18 Mart 2016 12:44
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, çatışmaların tırmanması konusunda, “PKK’nın silahlı eylemliliği tırmandırması ve kör terör eylemlerine tekrar başvurması HDP’yi ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır” dedi.
HDP’nin Kürt sorununun çözümü bakımından PKK’nın silahsızlandırılması açısından umut yarattığını söyleyen Öneş, şöyle konuştu: “HDP’nin Türkiye demokratik sistemi içindeki yerini ve gelişimini ve Türkiye demokrasisinin nitelik kazandırılmasında bir motor güç olarak görenlerdenim. Hâlâ bu umudumu korumaktayım. HDP’nin Türkiye demokratik sistemi içindeki yerini ve gelişimini ve Türkiye demokrasisinin nitelik kazandırılmasında bir motor güç olarak görenlerdenim. Hâlâ bu umudumu korumaktayım.”
Oslo Süreci'nde diye bilinen PKK ile daha önceki diyalog sürecinde ve son açılımı başlatan ilk temaslarda önemli rol oynayan Öneş, BBC Türkçe'den Rengin Arslan'ın sorularını yanıtladı. Öneş'in açıklamaları şöyle:
Öncelikle bayram havasında geçen bir Nevruz’dan, bugün tedirginlikle beklenen, çok sayıda ilde yasaklanan Nevruz’a nasıl geldik?
İç politikada başlayan tartışma ve Kürt siyaseti ile çatışma, Suriye’deki gelişmelerle bütünleşti ve PKK buna paralel olarak Güneydoğu’da başlattığı hendek kazma, çukur kazma ve YDG-H’li gençler üzerinden silahlı eylemlerle bir özyönetim kurma kararlılığıyla birlikte oldu.
Çözümlerde gerekli öncü ana unsur yani, güven ortadan kalkınca da güvenlik tedbirleri sert şekilde gündeme girdi.
PKK lideri Cemil Bayık İngiliz Times gazetesine yaptığı açıklamada, "Kısa bir süre öncesine dek Türk ordusu ile savaş sadece dağlardaydı. Daha sonra kasabalara ve kentlere de taştı. Artık her yerde olacak” dedi. Bu sözleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gerçekten bu konuyu analiz etmekte zorlanıyorum. Bu bağlamda PKK eylemlilik açısından yeni bir aşamaya geçti.
Cemil Bayık’ın açıklamalarında, bunu Türkiye geneline yayarken AKP iktidarının hedef alınmış gibi gösterilmesi, sanki Türkiye’deki siyasal kutuplaşmada AKP karşıtı olan cephenin desteğini alma gibi bir arayışı gösteriyor ki, bu da mümkün değil. Çünkü yapılan eylemi hiçbir vicdanı olan insan kabul edemez. Gelişen toplumların, gelişen değerleri içerisinde çocuk, kadın, ihtiyar, fark etmeden kimlik farkı yaratmadan silah zoruyla dayatılan anlayışın çağımızda günümüzde kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Ben o zaman şunu ifade ediyorum, PKK içinde bir zihniyet ayrışması başlamıştır. "Öcalan İmralı’da acaba bu gelişmeleri tasvip eder mi?" sorusu gündemde. Avrupa kesimindeki Kürt siyasetinin temsilcileri acaba bu neticeleri kabul eder mi? Halkların Demokrasi Partisi (HDP) içindeki yapı bu gelişmeyi tasvip eder mi? Sayın Demirtaş bu gelişmeleri lanetlediğini ifade etti, kınadığını, kabul edilemeyeceğini ifade etti.
Ben bu günden itibaren, içinde bulunduğumuz şartlardan itibaren sanıyorum ki Kürt siyaseti içinde bu kör terör eylemi, hiçbir vicdanını kabul edemeyeceği bu yeni eylemlilik sıçraması, tartışma konusu olacak. PKK’daki demokratik mücadele yanlıları ile silahlı mücadele yanlıları da bir ayrışmayı ortaya çıkaracaktır.
Bir vatandaş olarak ifade ediyorum ki Kürt siyasetindeki demokratik mücadele yanlıları bu gelişme karşısında kesin tavırlarını alabilmeli ve hatta bir bölünme durumu yaratacaksa dahi bu bölünmeyi demokratik eksende kendileri yaratma gibi bir inisiyatifin içine girmelidirler. Çünkü bu gelişmeler bırakın Türkiye’deki Cemil Bayık’ın hayal ettiği Türkiye’yi, Türkiye’deki mevcut demokratik ortamını dahi geriye götüren, geri adımları ortaya çıkaran ve demokratik gelişmeleri engelleyen ve Türkiye’de bir sanki otoriter yapıyı davet eden, sanki bir demokratik sistem dışı yeni bir silahlı darbe dönemlerini arzulayan, sanki Türkiye’de bir kaos çıkarılarak, kaostan, ölümden kendi çıkarına yani Kandil dağındakilerinin kendi çıkarına bir sonuç elde etme gibi bir durum olarak görüyorum meseleyi.
Bugün ortaya çıkan sonuçlar, PKK’nın silahlı eylemliliği tırmandırması ve hele hele kör terör eylemlerine tekrarlayarak başvurması ve tekrarlanacağını açıklaması HDP’yi ortadan kaldırmaya yönelik bir adımdır.
Peki bu süreçte HDP daha fazlasını yapamaz mıydı? Siyaseten bir alan açabildi mi kendine?
HDP, Kürt Sorunu'nun çözümü bakımından, PKK’nın silahsızlandırılması açısından bir umut ışığı yarattı. Şahsen ben HDP’nin Türkiye demokratik sistemi içindeki yerini ve gelişimini ve Türkiye demokrasisinin nitelik kazandırılmasında bir motor güç olarak görenlerdenim. Hâlâ bu umudumu korumaktayım. Ancak bu son gelişmeler HDP’ye büyük darbe vurmuştur. Türkiye toplumunda kazandığı güveni yer yer kaldırmış veya yer yer sarsmıştır. Bugün seçim olsa karşı rakip partilerin gayretleriyle değil, PKK’nın gayretleriyle HDP baraj altında kalır. Böylesine bir durumu süreçler içindeki siyaset üretiminin yetersizliklerinin etkileri vardır ancak PKK’nın etkisi öncelikli ve tayin edicidir.
Ankara’da son beş ayda üç büyük saldırı yapıldı. Sizce istihbarat zafiyeti var mı?
Şunu objektif şekilde tespit etmemiz lazım. Türkiye 30 yıldır bir terör olayı ile karşı karşıya ve sürekliliğe sahip. 50 bine yakın insanımız; polisi, subayı, askeri, korucusu ve elinde silah olan vatandaşlarımız, gençler öldü. 50 bine yakın insan kaybettik. 100 milyonlarca değer maddi değer kaybımız var. Manevi değerler ayrı. Böylesine tahayyül bile etmek istemediğimiz bir yıkım.
Böylesine bir yıkım karşısında siyaseten eksi notlarımız çok, güvenlik bakımından zafiyetlerimiz çok, istihbaratlarımız bakımından zafiyetlerimiz çok. Böylesi bir yıkım içerisinde şu zafiyet mi bu zafiyet mi diye ben tartışmam. Siyaseten de güvenlik tedbirleri bakımından da bir zafiyet ile karşı karşıyayız.
İntihar eylemi olması da önemli değil mi?
Bugünkü durumda ortaya çıkan insan psikolojisi...Bu olayları değerlendirirken teröristleri nasıl böyle bir psikolojinin nasıl ortaya çıktığı sorununu siyasetçiler cevap verebilmeli. Cevap vermekte zorlanıyoruz. Çünkü tarihsel bir birikim. Doğru veya yanlış, bir tarihsel birikimin yani Kürt Sorunu'nun yarattığı bir psikolojik alt yapı, Kürt sorununun yarattığı tarihsel travmalar ve 50 bin insan ölmüş. Her evde bir cenaze var. Biz Batı’da şehitlerimiz için ağlarken, Doğu’da da ölen silahlı gençler için ağlayanlar var, onlar için anıt mezarlar yapanlar var. Bugün de güneydoğuda bu operasyonlar yapılırken aynı şeyi düşünmek zorundayız. Terörist diye dışlamadan, niçin terörist olduğunun cevabını vermek zorundayız.
Cizre’de yapılan operasyonları, ilan edilen sokağa çıkma yasaklarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir yandan sivil ve çocuk ölümlerin olduğu bir yandan uygulamalarla ilgili soru işaretlerinin olduğu bir dönem yaşanıyor.
Objektif tespiti yapalım. Çünkü doğru konuşmak zamanı. Böylesine silahların depolandığı, gençlerin silahlandırıldığı, ölüm hattına çocukların yerleştirildiği ve bu konunun bir dayatma şeklinde devlete karşı güvenlik kuruluşlarına karşı topluma karşı dayatıldığı bir ortamda, kamu güvenliğinin sağlanması o devletin o güvenlik kuruluşlarının meşru hakkı.
Çocukların o hatlara yerleştirildiğini mi düşünüyorsunuz?
Tabii tabii. Yalnız bunu yaparken şu soruyu da sormamız lazım. PKK’nın bu hazırlıkları karşısında gerçekleştirdiği somut durum karşısında böylesine silah depolanma olayı nasıl gerçekleştirildi. Devlet tarafından kurumları tarafından nasıl görülmedi? Nasıl tespit edilemedi. Durum bu noktaya nasıl getirildi? Bunun hem hukuki sorumluluğu hem siyasi sorumluluğu olması lazım.
Devlet böylesine bir yapılı ortadan kaldırmak zorundadır, vatandaşını korumak zorundadır, devletin kurumsal yapılarını korumak zorundadır. Ancak bu noktaya gelinişinin de hesabını vermek zorundadır.
Demokratik bir ülkede, bir hukuk devletinde bunun da hesabının verilmesi gerekir. Ayrıca meşru ve demokratik bir ülkede, eleştirilerimize ve eksikliklerimize rağmen böylesine silahlı yöntemlerle, böylesine kör terör eylemleriyle bir hak elde etme mücadelesinin de ne objektif ne sübjektif şartları vardır.
Biraz evvel ifade ettik, Kürt siyasetinde HDP gibi halkın seçtiği, 5-6 milyon seçmenin oy verdiği, Kürt kimlikli vatandaşlarımız dışındaki demokratik unsurların desteklediği bir siyasi parti 80 milletvekili ile TBMM’ye girmiş ve Türk milleti buna kucak açmışken böylesine bir yol, HDP’nin önünü tıkayarak böylesine bir süreç içine girilmesini mantıken izahının yapılması mümkün değil. O zaman karşımıza kendi ekseninde siyaset yapan bir demokratik partiye rağmen, sadece kendi 19. yüzyıl. 20. yüzyıl pratikleri içinde gördüğümüz silahlı mücadele metotlarını zihniyet olarak kabullenmiş ve dünya ile ilgisi olmayan bir kadronun sadece kendisini dayatma ve kabul ettirme arzusu olarak bakmamız gerekir. Öyle bir gerçeklik var karşımızda.
Öcalan ne düşünüyordur?
Ben sanıyorum ki Öcalan çok karmaşık duygular içindedir. Çünkü PKK siyasetinin ideolojik çatısını kuran bir kişi, örgütün lideri ve özellikle örgütsel yapı dışında örgütün etkileyebildiği kitlelerin desteğini almış, hatta biraz mitleştirilmiş bir şahıs...
2013 Nevruzu’nda stratejik açıklama, Öcalan’ın uzun deneyiminin tecrübesinin getirdiği bir sonuçtu. Çünkü Öcalan biliyor ki Kürt siyasetinin hak arama mücadelesi içinde Kürt siyasetini kullanmak isteyen güçlerin, çeşitli Batılı ülkelerinin, Doğu ülkelerinin Suriye, Ortadoğu ve Türkiye’deki çıkarları için örgütü nasıl kullanmak istediklerini en iyi gören bir lider.
Kürtlerin tarih boyunca, nasıl araçsallaştırıldığının da son örneği, son lideri Öcalan. Bu sebeple tecrübelerine dayanarak teorisini oluşturmuştu ve artık Türkiye’de silahlı mücadele şartlarının sonlandırıldığını ifade etmişti, konuşmuştu ve savunmalarında da bu tip bağlantıları da açıkça ortaya koyan bir liderdi.
Öcalan Suriye’deki kantonlaşmayı kendisi de örgütü bakımından bir kırmızı çizgi olarak görüyordu ama Öcalan’ın o meseleye bakışının, ben şahsen kişisel olarak silahlı mücadele ile değil, medeni dünya ile birlikte, Suriye’de Suriye halkının kararı çerçevesinde bir demokratik kantonlaşma şeklinde olduğunu veya olmasını istediği gibi bir düşünce yapısında olduğunu sanıyorum. Keşke konuşma imkanı olabilse, keşke açıklamalar yapabilse. Silahlı mücadelenin sonlandırılmasında da gene önemli rolü olabileceğini düşünüyorum.
Devlet Öcalan ile görüşüyor mudur?
Cevat Öneş: Devletin kontrolü içinde, şu an mahkum Öcalan. Sanıyorum ki devletin temasları vardır. Şunu da ifade etmem lazım: Kandil’in bu tip bir kör teröre yönelmesi karşısında, Kandil’in HDP’yi siyaseten dışlamak istemesi karşısında, Öcalan’ı da dışlamak istemesi gibi bir tavır içinde olduğunu da düşünmek lazım.
© Tüm hakları saklıdır.