Fikir Sanat Atölyesi Derneği (FİSA) ve FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nin Eylül 2022 tarihinde başlattığı “Haysiyet Meselesi” adlı çalışma kapsamında, insan haklarının da temel bir kavramı olan “haysiyetin” basın özgürlüğü temelinde ele alındığı tiyatro oyunu özel bir gösterimle Ankaralı izleyiciyle buluştu.
Nilüfer Kent Tiyatrosu – Mitos Boyut Tiyatro Yayınları işbirliği ile düzenlenen Sahne Eserleri Yarışmasında birincilik ödülü alan A. Selçuk Atalay’ın yazdığı, Mehmet Ali Nuroğlu’nun yönettiği “Haysiyet Vertigosu” adlı oyun AJİT Tiyatro tarafından performatif okuma tiyatrosu şeklinde sahnelendi.
“Haysiyet Vertigosu” dünyada giderek artan otoriter rejimler altında orta sınıftan insanların yaptıkları hayat tercihleri ve bu tercihlerin sonuçları üzerine kurulmuş bir oyun. İnsanlar her anlamda özgürlük alanlarının daraldığı bir bağlamda, hayatlarını, statülerini korumak için çabalar ve bu zor süreçte kaybettiklerinden dolayı acı çekerler. Oyun, Arthur Miller’in “Cadı Kazanı” adlı oyununun geçtiği, bağnazlığın hakimiyeti altında insanların cadı ilan edilerek yakıldığı Salem Kenti’nden esinlenerek seçilen “Salem Ülkesinde” geçiyor. Oyundaki kişilerin isimleri de otoriter rejim olarak tanınan bazı ülkelerden alınmış.
Üniversite yıllarında aynı öğrenci evinde yaşamış, her biri bugün gazeteci olmuş üç arkadaş hayatın içinde birbirinden çok farklı konumlara savrulmuştur. Alt sınıftan gelen Chenzira bir gazeteci olarak iktidarın peşine takılmış ve kendisine itibar ve şöhret edinmiştir. Bir yandan gözden çıkartılacağı tedirginliğini yaşarken bir yandan da özsaygısını korumaya çalışmaktadır. Hastalığından dolayı vertigo ataklarından muzdarip olan Chenzira’nın, karısı Jemila ile ilişkisi de bozulmaktadır.
Ruhullah Zem hapse atılmıştır ancak ülkede onun özgür kalması için eylemler yapılmaktadır.
Diğerlerine göre hayata daha avantajlı başlamış olan Adofo’nun da giderek kaygıları artmakta ve çalıştığı muhalif gazete ve televizyonlarda yazdığına, söylediğine daha fazla dikkat etmektedir.
Fariba ise bütün insani halleri ile birlikte hem genç bir akademisyen hem de bir kadındır. Bu genç kadın, makam, maddiyat, güç tercihlerinin ötesinde; bir irade ve haysiyet tartışmasıyla bütün oyun kişilerinin kendilerini tartışabilmelerini sağlayacak dünyayı oyun boyunca onların etrafına kurar.
Pek çok sayıda gazetecinin, insan hakları savunucusunun da katıldığı oyun ifade özgürlüğünün baskılanmasının her alandaki etkilerini hissettiğimiz bu dönemde yüzleşme, ardından da birlikte güçlenme olanaklarını konuşmak için bir olanak yaratmayı amaçlıyor.
Oyunun geçtiği ülke her ne kadar bugünün Türkiye’si değilse bile karakterler de hakikati ortaya çıkarmak için çabalayan ve haklara sahip olma hakkını savunan insanların maruz kaldığı şiddet, baskıyı olağanlaştıran, umutsuz, eyleme geçemez halde bırakan haysiyet kırıcı pratikler de oldukça tanıdık. Bu pratikler en temel yaşama çabamız içerisinde hepimizi otosansürden, mesleki ilkelerden vazgeçmeye, yalnızlaşmaktan, fiziksel ve ruhsal sağlığını kaybetmeye kadar görünür ve görünmeyen pek çok tahribata maruz bırakıyor.
Ayça Eren, Eren Oray, Hazan Kübra Hazan, İpek Türktan ve Tanzer Hacıraifoğlu’nun oynadığı oyun Aralık ayında bir belgesel/tiyatro filmi olarak da yayımlanacak.
AB Sivil Düşün Programı desteğiyle yürütülen çalışma kapsamında ayrıca “haysiyet” kavramının siyasetçiler, gazeteciler, felsefeciler, aktivistlerle konuşulacağı gazeteci Çınar Özer’in moderatörlüğünde yürütülecek bir podcast dizisi de yer alıyor.