İklim değişikliği nedir, küresel ısınmanın kanıtı var mı?
Bilim insanları küresel ısınma ve iklim değişikliğinin dünyada felaket boyutlarında etkiler yapmaya başladığına dikkat çekiyor
17 Ocak 2020 06:58
Bilim insanları, küresel ısınmanın dünya üzerinde felakete varan etkiler yaratmaya başladığı konusunda uyarılar yapıyor.
Son olarak bu hafta içerisinde, Dünya Meteoroloji Örgütü, 2019 yılı sonu itibarıyla biten 10 yılın dünya tarihinin en sıcak 10 yılı olarak kayıtlara geçtiğini açıkladı.
Buna ek olarak Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), ABD'nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) ve İngiltere Meteoroloji Dairesi'nin verileri kullanılarak yapılan hesaplamalarda da 2019 yılı 1850'den itibaren ölçülen en sıcak ikinci yıl oldu.
İnsanların faaliyetleri nedeniyle karbondioksit emisyonları arttı ve bu da sıcaklıkları yukarı çekti. Bunun muhtemel sonuçları arasında sıra dışı iklim olaylarının yaşanması ve kutuplardaki buzun erimesi yer alıyor.
BBC, bu yıl iklim değişikliği ile ilgili özel yayınlar yapmaya başlıyor. Yıl boyunca iklim değişikliği ve bunun olası sonuçlarına ilişkin haber, analiz, özel mülakat ve videolar yayınlanması planlanıyor.
İklim değişikliği ve olası tehlikelerine yönelik bilinenleri derledik:
İklim değişikliği nedir?
Dünyada ortalama sıcaklık yaklaşık 15 derece. Ancak geçmişte ortalama sıcaklığın bunun çok üzerine çıktığı ya da çok altında kaldığı dönemler de oldu.
İklimde bu tarz iniş çıkışların olması çok doğal. Ancak bilim insanları, sıcaklıkların artık önceki dönemlere kıyasla çok daha hızlı bir şekilde arttığını söylüyor.
Bunun arkasında yatan etken, atmosferin güneşten gelen enerjinin bir bölümünü nasıl hapsettiğini tarif eden sera gazı etkisi.
Dünyanın yüzeyinden uzaya yansıyan güneş enerjisi, sera gazı nedeniyle uzaya ulaşamadan emiliyor ve buradan da tüm yönlere yayılıyor.
Bu da hem atmosferin alt katmanlarının hem de dünya yüzeyinin ısınmasına neden oluyor. Sera gazı etkisi olmasaydı, dünya da yaklaşık 30 derece daha soğuk bir yer olacak ve yaşam için elverişli bir ortam sunamayacaktı.
Bilim insanları, sanayi ve tarım faaliyetleri nedeniyle ortaya çıkan gazların daha fazla enerjiyi dünyada tutarak sıcaklıkların yükselmesine ve doğal sera gazı etkisinin daha fazla hissedilmesine neden olduğunu söylüyor.
Bu durum iklim değişikliği ya da küresel ısınma olarak tanımlanıyor.
Isınmayı en fazla etkileyen sera gazı, su buharı. Ancak su buharının atmosferde kalma süresi yalnızca birkaç günle sınırlı.
Bununla birlikte karbondioksit (CO2) çok daha kalıcı niteliğe sahip. Mevcut miktarın okyanuslar gibi doğal rezervuarlar tarafından emilerek, sanayileşme öncesi düzeylere geri dönülmesi için birkaç yüz yıllık bir zaman geçmesi gerekiyor.
İnsan kaynaklı CO2 emisyonlarının büyük bir bölümü fosil yakıtların kullanımından geliyor. Karbon emen ormanların kesilmesi, çürümeye bırakılması ya da yanmasıyla birlikte tuttukları karbon da açığa çıkıyor ve bu da küresel ısınmanın artmasına yol açıyor.
Sanayi Devrimi'nin yaşandığı 1750'li yıllardan bu yana, CO2 düzeyleri de yüzde 30'dan fazla artış kaydetti. Atmosferdeki CO2 birikiminin en az 800 bin yıldır ulaştığı en yüksek düzeyde olduğu hesaplanıyor.
Metan gazı ve nitröz oksit gibi başka sera gazları da insan faaliyetleri sonucunda ortaya çıkıyor ancak bunların miktarı karbondioksit kadar yüksek değil.
Dünyanın ısındığına dair kanıt var mı?
Dünya Meteoroloji Örgütü, 2019 yılında ortalama sıcaklığına sanayi öncesi döneme göre 1,1 derece daha yüksek olduğunu açıkladı.
Kayıtlara geçen en sıcak 20 yılın tamamı son 22 yıl içerisinde yaşanırken, 2015 ile 2018 arasındaki yıllar ilk dört sırayı aldı.
Dünya genelinde, ortalama deniz suyu yüksekliği 2005 ile 2015 yılları arasında yılda 3,6 milimetre arttı.
Bu artışın arkasındaki ana etkeni ısınmayla birlikte su düzeyinin de yükselmesi oluşturuyor.
Ancak son dönemlerde kutuplardaki eriyen buzulların deniz suyu yüksekliğinin artmasının ana nedeni olduğu düşünülmeye başlandı. Havaların ılınmasıyla birlikte birçok buz kütlesinin de küçülmeye başladığı görülüyor.
Ayrıca uydudan elde edilen veriler, Kuzey Kutup bölgesindeki deniz buzunun 1979 yılından bu yana önemli ölçüde azaldığına işaret ediyor. Son yıllarda, Grönland Buz Tabakası'ndaki erime rekor düzeylere ulaştı.
Uydu verilerine göre, Batı Antarktika Buz Tabakası da küçülüyor. Kısa bir süre önce yapılan bir araştırma, Doğu Antarktika'da da küçülmenin başladığını tespit etti.
İklimdeki değişiklikler, bitki örtüsünü ve kara hayvanlarını da etkilemeye başladı. Bitkilerin olması gerekenden daha erken çiçek açtığı, bitkilerin meyve verme zamanlarının değiştiği ve hayvanların yaşadığı alanların da değişime uğradığı görülüyor.
Sıcaklıklar gelecekte daha ne kadar artacak?
Yapılan birçok hesaplama, 1850 ile 21'inci yüzyılın sonu arasındaki dönemde dünya yüzey sıcaklığındaki değişimin 1,5 dereceyi aşma olasılığının yüksek olduğuna işaret ediyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü, mevcut ısınma eğiliminin sürmesi halinde, bu yüzyılın sonunda sıcaklıkların 3 ile 5 derece artmış olacağını söylüyor.
Uzun bir süredir, sıcaklıkların 2 derece daha artmasının, ısınmanın tehlikeli boyutlara ulaştığının bir işareti olacağı uyarıları yapılıyor.
Bilim insanları ve politika yapıcılar, sıcaklıklardaki artışın 1,5 derece düzeyinde tutulmasının tehlikeyi azaltacağını savunuyor.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 2018 yılında yayımladığı raporda, 1,5 derecelik ısınma hedefinin tutturulması için "toplumun her alanında hızlı, iddiaları ve daha önce görülmemiş değişiklikler yapılması gerektiği" belirtildi.
Sera gazı emisyonlarının belli bir düzeyde tutulmasına ilişkin siyasi çabaların liderliğini Birleşmiş Milletler yapıyor. Çin, dünyada en fazla CO2 salınımı yapan ülke.
Çin'in ardından ABD ve Avrupa Birliği (AB) üyeleri geliyor. Ancak AB'de kişi başı sera gazı salınımı diğer ülkeler kıyasla çok daha yüksek.
Bununla birlikte, bilim insanları, sera gazı emisyonlarında çok ciddi kesintiler yapılsa bile etkilerinin devam edeceğini söylüyor. Geniş su ve buz kütlelerinin, sıcaklıkta meydana gelecek değişikliklere tepki vermesi uzun yıllar alabilir. Dahası, atmosferden CO2'nin çıkartılması da 10 yıllar sürebilir.
İklim değişikliği bizi nasıl etkileyecek?
İklim değişikliğinin etkilerinin ne kadar büyük olacağı kestirilemiyor.
Tatlı su kaynaklarının azalmasına, yiyecek maddelerinin yetiştirilmesinde sıkıntılar yaşanmasına ve sel, fırtına ve sıcak hava dalgaları nedeniyle görülen can kayıplarının artmasına neden olabilir.
İklim değişikliğinin sıra dışı iklim olaylarının görülme sıklığını artırması bekleniyor. Ancak belli bir sıra dışı iklim olayını, iklim değişikliğiyle bağdaştırmak ise biraz daha karmaşık bir konu.
Dünya ısındıkça daha fazla su buharlaşıyor ve bu da havadaki nem miktarının artmasına yol açıyor. Bu da bazı bölgelerin daha yoğun yağmur alacağı, bazı yerlerde ise daha fazla kar yağışının görüleceği anlamına geliyor.
Bununla birlikte, sıcak geçen yaz aylarında özellikle denizden uzak kesimlerde kuraklık riski de artabilir. Fırtına ve yükselen deniz seviyesi nedeniyle daha fazla sel ve su baskını vakalarında artış bekleniyor. Ancak tüm bu beklentilerin bölgelere göre farklılık göstereceği tahmin ediliyor.
Yaşanan hızlı değişimlerle mücadele etme konusunda kısıtlı kaynaklara sahip olan yoksul ülkelerin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini daha fazla hissedeceği düşünülüyor.
Doğal yaşam alanlarının canlı türlerinin uyum sağlamasından daha hızlı bir şekilde değişmesiyle birlikte bazı bitki ve hayvan türlerinin yok olacağı tahmin ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü, sıtma, suyun kirlenmesinden kaynaklı rahatsızlıklar ve yetersiz beslenme gibi etkenlerin milyonlarca kişinin sağlığını tehdit edebileceği uyarısını yapıyor.
Atmosfere salınan CO2 miktarı arttıkça okyanusların emdiği gaz miktarı da artıyor ve bu da suların daha asitli hale gelmesine neden oluyor. Bu da mercan kayalıkları çok ciddi olumsuz etkiler yaratabilecek bir durum.
Küresel ısınma sonucunda sıcaklığın daha artmasına yol açacak başka değişiklikler de görülecek. Bunlar arasında yüksek bölgelerde bulunan sürekli donmuş toprak tabakasının (permafrost) erimesiyle çok yüksek miktarlarda metan gazının açığa çıkması da yer alıyor.
İklim değişikliğiyle mücadele, bu yüzyılda insanlığın önündeki en büyük zorluklardan birisini oluşturuyor.