HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Başbakan Binali Yıldırım’ın Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında açıkladığı ‘vergi ve prim borcu affı’nı ‘seçim rüşveti’ olarak nitelendirdi. Vergi affının ülke ekonomisine maliyetinin milyarca dolar olduğunu savunan Temelli, “İktidar bir kez daha vergi affı ya da yapılandırması adı altında bir seçim rüşveti uygulayarak, ekonomiyi çok daha ciddi krize sürükleyecek yola girmiştir" dedi.
Partisinin Diyarbakır'da sivil toplum örgütü temsilcileriyle düzenlediği toplantıya katılan Temelli, Başbakan Yıldırım'ın açıkladığı vergi ve prim affıyla ilgili şunları söyledi:
“Bu vergi affının ülke ekonomisine getirdiği maliyet milyarlarca dolardır. Bütçe açığı çok hızla artıyor. Hazine hızla borçlanıyor ve bu borçlanma karşılığında giderek faizler yükseliyor, şirketler de dış borca sürüklendiğinden dolayı kur yükseliyor. Bu tekçi anlayış ve partili Cumhurbaşkanı sürekli faiz ve kur lobisinden bahsediyor. İktisadi gerçekler başka şey, iktidar başka şeyler söylüyor. İktidar, iktisadi gerçekleri ciddiye almadığı için ekonomi her gün çok daha büyük bir krize sürekleniyor. Şimdi bir kez daha esnafa vergi affı getireceği söyleniyor. Bugün ülkede sadece KOBİ'lerin vergi borcu 22 milyar lira. Esnafın içinde bulunduğu durum çok net bir şekilde ortada. İktidar bir kez daha vergi affı ya da yapılandırması adı altında bir seçim rüşveti uygulayarak, ekonomiyi çok daha ciddi krize sürükleyecek yola girmiştir.”
"Demirtaş'ın adının öne çıkması kimseyi şaşırtmamalıdır"
HDP’nin cumhurbaşkanı adayının, ‘Türkiye’nin adayı olması’ için bütün çalışmalarda bir havuz oluşturduklarını dile getiren Temelli, "Aday önerileri aldık. Bu aday önerileri üzerinden de 4 Mayıs'ta adayımızı açıklayacağız. Gelen önerilerde ve çeşitli görüşlerde Selahattin Demirtaş'ın adı öndedir. Demirtaş'ın adının öne çıkması aslında kimseyi de şaşırtmamalıdır. Çünkü Demirtaş, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de aslında Türkiye'nin adayı olarak çıkmıştı, bugün de Türkiye'nin adayı olarak çıkacaktır” diye konuştu. Temelli, şöyle devam etti:
“Umudumuz bu şekildedir. Çünkü biz 2014'te yeni yaşamı anlatırken, aslında toplumun bütün kesimlerinin bir araya gelmesini ve demokratik bir Cumhuriyet ile hukukun üstünlüğünü yani yargı bağımsızlığını anlattık. Fakat maalesef bugün Demirtaş'ın yargılandığı davada bırakın hukuk ve adaleti, orada bir mahkeme salonu bile yoktu. Bürokratik bir işlem gerçekleşiyor. Sarayın talimatıyla sözde bir yargılama süreci gerçekleşiyor. Buna ne kadar yargılama denirse dolaysıyla orada alınacak karar bizim için yok hükmündedir. Bizim adayımız mahkemelerin bu uydurma ve FETÖ'cü savcıların hazırladığı fezlekelere göre kararını vermeyecektir. Burada sizlerin tercihleriyle Türkiye'nin her yerindeki tercihlere göre kararını verecektir. Bu konuda çalışmalar devam etmektedir.”
