Medya

Gülen'i savunmak için kitap yazan Mehmet Barlas: Sözde seçkinciler Erdoğan'a kızıp FETO yandaşı oldu

"'Amerika ile ipleri kopartalım' diyenlerin, Amerika'nın kucağına oturduğunu da gördük"

25 Ekim 2016 12:14

Yeni Şafak'ta çalıştığı yıllarda darbe girişiminin planlayıcısı olduğu öne sürülen Fethullah Gülen ve cemaatinin devlet içinde örgütlendiği yolundaki iddialara karşı çıkarak Gülen'i savunmak için yazı dizisi kaleme alan ve bu diziyi "Sosyo-politik bir gerçek olarak Hocaefendi Sendromu" adıyla yayımlayan Sabah yazarı Mehmet Barlas, "Kendilerini toplumun kültür düzeyinin üzerinde gören ve seçilmişlerin iktidara sahip olmasını kabullenemeyen 'Sözde seçkinler'in Tayyip Erdoğan'a kızıp Fethullah Gülen'in yandaşı olduklarını bile görmedik mi? İşin kötüsü bu tür tutarsızlıklar siyasetçiler tarafından da sergilenir" dedi.

Mehmet Barlas, 2000 yılında yayımlanan 'Hocaefendi Sendromu' adlı kitabında cemaat hakkında ileri sürülen iddialara karşı çıkarak, "Fethullah Gülen'in devleti ve orduyu ele geçirmek için, gizli ve planlı bir çalışma yapan bir 'çete lideri' olduğu ileri sürülüyor.. 'Vakıf', 'Tarikat', 'Cemaat', 'Din', 'Siyaset', 'Laiklik', 'Tehdit', 'Devlet' ve benzer tüm olguların bir arada yer aldığı, yanlış teşhis halinde, gerçekten önemli kötü yan sonuçların çıkabileceği bir 'Sendrom' bu"  ifadesine de yer vermişti.


Kitabı aramada 'delil' sayıldı


Türk Silahlı Kuvvetleri'ndeki (TSK) cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından gazeteci - yazar kardeşi Ahmet Altan ile tutuklanan Mehmet Altan'ın evinde yapılan aramalarda Barlas’ın 'Hocaefendi Sendromu' kitabına da el konmuştu. 

Mehmet Barlas'ın "Tayyip Erdoğan'a kızıp Feto'nun yandaşı olunur mu?" başlığıyla yayımlanan (25 Ekim 2016) yazısı şöyle:

Kendilerini toplumun kültür düzeyinin üzerinde gören ve seçilmişlerin iktidara sahip olmasını kabullenemeyen "Sözde seçkinler"in Tayyip Erdoğan'a kızıp Fethullah Gülen'in yandaşı olduklarını bile görmedik mi?
İşin kötüsü bu tür tutarsızlıklar siyasetçiler tarafından da sergilenir. Örneği, muhalefetteyken söylenenlerin tam tersinin iktidar olunca yapılması değil midir? "Biz iktidar olursak Çekiç Güç'ün görev süresini uzatmayacağız" diyenlerin, bu görev süresini kaç kez uzattığını görmedik mi?
Muhalefetteyken "Amerika ile ipleri kopartalım" diyenlerin, iktidar olunca bu defa Amerika'nın kucağına oturduğunu da gördük.

Özgür ve özerk olmak

Aktif siyaset dışındaki bağımsız, bağlantısız ve özerk olmaları gereken düşünce odakları, her toplum için bir sanal deniz feneri gibidirler. Bu tür düşünce odakları ülkenin gerçek veya yapay krizlerle karartılmış siyaset ve düşünce yaşamına, doğrunun ve gerçeğin ışığını tutup yol gösterirler.
Ama bu coğrafyada önyargısız, takıntısız ya da saplantısız olmak galiba pek mümkün değildir. "Barış Açılımı"nı bir Erdoğan Projesi olarak gördükleri için Kürtlere gidip "Öcalan sizi satıyor" diyenleri de görmedik mi?

Egoları şişirmek

Aydınlar olarak da, bazı siyasetçilerin yaptıkları gibi egolarımızı şişirebiliriz. Kendimizi vazgeçilmez ve hatta ölümsüz olarak görebiliriz de. Ama bunu dünyaya, komşulara ve bize göre "Ötekiler" safına yerleştirdiğimiz kişilere ve kesimlere dönük bir nefret operasyonuna dayamaktan kaçınmamız gerekiyor.

Özellikle 15 Temmuz şokunu yaşamış bir toplumun insanları olarak, aklın ve vicdanın sesine kulak vermeyi ihmal etmemekte sayısız yararlar bulmalıyız.