Kültür-Sanat

Haftanın Sanat Rotası: Bu hafta, üç büyük şehirde hangi sanat etkinlikleri var?

Her hafta cuma günü yayımlanan bu ajandada, o hafta İstanbul, Ankara ve İzmir’de yapılacak sanat etkinlikleri derleniyor

21 Mart 2025 07:00

Güncelleme: 21 Mart 2025 09:06

Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta yirmi altıncı sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.

Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası'nda bu hafta 22-28 Mart tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.

İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:

İstanbul'da bu hafta

- Tam da hikâye bitti sanıyorken / Umut Erbaş

Sanatçının doğa yürüyüşlerinde karşılaştığı amorf ve estetik yanmış plastik parçalarını enstalasyonlara dönüştürdüğü sergiye, Erbaş’ın süreç boyunca çektiği fotoğraflar, sinema sinopsisleri ve derlediği kısa hikâyeler eşlik ediyor. 

Ahşap, kemik, yeşil ve mavi tonlarının hâkim olduğu sergide analog fotoğraflar, üst üste pozlanmış çizimler, bir nadire kabinesi denemesi ve ilginç nesneler izleyiciyle buluşuyor. Sergi 19 Nisan'a kadar ziyarete açık olacak.

- Mitoloji II: Kişisel bir Mitoloji / Andreas Georgiadis

Sanatçının Cihangir, Fatih, Kadıköy, Üsküdar ve Yeniköy gibi semtlere odaklanarak şehri ve insanlarını yorumladığı çalışmalardan oluşan sergide, pamuk kâğıt üzerine renkli mürekkeple boyanmış 24 eser yer alıyor. 

Sanatçının “kişisel mitolojisi” ise Luigi Pirandello, George Seferis, Kiki Dimoula, Attilâ İlhan, Murathan Mungan, Andrei Tarkovsky, Paolo ve Vittorio Taviani, Paolo Sorrentino gibi yazar ve yönetmenlerin başyapıtlarına göndermeler içeriyor.

- Samih Rifat: "Çok İş Var Yapacak"

Fotoğrafları, şiirleri, belgeselleri ve çevirileriyle kültür dünyasında derin izler bırakan Samih Rifat'ın düşünsel yolculuğunu, disiplinler arası geçişlerini ve şiirsel duyarlılığını ortaya koyarak sanat ve düşünce evrenini ziyaretçilere sunan sergi, sanatçının başta fotoğrafları ve desenleri olmak üzere tüm yaratım sürecini kapsayan bir seçkiden oluşuyor. Serginin küratörlüğünü Serhan Ada, fotoğraf editörlüğünü Esra Özdoğan ve Ahmet Elhan, sergi ve katalog tasarımını ise Bülent Erkmen üstleniyor.

Sergi, aynı zamanda Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın ilk yıllarında vakfın kurucu sanat danışmanlığını üstlenen, Pera Müzesi’nde pek çok projenin yanı sıra Henri-Cartier Bresson ve Josef Koudelka gibi fotoğrafçıların sergilerine de imza atan Samih Rifat anısına, Pera Müzesi’nin 20. kuruluş yılında gerçekleştirdiği bir vefa projesi olma özelliği de taşıyor.

- Gurur Ve Önyargı(*gibi bir şey)

BKM ve DOT ortak yapımı, Jane Austen’ın “Pride and Prejudice” romanından uyarlanmış“GURUR ve ÖNYARGI* (*gibi bir şey)” tiyatro oyunu sahnede!

Edebiyatın en sevilen klasiklerinden biri, benzersiz bir yorumla sahneye taşınıyor.
Aşk, gurur, önyargı ve toplumsal normların kesişiminde eşsiz bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?
Bu unutulmaz deneyimi kaçırmayın!

Aşk meşk! Romantizm! İhtiras! Balolar! Dans! Taşralıyla soylunun iki yüzyıllık aşkı! Güzeller güzeli Elizabeth! Yakışıklı mı yakışıklı Darcy!

Her şeye rağmen kavuşan, mutlu yarınlara koşan aşıklar… Gurur Ve Önyargı(*gibi bir şey) oyunu 21 Mart Cuma günü Maximum Uniq Hall'da olacak.

- Çok Büyük Romulus

Takvim yapraklarıyla oyun oynamayı seven Tiyatro Hayali, bu kez, dahi yazar Friedrich Dürrenmatt’ın “Büyük Romulus” adlı oyununu “Çok Büyük Romulus” adıyla sahneye taşıyor. Yazarın zekasını, dram sanatındaki ustalığını ve uzak görüşlülüğünü konuşturduğu eser; Tiyatro Hayali’nin genç ve dinamik yorumuyla, tavuklarla oyun karakterlerinin iç içe geçtiği, tüylerin havada uçuştuğu, çılgın müziğin ve capcanlı renklerin birbirine karıştığı neşeli bir şölene dönüşüyor. Çok Büyük Romulus adlı oyun 22 Mart Cumartesi günü Kartal Sanat Tiyatrosu'nda olacak.

- Önüm Arkam Duygularım Sobe

Hayali tıpkı bir korsan gibi maceralı denizlere yelken açmak olan yedi yaşındaki Deniz’in o geceki yolculuğu annesinin anlattığı bir masal ile başlar. Deniz masalın sonunda ‘’sonsuz bir mutluluğun’’ ihtimalini sorgularken onu tıpkı bir hazine gibi denizin derinliklerinde bulmanın heyecanıyla baş başa kalır. ‘’Nerede acaba bu mutluluk? Denizin derinliklerinde mi saklı? Hatta belki de uzaya çıkmış yıldızların arasından bize bakıyordur?’’ Deniz’in uykuya dalmasıyla, duygularını temsil eden gürler birer birer belirmeye başlar. Şaşkınlık ona hayatın renklerini ve merakın gücünü gösterirken, korku cesaretin kapısını aralar, öfke kendini ifade etmenin anlamını öğretir. Mutluluk ise çok oyunbazdır, biz tam onu yakaladık derken gider başka bir yere saklanır, saklandığı yerden bize göz kırpar. Her bir duygu, kendi önemini anlatırken Deniz’e rehberlik eder; böylece Deniz, hem duygularını daha yakından tanır hem de kendini keşfetmenin büyülü bir yolculuğuna çıkar. Cesaretini toparlar, öfkesini dizginler, korkusunu sahiplenir, üzüntüsünden alır gücünü. Önüm Arkam Duygularım Sobe adlı oyun 22 mart Cumartesi House of Performance Ana Sahne'de olacak.

Ankara'da bu hafta

- 2 tek

Argun Okumuşoğlu ve Esat Tekand’ın son dönem işlerini bir araya getiren sergi, tek olanın kendi başına var olma hali ile ikiliğin getirdiği tamamlanma hissi arasında gidip geliyor. 

Kavramsal düzeyde varoluşun temel dinamiklerini taşırken derin bir araştırma alanı açan sergi ikilik, zıtlık ya da karşıtlığın değil, bir aradalığın yaratıcı gerilimini sorguluyor. Bu bağlamda, birlikteliğin zorunluluğunun yanı sıra tekilliğin yalıtılmışlığını görünür kılıyor. Sergi 19 Nisan'a kadar Galeri siyah Beyaz'da olacak. 

- Grönholm Metodu

Bir akşam… Şık bir plaza… bir iş görüşmesi... Ama bu sıradan bir mülakat değil. Grönholm Metodu, dört adayın bir toplantı odasına hapsedildiği ve onları sınırlarına kadar zorlayan sıra dışı bir seçme sürecini gözler önüne seriyor. Bu süreçte manipülasyon, sırlar ve insan doğasının karanlık taraflarını yeniden keşfediyoruz. Peki, bu oyunda asıl test edilen profesyonel yetkinlikler mi, yoksa kişisel sınırlar mı? Bu adaylar sadece bir iş için mi yarışıyor, yoksa kendilerini kurtarmak için mi? Bu odada maskeler düşüyor, gerçek yüzler ortaya çıkıyor. Modern iş dünyasının acımasız gerçeklerini zekice kurgulanmış bir gerilim ve kara mizahla sahneye taşıyan Grönholm Metodu, beklenmedik bir yolculuk vaat ediyor. Hazır mısınız?

Cesaretin varsa, bu zihin oyununa katıl! Unutma, burada hayatta kalmak kazanmaktan daha zor. Grönholm Metodu adlı oyun 22 Mart Cumartesi günü Bambu Sahne'de olacak.

- Bendeniz

Deniz, çocukluktan bu yana abisinin ölümünün kendisinde yarattığı travmayla başa çıkmaya çalışıyordur. Bu travma onu hayatın her alanında etkiler. Yaşadığı şehirden kaçar, annesinden kaçar, birileriyle arkadaş olmaktan kaçar. Sürekli bir şeylerle meşgul olarak kendi zihinden kaçar. Bir yanda da ne olduğunu bilmediği bir arayışı vardır. Bu arayış sırasında atölyeler ile tanışır. Gittiği her atölyeden de farklı farklı sebeplerden kaçan Deniz için atölyeler bir süre sonra bağımlılığa dönüşmüştür. Bu alanda yüzlerce deneyim yaşayıp kendinden kaçarken bir anda işten istifa edip kendi atölyesini açmaya karar verir. Atölyeler ufak ufak boşluklarını dolduruyordur doldurmasına fakat bu defa da kirayı ödeyemiyordur. Çareyi destek haftası düzenlemekte tanınan isimleri davet etmekte bulur. Destek haftasının ilk etkinliği olan Bendeniz Giray Show günü ise Deniz için çok zor bir tecrübe olacaktır. Hiç beklemediği zamanda karşısına çıkan belki de bundan sonraki hayatını değiştirecek bir tecrübe. ‘’Bisiklete bindiysen düşmekten de korkmayacaksın Deniz’’ abim düştüğümde beni kaldırırken bu sözleri söyledi. O zamandan beri düşmekten hiç korkmadım. Ama sanki hep düşüyormuşum gibi…

- Fareler ve İnsanlar

John Steinbeck’in klasikleşmiş eserinden uyarlanan Fareler ve İnsanlar, hayalleriyle hayatta kalmaya çalışan iki dostun çarpıcı hikâyesini sahneye taşıyor. Büyük Buhran döneminin yıkıcı etkileri arasında gezinen George ve Lennie, hayatın sert gerçekleriyle başa çıkmaya çalışırken umutlarını hep diri tutmaya çabalar. Lennie’nin masum ama tehlikeli güçsüzlüğü ile George’un koruyucu tavrı arasında gelişen dostluk, insan olmanın kırılganlığını derin bir şekilde hissettiriyor.Küçük bir çiftlikte geçen bu hikâye, özgürlük, aidiyet, yalnızlık ve hayallerin peşinden gitme çabasını yalın ve etkileyici bir dille anlatıyor. Her karakter, kendi trajedisini taşırken, izleyenlere insan olmanın karmaşıklığını düşündürüyor.Gerçekçi anlatımı ve güçlü karakterleriyle tiyatro sahnesinde sizi duygusal bir yolculuğa çıkaracak Fareler ve İnsanlar, unutulmaz bir deneyim vaat ediyor. Hayallerine tutunmanın anlamını yeniden sorgulamak isteyen herkesi bekliyoruz.

- Frekans 11

Ölümcül bir virüs salgını sonrası hayatta kalma mücadelesi veren bir grup insanın hikayesini anlatır. Dr. Quinn, virüsün tedavisini bulmak için yoğun çalışmalar yapmaktadır. Grup, eski bir radyo istasyonunu üs olarak kullanarak güvenli bir bölgeye ulaşmayı planlar.

Zombilerle dolu post-apokaliptik bir dünyada geçen bu oyun, hayatta kalanların dış dünyayla iletişim kurma ve zombileştiren bir hastalık için tedavi bulma çabalarını ele alır. Dr. Quinn, grubun merkezi figürüdür ve bir aşı üzerinde çalışmaktadır. Radyo istasyonunda geçirdikleri süre boyunca, ilişkilerde güven ve ihanet temaları işlenir ve Dr. Quinn'in geçmişteki sırları ortaya çıktıkça grup içinde gerilim artar.

Hem içsel hem de dışsal tehditlerle mücadele eden grup, zombi saldırıları ve iç çatışmalarla dolu bu dramatik yolculukta hayatta kalmak için zorlu seçimler yapmak zorunda kalır. Hayatta kalma mücadelesi verirken fedakarlıklar ön plana çıkar.

- Sırça Köşk ve diğerleri

Usta yazar Sabahattin Ali’nin gürül gürül kaleminden çağlayan “Devlerin Ölümü”, “Sırça Köşk” ve “Koyun Masalı” adlı masallarının ilk kez bir arada tiyatro sahnesine aktarılmasının ürünüdür.

Bireysel hırs ve çıkarlar ile toplumsal ihtiyaçlar, değerler ve önceliklerin bitmek bilmez çetin savaşını “Sırça Köşk”tekiler ve köşkün dışında kalan “diğerleri” üzerinden ele alan oyun, aynı zamanda aklıyla dünyaya hükmedip pekçok canlı türünün sonunu getiren insanın, aklını yine kötüye kullanarak kendi soyunu tüketme ihtimalini de vurguluyor.

Aklını, gerçek bir “insan” olabilmek için kullanmanın özlemi ve insanlığın kurtuluşunun yine insan türünün kendiyle yüzleşip hesaplaşmasında olduğu umudunu/umutsuzluğunu taşıyan oyunda; masal dili-halk ağzıyla anlatılan ve yaşanan olaylar da toplumsal tabloların içine yerleştirilen bireysel portreler de hep çok tanıdık, hep bizden…

İzmir'de bu hafta

- Tartuffe

Tartuffe, Jean-Baptiste Molière'in 350 yılı aşkın süredir sahnede olan ve her zaman seyirciyi memnun eden parlak bir komedisidir. Adı, herkesin bildiği bir isim haline gelen, bir ikiyüzlü ve bir aldatıcının maceralarının hikayesi. Asil ve zengin lord Orgon, Tartuffe'ye güven duyar. Fakat Tartuffe ihanet eder, aldatır ve baştan çıkarır. Görünüşte, her şeyini Tanrı'ya adamış olan kutsal adam Tartuffe, bir yandan Orgon'un genç eşi Elmire'yi elde etmeye çalışırken, bir yandan da Orgon' un kızı Marianne ile O'nun rızası dışında evlilik planları yapmaktadır. Üstüne üstlük, Orgon'un evini de elinden almaya çalışmaktadır. Hiçbir şey Tartuffe'nin sinsi planlarını engelleyemez  gibi görünmektedir , ancak   hizmetçi Dorine, olaylara müdahale eder. Bakalım, Dorine'nin kıvrak zekası, Tartuffe'nin kötülükleri ile baş etmeye yetecek mi?  Bu mücadelede ona kim yardım edecek? Marianne ve sevgilisini neler bekliyor?

- No Man's Land

Dostoyevski “Yeraltından Notlar” adlı eserinde şöyle der: “ … hepimiz daracık dünyalarımızda insanlardan kopuk yaşıyoruz, çünkü gerçek hayata öylesine yabancılaşmışız ki adını bile duymak istemeyiz. Peki neden bazen olmadık, aptalca arzular peşinde koştururuz? Sebebini biz bile bilmiyoruz. Üstelik bu olmadık isteklerimiz gerçekleştiğinde en çok zararı görecek olan da biziz. Deneyin isterseniz. İçimizden birinin bağlarını çözüp esaretini kaldırınız. Emin olun o yine esaret altına girmek isteyecektir.

- Kaçaklar

Kaçmak isteyen iki kadının hikâyesi. Yetmişli yaşlarında bir genç kız olan Claude ile kırklı yaşlarındaki ihtiyar Margot’nun kaçış planları hiç beklemedikleri bir şekilde çakışır.

İki kadın oyuncu için harika bir ritimde yazılmış, içinde hüznü ama daha çok komediyi barındıran sıra dışı bir hikâye.

- Rüstemoğlu Cemali'in Tuhaf Hikayesi 

Osmanlı İmparatorluğu’nun son demlerinde, Girit’teki yurtlarından sürgün edilen bir ailenin İstanbul’a uzanan yolculuğu… Rüstem’in, Cemal’in ve yaşamlarına dahil olan birçok kişinin kimi zaman gülünç kimi zaman hüzünlü hikâyeleri…

Oyun geleneksel tiyatroyu çağdaş bir yaklaşımla ele alıyor. Seyircisini, tiyatronun müzikle, dansla, şiirle buluştuğu maceralı bir yolculuğa çağırıyor.

- Ben Pandora

Türk tiyatrosunun geleneksel öğeleri ve anlatım biçimine modern bakış açımızı ekleyerek dünyanın ilk ölümlü bizce ölümsüz kadını Pandora'nın hikayesini bir kara mizah olarak anlatıyoruz. Pandora'nın kutusuna bu defa kötülük yerine neşeyi koyuyoruz. Sizleri de bu hikayenin seyircisi olarak davet ediyoruz.

- Otogargara

Otogargara, Yılmaz Erdoğan tarafından yazılmış bir oyun olup, ilk kez 1995 yılında Beşiktaş Kültür Merkezi'nde sahnelenmiştir. Oyun, Ankara ve İzmir dışında 1995-99 yılları arasında Anadolu'nun birçok il ve ilçesinde toplam 468 kez sergilenmiştir. Otogarda yaşanan gerçek ve garip olayları trajikomik bir şekilde ele alan oyun, şehirlerarası yolculuklardaki insan hayatlarını anlatmaktadır. Oyunda, otogarın etrafında yaşayan insanlar ve onların hayatlarına da yer verilmektedir. Böylece, izleyiciye otogarda yaşanan olayların yanı sıra, olayların etkisini hissedeceği bir atmosfer sunulmaktadır. Ayrıca, oyunun müzikleri oldukça başarılıdır ve oyuna ayrı bir anlam katmaktadır. Otogargara, Türk tiyatrosunun en özgün ve başarılı oyunlarından biridir.