01 Ağustos 2023 04:56
MLSA'nın yayımladığı, “Türkiye’de Gazetecilik: Güvende Hissetmiyorum” raporuna göre, 10 gazeteciden dokuzu güvensiz hissettiğini söyleyerek, "Çünkü her an bir gözaltı, tutuklama ile karşı karşıyayız" dedi. Rapora göre, gazetecilerin en çok şiddete uğradığı alanların başında saha, sonra da sosyal medya geliyor. Gazetecilerin büyük kısmı yazdıkları ya da takip ettikleri haberler nedeniyle ya kolluk şiddetine uğruyor ya da devlet otoritelerinin sayfalarına etiketlenerek hedef gösteriliyor. Gazetecilerin neredeyse tamamı şiddete karşı herhangi bir yaptırım yolu izlemeyi tercih etmiyor; başlıca gerekçeleri ise, “yargıya olan güvensizlik” oluyor. Dijital şiddete en çok maruz kalanlar ise LGBTİ+ ve kadın gazeteciler.
Rapora göre, gazetecilerin bazıları, “Gittiğim yerler için yakın arkadaşlarıma haber verme zorunluluğu hissediyorum. Bulunduğum yeri paylaşıyorum ve mümkünse tek başıma gitmiyorum” dedi. Dijital şiddetin boyutlarını da ortaya koyan rapora yansıyan ankette, bir gazeteci de, "Bir süre Twitter’a giremedim. Hâlâ çok linç edilen paylaşımların altında yazanları okuyamıyorum. Sosyal medyada haberlerim dışında paylaşım yapmıyorum, yorum yapmıyorum, haberlere gelen saldırı tarzındaki etkileşimleri de görmezden gelmeye çalışıyorum" ifadelerini kullandı.
Sonuçlara göre, gazetecileri en çok kaygılandıran seçenek, “gözaltı ve tutuklanma” oldu. Verilere göre, gazetecilerin yüzde 70,2’si gözaltına alınma ya da tutuklanma ihtimali, yüzde 59,7’si işsizlik, yüzde 49,1’i ise yargılanma ihtimalinin gölgesinde çalışıyor. Bununla birlikte kendisini kadın, non-binary ya da trans olarak tanımlayan katılımcıların yüzde 44,4’ü cinsel şiddet, yüzde 44,4’ü de toplumsal cinsiyet temelli saldırıları potansiyel tehdit olarak görüyor. Öte yandan gazetecilerin yüzde 35,1’i de potansiyel zorluk ya da tehdit olarak “ırkçı saldırıları” gördüğünü belirtti.
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) “Türkiye’de Gazetecilik: Güvende Hissetmiyorum” başlıklı raporunu yayımladı. Çalışma, MLSA tarafından Global Media Defence Fund programı altında UNESCO ortaklığıyla “Gazetecilerin Güvenliği ve Cezasızlık Sorunu Eylem Planı” kapsamında yürütüldü.
Gazeteci Elif Akgül ve Laura Kunzendorf tarafından hazırlanan, danışmanlığını gazeteci Deniz Tekin'in yaptığı, editörlüğünü Ali Safa Korkut'un üstelendiği anket kapsamındaki MLSA raporuna göre, “Türkiye’de bir gazeteci olarak kendinizi güvende hissediyor musunuz” sorusuna gazetecilerin yarısı “Hiç güvende hissetmiyorum”; 36,84’ü ise “Güvende hissetmiyorum” yanıtını verdi. Genel tabloya göre ankete katılan her 10 gazeteciden neredeyse dokuzu Türkiye’de mesleklerini icra ederken kendisini güvende hissetmiyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) 2022-2023 Basın Özgürlüğü Raporu’na göre, son bir yılda en az 96 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 43 gazeteci, sözlü olarak tehdit edildi. Mesleki faaliyetlerinden ötürü soruşturma ya da yargılama sürecinde bulunan gazeteci sayısı ise bilinmiyor. Ancak MLSA’nın dava izleme verilerine göre, 1 Eylül 2021 ile 20 Temmuz 2022 adli yılında Türkiye’de en az 318 gazeteci yargılandı. Bu gazetecilerin çoğu terörle ilgili suçlamalara maruz kalırken kendilerine yöneltilen suçlamalara delil olarak ise haber, yazı, fotoğraf ve sosyal medya paylaşımları gösterildi.
MLSA “Türkiye’de Gazetecilik: Güvende Hissetmiyorum” raporuna göre ise 13 şehirden toplam 57 gazeteciyle yapılan araştırma gösteriyor ki öncelikle gazetecilerin çoğu Türkiye’de mesleklerini icra ederken kendilerini güvende hissetmiyor. Dahası, fiziksel şiddet ve tehditlerin failleri dikkate alındığında gazetecilere yönelik şiddetin müsebbiplerinin ilk olarak kolluk ya da kamu otoriteleri gibi aslında gazetecileri koruması gereken kimseler olduğu görülüyor. Ayrıca, şiddete karşı herhangi bir yaptırım yolu izlemeyi tercih etmeyen gazetecilerin başlıca gerekçesinin ise “yargıya olan güvensizlik” olduğu ortaya çıkıyor.
Gazetecilere yönelik tehdit, taciz, ısrarlı takip ve darp gibi fiziksel şiddete biçimlerine Web 2.0 ile birlikte artan çevrimiçi saldırılar da eklendi. Gazetecilerin çoğunun hem dijital hem de fiziksel şiddet sorularında tekraren şiddete maruz kaldığını beyan etmesi, gazetecilere yönelik hem fiziksel hem de dijital şiddette cezasızlığın sistematik bir sorun olduğunu gösteriyor.
Özellikle kamera operatörü ya da foto muhabiri gibi bilfiil sahada çalışan gazetecilerin daha fazla şiddete uğradığını beyan etmesi de sokakta çalışma pratiğinin gazeteciler için güvenli olmadığını, bunun en temel gazetecilik faaliyetini yapılamaz hale getirdiğini ortaya koyuyor. Gazetecilerin, en çok şiddete maruz kaldıkları yer olarak sahayı göstermesi de bunu destekler nitelikte. Özellikle ankete Diyarbakır’dan katılan gazetecilerin tümünün son 5 yılda fiziksel şiddet ya da tehdide maruz kaldığını ifade etmesi, kent özelinde gazetecilerin ne kadar korumasız kaldığını gösteriyor.
LGBTİ+ ve kadın gazetecilerin de mesleklerini yaptıkları için diğer şiddet biçimlerinin yanı sıra cinsel şiddet ve tecavüz tehdidine de maruz kaldığını söylemesi, kadınların kazanılmış haklarına yönelik saldırıların arttığı son yıllarda yükselen kaygıları perçinliyor.
Tehdit, taciz, hedef gösterme, “doxxing” (kişisel bilgileri kamuya açık platformlarda yaymak), haber kaynaklarının ifşa edilmesi ve siber saldırılar gibi çevrimiçi şiddet biçimleri, gazetecilerin en sık maruz kaldığı şiddet türleri haline geldi. Bunların yanı sıra kamu otoritelerine ihbar, soruşturma, yargılama ya da Türkiye’de çok sık görülen, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün (EGM) ya da İçişleri Bakanı’nın sosyal medya hesaplarını etiketleme gibi yöntemler de dijital alanda gazetecilerin maruz kaldığı şiddet biçimleri olarak öne çıkıyor.
Geçmişte yalnızca sokak, iş yeri ya da saha gibi kamusal alanlarda tanıklık edilen şiddet, dijitalleşmenin etkisiyle gazetecilerin “cebine” kadar girdi ve bu kimselerin mahremiyet alanını da işgal etti. Gazetecilerin maruz kaldığı şiddetin önlenmesi şöyle dursun, faillerinin cezalandırılması açısından da hukuki ve pratik eksiklikler var.
Cezasızlık pratiği: Yargıya başvuran çok azRapora göre; şiddete uğradığını ifade eden gazetecilerin sadece 18’i, yani yüzde 39,1’i şikayette bulunduğunu ifade etti. Şikayetçi olan 18 gazeteciden 13'ü savcılığa başvururken bazı katılımcılar polise, işverenlere veya meslek kuruluşlarına şikayette bulunduklarını kaydetti. Savcılığa yapılan 13 şikayetten 10'u ise takipsizlikle sonuçlandı. Şikayetlerin büyük çoğunluğunun takipsizlikle sonuçlanmış olması, gazetecilere yönelik şiddet vakalarında yargıya sirayet eden cezasızlığın altını çiziyor. |
Dijital şiddetin hedefi kadın ve LGBTİ+ gazetecilerToplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle LGBTİ+ ve kadın gazetecilere uygulanan şiddet de gazetecilere yönelik hem fiziksel hem de dijital şiddet başlıkları altında özel bir kategori olarak yer alıyor. LGBTİ+ gazetecilerin maruz kaldığı şiddet hakkında küresel ölçekte veya Türkiye özelinde yapılmış araştırmalar yok. Ancak Birmingham Üniversitesi’ne bağlı Sir Lenny Henry Medya Çeşitliliği Merkezi’nin (Sir Lenny Henry Centre for Media Diversity at Birmingham University) İngiltere’deki LGBTİ+ gazetecilerle yaptığı bir araştırma var. 40 LGBTİ+ gazetecinin katılımıyla yapılan araştırmada gazetecilerin yüzde 86’sı istismar ve tacize maruz kaldığını, yüzde 62’si ise şikayette bulunmadığını dile getirdi. Dijital şiddetin ise en büyük hedeflerinden biri kadın gazeteciler. Dolayısıyla küresel çalışmalar da ağırlıklı olarak kadın gazetecilere yönelik çevrimiçi şiddeti kapsıyor. Ankete katılan kadınların dörtte biri çevrimiçi şiddet yoluyla ölüm tehdidi de dahil olmak üzere fiziksel şiddete, yüzde 18’i ise cinsel şiddete maruz kaldığını söyledi. Katılımcıların yüzde 13’ü, çocukları da dahil olmak üzere yakınlarının tehdit edildiğini, yüzde 15’i; manipüle edilmiş fotoğraf, video veya çalıntı görseller gibi görsel araçlarla, yüzde 48’i ise sosyal medyadaki özel mesajlaşmaları kullanılarak çevrimiçi şiddete uğradığını ifade etti. |
"Gittiğim yeri haber veriyorum, kişisel verilerimi siliyorum, antidepresan kullanıyorum"Raporun "Genel Değerlendirme" başlığı altında ise gazetecilerin şiddet formlarına karşı ya da şiddetin sonuçlarından kurtulmak amaçlı önlem alıp alamadığına dair sorular yer aldı. Gazetecilerin yüzde 38,6’sı daha önce bir güvenlik eğitimine katıldığını beyan etti. Eğitim alınmamasına ilişkin verilen cevaplar arasında ekonomik sebeplerin yanı sıra bu konuda bir farkındalığın ya da imkânın olmaması da yer aldı. İlgili soruya yanıt veren 25 gazeteciden yedisi kişisel güvenlikleri için herhangi bir önlem almadıklarını ifade ederken verilen cevaplar arasında bilgisayar kamerasını kapatmak, güçlü şifre kullanmak, kişisel verilerini sosyal medyadan silmek gibi dijital güvenlik önlemleri de bulundu. Gazetecilerden biri ülkeyi terk ettiğini belirtirken bir diğeri de, "Gittiğim yerler için yakın arkadaşlarıma haber verme zorunluluğu hissediyorum. Bulunduğum yeri paylaşıyorum ve mümkünse tek başıma gitmiyorum" yanıtını verdi. Mental sağlık konusunda ilgili soruya yanıt veren 27 gazeteciden beşi bu konuda adım atmadığını söylerken bunun gerekçeleri arasında genel olarak maddi imkânsızlıklar olduğu belirtildi. Adım atanların çoğunluğu ise spor ve fiziksel egzersiz yaptığını söyledi. 11 katılımcı psikolojik destek aldığını kaydetti. Bazı katılımcılar ayrıca profesyonel organizasyonlara katıldıklarını, arkadaşları ve meslektaşları ile fikir alışverişinde bulunduklarını veya çalışmaya ara verdiklerini ifade etti. Antidepresan aldığını söyleyenler oldu. |
Rapora göre öne çıkan bulgular şöyle:
|
© Tüm hakları saklıdır.