ABD’de Harvard, Princeton, MIT gibi öne çıkan üniversitelerden birçok dünya lideri çıktığı bir gerçek. Ancak bu liderlerin, okullardan aldıkları eğitim kadar, kazandıkları yüksek statüyü önemsediklerini de görebiliyoruz. Eski ABD Başkanı John F. Kennedy'nin 83 yıl önce Harvard'ın mülakatında sorulara verdiği cevaplar, bunun bir örneği.
Bu okullardan bugün kabül almak oldukça zor. Harvard, geçtiğimiz sene yapılan başvurulardan yalnızca yüzde 6’sını, Princeton yüzde 7.3’ünü kabul etmiş.
Okulların öğrencilerden beklentileri de yalnızca sınavlardan yüksek notlar almaları değil.
Sosyal aktivitelerde öne çıkmaları, hayır işleri yapmaları, liderlik özellikleri göstermeleri gibi birçok etmen, öğrencileri öne çıkartıyor. Bu okulların yalnızca başarılı sporcular için bile ayırdığı kontenjan var.
Elbette inanılmaz bir boyuta ulaşan bu rekabet, genç nüfusun artmasıyla ve ABD dışından öğrencilerin de üniversite eğitimi için ABD’ye daha yoğun olarak gelebilmeye başlamalarıyla ortaya çıktı.
Dünyanın dört bir tarafından başvurular alan bu okulların öğrencilerine yalnızca ‘iyi bir eğitim’ sunmadığı da biliniyor. Öğrencilerin üniversite hayatları boyunca edindikleri çevre ve görgü, gelecek hayatlarında önemli bir rol oynuyor ve bu durum, yeni bir şey değil.
Harvardlı ABD Başkanı
Liseden mezun olduktan sonra, 1935’te, Harvard, Princeton gibi okullara başvuran gençlerden biri John F. Kennedy idi.
Liseyi olağanüstü iyi notlarla bitirmemişti. Pek ‘okul odaklı bir genç’ profili çizmiyordu. Başvurular için okullara yolladığı karnesinde ortalaması 68 idi. Fizik, geometri, Fransızca gibi derslerden kötü notlar almıştı. En iyi dersleri İngilizce ve tarihti. Ancak onların ortalamaları bile 85’in üzerinde değildi.
Okulun yaptığı mülakatta, ‘’Neden Harvard’a girmek istiyorsun’’ sorusuna verdiği cevap, aslında genç Kennedy’nin okul hayatına yaklaşımını da gösteriyordu.
Kennedy, ‘elit bir okula gitmenin önemi’nden, okulun kendisi için yaratacığı ‘Harvard adamı’ profilinin yüksek statüsünden bahsediyordu. Okulun sunduğu eğitimi yalnızca ‘diğer üniversitelerden daha liberal’ diyerek geçiştiriyordu.
''Yalnızca bir ‘kolej’ değil, bana verebileceği kesin bir şeyler olan bir üniversite''
Kennedy Başkanlık Kütüphanesi ve Müzesi’nin arşivlerinde, Kennedy’nin üniversite başvurusunun dijital kopyası mevcut. Eski ABD Başkanı’nın, sorulan soruya verdiği yanıt şöyle:
‘’Harvard’a girmek isteğim, birkaç sebebe dayanıyor. Harvard’ın bana diğer bütün okullardan daha iyi bir ‘birikim’ ve liberal eğitim verebileceğini hissediyorum. Yalnızca bir ‘kolej’ değil, bana verebileceği kesin bir şeyler olan bir üniversite olduğunu düşündüğüm için her zaman oraya gitmek istedim. Ayrıca, babamla aynı okula gitmek istiyorum. Bir ‘Harvard adamı’ olmak kıskanılası bir ayrıcalık ve ulaşacağımı içtenlikle umduğum bir şeydir.
23 Nisan 1935
John F. Kennedy’’
Kennedy’nin okulun kendisine sunacağı sosyal olanakları ve kazandıracağı çevreyi, vereceği eğitimden daha çok önemsediği açıkça görülebiliyor. Princeton’un benzer sorusuna yine hemen hemen aynı cevabı vermesi de, suikast ile öldürülen eski ABD Başkanı’nın yalnızca Harvard’dan değil, genel anlamıyla üniversite hayatından beklentisinin bu yönde olduğunu anlamamıza olanak sağlıyor.
Üniversitelerin eğitiminin mi yoksa sosyal olarak kazandırdıklarının mı daha önemli olduğu, yeni bir tartışma konusu değil. Ancak şunu söylemek lazım: Harvard, John F. Kennedy dahil, sekiz ABD Başkanı, yüksek yargıçlar ve ‘dünyanın en zenginleri’ listesine giren insanlar yetiştirdi. Üniversitenin yalnızca Nobelli mezunları için açtığı bir web-sayfası bile mevcut.