Kültür-Sanat

 Fazıl Say: Benim çok üzüldüğüm konu Türkiye'den çok büyük bir beyin göçü olması

"Bizim bu zeki, yetenekli, çalışkan ve iyi eğitimli insanlara çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemdeyiz”

27 Haziran 2022 11:20

Piyanist Fazıl Say, "Benim çok üzüldüğüm konu tabii büyük bir beyin göçü oluyor Türkiye'den ve özellikle doktorlardan, büyük bir beyin göçü... Türkiye'nin çok aleyhine... Bizim bu zeki, yetenekli, çalışkan ve iyi eğitimli insanlara çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemdeyiz." dedi. 

Say, Cumhuriyet'ten Öznur Oğraş Çolak'ın sorularını yanıtladı. Say şunları kaydetti:

-Peki ya Türkiye'nin en büyük derdi, sorunu nedir sizce?

Türkiye'nin derdi bahsettiğim eğitim ideolojisi, müzikte... Neden bahsediyorsak aslında, hayatta da o. Ben Türkiye'nin genel durumuna yani ekonomi politikalarına, dış siyasetine, kültür siyasetine yansıdığını düşünüyorum. İnsan doğanın sosyal bir öğesi, bir varlığıdır doğa ile birlikte olan. İşte bizim ideolojimizdeki gerçekliklerle bunun eğitime yansıması, bunun küçüklükten itibaren olmasıyla olabilir. 

“Klasik müzik halka hitap etmiyor” dediler yıllarca... İşte görüyoruz; Ovacık'ta 30 bin kişi geliyor konsere, hani hitap etmiyordu? Hitap ediyor; (dinleyicilere) nasıl götüreceğimizi bilirsek, nasıl bir komünikasyon, nasıl bir diyalog kuracağımızı, nerede buluşacağımızı anlarsak, onlar da bizi anlar. Biz onlara dokunmak istersek onlar da bize dokunmak ister. Bu hayatın tüm diğer dallarına da yansıyan şeylerin başındadır. Benim çok üzüldüğüm konu tabii büyük bir beyin göçü oluyor Türkiye'den ve özellikle doktorlardan, büyük bir beyin göçü... Türkiye'nin çok aleyhine... Bizim bu zeki, yetenekli, çalışkan ve iyi eğitimli insanlara çok ihtiyacımızın olduğu bir dönemdeyiz.

-Babanız müzik yazarı Ahmet Say’ın çok değerli kitaplarından biri olan “Müzik Sözlüğü” basıldı. Sözlüğün hazırlanma aşaması ve içeriğinden, sizin için bu baskının ne ifade ettiğinden bahseder misiniz?

Babamın kitaplarının müzikolog Ersin Antep’in katkılarıyla yeni baskıları geliyor ve bunlara çok sevindiğimi söylemeliyim. Babam kitaplarının bir kısmını 2006 yılında biraz revizyondan geçirmişti. Yıl 2022 eklemeler yapılacaktır. “Müzik Ansiklopedisi” olsun, diğer tüm müzik kitapları olsun en iyi şekilde yeniden öğrencilerin, tüm müzikseverlerin, müzik öğrencilerinin hizmetine sunulacaktır. Ben halkımıza bunun çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Çok önemli bir eksiği kapattığını düşünüyorum, bu kitapların ve yeni revize edilmiş haliyle de çok büyük yarar sağlayacaktır. Tabii ki biz bunun arkasında olacağız.

Say Vakfı açılacak mı?

-Babanız Ahmet Say'ın kitapları başta olmak üzere, kendi eserlerinize de sahip çıkmak üzere; kısa bir süre önce Say Vakfı'nı kuracağınızı söylediniz. Hangi aşamadasınız ve bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Aslında yıllardır bize sorulan, bana teklif edilen, düşünülen çok insanın olmasını istediği bir şeydir bu vakıf... Babamın vefatından sonra tabii ki ben de bunu ciddi olarak düşünmeye başladım; bir “Say Vakfı”... Bütün Say ailesinin toplam eserlerini derleyen, toplayan, koruyan, muhafaza eden, Türkiye ve dünyaya tanıtan... Babamın müzik üzerine yazdığı yayınları yanında edebiyat eserleri, benim edebiyata yönelik tüm kayıt ve bestelerimle yazmış olduğum kitaplarımla büyük bir külliyat çıkıyor ortaya tabii ki..

Bunun yanı sıra çok yapmak istediğim bir şey de Türkiye’deki genç yeteneklere, kendi adıma da da sahip çıkmak. Bir festivalle belki şekillendirmek veya birkaç festivalle Türkiye’nin bazı yerlerinde yapacağımız etkinlikler olabilir. Özel geceler veya belki beş - on yıl sonra bir piyano yarışması eklenebilir. Çünkü biliyorsunuz dünyada artık benim ismim Türk piyanist olarak hem de marka olarak en üst düzeyde şekillenmiş durumda. Piyano yarışmasının beş - on yıl sonra Say Vakfı’nın kontrolünde gerçekleşmesinin dünya çapında da büyük yankı uyandıracağını ve dünyada genç piyanistlerin de ilgi odağı olacağını düşünüyorum. Bunların hepsi şu anda düşünce aşamasında, bunların şekillenmesi 2023-2024 yıllarını bulacaktır. Vakfın açılışı, çalışmaya başlaması ve bize gelecek desteklerin durumuna göre nasıl yapacağımızı şekillendireceğiz diye düşünüyorum. Şu anda her şey düşünce aşamasında ama kendi adıma düşünce aşamasında olan her şeyin olacağını bildiğim için ciddi bir şeyin geleceğini buradan söylemek isterim.

-Çok değil birkaç gün önce ‘Dünya Müzik Günü’ydü ve gazetemiz de ‘Müzik Yaşatır’ sloganını okurlarımızla paylaştık. Bugünün haberini, “103 müzisyen pandemide intihar etti” diye verdik. Sizin bu konuda düşünceleriniz ve söyleyecekleriniz bizim için önemli! Neler ifade etmek istersiniz?

Korona salgını, kültür sanat hayatı için iki yıllık bir tamamen durma anlamına geldi. Avrupa’da ve Türkiye’de kadrolu olan müzisyenler için büyük bir sorun oluşmadı. Onlar aylık maaşlarını konser vermedikleri halde veya online konserler vererek aldılar. Birikimi olan müzisyenler için de pandemi yaşamsal bir sorun oluşturmadı ama tabii ki günbegün yaşayanlar için çok büyük bir depresyondu ve çok büyük bir zorluktu. Burada dediğiniz gibi ben de çok üzülerek öğrendim hayatına son veren gençleri, yoklukta, zorluklarda... Çok üzüldüğümüz bir konudur. Pandeminin daha birinci-ikinci ayında kendim yüzden fazla genç müzisyene yardımcı olmayı denedim. Ama sonuçta iki yıl süren bir şeyde çok daha iyi bir yardım gerekiyordu devlet tarafından, bu durum zor oldu hepimiz için. Günümüzde konserler artık normal haliyle devam ediyor. Biliyorsunuz geçtiğimiz kış aylarında yüzde elli oturmalı olarak devam ettik. Ama nisan ayından itibaren herkes üçüncü aşısını da olduktan sonra düzeldi. Klasik müzik dinleyicisinde, psikolojik olarak yaşlı seyircilerimizde azalma hissediyoruz. Daha doğrusu salonlar ve orkestralar abonman sayısının azlığından şikâyet ediyordu. Bunun da gelecek eylül ayından itibaren yani bir sonraki sezondan itibaren düzeleceğini, herkesin döneceğini düşünüyorum. Bu şimdilik psikolojik korku. Şu an dünyanın birçok ülkesinde her şey üç aşağı beş yukarı düzelmiş durumda. Çok üzüldük yani hayatına son verenlere, zorluk çekenlere pandemi boyunca bizi yıpratan bir konuydu.