Sabah yazarı Hıncal Uluç, Sunay Akın'ın "Oyuncak Müzesi"ni geliştirmek ve korumak için "eşekler gibi" çalıştığını savunarak "Müstahak Sunay'a. Sana ne be Kültür, sana ne be Müze. Sana mı kaldı, İstanbul'un tarih mirası köşkü korumak. Ver Yap/Satçı'ya, malı götür, keyfine bak. Sadece o olsa neyse? Müzeyi gezmeye gelenler, çok ufak paralara bilet alıyorlar.. Minnacık bir katkı. Temizlik parasına yetmez. Ama benim devletim o biletten de vergi alıyor. Eğlence vergisi" dedi. Uluç, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı'ya yönelik olarak da "Biz devletten kültür sanat adına bir şey isteme değil, 'Gölge etme başka ihsan istemem' deme durumundayız, nerdeyse, Nabi Hocam" ifadesini kullandı.
Hıncal Uluç'un "Kültür ve sanatın sorunu, vergiler!.." başlığıyla yayımlanan (10 Mart 2017) yazısı şöyle:
Sunay bu müzeyi geliştirmek ve korumak, kapısını açık tutmak için, darılmasın ama "Eşekler gibi" çalışıyor
biz devletten kültür sanat adına bir şey isteme değil, "Gölge etme başka ihsan istemem" deme durumundayız, nerdeyse, Nabi Hocam!.
İstanbul'da kaç tane Mc Donald's vardır sizce?. Ya da Starbucks?.
"Hoo, hooo!." dediğinizi duyar gibiyim..
Şimdi bir de Amerika'da toplam kaç McDonald's ve Starbucks vardır düşünün?.
Düşündünüz mü?. O zaman Amerika'nın tüm Starbucks ve McDonald's'larını toplayın, hayalinizden..
"Amerika'daki müze sayısı, ülkedeki tüm McDonald's ve Starbucks'ların toplamından fazladır" dersem, "Adam 80'e dayandı. Bunadı, sallıyor" derseniz size kızmam.. Ben de bir Amerikan dergisinde okuyunca öyle demiştim çünkü..
İşte rakamlar..
Amerika'da yuvarlak hesap 11.000 Starbucks ve 14.000 McDonald's var.. Toplamları 25bin!. Müze sayısı ise 35.000!.. Bunların hemen hepsi de özel..
Peki benim ülkemde kaç özel müze var?.
100'ü bulur mu, Oyuncak Müzesi kuran ve yaşatabilmek için hamal gibi çalışan Sunay Kardeşim?. (Akın..)
Göztepe'de babasından kalan köşkü müteahhitlere verse, karşılığında en az 10 daire alır, beyler gibi yaşardı, Bağdat Caddesi'ndeki Starbucks'larda keyif çatarak.
Ama adam idealist.. O köşkü aynen koruyup, müze yaptı.. Ülkenin ilk, dünyanın sayılı oyuncak müzelerinden biri yaptı hem de.. Bugün gidin, "Dünyada tek" eski oyuncaklar göreceksiniz. Sunay onlara bir minik servet ödedi, bilirim..
İnanın sergiledikleri o tarihi köşkü on defa satın alır, o kadar değerli..
Sunay bu müzeyi geliştirmek ve korumak, kapısını açık tutmak için, darılmasın ama "Eşekler gibi" çalışıyor.. Pazartesi gecesi Amsterdam'da.. Salı sabahı uçuyor, Antalya'da.. Çarşamba New York'a gidiyor. Cuma Erzurum'da.. Cumartesi Frankfurt. Pazar İstanbul..
Evi de, oteli de uçaklar.. O emsalsiz kitaplarını da uçaklarda yazıyor zaten. Başka vakit yok ki!.
Kazanmak zorundaki o değerli ve benzersiz, bazen "Tek" oyuncakları alabilsin ve müzesine koysun. Kazanmak zorundaki ki, müzesinde çalışan, ordan ekmek yiyen yığınla insana maaş verebilsin..
Kazanmak zorunda ki, İstanbul'un en değerli arazisinde olduğu için, o tarihi köşkün emlak vergisini ödesin..
"Bu tarihi köşkü korudun, üstelik ülke kültürüne armağan ettin.. Al sana destek" demiyor devletim.. Bir de vergi alıyor, "Korunan" binadan.. "Ahmaklık cezası" der gibi..
Müstahak Sunay'a.. Sana ne be Kültür.. Sana ne be Müze.. Sana mı kaldı, İstanbul'un tarih mirası köşkü korumak.. Ver Yap/Satçı'ya, malı götür, keyfine bak..
Sadece o olsa neyse?.
Müzeyi gezmeye gelenler, çok ufak paralara bilet alıyorlar.. Minnacık bir katkı.. Temizlik parasına yetmez.. Ama benim devletim o biletten de vergi alıyor..
Eğlence vergisi..
Oyuncak müzesini gezen çocuklar eğleniyorlar ya!.
***
Sevgili Kültür Bakanımız (Bu sözcüğü yürekten kullanıyorum, nezaketten değil), Nabi Hocam, 28 yıldır unutulan Kültür Şûrası'nı yeniden topladı geçen hafta.. Sağ olsun.. Beni bizzat kendisi, kendi telefonundan aradı ve davet etti.. "İster oturum yönet, ister konuş, ister dinle" diye.. O sırada hem dişlerim çekiliyor, hem de gözlerim ameliyat oluyordu.
"Mümkün değil, Hocam" dedim..
"O zaman ben sana sonuçları bir dosya ile gönderirim, değerlendirirsin" dedi.
O dosya bana henüz gelmedi. Ama katılan, izleyen sanat ve kültür adamı dostlarla konuştum.. Hepsi "Fevkalade olumlu, ümitvar bir şûra oldu. Şimdi alınan tavsiye kararları bakalım nasıl uygulanacak" dediler..
***
Gazete haberlerinde iki nokta dikkatimi çekti..
Katılanlar, konuşanların hepsi "Kültür ve Sanat'ın vergiden muaf olması"nı istemiş, "Devletin kültür ve sanata en büyük katkısı bu olur" demişler.
Altına imza atarım.
Bakan Nabi Hocam başta İstanbul, şehirlerin Kültür Varlıklarının korunması, yeni yapıların estetik görünümü ve mimarisi üzerinde durmuş.. Beni de en çok üzen konudur. Paris'e gidiyorum mesela.. Eski nasıl korunmuş görüyorum. Yeni binalar, yeni semtlerde, eski Paris'le zıt, modern mimariyle nasıl çağ ötesi bir Paris yaratmış orda, onu da görüyorum..
Hani "Korunmuş" İstanbul?. Hani İstanbul'da "Çağdaş Cumhuriyet Mimarisi?."
Girişteki Oyuncak Müzesi, Sunay Akın örneğini bunun için seçtim..
Yani biz devletten kültür sanat adına bir şey isteme değil, "Gölge etme başka ihsan istemem" deme durumundayız, nerdeyse, Nabi Hocam!.