Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say, sözleri Ayten Mutlu'ya ait cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılına özel bestelediği "100. Yıl Marşı" üzerinden devam eden tartışmalara bir kez daha yanıt verdi. Say, "Murat Bardakçı, Nagehan Alçı, Serhan Bali gibi basından isimler, hayatımın pek çok noktasında 'kötücüllük' ile gelmişlerdir. Bendeki izleri maalesef budur. Hayatıma dokunmalarındaki tüm amaç 'değersizleştirmek' oldu." düşüncesini dile getirdi. Bestelerinin "bir ağacın dalları ve yaprakları" söyleyen Say, bu nedenle bestelerinin arasında da benzeşmeler olabileceğini kaydetti.
"Piyano benim vücudum oldu"
Say Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Yaşadığım tüm ömrüm boyunca, kendimi hatırladığımdan beri, beste de yaptım, yorumcu da oldum. Piyano benim vücudum oldu. Besteler konusu şöyle ki Türk müziği ve Batı arasındaki kendiliğinden oluşan köprümde, memleketimin esintisi 106 eserimin konusu olmuştur, binlerce dakikalık müziktir." ifadesini kullandı.
Say açıklamasına şöyle devam etti:
"Müzik benim “içimde” olduğu için böyledir. Hayatımda dışarıdan müzik almaya ihtiyacım olmadı, çünkü ‘kendi içimden’ çıkardığım hiçbir zaman tükenmedi. Bu gezegende içimdeki müziğimle 30 yılda 3000’den fazla konserle 5 kıtada her yere gittim. Kendi memleketimde de yüzlerce yerde. Ben aydınlık bir geleceğe uzattım kalbimi. Bu ülkede en çok ileri vizyonuyla bizleri var eden Atatürk’e müteşekkirim. “Yürüyen Köşk”, “Şükran Türküsü”, “100. Yıl Marşı” benim teşekkürüm ve armağanımdır. Atatürk’e ve Atatürk Türkiye’sine. 106 esere gelince, pek çok şair, şehir, olay anlattım müziğimle. Bir ağacın dalları ve yaprakları gibidir, bestecinin eserleri. Bir ailedir, kimi yerde yapraklar da birbirine benzer elbet. Çağrıştırıyorsa kendi ailemin içinde bakılmalı. Bu da zamana yayılır. 2023’teki “Şimşek” ile 2001”deki “Açların gözbebekleri” benzeşiyor olabilir. “Lalala” ile de 1994’te bestelediğim “Sardunya’ya Ağıt” benzeşiyor olabilir. Bu ağacın yapraklarıdır, tohumlarıdır…
"Hayatıma dokunmalarındaki tüm amaç 'değersizleştirmek' oldu"
Şimdi Murat Bardakçı, Nagehan Alçı, Serhan Bali gibi basından isimler, hayatımın pek çok noktasında “kötücüllük” ile gelmişlerdir. Bendeki izleri maalesef budur. Hayatıma dokunmalarındaki tüm amaç “değersizleştirmek” oldu. Ve bu hiç değişmedi yıllarca. Değişmez, bunların ortak noktası malumdur. Buna İnce trollerinin eklenmesine şaşırmıyorum. 2013’te retweet etmekten 10 yıl hapis cezası almamdan tutun da tüm ürünlerime, bestelerime, yorumlarıma kadar karşımda önümde, arkadamda, hep onların o “kötücül” tavrı oldu. Fısıltısı, yazısı, kini ile… Ne kadar rahatsız edici. Bunu hiç hak etmeyen bir ömürde değil mi? Bu ülke böyle, kaçışı yok.
"Ben müzikten vazgeçemem"
Ben müzikten vazgeçemem. “Müziksiz bir ben” yokum çünkü. İçimde daha çok var. He şeyimle açık oldum. Onların içinde ne olduğunu da onlar düşünsün. Ben bu topluma “Ver elini” dileğimle geldiğimde bile “ne yapsam devirsem” derdindeler. Yazık."