Bayrampaşa Cezaevi’nde 19 Aralık 2000’de düzenlenen 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan ‘Hayata Dönüş’ adı verilen operasyondan, ağır yanıklarla kurtulan, yüzü tanınmayacak hale gelen Hacer Arıkan, 15 yıl sonra hukuk savaşını kazandı. İçişleri ve Adalet Bakanlığı, Arıkan’a 120 bin TL tazminat ödeyecek. Danıştay 10. Dairesi, “Pasif direnişteki mahkum ve tutukluların can güvenliğinin sağlanması yönünde gerekli önlemler almayan idarenin ağır hizmet kusuru bulunmaktadır” dedi. Arıkan’ın avukatı Gülizar Tuncer de “Bu dava ile devletin Bayrampaşa’daki sorumluluğu yargı organları tarafından kabul edilmiş oldu. C-1 koğuşunda yanan kadınların kendi kendilerini yakmadıkları ispatlandı” diye konuştu. Hacer Arıkan’ın, ambulanstaki yüzü yanmış, battaniyeye sarılı şekildeki görüntüsü, ‘Hayata Dönüş’ operasyonunun simgesi olmuştu.
Süreç nasıl ilerledi?
Arıkan’ın operasyon sonrası açtığı tazminat davası, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nde, 17 Şubat 2006’da sonuçlandı. Mahkeme kararında, cezaevlerinde tutukluların can güvenliğinin sağlanmasının idarenin görevi olduğu kaydedilerek, şu tespit yer aldı: “Bu operasyonun yapılmasını zorunlu kılan şartların oluşmasında idarenin kusuru olduğu açıktır. Cezaevinin denetim, gözetim ve yönetiminden sorumlu olan idarelerin bu görevlerini yerine getirirken, başta gerekli özeni göstermediği, geçmişteki tutumları yüzünden cezaevine operasyon yapılmasını gerekli kılan noktaya gelindiği anlaşılmıştır.”
Cumhuriyet’ten Hilal Köse’nin haberine göre, Mahkeme, toplam 120 bin TL’nin, 19 Aralık 2001’den itibaren faiziyle Adalet ve İçişleri bakanlıkları tarafından Arıkan’a ödenmesine karar verdi.
İkinci yargılamada ret
Dava, 3 Temmuz 2009’da Danıştay’da bozuldu. Mahkeme, 20 Nisan 2012’de yeniden yaptığı yargılamada, davayı reddetti. Kararda, Arıkan’ın sağlık sorunlarının ölüm orucu ve operasyon sırasında koğuşta çıkardıkları yangından kaynaklandığı, Arıkan’ın bilerek bu eylemlere katıldığı savunuldu. Olayda hizmet kusurunun bulunmadığı belirtildi.
Danıştay 10. Dairesi, 23 Ocak 2014’te kararı yine bozdu. Kararda, Anayasa’ya göre devletin herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamakla yükümlü olduğu vurgulandı. Davalı idarelerin görev ve yetki çerçevesinde operasyon gerçekleştirmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilerek,“Ancak bu tür bir operasyonun gerçekleştirilmesi sırasında kolluk kuvvetlerine saldırıda bulunan, kamu malına zarar veren kişilerle, pasif direnişte bulunan kişilere aynı şekilde müdahale edilmesi, onların can ve mal güvenliğinin gözardı edilerek onlara zarar verilmesi hizmet kusuru teşkil etmektedir” denildi.
Pasif direnişteydi
Arıkan’ın, F tipi cezaevlerinin faaliyete geçirilmesini önlemek amacıyla pasif direniş gösterdiği vurgulanarak, Kadınlar Koğuşu’nda, yangın çıkarttığı, olaylar sırasında kolluk kuvvetlerine silahla ya da herhangi bir kesici aletle saldırıda bulunduğu ve kendini yaktığına ilişkin dava dosyasında somut bir belge ve bilginin olmadığı kaydedildi. Kararda, şu değerlendirme yer aldı:
“Dolayısıyla, pasif direnişteki mahkum ve tutukluların can güvenliğinin sağlanması yönünde gerekli önlemler alınmaksızın cezaevinde operasyon yapılması ve bu operasyon sonucu aktif direnişe katılmayan davacının yanması olayında, idarenin ağır hizmet kusuru ve tazmin sorumluluğu bulunmaktadır.”
Daire, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın karar düzeltme istemini de 9 Nisan 2015’te reddetti.
Sorumluluğu hep başkasına attılar
Danıştay’ın kararına göre operasyona imza atan dönemin bakanları “ağır hizmet kusuruyla” sorumlu tutuluyor. Dönemin üst düzey yetkilileri ‘Hayata Dönüş’ operasyonuyla ilgili yaptıkları açıklamalarda sorumluluğu hep birbirlerinin üzerine attılar. İşte dönemin yetkililerinin yaptıkları açıklamalar:
Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk: “Biz o zaman görevimizi yaptık. Benim kararım değildi, devletin kararıydı. Hayata dönüş operasyonu kapsamında MGK’nın aldığı tavsiye kararı sadece cezaevlerinde düzenin sağlanması, güvenli hale getirilmesi ve içerideki hukuksuz yasadışı her türlü durumun ortadan kaldırılması için alınmış bir karardı. Bu kararın alındığı toplantıya katılmadım”
Dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan: “İçişleri Bakanlığı olarak bizim operasyonda bir rolümüz yoktu. MGK ve hükümetin kararıyla bu operasyonun yapılmasına karar verildi. Cezaevleri Adalet Bakanlığı’na bağlı olduğu için, Adalet Bakanlığı ve soruşturmayı yürüten savcı operasyondan sorumluydu. Savcının emir vermesiyle operasyon hazırlıklarına başlanır ve jandarma da görev planı hazırlar.”
Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun: “Hayata Dönüş operasyonunun fikir babası İçişleri Bakanlığı’dır. İçişleri Bakanlığı ve jandarma tarafından gerçekleştirilmiştir. Hazırlıklar ve planların da onlar tarafından yapılmıştır.”