-İhsanoğlu: ''Arap baharı diktatörlerin sonbaharıdır" RİYAD (A.A) - 28.10.2011 - İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Arap Baharı konusunda ''Bu süreç, bu transformasyon, bu değişim rüzgarları çok daha esecektir. Bu aslında diktatörlerin sonbaharıdır, kışıdır ve bütün diktatörlerin sonudur'' dedi. İhsanoğlu, Ortadoğu'da yaşanan olaylar için kullanılan ''Arap Baharı'' deyimine değindi. Baharın kısa ömürlü olduğuna vurgu yapan İhsanoğlu, ''Bu süreç, bu transformasyon, bu değişim rüzgarları çok daha esecektir. Bu aslında diktatörlerin sonbaharıdır, kışıdır ve bütün diktatörlerin sonudur. 3'ü bir arada devrildi'' dedi. ''Kaddafi'ye yapılan muamele insanlık dışıdır ve bunu haklı gösterecek hiçbir tarafı yoktur, zaten herkesin temennisi onun esir alınması ve mahkemeye verilmesiydi'' diyen İhsanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Kendi ülkesinde adalet önüne çıkartılmalıydı. Çünkü 40 yıllık iktidarında çok zulüm yapmıştır, çok insanı öldürmüştür ve insanları muhakemesiz ve savunmasız gaddarca öldürmüştür. Sırf kendi ülkesinde değil, birçok ülkede terörist hareketlerin arkasında olmuştur. Yani bu unutulacak yutulacak ve göz ardı edilecek bir taraf değildir. Ama sonu böyle olmamalıydı. Libya halkına da bu yakışmazdı. Bugünkü dünyamıza, İslam ahlakına da ve İslam'daki savaş kaidelerine göre teamüllerine göre de yakışmaz yanlış bir hadiseydi.'' -''Bu devletlerin çoğu Osmanlı rahminden doğmuştur'' Ekmeleddin İhsanoğlu, Ortadoğu coğrafyasının, tarihin bağlamına, akışına girdiğini belirtti. İhsanoğlu, şunları kaydetti: ''Bu devletlerin çoğu Osmanlı rahminden doğmuştur. Osmanlı rahminden doğarken sezaryenle doğmuştur. Normal bir doğuş değildir. Özellikle bunlar batı ülkelerinin müstemleke statüsünden kurtulup bağımsızlıklarına kavuştukları günden itibaren hep vesayet rejimleri, askeri diktatörlük ve darbeyle gelen liderler, diktatörler tek parti veya tek partiye benzer tek bir oligarşik düzenleme içerisinde, insan hakları, hürriyeti, basın hürriyeti, toplanma hürriyeti, ifade hürriyeti, her türlü hürriyetten yoksun yaşadılar, yaşattılar. Şimdi iki kutuplu dünyanın sona ermesinin ardından, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra tek parti diktatoryası, dünyanın en büyük ülkesi olan Sovyetler Birliği yıkılmıştır. Sovyetler Birliği'nden ayrılan ülkelerde demokratikleşme hareketleri olmuştur. Bu sırf Avrupa'da, Balkanlarda, Asya'da olmamıştır. Paralel bir şekilde askeri diktatörlerden Latin Amerika da kurtulmuştur. Afrika ülkelerinde demokratikleşme yolunda önemli adımlar atılmıştır. Fakat bir tek bazı Kuzey Afrika ülkeleri bizim Ortadoğu'daki bazı komşularımız, hala o diktatoryal rejimleri, hatta krallıkları yıktıkları halde iktidara gelen cumhurbaşkanları kendi çocuklarını cumhuriyet tahtına oturtma düzeni kurarak, ölümlerinden sonra çocuklarını getirmişlerdir. Bazı ülkelerde bunu başarmışlardır. Bazı ülkelerde bunu tam yaparken ihtilaller bunları alıp götürmüştür. Hatta bazıları çocukları küçük olduğu için hanımını hazırlıyordu. Bu tabii hoyratça bir idare tarzıydı. Bunu milletler kabul etmedi ve onlar için bıçak kemiğe dayanmıştı.'' -Tunus'taki gelişmeler- Ekmeleddin İhsanoğlu, Tunus'taki gelişmeler sonrasında bu ülkede başarılı bir seçimle yeni bir dönemin başladığını da ifade etti. Bu seçimin, Tunus'un tarihindeki ilk çok partili seçim olduğuna dikkati çeken İhsanoğlu, Tunus'ta çok kısa zamanda bir dönüşüm yaşandığını ancak diğer ülkelerde dönüşümün bu kadar kolay olmayacağına vurgu yaparak şunları söyledi: ''Tunus'un sosyal ekonomik, kültürel, demografik yapısı diğer ülkelerden çok farklıdır. Fakat bu bir örnektir. Bölgede bir dönüşüm olacaktır. Bu bazı ülkelerde rahat olacaktır, bazı ülkelerde ise çok sancılı ve farklı olacaktır. Çünkü her ülkenin alt yapısı, her ülkenin geçirmiş olduğu tecrübeler birikimler farklıdır. Fakat istikamet çok partili demokratik modern bir hayata geçiş olacaktır. Çağdaş bir dünya düzeni kurulacaktır. Modern çok partili, anayasa rejiminin kurulduğu, insan haklarının savunulduğu, korunduğu ve herkesin; din hürriyeti, fikir hürriyeti, ibadet hürriyeti, mülkiyet hürriyetine sahip olduğu ülkeler olacaktır. Ama bunlar kolay olmayacaktır. Biz kendi ülkemizde 1. Meşrutiyet'ten itibaren bu sancıları geçirdik. Avrupa bizden daha uzun bir süreçten geçti. Harpler kanlar döküldü, taşlar savruldu, kralların kelleleri kesildi...'' -Van depremi'' İİT Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, Van'da yaşanan deprem sonrasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup yazarak, yardım yapmaya hazır olduklarını ilettiklerini söyledi. Yaşanan deprem nedeniyle büyük acı yaşadıklarını ifade eden İhsanoğlu, Türkiye'de yaşayanlar gibi Türkiye dışında yaşayan Türkler olarak da depremi büyük bir üzüntü ile öğrendiklerini kaydetti. Van'daki depremin 1999 yılında Marmara'da yaşanan depremi anımsattığını belirten İhsanoğlu, şu ifadelere yer verdi: ''Fakat şükür ki vefat eden ve yaralananların sayısı daha az. Devlet ilk andan itibaren müdahale etti. Devlet bütün imkanlarıyla seferber oldu. Sayın başbakan depremden birkaç saat sonra devlet erkanı ile birlikte bölgeye gitti. Bu tabii bir teselli. Keşke bu zelzele olmasaydı da bu gelişmeler olmasaydı. Tabii bu teselli ve bu da sayıyı azaltmıştır. Tabii biz teşkilat olarak ilk andan itibaren hazır olduğumuzu ve bizimle birlikte çalışan insani yardım kuruluşumuzun da hazır olduğunu belirtmiştik. Fakat anlıyoruz ki, Türkiye kendi imkanlarıyla bu sıkıntının altında kalkabilecek güçte.'' Ekmeleddin İhsanoğlu, depremde bazı evlerin yıkılıp bazılarının da yıkılmadığına dikkati çekerek, ''Deprem insanı öldürmüyor kötü yapılar insanı öldürüyor, tespitine katılıyorum'' diye konuştu. Deprem için yardım yapmaya hazır olduklarını da belirten İhsanoğlu, ''Sayın Başbakana yazdığımız mektupta da bunu ifade ettik. Bilmiyorum ihtiyaç var mıdır. Bizim ilgili kurumlar da ilk andan itibaren Kızılay ile irtibata geçtiler. Biz her türlü yardıma hazırız'' dedi.