitimi ve bunların iç ve dış ilişkilerini düzenlemek.. ve ana sözleşmesinde yazılı olan diğer işler”
Site sanırım bunu yazarak şunu demek istiyor, “Bu aslında onların gerçek işi değil. İhale iki defa ortada kaldı. Siz alın denilmiş alınmış” gibi bir durum var çünkü ortada.

Her şey bir yana.
Devletin müzelerdeki duruma sahip çıkması gerekmez mi?
Bu kadar ciddi bir siyasal atmosfer yaratılmışken, İzmir’in dağlarında artık çiçekler açmıyor, köylerinde 12-13-14 yaşındaki kızlar kaçırılıp aileleri parayla susturulup evlendiriliyorken bunlar mesele değil. Gibi… Ama her ayrıntı önemli

____________________________________________________________

* Bu yazı nilayornek.com'dan alınmıştır