Gündem

Faruk Bildirici: Hükümet çevreleri 'istihbari dinleme'ye destek verdi ve bu bilgileri kullandı

'Siyasi iktidar, her tür elektronik gözetimin önünü açmakla kalmadı, buradan iktidarına güç devşirmeye girişti'

03 Aralık 2014 15:01

2008-2009 yılları arasında sektörlerinin ileri gelen 160 ünlü ismin, “istihbari dinleme” adı altında, ‘terör ve organize suç örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle’ dinlendiği iddia edildi. Hürriyet Gazetesi’nin santral numaralarından Doğan Holding’in üst düzey yöneticilerinin neredeyse tamamının dinlendiği öne sürülen listede ismi geçen Hürriyet gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, “Hükümet çevreleri de gizliden ve de açıktan bu faaliyeti destek verdi, buradan elde edilen bilgileri kullandı” dedi.

"AKP iktidarı döneminde devletin elindeki teknolojik olanakların, polise ve istihbarata çizilen yasal sınırların genişlediğini" belirten Bildirici, “Siyasi iktidar, her tür elektronik gözetimin önünü açmakla kalmadı, buradan iktidarına güç devşirmeye girişti. 2007'den itibaren itibaren dinleme, izleme, gözlemenin hem kapsamı arttı; hem de hedef kitlesi değişti” ifadelerini kullandı.

Bildirici'nin, ‘İstihbari dinleme’ adı altında “terör ve organize suç örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle’ dinlendiği iddia edilen listede ismi geçmesinin üzerine kişisel blog sayfasında kaleme aldığı(3 Aralık 2014) yazının tam metni şöyle:

 

Özel hayat katilleri

 

"Telefon dinlemeleriyle ilgili "Gizli Kulaklar Ülkesi" kitabımı 1998'de yazmıştım. Türkiye'nin"elektronik gözetim toplumu" haline gelişinin ipuçları o günlerden ortaya çıkmıştı; ben de kitabımda o ipuçlarını gözler önüne sererek özel hayata müdahalelere karşı çıkmıştım.Kitabımda, telefon dinlemeleri daha doğrusu elektronik gözetim konusunda "vatandaş" cephesinden bakan, bireyi koruyan yasal düzenlemeler yapılması gerektiği tezini savunmuştum.

Maalesef bireyin mahremiyetini gözeten yasalar yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri gördüğümüz yaklaşım burada da devam etti; telefon dinlemeleriyle ilgili olarak "devletin güvenliğini esas alan" yasalar çıkarıldı. Devlet vatandaşını ağırlıklı olarak Güneydoğu'da pervasız biçimde "şüphelendiği" herkesi dinledi, izledi.

AKP iktidarı döneminde devletin elindeki hem teknolojik olanaklar çok arttı; hem de polise ve istihbarata çizilen yasal sınırlar epeyce genişledi. Güvenlik güçlerinin elde ettiği bu yeni pozisyonu güçlendiren unsurlardan biri de siyasi iktidarın yaklaşımıydı. Siyasi iktidar, her tür elektronik gözetimin önünü açmakla kalmadı; buradan iktidarına güç devşirmeye girişti.2007'den itibaren itibaren dinleme, izleme, gözlemenin hem kapsamı arttı; hem de hedef kitlesi değişti.

Benim de içlerinde bulunduğum ve yeni ortaya çıkan dinleme listeleri de gösteriyor ki, güvenlik güçleri, dinlemeleri yaparken suç ve suçlu aramamış; siyasi iktidarın kendinden saymadığı ya da muhalif duruşu olan insanlar hedef alınmış. Bunu polisin içinde yuvalanmış, yasaları demiyorum, hukuku hiçe sayan bir cemaat örgütlenmesi gerçekleştirmiş olabilir. Ama bu örgütlenmenin ve bu kadar geniş dinleme faaliyetinin siyasi iktidardan bağımsız ve habersiz yapılabileceğine inanmıyorum. Hükümet çevreleri de gizliden ve de açıktan bu faaliyeti destek verdi; buradan elde edilen bilgileri kullandı.

Şimdi ben artık siyasi parti genel başkanları ve muhalif siyasi parti yöneticileriyle ilgili dinleme ve izleme listelerinin ortaya çıkmamışın bekliyorum. Çünkü hala MİT'in "istihbari dinleme/izleme"adı altında kimleri gözetlediğini bilmiyoruz. Oradaki listelerin daha da geniş olabileceğinden endişeleniyorum. Ayrıca telefonları dinlenenlerin isimleri ortaya çıkmaya başlasa da bilgisayarları ve mail trafiği izlenenlerin listeleri henüz ortada yok. Elektronik gözetlemelerin hedefinin telefonla dinlenenlerden daha da fazla olacağı kuşkusunu taşıyorum.

Siyasi iktidar, hükümet, yargı çevreleri bu konuda samimi bir soruşturma peşindeyseler, elektronik gözetimin tamamını ortaya çıkarmayı amaçlamalı. Aksi halde bu soruşturmalar göstermelik kalır, buzdağının asıl büyük kısmı yine gizli kalır.

Kendi adıma hukuksuz olduğuna inandığım bu dinlemeyi yapanlar hakkında şikayetçi olacağım. Ama hani siyasi cinayetlerde söylenen klasik bir laftır, "Sadece tetikçiler değil onları yönetenlerin, yönlendirenlerin de ortaya çıkarılması lazım". Evet ben de bu dinlemeler için aynı çizgideyim; sadece tetikçiler, dinleme emrini yerine getirenler değil, onlarla birlikte bu tetikçileri yönetenlerin de bulunması gerek. Günümüz yargısının, güvenlik güçlerinin bu konudaki gerçek suçluları ortaya çıkarabileceğine de inanmıyorum. Gerçekten ortaya çıkarılmak isteniyorsa TBMM'deki partilerin temsilcileri, bağımsız uzmanlar ve aydınlardan oluşan "Araştırma Komisyonu" kurulması gerek. Önerim budur. Ben de bu özel hayat katillerinin takipçisi olacağım.

İlgili Haberler