Şarkıcı Ziynet Sali, jüri üyeliğini yaptığı progamda sık sık ağladığına ilişkin eleştirilere yanıt verdi.Duygusal biri olduğunu ancak her şeye ağlamadığını söyleyen Sali, "Bir kere bir durum bir duygu size yapıştırılıyorsa o toplu halde gidiyor artık. "Gözüme vuran ışık duygumla birleştiği zaman yaş olarak da algılanabiliyor ve bu teknik olarak beni gerçekten rahatsız eden bir durum. Babam bile 'yavrum artık üzme babayı' diyor" dedi.
Armağan Çağlayan,'X Factor'de jüri koltuğunu paylaştığı Ziynet Sali'yle konuştu.
Radaikal'de yer alan söyleşinin tamamı şöyle:
Sahneden televizyona geçtin. İlk sorum şu: Zor muymuş jüri üyeliği yapmak?
Çok zor. Ben çok zorlandım gerçekten. Ekran karşısında oturup yorum yapmak çok kolaymış. Bir kere televizyonculuk çok zor bir şey onu gördüm. Ve televizyonculuğun içinde şarkı yarışmaları daha zor.
Ne oldu, seni jüri üyesi olduğunda en çok zorlayan şey?
Aslında ben bir yandan da kendimi geliştiriyorum. Her şeyden tecrübe çıkarmaya çalışıyorum. Bu da çok büyük bir viraj benim için. Hiç kimsenin yüzüne, gözünün içine bakarak özellikle şarkı söyleyen birine ‘hayır olmamış’ demek benim için zulüm. Ve bunu yaşıyorum, bunu yapmak zorundayım orada. Ve bu benim normal hayatımı da etkiliyor, bayağı kişiliğin gelişiyor yani.
Senin için hep ‘’her şeye ağlıyor’’ diye eleştiri var. Her şeye ağlıyor musun?
Her şeye ağlamıyorum. Bu beni bir yandan üzüyor da. Evet duygusalım ama her şeye, her şarkıya ağlayacak kadar da şuursuz değilim.
Peki niye böyle bir algı oluştu sence?
Evet bir kere ağladım. Çok hassas olduğum bir gündü, yorgundum, heyecan vardı, adrenalin vardı.. Okulun ilk günü gibi, çocuğunuzu anaokuluna ya da ilk gün okula verdiğinizde hep ağlar. Ben de öyle bir gün yaşıyordum, alışmaya çalışıyordum. Gerçekten ‘Kaçak’ çok sevdiğim bir şarkı, orada okunan birçok şarkıyı çok seviyorum zaten. Emrah da çok duygulu okumuştu. Emrah’ın hikâyesi beni çok etkilemişti. Genelde oraya gelen yarışmacıların hikâyelerini kalbimden dinleyerek etkileniyorum, empati yapıyorum. Ben empati yaptığım için gözüm doluyor. Çünkü ben de tepeden gelmedim ben de kendimi oraya koyup düşünebiliyorum. Ama gerçekten orada çok konsantre oldum, olayın içine çok girdim. Evet kontrolsüz olduğum noktalar da oldu. Acemilik diyebilirim çünkü ilk kez böyle bir platformda bulunuyorum çok da kolay olmadığını gördüm.
Peki mesela şimdi ağlamaktan nefret ediyor musun şu anda?
Evet nefret ediyorum. Ağlamak isteyip de kendini tutuyor musun anlamında soruyorum..
Yoo yine tutmuyorum. Ben duygumu yaşıyorum ve duygum o an ağlamaksa ağlarım, gülmekse gülerim. Hiçbir zaman duygumu kontrol altına almam.
Geçen hafta hiç ağlamadın aslında ama sosyal medyada sürekli ‘’yine ağlıyor yine ağlıyor’’ diye böyle bir sürü şey döndü. Ağlamadığın halde niye seni ağlıyormuş gibi algılıyor insanlar?
Valla bu sistemin içinde enteresan bir şey dönüyor. Bir kere bir durum bir duygu size yapıştırılıyorsa o toplu halde gidiyor artık. Sanal ortamdaki psikolojiyi bilmiyorum. İnsanların algısı herhalde güldüğüm yerlere değil negatife yoğunlaşıyor. Bir de orada çok yoğun bir ışık var ve benim çok yakın kadrajlarım çok uzun süreli ekranda kalıyor. Gözüme vuran ışık duygumla birleştiği zaman yaş olarak da algılanabiliyor ve bu teknik olarak beni gerçekten rahatsız eden bir durum. Babam bile ‘’yavrum artık üzme babayı’’ diyor.
Peki 4 bölüm oldu yayımlanalı, hiç keşke burada olmasaydım diye düşündün mü ?
Evet hâlâ da düşünüyorum. Psikolojim bozuldu. Tabii ki güçlüyüm her zaman ayaklarım yere basar, kahramanlık yönüm var, mücadeleyi severim ama insanların ön yargılarını, algılarını değiştirmek çok da kolay değil. Yıllarca iyi şarkılar yapıp, iyi bir yorumcu olarak yol almaya çalıştım. Tamamen kendi ekibimin kontrolundeydi her şey. Dört haftadır ekranlardayım başka bir ilgi oluştu. Bu beni şaşırtıyor yani hatta saçma geldiği anlar oluyor.
“Keşke iyi şarkı bulmak için bu kadar çabalamasaydım” diye düşünüyor musun?
Yok. Ben yine iyi bir şarkı bulmak için çabalayayım bu kadar yormaz beni.
Nesi yordu bu kadar seni? Çok konuşulmak, negatif konuşulmak hangisi yordu?
Çok konuşulmak.
Benim bildiğim magazinin önünde olan insanlar çok konuşulmaktan hoşlanırlar. Çünkü egolarının bir tarafı çok okşanır hani.
Hiç hoşuma gitmedi. Yaptığım her şarkının bir numara olmasına alışkınım. Tabii ki her zaman yüzde yüz beğenilmek, sevilmek diye bir şey yok. Ama galiba benim naif olan noktam çok mükemmelliyetçi olmam. Ve bugüne kadar her şey kendi kontrolümdeyken kontrolüm dışında oluşan bir akış var ‘X-Factor’de.
Sen aslında Kıbrıs’ta başka bir kültürle büyümüş bir kadınsın. İngiltere de var. Senin o tavırların Türk insanına başka geliyor ve seni o yüzden ‘yapmacık’ diye yaftalıyor olabilirler mi?
Olabilirler evet. Ben kendimi ifade ederken gerçekten onların algılayacağı şekilde, hissettiğim gibi ifade etmiyor olabilirim. Karşı tarafa da öyle geçmiyor olabilir.
Bana hep problem ordaymış gibi geliyor. Bence de öyle. Türkçede de öyle. Türkçe konuşurken sizin algıladığınız ile benim anladığım farklı olabiliyor. Ben bunu psikiyatrımla konuştum. “Bu çok normal” diyor. Hatta bana “rüyalarını Türkçe mi görüyorsun İngilizce mi” diye sordu. Türkçe görüyorum tabii ama Kıbrıs Türkçesi.
Bu kadar mı bunaldın?
Aslında bunaldım demeyeyim. Çünkü öğrenmeyi seviyorum. Ve yeni bir şey öğreniyorum. “Yeni bir şey öğrenirken altından nasıl kalkarım”ı Ziynet Sali olarak, nasıl dengelerim diye bakıyorum. Bu da benim sınavım ve altından en pozitif haliyle çıkacağım.
Şimdi mesela tutar mısın kendini?
Daha kontrollü olurum herhalde. Asla kimseyi kırmak istemiyorum. Buna rağmen birçok insanı kırdım. Mesela Taha. Benim ilk üçümdeydi ama o anlık bir yanlış algı olabilir. Sonuçta egoluyuz hepimiz. Ne kadar bastırırsak o kadar iyi.
Mesela seneye bu iş devam etse, sana yine otur deseler..
Bilmiyorum.. Tabii ki Med Yapım’ı çok sevdim ama bilmiyorum. Yorgunum dostlarım yorgunum yorgun. Çok ağır bir enerji var orada bilmiyorum belki de alışamadım. Alışmadığım, farklı bir ortam benim için. Ama belki de otururum bilmiyorum. Adrenalin!
Televizyon kanına girdi bir kere
Girdi. Artık en erken uyandığım sabah, salı sabahı. Reyting sabahı. İyi gelirse güne harika başlıyorum kötü gelirse yorganı çekip yatıyorum.
Hiç kimsenin bilmediği bir şey var. Sen bir yarışmaya katıldın değil mi ?
Evet katıldım. ‘İner Misin Çıkar Mısın?’ adlı yarışmada elendim. Sen Türk vatandaşı mısın ayrıca?Hayır değilim. Nüfus kağıdım yok ama TC kimlik numaram var. Kıbrıs vatandaşı olduğum için tamamen Türk vatandaşı gibiyim. Vergimi ödüyorum.
Oy kullanmak için Kıbrıs’a gitmen gerekiyor değil mi ?
Hayır. Kıbrıs için oy kullanabiliyorum sadece.
Ama ilgileniyorsundur ülkeyle..
Tabii ki ilgileniyorum, ilgilenmez olur muyum.. Ama moralim bozuluyor. Fırsat buldukça başka ülkelere gidiyorum. Ve gerçekten İstanbul ’a döndüğümde kendi ülkemin daha güzel şeyler hak ettiğini düşünüyorum ama bunu gerçekleştiremediği için üzülüyorum. Bu kadar karışık bir ülke yok dünyada. Trafikten tutun zenginine, fakirine kadar.
Televizyon denince aklına gelen ilk his?
Reyting
Yarşmacı?
‘X Factor’ tabii ki. Ekrandaki yarışmacılar geliyor.
Jüri?
Armağan Çağlayan.. Gerçekten.
İnsanlarla otururken hiç gerildiğin oldu mu?
Hiç olmadı. Aksine çok eğlendim ki zaten orada olmamın sebebi yanımdaki insanlar. Evet tek kadın olmamın hem avantajı hem dezavantajı var. Duygularımı sizden daha kontrolsüz ve daha rahat gösterebiliyorum. Bunları izlerken de rahatsız olduğum anlar var.
Hiç yoğun çekimler sırasında yayına gitmemeyi düşündün mü?
Hayır aksine çok keyif alıyorum. Taa ki sosyal medyada bu iş konuşulana kadar. Yani tabii ki izledikleri şeyin montaj olduğunu anlayabiliyorlar mı acaba. Durmadan kıyafet değiştiğimi belirtiyorlar mesela.
X Factor macerası bitince Ziynet’de bir daha televizyon programı yapmaz mı?
‘Beyaz Show’a bile çıkmam! Şaka canım o kadar abartmayayım da herhalde yapmam ya da bilmiyorum. Çünkü şu anki duygumu paylaşıyorum seninle. Benim bugüne kadar çok rafine bir hayatım vardı.
Müzik yapımcıların ne diyor bu konuda? Bazı şarkıcılar endişe eder ya, televizyon şarkıcılığımın önüne geçmesin diye.. Yoo hiç öyle bir durumum yok. Ben hem kendimi hem de ne yaptığımı biliyorum. Beni takip eden kitle de beni biliyor.
Bu dört haftada en kırıldığın cümle hangisiydi?
Yapmacık olarak algılanmam. Ya da sürekli herkese ağlayan psikolojik bir kadın olarak algılanmam. Belki tek kadın olmasam bu kadar şey olmazdı, bütün dinamik benim etrafımda dönmezdi. İki kadın olsaydı dengeli olabilirdi.
Bunu söyleyenler hep kadın mı?
Çok enteresan, bütün bunları yazanların kadın olması manidar.
Bundan beş yıl sonra kendini nerede görüyorsun?
Türkiye ’de en iyi müzik ve şarkıları yapan iyi bir yorumcu olarak. Konserlerde görüyorum. Büyük şovlarda. Uluslararası bir şey yapar mıyım bilmiyorum ama o konuda azmim ve tutkum var. Ayrıca yaza Ozan Doğulu ile bir şey hazırlıyorum. Herkes jüriliği kolay zannediyor ama ne kadar zor olduğunu bilmiyorlar. Ne kadar yıprandığımızı, travmalarımızı bilmiyorlar. En azından kendi adıma bu böyle. Lütfen beni akla Armağan..