İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çatalca’da düzenlenen ‘Hasat Bayramı’nda konuştu. İmamoğlu, “Düşünsenize; seçimden 5-6 ay önce, seçimden önce belediyenin kasasına, cumhurbaşkanlığının kasasından 45’er milyon lira yolluyorlar. Ama bir şartla; 14 tane eksikle. CHP’li belediyelere değil, AK Partili belediyelere. Pardon; 14 değil. Bir eksik daha var. Ortağına bile yollamıyor. Silivri'ye bile yollamadı. 45’er milyon lira. Niye? Seçim parası. Niye? Ekrem'i yenecekler. Yahu Ekrem'i değil ki, milleti yenmeye çalışıyorsun” ifadelerini kullandı. Belediyelerin SGK borçlarıyla ilgili de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tepki gösteren İmamoğlu, "Aradan geçiyor 4 ay. Sanki 4 ayda sigorta borcunu yapmış gibi, kapısına icra yolluyor. Bu nedir ya? Sen, milletini cezalandırmak için hareket ediyorsun" dedi.
İmamoğlu, İstanbullu çiftçilere ücretsiz dağıtılan yazlık fidelerden elde edilen sebzelerin ilk hasadını Çatalcalı üreticilerle birlikte yaptı. Çakıl Köyü’nden Kaleiçi Mahallesi’ndeki kapalı pazar alanına geçen İmamoğlu, “Hasat Bayramı”nda Çatalcalı üreticilerle bir araya geldi.
Gündemdeki konulara da değinen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Arkadaşlarım uzun uzun açıkladılar. Hem değerli çiftçi hemşehrilerim; ablamız, kardeşimiz hem değerli kooperatif başkanımız. Hele hele Başkanımız çok önemli konulara değindi. Bu sene ektiği toprağı bir daha ekmeye parası olamayacağını anlattı. Onun çok daha aşağısında bir gelir elde ettiğini, bu şekilde devam ettiği takdirde, ne yazık ki bu topraklarda yaşayan insanların gıdası, yaşam kaynağı olan tarımın artık yapılamaz hale geleceğinin işaretini bize verdi, gösterdi. Bu tehdit var.
Aslında bu sözlerin üzerine fazla söylenecek söz yok. Ama şunu söylemek zorundayım. 2020 yılında, pandeminin, o salgın hastalık döneminin insanları evine kapattığı ve büyük bir moral bozukluğu içerisinde hayatta kalmayı, yaşama gücünü elde etmeyi düşündüğü anlarda biz, bir kesimi daha hatırladık. Hiçbir şey yapamaz halde, ekemeyeceğini, biçemeyeceğini düşünen çiftçimizin yanında, ilk kez o pandemi döneminde olduk.
"Gıda enflasyonunda bu bozuk düzen, bizi dünyada neredeyse en yüksek enflasyona sahip ülke durumuna getirdi"
Bugünkü bayram hissinin, bugünkü bu güzel ortamın ve duygunun kaynağı, o verdiğimiz destekler. Her yerde çok gururla söylüyorum. Bir çiftçi annenin evladıyım. Toprağın bereketinin bir hane için, bir ev için ne ifade ettiğini çok iyi bilirim. Yüzleri nasıl güldürdüğünü, insanları nasıl mutlu ve huzurlu ettiğini iyi bilirim. Siz, toprağın bereketini fışkırtamazsanız, o toprağı işleyenin, gönlünü iyi ve hoş edemezseniz, o insanların hanesine, o bereketli gelirleri akıtamazsanız, o milletin huzurlu olma şansı yok. O bakımdan bu memleketin dört bir tarafında çiftçinin çığlığını duyuyoruz. Kötü ekonomi politikaları, çiftçinin desteklenmemesi, insanların ihtiyaçlarının hissedilmemesi ve ne yazık ki vatandaşından uzaklaşan yönetim anlayışı, bugün, başta köylerimizde, kırsalda, toprağını işleyen, hayvanını yetiştiren insanlarımızı çığlık atmaya, feryat etmeye mecbur bırakmıştır. Tabii gıda enflasyonunda bu bozuk düzen, dünyada neredeyse en yüksek enflasyona sahip ülke durumuna bizi getirmiştir.
"Gıda enflasyonu normal enflasyondan da yüksek"
Normal enflasyon zaten yüksek. Ama gıda enflasyonu, ondan da yüksek. İşte böyle bir ortamda, biz üretimi teşvik etmek için aslında merkezi idarenin, hükümetin yapamadığını onu hatırlatmak ve mutlaka çiftçinin yanında olmak zorunda olduğunu ona göstermek istiyoruz. Biz, yol gösteriyoruz. Bu yolu umarım izlerler. Umarım çiftçimizin yanında olurlar.
"Yaradan’a dua ediyorum ki, ekonomiyi düzeltmede başarılı olsunlar"
Tabii bugünün merkezi idaresi, hükümeti, bu eksiklikleri kapatmak için, her gün türlü türlü mevzuların peşinde koşuyorlar. Ve her gün, hepimizle birtakım yakıştırmalar, yapıştırmalar peşinde gayret ediyorlar. Ama Allah'a şükürler olsun; yalan, dolan, talan bize ne yakışır ne yapışır. Bunlarla uğraşacaklarına, Ekrem İmamoğlu'yla ya da onun yol arkadaşlarıyla, Genel Başkanımızla uğraşacaklarına, milletin dertlerini çözmeye odaklansınlar. Çiftçiye yardımcı olsunlar, çiftçiye destek olsunlar.
Her yerde söyledim, söyleyeceğim. Bugün şu kürsüde, kalpten, bütün inancımla, inanın keşke, Yaradan’a dua ediyorum ki, ekonomiyi düzeltmede başarılı olsunlar. Bu işin muhalefeti, iktidarı olmaz. İnanın ekonomimiz keşke iyi olsa, daha iyi ekonomi, daha güçlü işler için rekabet etsek.
"Seçim parası, niye? Ekrem'i yenecekler"
Düşünsenize; seçimden 5-6 ay önce, seçimden önce belediyenin kasasına, cumhurbaşkanlığının kasasından 45’er milyon lira yolluyorlar. Ama bir şartla; 14 tane eksikle. Cumhuriyet Halk Partili belediyelere değil, AK Partili belediyelere. İstanbul'a. 45’er milyon lira. Pardon; 14 değil. Bir eksik daha var. Ortağına bile yollamıyor. Silivri'ye bile yollamadı. Ona da yollamadı. 15. 45’er milyon lira. Niye? Seçim parası. Niye? Ekrem'i yenecekler. Yahu Ekrem'i değil ki, milleti yenmeye çalışıyorsun. Ama millet yenilmez. Millet yenilmez. Millet; hakkını, hukukunu, kime yakışıyorsa teslim eder. İşte Çatalca'da Erhan Başkanımıza teslim ettiği gibi, millet İstanbul'da da bize bu hakkı teslim etti.
"Sanki belediye 4 ayda sigorta borcu yaptı"
Ama ben neye üzülüyorum biliyor musunuz? 5 ay önce, 45 milyonu Çatalca'nın hesabına yatıran Cumhurbaşkanlığı’nın kasasından, -sizin paranız sizin- yatırırken demiyor ki ona, ‘Git sigorta paranı öde kardeşim.’ Diyor ki, ‘Seçim çalışmalarında harca. Ne yap, et Çatalca'yı kazan. İstanbul'da da Büyükşehir Belediye Başkanı’nı yen. Olmuyor. Aradan geçiyor 4 ay. Sanki 4 ayda sigorta borcunu yapmış gibi, kapısına icra yolluyor. Bu nedir ya? Bu nedir? Çatalca kimin? Milletin. Belediye kimin? Milletin. Yahu bu zulüm yapılır mı? Bunun adı politika mı? Bunun adı siyaset mi? Yani şu vicdanı en yüksek, adaleti en iyi bilen…
Vicdan ve adalet, bu milletin ruhunda vardır, ruhunda, hücrelerinde var. Bundan hiç taviz vermez. Hakkını haklıya teslim eder, 2019’da ettiği gibi. Yine etti. Yine edecek. Onun için sen, bu şekilde sanma Erhan Bey'i ya da diğer belediye başkanlarını cezalandırıyorsun. Sen, milletini cezalandırmak için hareket ediyorsun. Ama millet, malın sahibi; sen değilsin ki. Millet malın sahibi. Mülkün sahibi millet. O millet, günü geldiğinde sana gereken cevabı nerede… Hak sahibi olduğunu göstereceği sandıkta, o demokrasi tokadını sana gösterecek. Bu kadar net.
"Onlar, memleketin tarım alanlarını, orman alanlarını gasp etmesinler diye, biz tarım yapmaya, o alanları ekip biçmeye devam edeceğiz"
Dua ediyorum onlara. 6-7 senedir, onlara akıl ver diye dua ediyordum. Yaradan, benim duamı kabul eder ama bu yaramadı. Daha çok dua ediyorum. Çünkü ben, bu memleketi ve milletin iyi olmasını istiyorum. Bakın; işte bu bereketli ortamın var olmasını sağlayan bütün çalışma arkadaşlarıma, iş birliği yapan belediye başkanı arkadaşlarıma, kooperatif başkanı yöneticilerine, tüm çiftçilerimize… Başladığımızda 1’di, şimdi 10 kat arttı çiftçi sayısı. Ve ekmez oldukları toprakları ekmeye başladılar. Ve tam 51 bin dekar üretilen alanı arttırdık. Daha da artacak. Onlar, memleketin tarım alanlarını, orman alanlarını gasp etmesinler diye, biz tarım yapmaya, o alanları ekip biçmeye devam edeceğiz.
Boş milliyetçilik narası atmasınlar. Milliyetçilik nedir biliyor musun? Milliyetçilik; bu toprağı, doğayı, havayı, suyunu, denizini, insanını, senin elindeki bereketi, bolluğu düşünmek demektir. Milliyetçilik budur. Öyle lafla olmaz milliyetçilik. Bu milletin her evladının, her yöresinin korunması demektir."