Kültür-Sanat

Haftanın Sanat Rotası: Bu hafta, üç büyük şehirde hangi sanat etkinlikleri var?

Her hafta cuma günü yayımlanan bu ajandada, o hafta İstanbul, Ankara ve İzmir’de yapılacak sanat etkinlikleri derleniyor

27 Aralık 2024 07:00

Güncelleme: 27 Aralık 2024 06:59

Türkiye’nin sanatla dolup taşan şehirlerinden İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan tiyatro, sergi, atölye gibi etkinlikleri derleyen Haftanın Sanat Rotası, bu hafta on dördüncü sayısıyla sizlerle. Bu haftanın derlemesinde birbirinden farklı sergiler ve tiyatro oyunları yer alıyor.

Her hafta cuma günü yayımlanan Haftanın Sanat Rotası'nda bu hafta 28 Aralık-3 Ocak tarihlerindeki etkinliklerine yer veriliyor.

İşte İstanbul, Ankara ve İzmir’de sizler için derlediğimiz kültür sanat etkinlikleri:

İstanbul'da bu hafta

-11! Bir Film Hadisesi

Bir Film'in organizasyonuyla düzenlenen "11! Bir Film Hadisesi" festivali, 2-5 Ocak 2025'te İstanbul, Ankara, İzmir ve Eskişehir'de sinemaseverlerle buluşacak.

Bir Film'den yapılan açıklamaya göre, yılın beklenen filmleri, vizyon öncesi festival kapsamında izlenebilecek. Festivalin biletleri, Biletinial'da satışa sunuldu.

Kate Winslet'a "En İyi Kadın Oyuncu" kategorisinde Altın Küre adaylığı getiren Ellen Kurasimzalı "Lee" (2023), Nicole Kidman'ın, Halina Reijn imzalı "Babygirl" (2024) filmi, Angelina Jolie'nin opera sanatçısı Maria Callas'a hayat verdiği ve Haluk Bilginer'in de oyuncu kadrosunda yer aldığı "Maria" (2024), Cannes Film Festivali'nden Jüri Özel Ödülü'yle dönen Mohammad Rasoulof imzalı "Kutsal İncirin Tohumu" (2024) ve dünya prömiyerini Cannes'da yapan "The Most Precious of Cargoes" (2024) filmleri festival programında yer alıyor. 

-Benim Küçük Dünyamın Dışında / Tuncay Topçu

Sanatçının amorf formlarla oluşturduğu soyut resimlerine yer veren sergi, “ben” olgusunu, iç ve dış dünya arasındaki zıtlık ve çatışmaları keşfe çıkıyor. Sanatçının son dönem üretimlerinden oluşan tuvallerinde amorf yapılar ve girift biçimler, aerodinamik bir yapıyla bütünleşerek duyarlı renk algısının etkisi ile biçimleniyor.

Amorf biçimlerin kontürü olmaktan çok, her an değişmeye ve başka bir şeye benzemeye meyilli çizgileri, birbirini yok etme çabası içinde hayâli ya da gerçek insanlar, nesneler, ağaçlar gibi biçimlerin gölgeleri olarak tuval yüzeyinde gezintiye çıkıyorlar.

-Serbestlik Dereceleri

Sümeyra Bakır, Tayfun Erdoğmuş, Bedirhan Kılıç, Merve Karakoç, Kerem Özkan, Dila Pirinç, Beste Saraç, Ulya Soley ve Berkay Tuncay’ın katılımıyla gerçekleşen ve Kerem Ozan Bayraktar’ın küratörlüğünü üstlendiği sergi, sanatsal ifade biçimleriyle mekânı nasıl algıladığımızı, kurguladığımızı ve temsil ettiğimizi odağına alıyor. Bir sistemin çevresel koşullara göre nasıl hareket edebileceğini, dönüşebileceğini ve yeniden biçimlenebileceğini açıklayan “serbestlik dereceleri” kavramı, sabit uzam modelleri yerine, farklı yoğunluklar ve hareket olasılıkları içeren bir anlayış öneriyor.    

Sergi, doğrusal mekân anlayışlarından doğan statik temsillerin dünyayı olduğu gibi yakalanabilecek sabit nesneler ve varlıklardan oluştuğu varsayımının yerine gerçekliğin dinamik ancak sınırlı yapısını merkezine alıyor. Yaşamın, özellikle de mekân deneyimlerinin farklı yoğunluklara, durağanlıklara ve hareketlere sahip özelliklerini vurgulayan sergi, uzamdaki olasılıklar ağına ve onun yer yer katılaşan sınırlarına odaklanan teknikler barındırıyor.

-Woyzeck

Franz Woyzeck bir askerdir ve yüzbaşı berberi olarak hizmet vermektedir. İhtiyaç ve varoluşsal korkularla hareket ederek, kendisine yalnızca bezelye yemesine izin veren bir doktor tarafından tıbbi test konusu haline getirilmesine izin verir. Ve sonra onu rahatsız eden şizofreninin sesleri ve semptomları var. Ve Woyzeck’in sevgilisi ve Bando’nun davulcu çavuşuna âşık olan çocuğunun annesi Marie.

Büchner’in dram fragmanında, insan varoluşunun bedelini ödeyen tüm karakterler sürükleyici, baskıcı ve mazlumdur. Kurbanlar ve failler.

Henüz 23 yaşında olan Georg Büchner, Woyzeck adlı oyununu görsel olarak çarpıcı ve zamanına göre vizyoner bir oyun olarak yazmayı başarmış. Alman edebiyatının en ünlü metinlerinden biri olan bu oyun 28 Aralık Cumartesi günü Kadıköy’de yer alan Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde olacak.

-Çıkıntı

Modern mimari tasarımın eseri, yüksek bir binanın cephesi…  21 Yüzyıl İstanbul’unun kentli, eğitimli, yeni orta sınıfının kendi kendini hapsettiği iki boyutlu dünyanın ahlakçı, dışlayıcı yüzeyi… İçeride, yeni dünyanın hizmet sektöründe başarılarıyla isim yapmış bir ofisin çalışanları her sene gelenek haline getirdikleri kostüm partisinde kendilerinden geçmektedirler. Başarı, güzellik, fit vücutlar, kaliteli boş zamanlar, mizah yeteneği, günlük ilişkiler, bağımsız ruhlar, itiraf kültürü…  Ancak biz içeride değil, dışarıdayız. Binanın dışında. Cephesinde.  İyi de 30lu yaşlarının ortalarındaki, yeni dünyanın hizmet sektörüne emek veren eğitimli bir asker(!) olan Erkan’ın orada ne var?

Senelerdir azimle, hırsla tutunmaya çalıştığı ofisinin aylardır sabırsızlıkla beklenen o çılgın partisinde, içeride kendinden geçmek varken, nedir Onu oraya çıkmaya iten şey? Neden orada? Kafasından neler geçiyor? Peki oradan kurtulabilecek mi? Kurtulacaksa Onu oradan kim, nasıl kurtaracak? Erkan yoksa, ayakta durabilmek için destek aldığı Çıkıntının ta kendisi mi?  Acaba asıl Çıkıntı, Erkan’ı o felaketten kurtaracak başka bir kahraman mı? İçerideki iki boyuttan tesadüf eseri süzülen bir kahraman? Şehirdeki çarpıklıkları gözler önüne seren bu oyun 29 Aralık Pazar günü Kadıköy Boa Sahne’de olacak.

-Ver Parayı

Kapitalizm krizde! işsizlik, evsizlik, yoksulluk, ’barışçıl’ rekabet içinde bir toplum…

İKEA’da çalışan satıcıdan satış müdürüne, güvencesiz ressamdan koleksiyonere 14 farklı hayat… Kartlar onlar için her gün yeniden dağıtılıyor. Kimler düşecek, kimler çıkacak? Kısa ve güçlü sahnelerden oluşan oyun zaman zaman birbiriyle kesişen birçok hikâye anlatıyor. Ritmi hiç düşmeyen oyunda ekonomik krizi bu kez tüm sertliğine rağmen gülümseten bir bakış açısıyla izleyeceğiniz bu oyun, 2 Ocak Perşembe günü Leyla Gencer Sahnesi'nde olacak.

Ankara'da bu hafta

-Yeni Aralık / New Space

Galeri Soyut’un 2011’den itibaren düzenli olarak gerçekleştirdiği “Küçük Şeyler” sergileri “Yeni Aralık” etkinliğine doğru evrilirken kapsamını genişletip konseptini değiştirdi. Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelere kapılarını aralayan Galeri Soyut, kariyerinin başındaki genç sanatçılar için sanat ortamına girişte güvenli bir eşik olmaya devam ediyor. Yeni bir yılın arefesinde bir sanat şölenine dönüşen “Yeni Aralık” ortaya attığı “boyut” sorunsalı üzerinden sanat ortamında yeni sorular üretecek ve yeni tartışmaları tetikleyecek gibi görünüyor.

Sanat piyasasında yer edinmiş usta isimlerin kariyerinin başındaki genç sanatçılara destek verdiği bu proje sergisi, sanat dünyasında yeni kapılar açmayı ve gençler için yeni olanaklar yaratmayı amaçlıyor. Bu nedenle de sergide yer alan usta sanatçılardan oluşturulacak bir kurulun seçeceği genç sanatçıların, sanatsal araştırma yapmak ve deneyim kazanmak için yurt dışına gönderilmesi; Galeri Soyut’ta kişisel sergi açması ve Galeri’nin yer aldığı sanat fuarlarına katılmak üzere davet edilmesi planlanıyor. Yeni Aralık / New Space" Proje Sergisini 6 - 30 Aralık 2024 tarihleri arasında Galeri Soyut / Çankaya C Salonunda izleyebilirsiniz

-Uyuyan Venüs / Seval Şener

Nü konusunu ilk günah ve cennetten kovulma ile ilişkilendirerek ele alan sanatçı, sanat tarihi ve mitolojiyi merkeze aldığı işlerini izleyiciyle buluşturuyor. Sanatçının biçim dili ve üslup dönüştürmeleriyle alternatif bir yaklaşım sunan sergi, mitolojik bir figür olan Venüs'le birlikte Adem ve Havva’yı da odağında tutuyor.

Sergi, sanat tarihi boyunca bir tanrıça, uyuyan çıplak bir kadın veya bir fahişe olarak tasvir edilen Venüs’ün halleri ni gözler önüne sererken, Havva ve Adem aracılığıyla sanatsal ifadesini nü’de bulan çıplaklığın, mitolojik ve ikonografik kökenlerini araştırıyor. 

Batı sanatına özgü bir tür olan nü ile Doğu sanatına özgü bir biçim olan minyatür arasındaki karşıtlık üzerinden kurulan sergi, kutsal/göksel olan ile müstehcen/dünyevi olanın zıtlığına vurgu yapıyor.

Şener, mekân ve derinlik etkisini yok ederek minyatür dilinde kurguladığı Boticelli’den Giorgini’ye, Titian’dan Velazquez’e, Manet’den Inger’a, Rubens’ten Brugel’e kadar uzanan ikonik nü resimlerini, figürinler ve rölyefleriyle bir arada sergiliyor. Seval Şener'in Uyuyan Venüs sergisi 4 Ocak tarihine kadar ziyarete açık olacak.

-Etekler ve Pantolonlar

Nurseli İdiz, Nergis Kumbasar ve Kimya Gökçe Aytaç tarafından sahnelenen Etekler ve Pantolonlar 7. sezonunda BAM Yapım organizasyonuyla Türkiye'nin her şehrinde sanatseverler ile buluşmaya devam ediyor.

Ödüllü oyun Etekler ve Pantolonlar'da, Nurcan yıllardır görüşmediği okul arkadaşı Aysel’e sürpriz yaparak evine ziyarete gelir. Nurcan kocasının kendisini aldattığını ve intikam alacağını bu konuda Aysel’den yardım istemek için geldiğini açıklar. Aysel Nurcan’ın durumuna üzülür ve ona yardım edeceğini söyler. Aysel ve Nurcan, Nurcan’ın eşine karşı strateji belirlerken, Aysel de bu durumlardan etkilenip kendi evliliğini sorgulamaya başlar. Nurcan ve Aysel evliliklerini sorgularken geçmişlerine bir yolculuk yaparlar ve aslında ikisi de hayatlarında olmak istedikleri gibi değil de aile ve çevre baskısıyla, başkalarının onları görmek istedikleri bireylere dönüştüklerini anlarlar. İki eski arkadaşın evliliklerini sorgulamak için başladıkları süreç, artık kendi istedikleri hayatlara doğru yol aldıkları bir sürece dönüşür.

Üç farklı kadının, üç farklı hikayesinin aslında birbiriyle benzerliklerine ve yaşayacakaları yeni hayatlarına doğru yol aldıkları bu yolculuğa şahit olmak için sizi de Etekler ve Pantolonlar oyununa bekliyoruz. Etekler ve Pantolonlar 29 Aralık Pazar günü Yenimahalle Belediyesi Dört Mevsim Tiyatro Sahnesi'nde olacak.

-Medea

Euripides tarafından kaleme alınan ve ilk kez M.Ö 432’de sahnelenmiş olan tragedya, Aziz Namati  tarafından Kürtçe tek kişilik bir anlatı tiyatrosuna dönüştürülmüştür. 
Güç, ihanet, intikam gibi güçlü duyguları barındıran oyun, gururlu ve incinmiş bir kadının dönüşümünü konu alır.

Medea, Tanrıça soyundan gelmedir ve iktidarı temsil eden Altın Postu tüm ailesine ihanet etme pahasına aşık olduğu kocası için alıp Yunanistan’a getirmiştir. Ancak kocası başka bir kadın için ve tabi ki yeni bir iktidar hırsı için, Medea’ya ihanet eder. Sonrasında ise yeni kadınla evlenebilmek için Medea ve iki çocuğunu sürgüne göndermeye karar verir.

İşte Medea bu noktadan sonra bir karar vermek zorunda kalacaktır, ya intikam almak ya da ihaneti sineye çekmek…

Medea'nın hikayesini anlatan bu eşsiz oyun 28 Aralık Cumartesi günü DüşKapanı Sanat Merkezi Necdet Ersan Sahnesi''nde olacak.

-Olmak İstemediğim Ne Varsa

Olmaktan korktuğumuz kişiler... Kim onlar? Neden korkarız o kişilere dönüşmekten? Korkarız da neden günün birinde "o" olarak buluruz kendimizi? Sorumlu biz miyiz, onlar mı? Yoksa iş baştan bu yana dini öğretilere, türkülere, mitoloji ve tragedyalara konu olup, insanın kafasını bulandıran kaderin akıl almaz cilvesinin midir? XXIV. Direklerarası Ödülleri Ümit Veren Yeni Tiyatro Ödüllü bu oyun 3 Ocak Cuma günü Farabi Sahnesi'nde olacak.

-İzafiyet

Genç gazeteci Margaret Harding, Albert Einstein’la söyleşi yapmanın bir yolunu bulup onu ziyaret eder. Ancak Margaret bilinen klişe soruların aksine söyleşiyi derinleştirip Einstein’ın hayatının bilinmeyenleri ile devam etmek istemektedir… Oyunumuzda, Einstein’ın zorlandığı sürükleyici bir hikayenin içine çekiliriz. Einstein'ın hayatına ışık tutan bu oyun 2 Ocak Perşembe günü Şinasi Sahnesi'nde olacak.

İzmir'de bu hafta

-Evinde Hissetmek, Yeniden ve Yeniden

Sergi, kendisini İzmirli bir sanatçı olarak tanımlayan, 1985-93 yılları arasında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde eğitim gören Ekrem Yalçındağ’ın 40 yıl önce sanat hayatının başladığı şehre duyduğu manevi bağlılığa sembolik bir saygı ve cevap niteliğinde. Yalçındağ, sanatçı tutkusunun yeşerdiği, köklü dostluklar inşa ettiği, gençlik yıllarının coşkulu günlerini yaşadığı İzmir’e yeniden dönmenin mutluluğu ve huzurunu sergisinin adına da taşıyor.

Ekrem Yalçındağ’ın son dönem çalışmalarından bir seçki sunan sergide sanatçının üç ana döneminin en karakteristik çalışmaları yer alıyor. Ağırlığını “Doğa” adını verdiği son dönem çalışmalarına, “Monokrom” ve “Sonsuzluk” serilerinden yapıtlar eşlik ediyor.

-Tasarımcıların Gözünden Aziz Nesin Kitapları

8.İzmir Uluslararası Mizah Festivali'nin bu yılki sergilerinden biri Nesin Vakfı Aziz Nesin Arşivi işbirliği ile düzenlenen 'Tasarımcılarım gözünden Aziz Nesin Kitapları' . Kitapta ülkemizin seçkin tasarımcılarının Aziz Nesin kitapları için yaptığı kapak tasarımları yer alıyor. Tasarımcıların Gözünden Aziz Nesin Kitapları sergisi 29 Aralık tarihine kadar ziyarete açık olacak.

-Kral Ölüyor

Yeryüzünde her yerde yaşamış ve tüm zamanların kendini ölümsüz sanan krallarına kötü bir haberimiz var: Kral oyunun sonunda ölecek! Kendi varlığını, onun varlığıyla tanımlamış herkesi de yanında götürerek…

Varoluşun sonsuz trajikomedisinde, kendini her şeye kadir zannedenlerden yalnızca birinin yok oluşu: “On bin sayfalık bir kitapta bir sayfa olacak. Bir milyon kitaptan oluşan bir kütüphanedeki bir kitabın içindeki bir sayfa. Bir milyon kütüphaneden biri olan bir kütüphanedeki bir milyon kitaptan birindeki on bin sayfalık bir kitabın içindeki bir sayfa olacak” ve onu bulmak hiç kolay olmayacak… Kral Ölüyor oyunu 27 ve 28 Aralık tarihlerinde Sevda Şener Sahnesi'nde olacak.

-Majestik

Geçirdiği kalp krizi sonucu hastaneye kaldırılan Hikmet Bey yoğun bakıma girmeden önce kızı Şebnem'e bir vasiyette bulunur. Majestik Tiyatrosunun eski görkemine kavuşup yeniden açılmasını istemektedir. Bunun için de bu tiyatroyu seven ve emeği geçen beş kadına güvenir. Onların el ele verip işbirliği yapmalarını ister. Birbirinden farklı bu beş kadın Majestik Tiyatrosunu yeniden açmak için büyük bir maceraya atılırlar.

-Hulusi'yi Kim Öptü

Paragöz iş adamı Hulusi Öz muhasebecisi tarafından dolandırılır aslında bütün hikaye bir yanlış anlaşılma üzerine gelişir. Sosyetik kızı ve karısı tarafından baskıya maruz kalan Hulusi muhasebecisinden intikam almanın hesaplarını yaparken hiç beklemediği sürprizlerle karşılaşır. Hulusi'yi Kim Öptü oyunu 27 ve 28 Aralık tarihlerinde Pier Sahne'de olacak.

-İkinci Caddenin Mahkumu

Oyunda tipik bir Amerikan orta sınıf ailesi olan Mel ve Edna`nın trajikomik öyküsü anlatılır. Amerikan buhranının ortaya çıktığı yıllarda geçen oyun boyunca;  Mel ve Edna`nın, Amerikan kapitalizminin ve maddeci değerlerinin ironik sembolü olarak karşımıza çıkan İkinci Cadde’deki evlerinde birer mahkûma dönüşmelerine tanıklık ederiz.

İkinci caddedeki evlerinde pek çok şeyden şikayet etseler de evlerini bir türlü terk edemezler.  New York’ta sinir krizinin eşiğinde gezinen Mel ile karısı Edna’nın gürültücü komşular, umursamaz doktorlar, cam açtırmayan trafik ve hava kirliliğiyle boğuşma halinde geçen "modern hayat"larını mizahi bir dille anlatan “İkinci Caddenin Mahkûmu”nda, yaşamı kolaylaştırmak üzere geliştirilen kimi teknolojilerin zaman zaman hayatı nasıl da zorlaştırdığının altı çizilmiştir. İkinci Caddenin Mahkumu oyunu 27 ve 28 Aralık tarihlerinde DT Urla Atatürk Kültür Merkezi Sahnesi'nde olacak.