16 Ekim 2022 17:21
HDP Denizli İl Örgütü 4’üncü Olağan Kongresi’nde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, ''Şimdi hiç kimse HDP’yle yan yana gelmek istemeyebilir ama yeri ve zamanı geldiğinde kapımızı çalacaklarını biliyoruz'' dedi.
HDP Denizli İl Örgütü, 4’üncü Olağan Kongresi kentte bulunan bir toplantı salonunda gerçekleştirdi. “Umut ve cesaretle faşizme karşı örgütleniyor, özgürlüğe yürüyoruz. Şimdi HDP zamanı” şiarıyla yapılan kongreye, siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de katıldı.
Gazete Duvar'ın Mezopotamya Ajansı'ndan aktardığı haberine göre, kongrenin yapıldığı salona, “Savaşa karşı barış, tecride karşı özgürlük. Şimdi HDP zamanı”, “Me bi ciwan destpêkir, emê bi ciwan biqedînin” (Genç başladık, genç başaracağız), "Aysel Tuğluk hafızamızdır. Hasta tutuklulara özgürlük” pankartları ile katledilen Mahsa Jîna Amini, Deniz Poyraz ve Nagihan Akarsel’in fotoğrafları asıldı. Sık sık, “Jin, jiyan, azadî” sloganlarının atıldığı kongrede, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan konuştu.
Buldan konuşmasına Bartın Amasra’da yaşanan maden faciasında yaşamını yitiren 41 işçinin ailesine başsağlığı, yaralılara acil şifalar dileyerek başladı. Buldan, şunları söyledi: “Bartın Amasra’da yaşanan maden faciasında yaşamını yitiren 41 canımıza Allah’tan rahmet sevdiklerine, ailelerine başsağlığı diliyorum. Yaralı olarak kurtulan ve tedavi altında olan işçi kardeşlerimizin de bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını yürekten temenni ederim. Bir kez daha gördük ki Türkiye’de işçinin canı çok ucuz. Hayat pahalı ama Türkiye’de can ucuz. Bu yaşanan katliamdır, ihmalkarlıktır. Bu yaşanan cinayettir, bu yaşananlar ihmalkarlık sonucudur ve bu yaşananlar AKP-MHP iktidarının işçiye, emekçiye reva gördüğü yaşam biçimidir.
Dün bir kez daha gördük ki bu ülkenin cumhurbaşkanı işçilerin ailelerine cevap veremedi. Onların sorularına cevap veremeyen cumhurbaşkanı gördük. Dün konuşmalarına bir kez daha şahitlik ettik. İşçi ölümlerini kader olarak nitelendiren ve ‘Bu bir kaderdir, bundan sonra da olabilir’ diyen, hiçbir önlem ve tedbir alınmamasına rağmen sorumluluğu kendinde görmeyen, kendi iktidarında bulmayan bir cumhurbaşkanı orada yaptığı konuşmada sadece paradan bahsetti. İşçinin, emekçinin ailelerine yapılacak para yardımından bahsetti. İşçinin, emekçinin para ile satın alınacağını düşünüyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil. HDP olarak bir cumhurbaşkanının 41 canımızın yitirildiği bir cinayet ve katliamda o ailelere para dağıtılarak olayın örtbas edilmeye çalışılmasını asla kabul etmiyoruz. Cumhurbaşkanı asla hafızalardan silinmeyecek bir açıklama yaptı. ‘Allah’a hamdolsun ki Soma’daki işçi faciasında işçi cinayetinde yaşamını yitirenlere 24 saat ulaşılmıştı ama Amasra’daki cinayette yaşamını yitirenlere 24 saatten önce ulaşıldı. Hamdolsun, Allah’a şükürler olsun’ dedi.
Ya Allah rızası bari konuşmayın, bari susun, çünkü konuştukça yerin dibine batıyorsunuz, dibin dibine batıyorsunuz. Bu cinayetin, bu katliamın önlemlerin alınmamasından ve ihmalkarlık sonucu yaşandığını hepimiz biliyoruz. AK Parti-MHP iktidarının 20 yıllık iktidarlık döneminde binlerce işçinin aynı şekilde yaşamını yitirdiğine tanıklık ettik. Elbette ki bu bir kader değil bu bir cinayet, bir katliamdır. Bu tür olayların bu tür yaşanan cinayetlerin sadece yüzde 2’si kaderdir. Yüzde 98’i ihmalkarlık, tedbirsizlik ve işçiye, emekçiye reva görülen yaşam biçimidir. Yaşamını yitiren 41 canımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı dileğimizi iletiyorum. İşçilerle ve emekçilerle birlikte olacağımıza ve onların yaşamlarını güvence altına alacağımıza söz veriyorum. Yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyoruz.
HDP tüm kuşatmalara, AKP ve MHP'nin tüm saldırılarına ve bütün engellemelere rağmen Üçüncü Yol çizgisinde ısrar ediyor. Bu çizgide Türkiye’nin geleceği yarınları ve aydınlığı için mücadele ediyor. Bu ülkenin tek çıkış yolu Üçüncü Yol çizgisidir. Bu yolu ve çizgiyi büyütmek bizlerin görev ve sorumluluğudur. HDP Kürt’üyle, Türk’üyle, Ermeni’si, Süryani’si, Alevi’si, Sünni’siyle, kadını, genci, yaşlısı, emekçisiyle bu ülkede bir arada yaşama gerçekliğini ortaya koymuş tek partidir. Onun için Emek ve Özgürlük bloku bu dönem açısından stratejik olarak önemli bir yere sahiptir. Kısa bir süre önce Emek ve Özgürlük İttifakı'nı oluşturduk. Bizi inkar eden, yok sayan, görmezden gelen ittifaklara karşı, özellikle Kürtleri inkar eden Cumhur İttifakına, karnından konuşan Millet İttifakına karşı Emek ve Özgürlük İttifakı ile Türkiye halklarına yeni bir tercih olarak ortaya çıktık. Elbette ki bu ittifak sadece ifade edilen, deklare edilen partilerle sınırlanmayacak. Daha da büyüyecek, genişleyecek, Kürdi ittifaklarını, Türkiye’nin bütün kesimlerini, ötekileştirilenleri, inkar edilenleri de içerisine alacak, hem seçim öncesinde hem seçim sonrasında bir mücadele ortaklığıyla Türkiye’deki yeni bir dönemi başlatacak olan bir ittifaktan bahsediyoruz.
Çünkü bu ülkede çözüm gücü biziz, Türkiye haklarıdır, Emek ve Özgürlük İttifakı'dır. Bunun altını özel olarak çizmek istiyorum. Bu ülkede Kürt sorunu var, bu ülkede Alevi sorunu var, bu ülkede kadın sorunu var, gençlerin sorunu var, adalet sorunu var, bu ülkede her anlamıyla yaşanan sorunların baskıcı, otoriter rejimlerin sonucunda yaşandığını biliyoruz. AK Parti ve MHP’nin baskıcı politikalarından kaynaklı yaşanan bu sorunlara tek çözüm HDP’nin politikaları ve siyasetidir.
Elbette Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözümü için bu ülkede neler yapılması gerektiğini tek tek anlatmamıza rağmen Kürt’ü inkar eden, yok sayan, cezaevlerine atan ve Kürt’e her gün baskı yapan, Kürt sorununu böyle çözmeye çalışan bir anlayış var. Bu ülkenin cumhurbaşkanı “Bu ülkede Kürt sorunu yoktur, bu meseleyi çoktan çözdük” diyor ardından cezaevlerine binlerce HDP’linin olduğunu görmezden geliyor. HDP’li milletvekillerinin bacaklarını kıran bir siyaset yürütüyor. Bunun son örneği Yüksekova'da sevgili Habip Eksik’e yapılan saldırıdır. Bu saldırı sonucunda Habip Eksik milletvekili arkadaşımızın ayağını bilinçli, planlı, örgütlü bir şekilde kırdılar. Siz bir taraftan Kürt sorununu çözdük, Kürt sorunu yoktur diyorsunuz, aynı zamanda Kürt’e baskı yapmaktan, cezaevine koymaktan geri adım atmıyorsunuz. Kürtler bunun bilincindedir. Kürtler yeri ve zamanı geldiğinde bunun hesabını mutlaka ama mutlaka sandıkta soracaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Bu ülkede Alevi sorunu yoktur diyorlar, Alevi başkanlığı oluşturacaklarını söyleyip adım atmaya çalışıyorlar. Oysa Alevilerin eşit yurttaşlık talebi var. Bunu görmezden gelen bir iktidarla karşı karşıyayız. Aleviler bunun bilincinde değil mi? Aleviler günü geldiğinde size sandıkta dersinizi verecek. Aleviler, eşit yurttaşlık taleplerini çözemediğinizi her anlamda gösterecekler. Kadınlara karşı yapılan baskıyı, zulmü, katliamı, işkenceyi buradan anlatmaya günler ve kelimeler yetmez. Kadınlar bu ülkede de dünyanın her yerinde de erkek egemen sistemler tarafından her daim hedeftir, her daim öldürülmeye devam ediliyor.
Evet İran’da Jîna Amini’nin saçının telinden korkan bir rejim var. Süleymaniye'de Nagihan Akarsel’in düşüncelerinden, kaleminden korkan bir zihniyet var. Türkiye’de HDP İzmir il binamızda Deniz Poyraz’ın mücadelesinden korkan bir iktidar var karşımızda. Bu kadar net açık ve basit. Bu ülkede milyonlarca kadın yeri geldiğinde Jîna Emînî oldu, yeri geldiğinde Deniz Poyraz oldu, yeri geldiğinde Nagihan Akarsel oldu. Siz kadınların mücadelesini, eşitlik talebini, bu ülkede artık eşit yurttaş olarak yaşamak istiyorum diyen taleplerini görmezden gelebilirsiniz ama biz milyonlarca kadınla birlikte ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganını her yerde atmaya devam edeceğiz.
Bu ülkede HDP’nin siyasetinden korkan bir iktidar var. HDP’den o kadar çok korkuyorlar ki yapılan bütün saldırıların, hakaretlerin, hukuksuzlukların altındaki gerçek HDP’den korkusudur. HDP’den o kadar çok korkuyorlar ki bu ülkeyi tecritle yönetmeye başladılar, ülkeyi savaş politikalarıyla yönetmeye başladılar, her gün saldırılarına, her gün milletvekillerine fezleke hazırlamaktan geri durmuyorlar. Dünyanın herhangi bir yerinde yarısının cezaevinde olduğu başka bir parti yoktur. İnanın bize uygulanan bu baskılar, bu hukuksuzluklar başka bir partiye uygulanmış olsaydı şimdi o partinin esamesi okunmazdı. Kapılarına kilit vuruldu.
Ama bırakın kapılara kilit vurmayı, her bir arkadaşımız birer, Selahattin Demirtaş oldu, Figen Yüksekdağ oldu, her bir arkadaşımız birer Gülten Kışanak oldu. Her bir arkadaşımız birer İdris Baluken, Aysel Tuğluk oldu. Cezaevlerinde bile bu mücadele bitmedi. Biz aramıza sokulmak istenen bu kadar spekülasyona, nifak tohumlarına rağmen HDP ile Selahattin Demirtaş arasında anlaşmazlık vardır diyenlere rağmen Selahattin Demirtaş’ı da Figen Yüksekdağ’ı da Gültan Kışanak’ı da yüreğimizin en güzel yerinde taşıyoruz. Biz arkadaşlarımızı başımızın üstünde taşıyoruz. Hiç kimse aramıza bu spekülasyonlarla giremez, girmelerine de izin vermeyeceğiz. Bu mücadele o kadar büyük ki, bu direniş o kadar büyük ki, her gün cezaevi ve saldırılara rağmen gittikçe büyüyen ve genişleyen bir partiyiz. Bizden bu kadar korkmalarının, çekinmelerinin tek nedeni bu. Biz bu ülkede adaletin, demokrasinin, barışın ve kardeşliğin güvencesiyiz. HDP olmadan ne çözüm ne barış ne demokrasi olur.
Çözümün de barışın da mümkün olduğunu ispat eden bir partiyiz. Müzakere yoluyla, diyalog yollarıyla bu sorunların çözümünün çok da kolay olduğunu ispat eden bir geleneğiz. Çözüm sürecini hiçbirimiz unutmadı. Yaklaşık 3 yıl boyunca bu ülkede süren çözüm sürecinde HDP’nin özellikle içerisinde rol aldığı bu süreçte hiç kimsenin can kaybı yaşamaması, bu ülkede barış havasının esmesi, çözüm havasının esmesi bizlerin ve Sayın Öcalan'ın devrede olduğu bir dönemde bu ülkeye umut verdi, bu ülkeye cesaret verdi. Çözümün de olabileceğini gösterdi. Herkes çok iyi hatırlar bu 3 yıl içinde hiçbir gencimiz yaşamını yitirmedi, hiçbir anne gözyaşı dökmedi, çünkü kimsenin kapısına cenaze gitmedi. İşte çözüm, barış, müzakere ve diyalog bu açıdan çok önemlidir. Ama bu iktidarın bu sorunu bu şekilde çözmeyeceği de açık ve net bir şekilde ortadadır.
Bizler seçimlere yaklaşan bir dönemdeyiz. Bu seçimler Türkiye’nin kaderini değiştirecektir. Hem cumhurbaşkanlığı hem de parlamento seçiminde de HDP’nin rolü, misyonu, varlığı oldukça önemli bir yere sahiptir. Şimdi hiç kimse HDP’yle yan yana gelmek istemeyebilir, hiç kimse fotoğraf vermek istemeyebilir, ama yeri ve zamanı geldiğinde kapımızı çalacaklarını biliyoruz. Kapımızı hiç kimseye kapatmadık. Özellikle cumhurbaşkanlığı seçiminde belirlenecek olan adayın HDP’nin kriterlerini, ilkelerini, misyonunu göz önünde bulunduran, bunu kabul eden olursa elbette ki diyalog ve müzakere ile seçimlerde ne yapacağımızı, bütün mekanizmalarımızla karar vereceğimizi ifade etmek isterim. HDP’yi yok sayan bir yerden seçimlere yaklaşılırsa o zaman herkesin yolu açık olsun.
HDP kendi adayıyla ortaya çıkar, gümbür gümbür gelir ve gereken oyu da alır, bundan kimsenin şüphesi olmasın. Herkesin üzerine büyük bir sorumluluk düştüğünün farkındayız, biz bu sorumluluğu taşıyoruz. Bu ülkede bu rejimin değişmesini isteyen, bu zorbalığın gitmesini isteyen herkesin aynı sorumlulukla yaklaşması gerekir. HDP özellikle bu değişimin anahtar gücüdür. Dolayısıyla ben bir kez daha bu seçimlerde herkesin büyük bir seferberlik içerisinde ve büyük bir sorumluluk taşıyarak seçimlere hazırlanmasını, HDP’yi almış olduğu oyların çok çok üzerinde oranlar ve milletvekili sayısıyla parlamentoya taşıma hazırlığının şimdiden yapılması gerektiğini belirtmek istiyorum.
Bu zorlu süreçte herkesin mücadelesine ihtiyacımız var, herkesin bizimle birlikte çalışmasına ihtiyacımız var; kadınlara ve gençlere ihtiyacımız var. Bu ihtiyaçtan kaynaklı bu çalışmaların üstün bir başarı ile sonuçlanacağına yürekten inanıyorum. Şimdiden hepimize kolay gelsin, geldiğiniz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Bu kongrenin barışa, adalete vesile olacağına inanıyorum. Başarılar diliyorum, hepinize sonsuz teşekkür ediyorum.''
Yapılan konuşmaların ardından tek liste ile gidilen seçimde, Denizli İl Eşbaşkanlığı'na Şerife Yıldırım ve Vezir Çelik seçildi.
© Tüm hakları saklıdır.