Kültür-Sanat

Gupse Özay: Öpüşme sahnelerinde babam kızar diye rol almıyorum

"Deliha' seriye dönecek gibi duruyor"

14 Ocak 2018 10:35

Senaryosunu kendi yazdığı "Deliha 2" için yönetmen koltuğuna oturan Gupse Özay, rol aldığı projelerde öpüşme sahnelerinin olup olmadoğına dikkat ettiğini söyledi. "Öpüşme sahnelerinde babam küser diye oynamıyorum" diyen Özay, "Bu muhafazakârlık değil. Babamdan 'Kızım öpüşmeseydin iyi olurdu' lafını duymamak için garantiye alıyorum kendimi. Çok gerekli bir sahnede atıyorum öpüşmem gerekir, belki yaparım. Ama rahatsız olacaklarını bile bile yapmam" diye konuştu. 

 Hürriyet'ten Cengiz Semercioğlu'nun sorularını yanıtlayan Gupse Özay'ın açıklaması şöyle:

◊ Deliha’nın ilk filmi ile ikinci filmi arasındaki fark ne Gupse?
- Bence oyunculuğum da, yazarlığım da gelişti. 4 sene oldu. Her iş zaman geçtikçe daha iyi olur. Ben de hata yapa yapa, kendi hatalarımı göre göre daha iyi bir iş çıkardım. İlk filme göre ikincisi bence daha iyi.

◊ Şimdi baktığında ilk filmde neleri eksik görüyorsun?
- Yazarken karakterin derinliğini oturtamamışım, skeç gibi yazmışım. Çok fazla bel altı küfür yoktu ama cinsiyetçi söylemler vardı. Şimdi bakınca “Ulan ne gerek vardı” diyorum bazı şeylere.

◊ “Deliha 2”de cinsiyetçi söylemler ya da bel altı küfür yok mu?
- Hiç yok. Aksine çok feminist bir film.

◊ Giderek feminist mi olmaya başladın?
- Evet ya, yaşlanıyorum diye galiba...

◊ Yaşlılıkla mı ilgili sence feminist olmak?
- Bence öyle. 34 yaşındayım. Gittikçe tamamen feminist olacağım gibi geliyor. Sinemada hikaye yazan ve oynayan ilk kadın olunca üzerime bir şey giymiş oldum. Bu kıyafet de hoşuma gitti. Yeni jenerasyon bu karakteri ve beni çok sevdi. Dolayısıyla her yaptığım şey onlara örnek olacağı için yaptığım şeylere çok dikkat ediyorum artık.

◊ “Görümce”yi mi daha çok sevdiler sence, “Deliha”yı mı?
- Çocuk kitlesi “Deliha”yı daha çok sahiplendi. Deliha biraz daha oyuncak gibi bir karakter. “Görümce”, görümcesinden çeken kadınları etkiledi. Çocuklar görümcenin anlamını bile bilmiyordu. 

◊ “Deliha”nin ilk filmi 1.6 milyon, “Görümce” 1.9 milyon izlendi. “Görümce”nin ikinci filmini de yapacak mısın?
- İnsanlar istiyor. İkinci filmi yazacağımı düşünüyorum. Aslında devam filmlerine çok mesafeliydim. Ama baktım, sinemadan sonra televizyonda gösterilince daha çok kitleye ulaşıyor.

◊ Televizyonda yayınlanınca daha çok para kazandırıyor bir de...
- Ben kazanmadım. Ben zora koşmayı seviyorum. “Deliha”dan sonra hemen ikinci filmi yapacağımı düşündü insanlar. Aslında yazmıştım da. Ama arada “Görümce”yi yaptım. Çünkü hep aynı karaktere devam edersem ona mahkûm olabilirdim. O yüzden risk alıp “Görümce”yi yaptım. Ondan sonra “Bu kız başka şeyler de yapıyor ve izletebiliyor” denmeye başladı.

“Deliha' seriye dönecek gibi duruyor"

◊ “Deliha”, “Recep İvedik” gibi seriye dönecek mi?
- Dönecek gibi duruyor. Ama ben bu kiloyu bir daha alıp verebilir miyim bilmiyorum. Seri yapacağım diye sağlığımdan olabilirim.

◊ Riskli değil mi?
- Riskli. Her sene daha da zorlaşıyor. Doktorlar “Saçmalama” diyorlar. Hollywood’da insanlar global işler yaptıkları için onların canına minnet. 100 milyon kazansam ben de 120 kilo alırım. Ben yaptığım işe saygı duyduğum için bunu yapıyorum. Ama çok kısa sürede yapıyorum. İki ayda kilo alıp 1 ayda vermeye çalışıyorum. Kollarım sallanıyor o yüzden.

◊ Detoks merkezine gitmiştin geçenlerde. Nasıl geçti?
- Çok güzel bir yer. Sadece kilo vermek için gidilen bir yer değil. Vücudundaki toksinler, ödemler, yağlar gidiyor. Filmden sonra yorgun oluyorum ve orası benim için rehabilitasyon merkezi gibi oluyor.

◊ Şişman olmanın zorlukları yok mu?
- Var. Nefesin değişiyor, hareketlerin kısıtlanıyor. Bir anda şiştiğim için enerjim de düşüyordu. Devamlı uyuyup yemek yiyordum.

◊ Galadaki ilk tepkiler nasıldı?
- Çok güzeldi. Ben filmi izlerken “Acaba çok mu drama kaçtık” diyordum. Ama böyle bir karakterin hem güldürüp hem ağlatması iyi bir şeymiş, onu gördüm. 

◊ Ağlayacak mıyız filmde yani?
- Evet ama amacımız bu değildi. İlk filmde karakter derinliği 10 metreyse, “Deliha 2”de 50 metre. Karakterin o travmalarını ve zayıflıklarını görmek insanları biraz üzüyor galiba.

◊ Cem Yılmaz’ın karşısına çıkıyorsun. Onun da “Arif v 216” filmi vizyonda. Çok iddialı değil mi? “Keşke aynı anda çıkmasaydık” dedin mi?
- Dedim. Hatta Cem’e bile “Ulan yandık, bizi bitireceksiniz” demişliğim vardır. Şaka bir yana benim kitlem biraz daha çocuklar olduğu için “Neden olmasın” dedik. Bir de nereye kaçacaksın ki? Her hafta yeni bir film vizyona giriyor. Bir tanesinden kaçsan bir başkasının karşına mutlaka düşüyorsun. “Arif v 216”, “Aile Arasında”, “Ayla” gibi filmler sinemaya izleyici çekti. O yüzden başka filmlerin de şansı oluyor. Böyle deyip haftaya hastaneye yatarmışım “Tutmadı!” diye. (Gülüyor)

"Dizilerde oynamayı sevmedim"

◊ Bundan sonra filmlerini kendin mi yöneteceksin?

- Çok istiyorum. Çok iyi bir duyguymuş. Yazdığın şeyi görmek istediğin gibi çekmek çok güzel bir şey.

◊ “Ben yazayım, ben yöneteyim, ben oynayayım” olayı biraz egosantrik değil mi?
- Öyle duruyor. Ama becerebiliyorsa herkes bunu tercih eder. “Direksiyonu ben tutayım, kardeşim sen vitesi değiştir, frene de sen bas karıcığım” demek gibi diğeri. Her şeyini sen yapınca iyisiyle kötüsüyle sahipleniyorsun filmi.

◊ Senin hiç dramatik bir yanın yok mu?
- “Deliha 2”deki sürpriz o. “Görümce”de de vardı. Yaşlanıyorum galiba, trajediye doğru gitmeye başladım. Sadece komediyle kalmak istemiyorum. Seneye korku filmi bile yapabilirim.

◊ Dizilere dönmeyi düşünmüyor musun?
- Diziyi sevemedim. Televizyonda çok fazla ünlülük durumu var ve benim bununla aram iyi değil. Ünlülükten de zevk almadım, dizilerdeki o memuriyetten de. Her hafta bir şey yapmak zorundasın. Bağlılık gerekiyor. Benim ruhum, istediğim zaman istediğim şeyi yapmaya kurulu. Sinemada daha özgürsün. “Dizi yapmayacağım” diye bir şey demiyorum tabii. Belki dijital platformlar için bir dizi yapabilirim. Onu stok çekiyorsun.

◊ Sen kendin ünlüyken, Türkiye’nin en ünlü adamlarından biriyle beraberken “Ünlülükten zevk almadım” demen garip değil mi?
- Bu hoşumuza gidiyor mu? Gitmiyor. İkimizin de ünlü olması iyi bir şey değil. Sinemaya gitmeyeli 2 sene oldu.

◊ O zaman ünlü olmayan biriyle birlikte olsaydın...
- Ama aşk bu. İnsan ünlü diye aşktan vazgeçer mi?

◊ “Dizilerde olmam” diyerek acaba kısmetini mi kapatıyorsun?
- 5 senedir bunu söylüyorum ama teklifler gelmeye devam ediyor. 

◊ Kabul etmediğine göre demek ki sinemadan iyi kazanıyorsun...
- Yetiyor. Ama diziden daha çok kazanırım. Bölüm başı ücret alındığı için. Hele bana teklif edilen rakamları duysan... Ama mutlu olur muyum? Olmam.

◊ Paracı değilsin o zaman...
- Değilim.

◊ Lükse düşkün müsün?
- Hiç değilim. 

◊ Ama lüks bir araban var. Hem de ilk filminden sonra almıştın.
- Benim üniversitede de arabam vardı. İstanbul’a geldiğimde arabaya ihtiyacım yoktu. Ama köpeklerimi gezdirebilmek için araba lazım oldu. Çünkü taksiler kabul etmiyordu. Gıcık oldum ve gittim bagajı büyük bir araba aldım. 

◊ Kedin kayıptı, bulundu mu?
- Bulamadık. Çok üzülüyorum. Biraz daha konuşursam ağlamaya başlarım.

◊ Şu anda evde kaç hayvanın var?
- İki köpek ve bir kedimiz var. İtalyan ailesi gibi kalabalığız.

◊ Hayvan hakları yasasıyla ilgili ne düşünüyorsun?
- Bu konuda çok agresifim. Savunmasız canlılara şiddet gösteren herkese ben de şiddet göstermek istiyorum. “Deliha 2”de de bunun altını çizmeye çalıştık. Köyceğiz’de Yılmaz Hoca’nın (Erdoğan) köpekleri ve kedileri filmde gönüllü oynadı. Orada bunun mesajını vermeye çalıştık. Sosyal medya sayesinde insanlar bu şiddeti daha çok görmeye başladı. Farkındalık oluşmaya başladı. Devamı da gelecek. Ben de bunu yapan insanların hapse girmesini istiyorum.

"Yalan Dünya' hayatımın kırılma noktasıdır"

◊ Bir diziyle yırttığını düşünüyor musun?

- Yırttığımı düşünmediğim için film sektörüne girdim.

◊ Ama bir dizi yaptın, her şey değişti...
- “Yalan Dünya” hayatımın kırılma noktasıdır. Ömrüm boyunca vaktimde 2012 yılı işaretli olarak kalacak. 
Ama diziye devam etmedim. Gülse Birsel’le çalışmak hayalimdi. En kaliteli yerden başladıktan sonra ya kendim yazıp oynamam lazımdı ki buna gücüm yoktu ya da sinemaya yönelecektim. Ben sinemayı denemek istedim.

◊ Ama şimdi kendin yazıp, oynayıp üzerine de yönetiyorsun. Çok zor değil mi?
- Çok zor. Ama sinema-TV mezunu olduğum için yönetmenlik konusunda pratiğim vardı. Bana öyle bir teknik ekip kurdular ki, monitöre bakmasam bile gözüm arkada kalmazdı. Bir de Deliha’yı tanıdığımdan, karakteri tanımak için bir efor sarf etmedim. No name oyuncularda ego olmaz genelde. Onlarla çalışmak kolaydır.

◊ O yüzden mi sevgilin Barış Arduç’u almadın ekibe?
- Yok. Hikaye başka yere kaydığı için Barış bu filmde olmadı. İlk filmdeki cast’la çok fazla devam edemedik. 

◊ İlk yönetmenlik deneyimini anlatsana biraz...
- Dediğim gibi çok iyi bir kadroyla çalıştım. Güvendiğim üç-dört arkadaşım “Helal olsun” dedi. Benim de “Keşke şurayı şöyle yapsaydım” dediğim bir yer olmadı.

◊ Filmin montajına da girdin mi?
- Evet. Biliyorsun Necati Bey (Akpınar) montaj ustası. O da vardı. Onsuz olmaz.

◊ Sen bu filmin ortak yapımcısı mısın?
- Yok canım. Ben sadece yazıyorum, oynuyorum ve yönetiyorum. Aslında şimdi düşündüm de ortak gibi olmuşum. (Gülüyor) 

◊ Bu iş için üç ayrı kaşen mi var yani?
- Evet. Ayrı kaşeler olur böyle durumlarda. Ama hangisi daha çok onu bilmiyorum. Sanırım oyuncu daha fazla olabilir. Çünkü başrol olarak filmi sen sırtlanıyorsun.

◊ Bu iş sana iyi para kazandırıyor mu? Mesela ilk filmden iyi kazandın mı?
- Film kazandırır ama BKM daha çok kazandırır. BKM biraz daha eli açık bir şirket.

◊ Peki, gişe anlaşman var mı?
- Öyle bir anlaşmaya gerek yok. BKM özel bir yer. Onlar zaten hakkımı verirler. 

◊ Ahmet Kural’lar da onlarla başlamıştı, sonra kendi şirketlerini kurdular...
- Nedenini bilmiyorum. Belki yapımcılığı denemek istemiş olabilirler.

◊ Sen ileride kendi şirketini kurar mısın?
- Olabilir. Ama önce Necati Bey’den izin alırım. Eminim o bana izin verir. Destekler. Bizleri çocuğu gibi görüyor. 

◊ “Aile Arasında”yı izledin mi?
- Galasına gittim. Muhteşemdi. Gülse’nin kalemine âşığım. Çok güldüm.

"Hızlı konuştuğum için kimse bir şey anlamaz"

◊ Hızlı konuşmaktan rahatsız oluyor musun?

- Ben değil, etrafım rahatsız. 

◊ Barış şikayet etmiyor mu?
- O da hızlı düşünen bir insan olduğu için beni yakalıyor. Yavaş düşünen insanlar yakalayamıyor.

◊ Çocukken de böyle miydin?
- Çocukken daha fenaydı. Oyunculuğa başladıktan sonra biraz daha yavaşladı. Gupse olarak oynasam kimse bir şey anlamayacak. “Yalan Dünya”da canlandırdığım Nurhayat karakterinin ilk zamanları öyleydi. Kendimi izliyordum, hiçbir şey anlamıyordum ama gülüyordum. Sonra başka bir tarzda konuşan karakter ortaya çıkarınca anlaşılıyor ve yavaşlıyor. 

◊ Fonetik açıdan bir hata değil mi?
- Çok büyük hata. Uğraşmam lazım. İstersem yavaş konuşabilirim ama o esnada söylemem gereken 5 cümle ölüyor.

◊ Yazarken de hızlı mı yazıyorsun?
- Çok. “Deliha 2”yı 2.5 ayda yazdım. Ben yazdıktan sonra herkese okuturum. Egom yoktur. Herkesten yorum alıp onları havuz yaparım. Sonra matematikle birlikte düzeltmeye girerim. Mesela ilk “Deliha” 16 kez gidip geldi, “Görümce” 7 kez, “Deliha 2” de 2 kez. Geliştiğimi buradan anlıyorum.

◊ Deliha ismini Yılmaz Erdoğan mı koymuştu?
- İlk başta Deli Zeliha’ydı. Sonra Yılmaz Hoca bu çok uzun dedi ve Deliha’yı buldu.

"Cehaletle uğraşacak gücüm yok, yaşlandım"

◊ Barış’la Elçin Sangu’nun “Mutluluk Zamanı” filmini nasıl buldun? Gişede iki seksen yattılar...

- Ne acımasızsın... Bir filmin izlenmemesinin birçok nedeni olabilir. Aslında çok güzel film. Bence televizyon izleyicisi bedavaya televizyonda gördüğü karakterleri para verip izlemek istemiyor. 

Özcan Deniz’le Aslı Enver’in filmi de öyle oldu. Buğra Gülsoy ile Özge Özpirinçci’nin de aynı şekilde.

◊ O filmde Elçin Sangu’nun sevgilisi, öpüşme sahnelerini izleyemeyip salonu terk etti, sonra da “İsviçre’de yaşamıyoruz” dedi...
- Bu olayı bilmiyorum. Yunus’u çok severim, arkadaşımdır. Bence Yunus bunun mizahını yapmıştır.

◊ Ne şakası, adam ortalığı yıktı...
- Kendi ağzından duymadığım için bilemiyorum. Haberlerde yazılanlar genelde abartı oluyor. Erkekler sevgililerin öpüşme sahnelerini izlemekten hoşlanmayabilir. Buna çaba sarf etmek lazım. Kişi özelinde konuşmamak lazım. Erkekler biraz daha muhafazakâr galiba. 

◊ İyi bir feminist olamamışsın daha...
- Bu bir analiz ve bu noktada onları eleştiriyorum. Erkekler, “Etraf ne düşünür” diye düşünebilir. Mahalle baskısı kısaca. Profesyonel olarak oyunculuk yapan bir insanla berabersen, rahatsız da olsan alttan alman lazım. Alttan alabilenler büyük bir efor sarf edip başarılı oluyorlar.

◊ “Deliha 2”de öpüşme sahnen var mı?
- Yok. 

◊ Olsaydı Barış’ın tepki göstermesini normal karşılardın o zaman...
- Evet. Ama ben öpüşme sahnelerinde babam küser diye oynamıyorum. Babam muhafazakâr değil ama hoşlanmaz gibi geliyor bana. Çok gerekli bir sahnede atıyorum öpüşmem gerekir, belki yaparım. Ama rahatsız olacaklarını bile bile yapmam. Komedide çok gerekli olduğunu düşünmüyorum zaten. Gülse’nin dizilerine bak, onda da öpüşme yoktur mesela. 


"Aşk filminde yapmam"

◊ Çünkü kalem sende ve kendine öpüşme sahnesi yazmıyorsun...
- Komedi yapıyorum. Beni romantik bir filmde düşünsene... Beceremem zaten. Aşk filminde yapamam.

◊ Oyuncuların ve senaristlerin kafasının muhafazakâr olması sence sağlıklı mı?
- Bu muhafazakârlık değil. Babamdan “Kızım öpüşmeseydin iyi olurdu” lafını duymamak için garantiye alıyorum kendimi. Ben muhafazakâr değilimdir ayrıca. Sen evlisin mesela. Neden evlendin? Eşin, dostun, ailen ya da eşinin ailesi üzülmesin diye imza atmadın mı? Öyle bir durum bu da.

◊ Sen niye imzayı atmıyorsun?
- Zamanı gelince atacağım. Birbirine söz vermek bana göre resmi olmamalı. Ama büyüklerimizi üzmemek için yapıyoruz bunu...

◊ Ailen baskı yapıyor mu evlilik konusunda?
- Yapmıyorlar. Bazı şeyleri toplumsal ve sosyolojik etkenlerden dolayı yapıyoruz.

◊ Barış ne diyor bu duruma?
- Bu aramızda tartıştığımız bir konu değil.

◊ Sen Barış’ın öpüşme sahnelerini gördüğünde rahatsız oldun mu?
- Bu bir seçim. Bundan rahatsız olmak da çok doğal. Olmamaya çalışmak da... Ben olmamaya çalışıyorum. Çünkü oyuncu olduğum için o durumu biliyorum. Empati kurabiliyorum. Oyuncu olmayan başka türlü düşünebilir. Karaktere bürünüyorsun sonuçta. 

◊ Belki senin öpüşme sahnen olsa Barış rahatsız olur.
- Bilmiyorum. Hep komedi yaptığım ve böyle bir durum olmadığı için bu konu gündemimizde olmadı.

◊ Komedide öpüşülmez diye bir kural yok Gupse!
- Sit-com’da başladım işe ve orada yoktu. Filmlerimde de öyle bir şey olmadı. Ama sana söz, öyle bir durum olursa Barış’ın ne düşündüğünü söyleyeceğim sana. “Cengiz bu senin için” deyip öpüşürmüşüm bir filmde. (Gülüyor)

◊ “Mavi En Sıcak Renktir” diye iki eşcinsel kadının aşkını anlatan çok meşhur bir film var. Böyle bir film için sana teklif gelse kabul etme ihtimalin var mı?
- Bilmiyorum. Muhafazakâr bir toplumda böyle cesur bir hareketi yapmak gerekliyse sinemada yaparım. O riski alırım. Ama komedide gerek olmayan dandik bir sahne için bu riski almaya “yokum” demek istiyorum. İnsanların lafıyla uğraşamam. Cehaletle uğraşacak gücüm yok. Yaşlandım. (Gülüyor)

"Barış'a hayatı zindan ediyorum"

◊ 24 kere ev değiştirdiğin doğru mu?

- Olmuştur o kadar. Şimdiki evimde 1.5 senedir oturuyorum. Bu bir rekor. İzmir’de de çok yer değiştiren bir aileydik. Göçebe bir ruhumuz vardır. Farklı mekan ve mahalleleri çok severiz. Cihangir bölgesinde 12 sene yaşadım. Farklı evlerde de olsa. Fakat magazin ve Taksim’deki o olaylar nedeniyle taşındım. Hâlâ bir tarafım orada. Çok özlüyorum.

◊ İzmirli olup gizli muhafazakâr olmanı neye bağlıyorsun? 
- Muhafazakâr mı oldum şimdi... 

◊ Baksana babam kızar diye öpüşmemeler... Toplumun muhafazakârlığını düşünüp rol seçmeler falan... Ne diyeceğiz buna?
- Muhafazakâr değilim. Saygılıyım diyelim. Babama da çok düşkünüm. Babam çevreci ve aktivisttir. Belki bu röportajı okuyunca “Niye benimle ilgili böyle dedin!” diyebilir. Aslında tam bir İzmirliyim. Marjinalliğe müthiş desteğimdir.

◊ Bir abin var değil mi? Sana karışıyor muydu?
- Evet, bir abim var. Abim dünyanın en tatlı insanıdır. Karışmaz. Ailemle arkadaş gibi yetiştim.

◊ Çocukken hiç babadan fiske yedin mi?
- Babamdan değil de annemden terlik yedim.

◊ İlk kaç yaşında sevgilin oldu?
- Üniversite ikinci sınıfta.

◊ Şişman kadınlar için sevişmek daha mı zordur?
- Bu nasıl soru Cengiz! (Gülüyor) Sevişmeyi bilmiyorum ama şişman olarak yaşamak zor. Baba özür dilerim bu sorulara maruz kaldığım için. 

◊ Kontrol hastası olduğun doğru mu? Nasıl film çektin o halde?
- Doğru. 10 senem gitti. Odaklanmak çok zor oluyor benim için. Yazdığını oynamak, oyuncuları yönetmek, etrafı kontrol etmeye çalışmak dünyanın en zor şeyi.

◊ Barış’a zindan ediyor musun hayatı bu kontrol hastalığınla?
- Ediyorum ama kontrolden değil, hiperaktiflikten. “Bir otur, bir sus artık” durumu oluyor çevremde.

◊ Barış’ın hayranlarından bıkmadın mı? Beni bile bıktırdılar...
- İki ünlünün beraberliği genel olarak zor. Röportajda bile konu dönüp dolaşıp Barış’a geliyor. Barış hakkında konuşmak onu üzer mi diye korku içinde cevaplıyorum soruları. 
Artı, onun hayran kitlesinin saldırganlığı yaşım küçük olsaydı beni delirtebilirdi, üzebilirdi. 

Ama insanların davranışlarının kaynağını anlayıp, empati kurup kendimi hasta etmemeyi öğrendim. Yaşı küçüklerin tavrı normal ama bir de yaşı büyükler var. Onlar keşke psikiyatra gitseler.

◊ Yakın arkadaşlarınız kimler?
- Sarp Apak ve eşi, Buğra Gülsoy, Eda Ece çok yakın arkadaşlarımızdır.

O mu, bu mu?

◊ Evlenmek mi, birlikte yaşamak mı?

- Fark etmez. İkisi de aynı benim için.

◊ Bülent Ersoy mu, Muazzez Abacı mı?
- Bülent Ersoy.

◊ İzmir mi, İstanbul mu?
- İzmir.

◊ “Kurban olduğum” mu, “Allah’a emanet” mi?
- Kurban olduğum. Bunu çok kullanırım.

◊ Zaytung’a düşmek mi, üçüncü sayfaya haber olmak mı?
- Zaytung’a düşmek.

◊ Röfle mi, perma mı?
- Röfle.

◊ Kerimcan Durmaz mı, Caner Çalışır mı?
- Kerimcan Durmaz.

◊ Adonis mi, six pack mi?
- Adonis.

◊ Evli, mutlu, çocuklu mu, bekar ve huzurlu mu?
- Evli, mutlu, çocuklu.

◊ Çerkez mantısı mı, Sinop mantısı mı?
- Çerkez mantısı.

◊ Zayıflayacağım diye açlıktan ölmek mi, tıksırana kadar yemek mi?
- Tıksırana kadar yemek.

◊ Aile arasında mı, aleni mi?
- Aile arasında.

◊ Seren Serengil mi, Gülben Ergen mi?
- İkisini de kişisel olarak tanımadığım için cevap verirsem çok ayıp olur.

◊ Deli divane mi, fırtınalar mı?
- Fırtınalar.