15 Temmuz Darbe Girişimi

Eski AKP'li vekil: Menzilciler bir bakanlıkta neredeyse tüm pozisyonları kendi üyeleriyle doldurdu!

Hüseyin Besli: Bugün terörist dediklerimiz 10-15 yıl önce kardeşimizdi

Menzil Şeyhi Seyid Abdulbaki

10 Kasım 2016 21:02

Eski AKP milletvekili Hüseyin Besli, "Eğer, FETÖ’nün bugünkü güce erişmesinde ticaretle hemhal oluşunu, kontrolsüz para kazanmasını önemsiyorsak bugün aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez" dedi. Besli, Akşam gazetesindeki köşesinde "Dolayısıyla, misal olarak, ismini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim" ifadelerine yer verdi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın belediye başkanlığı döneminden beri en yakınındaki isimler arasında bulunan ve Erdoğan'ın biyografisini de yazan Hüseyin Besli, "Kimse kendisini kandırmasın. Bundan 30 yıl, 10-15 yıl önce, bugün terörist ve hain olarak isimlendirdiğimiz FETÖ elemanları bizlerin kardeşi idi. Bütün Müslümanlar, mütedeyyinler gibi onlar da rejimin mağdurlarıydı. Yıllar boyunca içine sızdıkları devletin imkânlarıyla semire semire bugün karşımıza bir ölüm organizasyonu ve hainler çetesi olarak çıktılar" dedi.

Hüseyin Besli'nin Akşam gazetesinin bugünkü (10 Kasım 2016) nüshasında yayımlanan "Bana ne?' demeden" başlıklı yazısı şöyle:

1

15 Temmuz darbe girişiminin millet tarafından bertaraf edilmesinden sonra; FETÖ’ye yönelik temizlik ve tasfiyenin devlette ve sivil toplumda ortaya çıkardığı boşluğu doldurmaya çalışan açıkgözler türedi.

Bu hususu iki grup üzerinden irdeleyebiliriz.

Birincisi, Kemalistler

İkincisi ise, kimi tarikatlar ve vakıflar.

2

Bırakalım; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren ülkenin tepesinden bir türlü inmeyen askeri vesayet uygulamalarını. Ki, daha başlangıçta, yeni cumhuriyet ilan edilmeden, bizzat Mustafa Kemal’in eliyle ve emriyle Birinci Meclis feshedilmiş, askeri vesayete hayır diyecek bütün muhalif sesler susturulmuştur. Bu vaziyet Mustafa Kemal’in ölümüyle de bitmemiş Milli Şef İnönü eliyle 1950’ye kadar sürdürülmüştür. Devamında 60 ihtilali, 72 darbesi, keza 80 darbesi, 28 Şubat uygulaması hep Kemalist askerlerle gerçekleşmiştir.

Son zamanlarda televizyonlara çıkıp, gazetelere mülakat veren Kemalist subaylar, milletçe hafıza kaybına uğradığımızı zannediyor olacaklar ki, sütten çıkmış ak kaşık misali ortalıkta dolaşıyorlar.

Hadi geçmişi bir tarafa bıraktık, AK Parti iktidarında gerçekleşen askeri müdahale teşebbüslerini de unuttuğumuzu, hatta hiç yaşanmadığına inanmamızı bekliyorlar.

Oysa dün olduğu gibi, 2000’li yıllarda da silahlı kuvvetlerin içinde darbeci, Ergenekoncu, Balyozcu subaylar hep vardı.

Bu çerçevede açılan Ergenekon ve Balyoz davaları gerçek verilere oturuyordu.

FETÖ mensubu yargı mensuplarının, kendi elemanlarına yer açmak için, bu davaları sulandırmaları, çapını büyütmesi, darbeci ve Balyozcu olmayanların da işin içine karıştırılması, bu gerçeği ortadan kaldıramaz, kaldırmamalıdır.

Onlar istedikleri kadar, fırsattan istifade kendilerini pazarlamaya çalışsınlar, Yeni Türkiye’de bu malın alıcısı yoktur.

2

Kimse kendisini kandırmasın.

Bundan 30 yıl, 10-15 yıl önce, bugün terörist ve hain olarak isimlendirdiğimiz FETÖ elemanları bizlerin kardeşi idi. Bütün Müslümanlar, mütedeyyinler gibi onlar da rejimin mağdurlarıydı. Yıllar boyunca içine sızdıkları devletin imkânlarıyla semire semire bugün karşımıza bir ölüm organizasyonu ve hainler çetesi olarak çıktılar.

Öyleyse, bugünden gelecek 10-15-20 yıla bakarak benzer bir tehlikeyle karşılaşmamak adına teyakkuz halinde olmalıyız.

Eğer, FETÖ’nün bugünkü noktaya, devlete/bürokrasiye sızarak, devlet imkânlarını kullanarak geldiğine inanıyorsak… Eğer, FETÖ’nün bugünkü konumuna, halkımızın dini duygularını harekete geçirerek, dine hizmet adına himmet toplayarak geldiğini kabul ediyorsak…

Eğer, FETÖ’nün bugünkü güce erişmesinde ticaretle hemhal oluşunu, kontrolsüz para kazanmasını önemsiyorsak… Bugün aynı yöntemleri kullanan yapıların (tarikat/vakıf) gelecekte aynı sonuca varmalarının kaçınılmaz olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmez. Dolayısıyla, misal olarak, ismini palazlandığı şehirden, Adıyaman/Menzil’den alan bir yapının özellikle bir bakanlığımızda neredeyse bütün pozisyonları kendi mensuplarıyla doldurmasına dikkat çekmek istedim…

‘Bana ne?’ demeden.

Not: Gerekirse bu konuya devam edeceğiz.

İlgili Haberler