Politika

"Gelecek başbakan düşük profilli olacak" diyen AKP'li Aydın Ünal: Aşağılama değil, kanaatim

"Davutoğlu, müstesna kişiliğiyle tarihte iz bıraktı"

09 Mayıs 2016 15:46

AKP Ankara Milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, "Güçlü cumhurbaşkanı ve güçlü başbakan ile yürümüyor Bundan sonra gelecek başbakanın profili daha düşük olacak" sözleriyle ilgili olarak, 'Düşük profil' tanımlaması tamamen şahsi kanaatimdir ve mevcut başbakan adaylarını ya da başbakan seçilecek kişiyi tanımlamak için değil, yeni başbakanlık konumlandırmasını tanımlamak için kullanılmıştır. Ayrıca “düşük profilli” tanımlaması, asla tahkir ve tezyif amacıyla da kullanılmamıştır" dedi.

Aydın Ünal'ın "Soru-cevap" başlığıyla yayımlanan (9 Mayıs 2016) yazısı şöyle:

Türkiye'de ve AK Parti'de her şey yolunda gidiyordu. Genel Başkan ve Başbakan değişikliğine neden ihtiyaç duyuldu?

Değişim olması için illa bir sorun olması gerekmiyor. Değişim, reform, tekamül, ilerleme üst bir aşamaya geçmek içindir. Nöbet değişimi, sorun var diye yapılmaz. AK Parti'de isimler değil, politikalar ve istikamet önemlidir. Bugün yaşadığımıza benzer değişimler son 15 yıl içinde defalarca yaşanmıştır. 2003'te Abdullah Gül Başbakanlık'tan Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevine geçmiştir. 2007'de yine Abdullah Gül Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 2014'te yaşanan benzeri bir değişimle Sayın Ahmet Davutoğlu Başbakan olmuştur. 14 yıllık iktidar sürecinde defalarca bakanlar, milletvekilleri, il, ilçe, kadın, gençlik kolları başkanları değişmiş, değiştirilmiştir. AK Parti, değişerek, nöbet değişimleriyle büyüyerek bugünlere gelmiş bir partidir.

Seçim kazanmış bir genel başkanı değiştirmek doğru mu?
AK Parti'nin seçim başarılarının mimarı teşkilat, yani, isimler değil, isimsiz kahramanlardır.

Muhalefetin dediği gibi, bu bir darbe mi?

Darbeler, Anayasa ve yasaları ortadan kaldırmak için, zorla ve zorbalıkla yapılır. Darbeler millete, milletin iradesine karşı yapılır. AK Parti'deki değişim, Anayasa, yasalar ve Parti Tüzüğü çerçevesinde, tamamen kurallara uygun şekilde gerçekleşiyor. Türkiye'de neyin darbe, neyin darbe olmadığını en iyi bilecek olan parti, darbe uzmanı CHP'dir. Kasetli bir darbeyle iş başına gelmiş bir Genel Başkan'ın, AK Parti'deki değişimi darbe olarak nitelendirmesi ironiktir.

Cumhurbaşkanı siyasete müdahale mi ediyor?

Cumhurbaşkanı'nın, kurucusu olduğu partiyle ilgili tavsiyelerde bulunması ve istikamet göstermesi son derece tabiidir. AK Parti'deki değişim, ilgili karar mekanizmaları olan MKYK ve MYK tarafından, yani demokratik kurallar çerçevesinde ve kurullar eliyle gerçekleşmektedir.

AK Parti bölünür mü?

AK Parti, bugün yaşanan değişimlerden daha büyüklerini geçmişte yaşadı. Büyük badireler de atlattı. Her değişimden, her badireden güçlenerek, kenetlenerek çıktı. 22 Mayıs'taki kongre, AK Parti'nin bir kez daha kenetleneceği, güçleneceği, bir ve beraber olarak yola tekrar revan olacağı bir kongre olacak.

Ekonomi bu değişimden olumsuz etkilenir mi?
Tam tersine, değişim, ekonomiye güç katacak. Ekonomi, sorulardan, soru işaretlerinden, flu alanlardan kurtulmuş şekilde büyümeyi sürdürecek.

Terörle mücadele, iç ve dış politika değişir mi?

Hayır. AK Parti'de politikalar isimlerle değil, her kesimin ve ilgili kurulların istişareleriyle şekillenmiştir. İsimler değişir, politikalar değişmez.

Yeni Başbakan düşük profilli mi olacak?

“Düşük profil” tanımlaması tamamen şahsi kanaatimdir ve mevcut başbakan adaylarını ya da başbakan seçilecek kişiyi tanımlamak için değil, yeni başbakanlık konumlandırmasını tanımlamak için kullanılmıştır. Ayrıca “düşük profilli” tanımlaması, asla tahkir ve tezyif amacıyla da kullanılmamıştır. Aslında yaşanan değişim, 27 Mayıs 1960'ta demokrasiye yapılan darbenin son izlerinden birini daha silmektedir. 1960 darbesiyle birlikte, “milletin başbakanının” karşısında, “devletin cumhurbaşkanı” konumlandırması yapılmıştı. Onun için de, 1960 darbesi sonrasında hem cumhurbaşkanlarının seçimi, hem de cumhurbaşkanı-başbakan ilişkileri hep sorunlu oldu. 2007'deki Anayasa değişikliği ve 2014'deki cumhurbaşkanlığı seçimleri, 27 Mayıs darbesinin sistemde açtığı yarayı tedavi etti. Bugün ise, cumhurbaşkanı-başbakan ilişkileri yeniden şekillendiriliyor ve sistemdeki bir arıza, bir sorun daha gideriliyor. Mutlak çözüm ise, ya Başkanlık Sistemi'yle, ya da Partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle mümkün olacaktır.

Yeni başbakanın, geçmişteki kötü örneklere benzer şekilde yıpratılmasının önüne geçmek için, yeni durumu tartışmak ve iyi anlamak, iyi anlatmak zorundayız. Yeni durumu anlamazsak, doğru konumlandırmayı yapmazsak, geçmişte yaşanmış bazı sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Başbakanların milli iradeyi, cumhurbaşkanlarının devlet iradesini temsil ettiği bir dönemden, milli iradeyi ve devleti aynı anda temsil eden, yani milletle devleti kucaklaştıran cumhurbaşkanları dönemine geçtik. Yaşadığımız değişim görünenden bile büyük.
 

Teşekkür

 

Hocamız Sayın Ahmet Davutoğlu'yla, Başmüşavirliği, Dışişleri Bakanlığı, Genel Başkanlığı ve Başbakanlığı döneminde birlikte çalışma fırsatımız oldu. Müstesna kişiliğiyle tarihte iz bıraktı. Yol arkadaşlığı yapmaktan gurur duyduğum hocamıza bir kez de buradan teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyorum.