Mahfi Eğilmez*
Önce Ocak 2016 itibariyle Türkiye’nin istihdam ve işsizlik tablosunu çıkaralım.
.
.
Şimdi de 1980 yılından bu yana aylar itibariyle Türkiye’de işsizlik oranının nasıl seyrettiğini bir grafikle gösterelim.
1980 ile 1999 yılları arasında ortalama yüzde 8,3 olan işsizlik oranı, 2000 – 2016 yılları arasında yüzde 9,9’a yükselmiştir. Ortalamayı 2003 sonrasından itibaren aldığımızda karşımıza yüzde 10,1 oranı çıkmaktadır. Bu da bize işsizlik oranının yüzde 10 temeline yerleştiğini göstermektedir.
Bu aşamada işsizlik çeşitlerini de ele alalım.
Açık işsizlik; mevcut çalışma koşulları ve ücretler düzeyinde çalışmayı kabul ettikleri halde iş bulamayanların oluşturduğu işsizlik çeşididir.
Mevsimlik işsizlik; mevsimlik olarak istihdam olanağı bulunan sektörlerde çalışanların bu mevsimler dışında işsiz kalmaları durumunda ortaya mevsimlik işsizlik çıkar. Tarım ve turizm sektörleri bu tür mevsimlik istihdamın yaygın olduğu sektörlerdir. Örneğin turizm sektörünün en yoğun çalıştığı yaz aylarında deniz kenarındaki otellerin doluluk oranı artar ve bu oteller bu süre içinde artan yükü karşılayabilmek için mevsimlik çalıştırmak üzere eleman işe alırlar. Yaz mevsimi bitip de doluluk oranları düştüğünde de bu elemanları işten çıkarırlar.
Geçici işsizlik; çalışan kişilerin daha iyi koşullarda çalışabilmek için kendi istekleri doğrultusunda işten ayrılmaları ve yeni bir işe girinceye kadar işsiz kalmaları halini tanımlar. İstihdam oranının en yüksek olduğu ekonomilerde bile ortaya çıkabilecek bir işsizlik türüdür. Milton Friedman, bu şekilde ortaya çıkan geçici işsizliği ‘doğal işsizlik’ ve bu işsizlik oranına da ‘doğal işsizlik oranı’ adını veriyor. Doğal işsizlik oranı her ekonomi için kendi yapısına göre oluşmuş farklı bir orandır. Bu tür hesaplamalar genellikle uzun yıllar ortalaması alınarak yapılır. Mesela bu oran ABD ekonomisi için yüzde 4 – 5 aralığı olarak hesaplanmaktadır. Türkiye için doğal işsizlik oranı yüzde 8 olarak kabul edilebilir.
Konjonktürel işsizlik; ekonomide ortaya çıkan durgunluk ve küçülme hallerinde işletmelerin maliyetlerini düşürerek ortama uyum sağlamak için istihdam azaltmasına gitmeleriyle ortaya çıkan işsizlik halidir.
Yapısal işsizlik; ekonomide sektörler arasında ortaya çıkan yapısal değişikliğin yol açtığı bir işsizlik türüdür. Örneğin sanayileşen bir ekonomide tarım sektörü istihdam gücünü kaybetmeye başlar ve bu kesimden sanayiye kayma olur. Bu kayma, tarım sektöründe istihdam edilenlerin hemen sanayi sektöründe iş bulamamaları ve en azından bir süre işsiz kalmalarına yol açar.
Teknolojik işsizlik; verimliliğin artırılması amacıyla üretimde daha fazla ve yoğun makine kullanımına geçilmesi, emek yoğun üretimden sermaye yoğun üretime dönülmesi işsizliği artırabilir. Bu durumda teknolojik ilerleme bir yandan verimlilik artışına yol açarken bir yandan da işsizlik artışı getirmiş olur.
Gizli işsizlik; bir işletmede ya da bir sektörde çalışanların sayısı azaltıldığı halde o işletme ya da sektörün üretim miktarında bir azalma olmuyorsa orada gizli işsizlik var demektir. Gizli işsizlik aslında adına uygun bir durumu ifade etmez. Çünkü bir işletmede çalışanların bir bölümünü işten çıkarmamıza karşın orada üretim miktarı azalmıyorsa orada işsizlik değil tam tersine aşırı istihdam hali söz konusu demektir. Bu işsizlik türü en çok tarım sektöründe görülür.
Bu yazı ilk olarak Mahfi Eğilmez'in kişisel blogunda yayımlanmıştır