Yaşam

İşportacı Devran: Polis yakalayınca dövüyor, malımızı alıyor, ceza kesiyor

İstiklal Caddesi’nde işportacılık yapan Devran Yılmaz 'Yakalandığımız zaman hem dayak yiyoruz, hem mallarımızı alıyorlar hem de ceza kesiyorlar' dedi

21 Temmuz 2014 16:24

İstiklâl Caddesi’nde mevsimine göre çorap, takı veya parfüm satarak geçinen Devran Yılmaz satış yaparken yakalanmaları halinde hem dayak yediklerini, hem mallarına el konulduğunu hem deKabahatler Kanunu’ndan yüz kızartıcı suç işlediğimiz gerekçesiyle ceza kesildiğini' söyledi.

Birgün gazetesinden Önder Abay’a konuşan Devran Yılmaz işportacılığı ve sokakta geçen bir günü anlattı. Yılmaz’ın ifadeleri şöyle:

Devran, Hakkâri’den İstanbul’a ne zaman geldin?

İlk başta İstanbul’a değil, Ankara’ya geldim. 2002’de yani 15 yaşındayken birçok akrabam gibi ben de kâğıt toplamaya gitmiştim. Bizde lise bittikten sonra kimse memlekette kalmaz, herkes gurbete çalışmaya gider. Benim de bir mesleğim olmadığı için bütün akrabalarım gibi kağıtçılık yaptım. Bu işi yedi yıl sürdürdükten sonra kısa bir üniversite maceram oldu, sonra da İstanbul’a geldim. Şimdi İşportacıyım.

İstanbul’a geldiğinde hemen işportacılığa mı başladın?

Hayır, önce daha nezih işlere başvurdum. Ama gerek memleketim, gerekse tahsilimin yetersizliği yüzünden bana iş vermediler. Bir süre bildiğim işi yani kağıtçılığı yaptım. Zabıtaların baskısının artması ve Tarlabaşı’ndaki kağıt depolarının yıkımından sonra başka işlere yöneldim. Kağıdı bıraktıktan sonra adına leislik denen işi yaptım. Yani elindeki kağıtlara “Falda İddialıyız” yazıp müşteri toplama işi.

Peki falda iddialı mısın? Kendi falına baktırdın mı?

Baktılar birkaç. Herkese söylediklerini bana da söylediler sonra. Çok zengin olacakmışım... Ama günlük yemek dahil 30 lira veriyorlardı. Orada zengin olamayacağımı anladığım için işportada işe başladım.

İşportacılığın riskleri neler?

İstiklal Caddesi gibi kalabalık ve güvenli bir yerde işportaya çıkmanın en büyük riski sivil polisler ve zabıtalardır. Her an yakalanabilir ve bütün sermayenizi kaptırabilirsiniz.
Yakalanmaya karşı önlemler alıyor musunuz?
Elbette bizim de kendimize göre zabıtadan kurtulma yöntemlerimiz var. Bir kere sergiye çok mal çıkarmıyoruz. Küçük tezgâhlarımız her an kapıp kaçmak için hafif olmak zorunda. Bir de zabıtaları bize haber veren iki arkadaşımız var. Caddenin başında ve sonunda duruyorlar. Zabıtayı gördüğünde ıslık çalıp haber veriyorlar, biz de arkamıza bakmadan kaçıyoruz.

Yakalandığınızda ne oluyor? Ne gibi işlemler yapıyorlar?

Genelde kavga çıkıyor. Zabıtalar ellerinde sopalarla filan geliyorlar zaten, biz ekmek teknemize sahip çıkmak için biraz direnince dayak yiyoruz. Tezgâhımızı aldıktan sonra Kabahatler Kanunu’ndan yüz kızartıcı suç işlediğimiz gerekçesiyle ceza kesiliyor. Yani hem dayak yiyoruz, hem mallarımızı alıyorlar hem de ceza kesiyorlar.

İşporta neden yüz kızartıcı suç kapsamında değerlendiriliyor?

Orasını ben de bilmiyorum. Sanki keyif olsun diye burada gecelere kadar duruyoruz. Gerçekten işsiz kaldığım için bu mesleği seçtim. Sanıldığı gibi çok paranın kazanıldığı bir meslek de değil zaten.

Genelde hangi ürünleri koyuyorsunuz tezgâha?

Bu modanın gündemine göre değişiyor. Telefon kılıfından babet ayakkabıya, çoraptan parfüme kadar farklı mallar satıyoruz. Müşteri çeşitliliği seviyor.

Genelde sizden alışveriş yapanlar turistler oluyor sanırım?

Evet, genellikle. Çünkü buranın insanı sattığımız malın daha ucuzunu nereden alacağını biliyor. Biz genellikle Arap turistlere mal satıyoruz. Onlar renkli şeyleri çok seviyorlar. Gerekli olmasa da her üründen birkaç tane alabiliyorlar. Allah onlardan razı olsun.

Bu mesleğin en zor tarafı neler?

En zoru aslında onurun zedelenmesi... Yaşça senden küçük görevli biri gelip seni dövüyor. Sürekli kaçmak da zor oluyor tabii.

İşportacılığa devam edecek misin?

Şu an için başka çarem yok, nişanlıyım para biriktirip düğün yapmaya çalışıyorum. Daha düzgün bir iş bulana kadar devam edeceğim. Ya da falda çıktığı gibi çok zengin olana kadar sokakta çalışmaya devam edeceğim.


***


 ‘Ders çalışacak halin kalmıyor’

 

Kâğıt toplarken aynı anda üniversite sınavına hazırlanmak zor olmadı mı?

Aslında sınav için çok çalıştığım söylenemez. Lisedeki birikimimle kazandım. Zaten ders çalışmak istesen de çok mümkün olmuyor bu sırtında çek çek ile. (Kağıt topladıkları araç) 14 saat sokak sokak geziyorsun. Nereden baksan günde 30-40 km yürüyoruz. Sonra depoya gelip yüzlerce kilo kâğıdı plastiği ayrıştırıp yığıyorsun. Bu yorgunluktan sonra ders çalışacak halin kalmıyor. Ben de çok çalışmadan Kocaeli Üniversitesi’ni kazandım işte.

Kâğıtçılıktan kampusa doğru bir yolculuk başladı yani senin için?

Evet çok heyecanlanmıştım, iyi de bir bölüm kazandım. Bizim okumama nedenimiz yoksulluktu. Memlekette birçok ailenin maddi gücü şehir dışında çocuğunu okutmaya müsait olmadığı için çalışmaya gidiyor. O bölgeden buraya çalışmaya gelen garsonlara sorun, içlerinde lisede derece yapmışlara bile rastlarsınız. Ankara’da kağıt toplama işini bırakıp üniversiteye kayıt oldum. Tabii bu macera da çok kısa sürdü.

Neden kısa sürdü?

Yurt parasını ödeyemediğim için önce yurttan, sonra da devamsızlık yüzünden okuldan kovuldum. Ben bir yandan çalışıp okurum diye düşünüyordum ama Kocaeli küçük bir yer olduğu için iş bulamadım. Zaten memleketten de para isteyemiyordum. Okuma sevdasından vazgeçip İstanbul’a gelip çalışmaya devam ettim.