Çevre

HES şirketi köylülülere ateş açtı mı?

Antalya Ahmetler Kanyonu'nda yapılmak istenen hidroelektrik santrale karşı direnen köylüler, proje sahibi şirketin elemanlarının kendilerine ateş açtığını iddia etti

15 Kasım 2013 11:54

Antalya'nın Manavgat ve Akseki ilçeleri arasındaki, Ahmetler Kanyonu'ndaki Karpuz Çayı üzerinde yapılmak istenen hidroelektrik santrale (HES) karşı direnen köylüler, proje sahibi şirketin elemanlarının kendilerine ateş açtığını iddia etti.

BBC Türkçe'den Aylin Bozyap'ın haberine göre, Ahmetler Köylüleri ve A Platformu (Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu), Çarşamba öğle saatlerinde bir basın duyurusu yayınlayarak "bölgede HES projesini yürüten şirketin, dokuz gündür bölgede çadır kurup direnen halka hedef gözeterek silahla saldırdığını" açıkladı.

Köyülülerden Mehmet Çalı, "hava kararırken ormanlık alandan çadırlarına doğru gelen 50, 60 kadar şirket elemanına, onların amiri olduğu anlaşılan bir görevlinin önce 'silahlarınızı hazırlayın', sonra da 'yukarıdan ses geliyor, ateş edin' dediğini" söylüyor. Çalı, köylülerin hemen yanında bulunan jandarmanın, ateş açıldıktan ancak 45 dakika sonra müdahale ettiğini belirtiyor.

 

'Asıl köylüler saldırdı'

 

Olaydan kısa süre sonra alana geldiğini söyleyen A Platformu Sözcüsü ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Antalya Şubesi Başkanı Hediye Gündüz, saldırının yeni bir durum olmadığını, son bir ayda üçüncü kez yaşandığını söyledi.

HES projesinden sorumlu Seçenek Enerji'nin bağlı olduğu Delta Yatırım Holding Enerji Grup Başkanı Gürsel Özkan ise, köylülerin tesisi istemedikleri için herşeyi söyleyebildiklerini, ancak asıl mağdurun kendi çalışanları olduğunu savundu.

Özkan, "Manavgat Akseki jandarmasının tutanağında taşeron firma araçlarının gece sahaya girmeye çalışırken, kimliği belirsiz kişilerin tepeden attığı kayalarla tahrip edildiğinin, yaklaşık 30 bin liralık hasar olduğunun ve içindeki insanların da zar zor kurtarıldığının yazdığını" söyledi. Özkan'ın aktardığına göre tutanakta, karanlıkta ormanın içinden dört el silah sesi duyulduğu, ne kayaları atan ya da ateş açan kişilere ne de bu mermilerin çekirdeklerine ulaşılamadığı belirtildi. Gürsel Özkan ayrıca jandarmanın işçilerin güvenliğini sağlayamayacağından dolayı kaymakam kararıyla, işçilerin de sahadan çıkartılmasına karar verdiğini sözlerine ekledi.

 

'Kovanlar elimizde'

 

Köylülerin avukatı Ramazan Ecevitoğlu ise, "jandarmanın gece karanlığında net bir araştırma yapamadığını, orada bulunan halkın kovanları toplayıp kendisine verdiğini, kendisinin de üç tabanca kovanı ile iki tüfek fişeği kovanını Cuma günü şikayet dilekçesine ekleyeceğini" açıkladı.

Benzeri olayların daha önce de yaşandığını ve son kovanların yanına, bu olaylarda ele geçen kovanları da ekleyerek yetkililere vereceklerini ifade eden Avukat Ecevitoğlu, kaymakamlığa da dilekçe verdiklerini ve bundan sonra geçme girişimleri olduğu takdirde, şirket elemanlarının üzerinde ateşli ve benzeri silahlar bulunup bulunmadığı kanyon girişinde kontol edildikten sonra geçirilmelerini istediklerini vurguladı.

 

Korumaların silah kullanma yetkisi

 

Ancak jandarmanın tutumuna yönelik eleştiriler de var. Derelerin Kardeşliği Platformu Sözcüsü Ömer Şan, defalarca uyarmalarına rağmen jandarma ve kolluk kuvvetlerinin adeta firmaların koruma görevlisi gibi çalıştığını savundu. Şan'a göre, bir anlamda İçişleri, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı HES çalışanlarının her türlü baskıyı kullanmasını adeta yasal kabul ediyor.

HES uzmanı avukat Mehmet Horuş, şirketlerle su kullanım hakkı anlaşmaları yapılırken, metinlere bu projelerin güvenliğinin de şirketin kendi özel güvenlik elemanlarıyla sağlanacağı yolunda hükümler konduğunu söylüyor. Ancak Horuş'a göre buna gerek yok. Zira çoğu yerde jandarma şirketin özel güvenlik birimi gibi davranıyor.

 

'Ahmetler tek örnek değil'

 

Avukat Horuş, Ahmetler'de yaşananların tek örnek olmadığını belirtirken, benzer şekilde geçen yıl Karakoçan'da, Erzurum Tortum'da Karaçam Köknar köylüleri Solaklı Vadisi'nde de şirket elemanlarının vatandaşa ateş açtığını vurguluyor. Horuş, "Mutlaka uzun namlulu silahlarla ateş açmaları gerekmiyor. Bir şekilde şiddet uygulanıyor. Jandarma ile, şirketle, özel kolluk güçleriyle vatandaş karşı karşıya geliyor ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. Maalesef Türkiye genelinde rutin uygulamaya dönüşmeye başladı diye kaygı duyuyoruz" diyor.