Kültür-Sanat

Türkiye'de film festivallerinin sansür karnesi

Siyah Bant tarafından hazırlanan rapora Friedrich Ebert Stiftung Derneği de destek verdi

25 Haziran 2016 23:48

Siyah Bant son dönemde Türkiye’deki film festivallerinde karşılaşılan ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara dair “Türkiye’deki Film Festivalleri ve Sanatsal İfade Özgürlüğü” başlıklı araştırma raporunu yayımladı. Veli Başyiğit tarafından kaleme alınan rapor, sinema eserlerinin çeşitli yöntemlerle engellenmesi karşısında film festivallerinin izlediği stratejileri tespit etmeyi ve sansüre karşı mücadelenin olanaklarını genişletecek ortak bir zemin geliştirmeyi hedefliyor.

Sanatatak.com'da yayımlanan habere göre araştırma, Friedrich Ebert Stiftung Derneği tarafından destekleniyor.

Son dönemde Türkiye’deki film festivalleri çok konuşulan iki sansür vakasına sahne oldu. İlk olarak, Reyan Tuvi’nin Gezi Parkı eylemlerini anlatan belgeseli Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek (2014), 2014’te düzenlenen 51. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali yönetimi tarafından, filmin gösteriminin Türk Ceza Kanunu’nun 125. (hakaret) ve 299. (cumhurbaşkanına hakaret) maddeleri uyarınca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hakaret suçu teşkil edebileceği gerekçesiyle programdan çıkarıldı. Oysa film, festivalin Ulusal Belgesel Film Yarışması ön jürisi tarafından yarışmaya değer bulunmuştu. Ayşe Çetinbaş, Berke Baş ve Seray Genç’ten oluşan ön jüri, “böyle bir sansürün hiçbir şekilde parçası olmayacaklarını” ifade ederek istifa ettiklerini duyurdukları açıklamayla, durumu kamuoyuna ifşa etti. Filmin sansürlenmesine tepki olarak önce Ulusal Belgesel Film Yarışması Ana Jüri Başkanı Can Candan, ardından çeşitli yarışmalardaki 10 jüri üyesi festivalden çekildiğini açıkladı. Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda yer alan 15 filmden 13’ünün yönetmeninin sansürü protesto etmek amacıyla yarışmadan çekildiklerini duyurması üzerine, festival yönetimi belgesel kategorisindeki yarışmanın iptal edildiğini duyurdu. 

Antalya’daki bu sansür vakası, Siyah Bant’tan Banu Karaca’nın işaret ettiği gibi, “devletin bizzat harekete geçmediği, sanat camiası içinden aktörlerin bu rolü üstlendiği durumların bir örneği” olarak görülebilir.

Siyah Bant Antalya’daki sansür vakası üzerine yaptığı açıklamada, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’in festival programından çıkarılmasına gerekçe olarak gösterilen ve hakareti suç sayan kanun maddelerinin ifade özgürlüğü önünde ciddi bir engel teşkil ettiğini ve bu nedenle tamamen kaldırılması gerektiğini belirtti.

 

Yönetmeni hedef gösterildi

 

Geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen bir diğer sansür vakası, Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun yönetmenliğini üstlendiği ve PKK gerillalarının gündelik yaşam- larını konu edinen Bakur (Kuzey) (2015) belgeselinin 34. İstanbul Film Festivali’nde12 Nisan 2015’te yapılması planlanan gösteriminin son anda iptal edilmesi oldu. Festival yönetimi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan aldıkları, “festivallerde gösterilecek Türkiye’de üretilen filmlerin kayıt-tescil belgesi almış olması zorunluluğunun hatırlatıldığı” bir yazı üzerine Bakur’un gösteriminin iptal edildiğini duyurdu. Filmin gösteriminin engellenmesinin sadece kayıt-tescil belgesi ile ilgili olmadığı ortadaydı. Öncelikle, filmin yönetmenlerinden Ertuğrul Mavioğlu, 10 Nisan 2015 tarihli Vahdet gazetesinin sürmanşetinden “İşte o hain PKK filminin yönetmeni” başlığıyla hedef gösterilmişti.

 

Sinema Genel Müdürü’nden İKSV’ye talimat

 

Bakanlıktan gönderilen hatırlatma yazısı her ne kadar Bakur filminin gösterilmeyeceğini özellikle belirtmiyorsa da, yazının filmin gösteriminden önce gönderilmesi bu filme yönelik bir yasaklama olduğunu işaret ediyordu. Ayrıca dönemin Sinema Genel Müdürü Cem Erkul’un basında yer alan haberler üzerine Bakur’un gösterimiyle ilgili İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nı (İKSV) aradığı ortaya çıktı. 

 

22 film festivalden çekildi

 

Filmin gösterilip gösterilmediğini denetlemek için 11 ve 12 Nisan’da emniyetten görevliler gelmiş, festival görevlilerini filmi göstermemeleri doğrultusunda uyarmış, göstermeleri halinde seyircilerin güvenliğini sağlamakta zorlanacaklarını belirtmişti. Önceki yıl Antalya’daki sansür vakasının ardından gelişen tepkiler genel olarak belgesel sinemacılarla sınırlı kalmıştı. Bunun aksine, Bakur’un sansürlenmesinin ardından ulusal uzun metraj kategorisindeki tüm filmler kısa sürede çekilme kararı aldı. Filmin gösteriminin engellenmesi üzerine bir araya gelen sinemacılar, programda yer alan 22 filmi festivalden çektiklerini duyurdular.

Bunun ardından, festivaldeki yarışmaların jürileri görevlerinden çekildiklerini ilan ettiler. Festival yönetimi de Ulusal ve Uluslararası Altın Lale Yarışmaları ile Ulusal Belgesel Yarışması’nın iptal edildiğini açıkladı. Ayrıca, sinemacılar ve sinema kurumlarının yaptığı ortak açıklamada, “sansüre imkân tanıyan yasa ve yönetmeliklerin ivedilikle değiştirilmesi” talep edildi.

İstanbul Film Festivali’nde gösterilemeyen Bakur, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde eş zamanlı olarak İstanbul ve Diyarbakır’da, 5 Mayıs’ta Çerçi Film Günleri kapsamında Mardin’de, 12 Mayıs’ta Kürt Kültür Sanat Günleri’nde İstanbul’da, 15 Haziran’da Documentarist 8. İstanbul Film Günleri’nin Sansüre Takılan Belgeseller seçkisi kapsamında ve çeşitli vesilelerle İzmir, Van, Mersin, Siirt ve Batman’da gösterildi.

 

Kayıt tescil belgesi krizi

 

Bakur’un sansürlenmesinin ardından, pek çok festivalde kayıt-tescil belgesi olmayan filmlerin gösterimleri ve yarışmalar iptal edildi. İstanbul Film Festivali’nin hemen ardından 24 Nisan ile 3 Mayıs 2015 arasında gerçekleştirilen 26. Ankara Uluslararası Film Festivali kapsamındaki Ulusal Belgesel ve Ulusal Kısa Film Yarışmaları’nın, kayıt-tescil belgesi olmayan filmler gösterilemeyeceği ve dolayısıyla “adil yarışma koşulları ortadan kalkacağı” için iptal edildiği açıklandı.

Ayrıca festivalin Ulusal Yarışma jürisi, “eser işletme belgesinin bir sansür mekanizması olarak işletilmesini” protesto etmek amacıyla çekildiğini ilan etti.

21-26 Nisan 2015’te düzenlenen 3. Ankara Engelsiz Film Festivali’nde de kayıt-tescil belgesi olmayan kısa ve belgesel filmlerin gösterimlerinin yapılamayacağı duyuruldu. AEFF’15 programında yer alan Türkiye yapımı 9 kısa ve belgesel film bu durumdan etkilendi. Yaptığımız görüşmede festivalin koordinatörlerinden Kıvanç Yalçıner, ilgili yönetmeliğe göre kayıt-tescil belgesi olmayan filmlerin gösterilmesi durumunda filmin yasal sahibi ve festival organizatörleri için para cezası söz konusu olduğu bilgisinin filmlerin yönetmen ve yapımcılarına aktarıldığını ifade etti. 9 filmden 1’inin yönetmeni kayıt-tescil için bakanlığa başvuracağını bildirdi ve filminin gösterilmesini istedi. Diğer filmlerin ise hak sahipleri ve festival yönetiminin ortak kararıyla gösterilmeyeceği, bu duru- ma sebep olan yönetmeliğin düzeltilmesi talebiyle birlikte basına ve kamuoyuna duyuruldu. Duyuruyu kısa ve belgesel filmlerin yönetmen ve yapımcıları ile Engelsiz Yarışma’nın jüri üyeleri imzaladı. Yarışmada filmi bulunan yönetmenler, filmi kayıt-tescil belgesi eksikliğinden dolayı gösterilemeyen yönetmenlerle dayanışmak adına yarışmanın gerçekleştirilmemesini, gösterimlerin yarışma kapsamı dışında yapılmasını talep etti. Bu gelişmeler sonucunda Engelsiz Yarışma gerçekleşmedi.

 

Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali belge istemedi

 

2015’in Mayıs ayının başında gerçekleştirilen TRT Belgesel Günleri’nde ve 3. Kayseri Altın Çınar Film Festivali'nde kayıt-tescil belgesi olmayan filmlerin gösterimleri yapılmadı; yarışmalarda ödül alan filmlerin bir kısmı bu sebeple sadece jüriler tarafından izlenmiş oldu. Bu gelişmelerin aksine, 8-18 Mayıs 2015 tarihlerinde düzenlenen 18. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, programda yer alan filmlerden kayıt-tescil belgesi istenmeyeceğini duyurdu. Bunun üzerine, festivalde filmleri bulunan 20 sinemacı, festivalin kayıt-tescil belgesi istememe kararını desteklediklerini ve filmlerinin gösterim sorumluluğunu üstlendiklerini açıkladılar.

Festivalin 5 Dakikada 18’ Kısa Film Yarışması jürisi de yarışmadaki bütün filmleri “festivaller dışında hiçbir gösterim şansı bulamadıkları halde, hâlâ bu ülkede film yapmaya devam ettikleri için” kazanan ilan ederek çekildiğini duyurdu.

İstanbul Film Festivali’nde Bakur’un gösteriminin engellenmesiyle Türkiye’deki film festivalleri açısından yeni bir dönem başladığını söyleyebiliriz. Bakur’un sansürlenmesi öncesinde kayıt-tescil belgesi isteyen festival sayısı oldukça azken, geldiğimiz noktada film festivallerinin kayda değer bir kısmı programlarına alacakları filmlerden kayıt-tescil belgesi talep ediyorlar. Geçen yılki vakanın yaşandığı İstanbul Film Festivali’nin yanı sıra, Ankara Uluslararası Film Festivali, !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali ve Ankara Engelsiz Filmler Festivali, programına aldığı filmlerden kayıt-tescil belgesi istemeye başlayan festivaller arasında.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan destek alan festivallerin çoğunlukla kayıt-tescil belgesi isteme eğilimi gösterdiğini, buna karşın bakanlık desteğinden yararlanmayan festivallerin genellikle kayıt-tescil belgesi istemediğini söyleyebiliriz. Fakat bakanlıktan destek almanın festivallerin kayıt-tescil belgesine dair izledikleri politikalarda nihai bir belirleyiciliği olduğunu söylemek yanıltıcı olur. Zira bakanlıktan destek alıp kayıt-tescil belgesi istememeye devam eden festivaller var. Örneğin, uzun yıllardır bakanlıktan maddi destek alan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 2015’te olduğu gibi bu yıl da programına aldığı filmlerin yapımcılarından kayıt-tescil belgesi istemedi. Festivallerin bakanlıktan aldıkları destek miktarlarının genellikle bütçelerinin küçük bir kısmını oluşturuyor olması hesaba katılması gereken önemli bir ayrıntı. Dolayısıyla festivallerin kayıt-tescil belgesine ilişkin izledikleri politikaları doğrudan maddi kaygılara indirgeyemeyiz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan aldıkları destekten öte, bakanlıkla kurdukları ilişki ve bu ilişkinin mahiyetinin festivallerin kayıt-tescil belgesi ve diğer mevzulara dair tutumlarını belirlediğini söyleyebiliriz.

2015 yılına kadar programına aldığı filmlerden kayıt-tescil belgesi istemeyen Ankara Uluslararası Film Festivali, bu yıl ön elemeyi geçip programa alınan filmlerin yapımcılarından bu belgeyi talep etti. Kayıt-tescil belgesinin sansür aracı olarak kullanıldığını, bu sebeple bu belgeyi almayacaklarını belirten iki yönetmenin filmleri 27. Ankara Uluslararası Festivali’nin açıklanan programından çıkartıldı. Bu iki film, Selim Yıldız’ın Roboski katliamını ve kaçakçılık faaliyetlerini anlatan belgeseli Bîra Mi’têtin (Hatırlıyorum) (2016) ve Gökalp Gönen’in küçük evlerde yaşayan makinaların güneşi arayış hikâyesini konu edinen kısa animasyonu Altın Vuruş (2015). Hatırlıyorum’un programdan çıkartılması üzerine, bu durumu “sansüre boyun eğmek” olarak nitelendiren Documentarist’in direktörlerinden Necati Sönmez belgesel yarışması jüriliğinden çekildiğini ilan etti.

Meselenin açığa çıkmasının ardından açıklama yapan festival yönetimi, gösterimi yapılacak filmlerin kayıt-tescil belgesine sahip olması şartını “teknik ve hukuki bir gereklilik” olarak niteledi. Sönmez, bu açıklamaya, “Eser işletme belgesi, festival şartnamesine girince sansür belgesi olmaktan çıkmıyor, tersine kurumsallaşıyor,” diyerek tepki gösterdi. Ayrıca Sönmez, birden fazla filmin kayıt-tescil belgesi almak istememesi üzerine, festivalin bu filmlerin her birini arayarak “bir tek siz kaldınız” dediğini, böylelikle filmlerin ortak hareket etmesinin önüne geçmeye çalıştığını söyledi. Bunun yanı sıra festivalin, programdan çıkartılan filmlerin yönetmenlerine gösterim yapılmaksızın yarışmalara katılma “seçeneği” sunduğunu biliyoruz. 27. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin programından çıkartılan bu iki filmin gösterimi, İşçi Filmleri Festivali ve Sansüre Karşı Özgür Sinema Platformu’nun ortak girişimiyle 5 Mayıs’ta Ankara’da gerçekleştirildi.

Ayrıca 27. Ankara Uluslararası Film Festivali’nin Ulusal Belgesel Film Yarışması’nda üçüncülük ödülü alan Vahap Sarıaltın yönetmenliğindeki Dûr (Uzak) (2015) filminin gösteriminin kayıt-tescil belgesi olmadığı için yapılmadığı ve sadece jüri tarafından izlendiği ortaya çıktı. 8 Mayıs 2016’da gerçekleştirilen kapanış töreninde konuşan yarışmanın jüri üyelerinden Nazım Alpman, festivalde herhangi bir sansürün söz konusu olmadığını savundu ve bunu kayıt-tescil belgesi olmayan Uzak’ın seyircisiz bir şekilde jüri üyeleri tarafından izlenerek ödüle layık görülmesiyle gerekçelendirdi. Ancak Alpman’ın da açıkça belirttiği gibi, festivalin programına dahil edilen bir filmin gösterimi, belgesi olmadığı gerekçesiyle yapılmadı.