13 Kasım 2024 14:06
T24 Haber Merkezi
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben hâlâ Esed'den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var" dedi. Erdoğan ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi'nde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad konuşurken salondan ayrıldığı iddialarına da yanıt verdi. ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump'ın ocak ayında başlayacak yeni dönemi ile ilgili olarak da "Temennimiz odur ki, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç başlamış olsun. Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur. Bu fırsatları değerlendirme iradesi ve iki ülkeye de kazandıracak adımların atılması temel beklentimizdir" ifadelerini kullandı. "Trump ile görüşmelerimiz Biden ile mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı" diyen Erdoğan, "ABD-Türkiye ilişkilerinin gelişmesi, bir telefon diplomasisiyle sağlanamaz" uyarısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suudi Arabistan ve Azerbaycan ziyaretleri dönüşünde uçakta gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan'ın gündeminde dış politika da vardı.
ABD Başkanı seçilen Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesi hatırlatılarak, yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkileri ile fırsatlar açısından ve riskler bağlamında ilişkilerin seyriyle bu yeni dönemi değerlendirmesi istenen Erdoğan, yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinin gelişmesinin, yaptıkları bir telefon diplomasisiyle sağlanamayacağını söyledi.
Trump ile uluslararası toplantılar ya da ikili görüşmelerde bir araya gelerek bundan sonraki süreci nasıl değerlendireceklerini daha iyi tespit edeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda Sayın Trump'ın kabinesi nasıl oluşacak, nasıl bir kabine ortaya çıkacak bunları görmemiz gerekiyor. Bir de Sayın Trump'ın kabinesi, benim kabinemdeki arkadaşlarla yapacakları görüşmelerle birbirlerini çok daha yakından tanıyacak, bilecek ve ona göre de adımlarımızı inşallah atacağız. Bu noktada başkan yardımcıları ve dışişleri bakanları önem arz ediyor. Bu bakanlarımız bir araya gelmek suretiyle birbirlerini tanıyıp, istişare edecekler. Temennimiz odur ki, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında çok daha farklı bir süreç başlamış olsun. Şüphesiz iki ülke arasında fırsatlar her zaman mevcuttur. Bu fırsatları değerlendirme iradesi ve iki ülkeye de kazandıracak adımların atılması temel beklentimizdir. Biz konuya, her liderin yaptığı gibi ülkemizin çıkarları perspektifinden yaklaşıyoruz. Trump yönetimi, ekonomiyi öncelikli hedeflerinden biri olarak görüyor. Türkiye de stratejik coğrafi konumu ve genç nüfusu ile yatırım fırsatları sunan bir ülke. İki ülke arasında ticaret hacminin artırılması ve yatırımların teşvik edilmesi için yeni fırsatlar oluşturabiliriz. Özellikle enerji, altyapı ve teknoloji alanlarında yeni işbirliklerini geliştirmemiz mümkün."
"Elon Musk ile arada sırada görüşür müsünüz? Bunun yanında Türkiye'nin uzaya gitme çalışmaları olsun, teknoloji ile ilgili çalışmaları olsun bu noktada küresel düzlemde Türkiye'yi neler bekliyor?" sorusu üzerine şöyle konuştu:
"Bu kampanyada Elon Musk, Sayın Trump'ın yanında yer aldı. Bizi burada ilgilendiren konu Musk'ın uzay ve teknoloji alanında çalışan bir iş insanı olması... Kendisi teknolojiyi yakından takip eden ve bazı ciddi teknolojik adımları da atan bir isim. Türkiye'de kendisiyle bu konuyla ilgili bir görüşme yaptık. Son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda Türkevi'nde kendisiyle görüştüğümüzde çocuğunu da yanına almış ve Türkevi'ne öyle gelmişti. Türkevi'ndeki görüşmemizde de samimi bir havada görüşmeyi yaptık. Türkiye'nin teknoloji alanında attığı atılımlar, dünyanın dikkatini çekiyor. Teknoloji tek başına ilerleyeceğiniz bir alan değil, mutlaka bazı işbirliklerine ihtiyacınız oluyor. Bu alanda işbirliği fırsatlarının doğması halinde Musk ile de adımlar atılabilir. Elon Musk, Sayın Trump yönetiminde hangi alanda görev alacak, hangi alanda aldığı görevle Sayın Trump'a veyahut da Amerika yönetimine faydası olacak bunu zaman içerisinde göreceğiz."
Erdoğan, Donald Trump'ın ABD Başkanı olarak seçilmesinin, bölgesel savaş ve İsrail işgali tehdidini ne oranda azalttığına ilişkin soru üzerine, şunları anlattı:
"Bana bu konuyla ilgili tespitler için biraz erken gibi geliyor. Trump, görevi Biden'dan teslim alsın bakalım. Devir teslimden sonra yeni dönemde ne gibi adımlar atacak, bunu o zaman göreceğiz. Temennimiz odur ki; Trump bu dönem bölgeye yönelik çok daha farklı adımlar atsın. Çünkü zaman zaman verilen mesajlar bizi kaygılandırabiliyor. Onun için de ocak ayını bir görmemiz lazım. Ocak ayından itibaren ne gibi adımlar atılacağını bence o zaman göreceğiz. Kendisiyle seçilmesi sonrası nasıl birkaç gün içerisinde görüşüp konuştuysak, bundan sonraki süreçte de bu temaslarımızı aynı şekilde gerçekleştireceğimize inanıyorum. Çünkü geçmişte Trump ile görüşmelerimiz, Biden ile mukayese edilemeyecek derecede fazlaydı. İnşallah bu dönemde de bu adımları en güzel şekilde atarız ve hem Amerika Birleşik Devletleri hem Türkiye buradan kazançlı çıkar."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD'nin liderliğindeki Batı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki kurulu düzen için Çin ve Rusya'yı tehdit olarak görüyor. Rusya ve Çin'in İsrail ve Gazze konusundaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in, Rusya Devlet Başkanı Putin'in ne gibi tavırları olacak bunları zaman bizlere gösterecek. Bu işin en ideal şahidi zamandır. Bizler de bunu takip etmek durumundayız ve takip edeceğiz. Ona göre de ne gibi tavır takınıyorlar, ne gibi adım atacaklar göreceğiz. Çünkü bunlar artık dünyada çok önemli konuma gelmiş olan ülkeler. Dolayısıyla biz de artık onları takip edeceğiz. Çin ve Rusya, İsrail'in bu saldırılarının haksız ve hukuksuz olduğuna ilişkin açıklamalar yaptı. Saldırıların sonlandırılıp konunun diplomasi yoluyla çözülmesi noktasında beyanları da bulunuyor. Birleşmiş Milletler zemininde başlattığımız, İsrail'e silah ve mühimmat sevkiyatının durdurulması için tedbir isteyen ortak mektup girişimimize Rusya ve Çin imza verdi, bu önemli bir adımdır. Çünkü İsrail'e bu silah ve mühimmat sevki devam ettiği müddetçe İsrail daha saldırgan hale gelecek. İsrail'in durdurulmadığı her gün Filistin ve Lübnan'daki insani tablo biraz daha ağırlaşıyor. İnsani yardımların kesintisiz ulaşımının sağlanamadığı her gün insanlar ilaçsızlık, açlık, susuzluk ve vahşice saldırılar nedeniyle ölüyor."
"Görüştükleri tüm ülkelerle gündem başlıklarından birinin mutlaka İsrail'in Filistinlilere yönelik zulmü olduğuna" dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Zulmün karşısında olmak için insan olmak yeterlidir. Hangi dili konuştuğunuz, hangi inanca sahip olduğunuz, derinizin ya da saçınızın, gözünüzün rengi değil insani değerlere sahip olup olmadığınız önemlidir. Maalesef bazı Batılı ülkelerin yönetimlerinden bunu göremedik. Çırpınan Filistinli çocukların feryatları karşısında yürekleri titremeyenlerle ortak bir paydada buluşmamız çok zor. Hastanelerin, ambulansların vurulduğunu gördüklerinde buna isyan etmeyenler, bunu normal görüp 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' kılıfıyla bu suçu örtmeye çalışanlardan zulme karşı duruş beklemek hayalcilik olur.
Arap ülkeleri ve Türk devletleri ile insanlık ittifakını genişletmek, tek ses ve tek yürek olduğumuzu göstermek için çalışıyoruz. Bir ve beraber aynı amaçla ve aynı tonda bu zulme karşı seslerimizi yükseltmemiz gerekiyor. Kaybedilen zamanı çoğaltmadan bunu yapmak ise daha da önemli. Çağrımız somut adımları içeriyor. Mesela Uluslararası Adalet Divanı'nda bir hukuk mücadelesi başladı, ona güçlü destek önemli. Filistin devletinin tanınması için çabalamak bir başka somut adım. İki devletli çözüm olmadan bölgeye huzur ve barışın gelmesi mümkün değildir. İsrail'e yönelik ticari kısıtlamalar ve ambargolar da yine başka bir mücadele biçimi. Diplomatik baskının artırılması için İsrail'i her alanda köşeye sıkıştıracak aktif bir diplomasi ortaya konulması da mühim. Büyük bir insanlık sınavının ortasındayız. Bu sınavdan geçmek insanlık ittifakının parçası olmakla mümkün. Yoksa tarih İsrail'in yanında duranları da zulme sessiz kalanları da yargılayacaktır."
"Türkiye'nin, İsrail ile ticaretinin halen devam ettiğine" dair bazı iddiaların gündeme getirildiği hatırlatılarak, bu konudaki düşüncesi sorulan Erdoğan, şunları aktardı:
"Siyasetin en kirli tarafı burası. Niye yaparlar bunları? Mevcut hükümeti nasıl yıpratırız anlayışıyla, bu amaç için yaparlar. Biz şu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümeti olarak İsrail ile ilişkileri kesmiş durumdayız. Bizim şu anda İsrail'le bu noktada herhangi bir ilişkimiz yok. Bundan sonraki süreçte de bu ilişkileri geliştirmek için attığımız adım da yok. Malum bu siyasi partiler, ki bunlar da cürmü kadar yer yakar, ne yapıyorlar şimdi? 'Acaba biz Cumhur İttifakı'nı nasıl yıkarız veya Cumhur İttifakı'nı nasıl yerden yere vururuz', bunun arayışı içindeler. Bununla yerden yere vurulmaz. Şu anda Cumhur İttifakı, İsrail ile ilişkilerin kesilmesi konusunda kesin kararlıdır. Biz bu kararlılığımızı bundan sonraki süreçte de devam ettireceğiz. Tayyip Erdoğan'ın başında olduğu Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İsrail ile hukukunu devam ettirmez, geliştirmez. Böyle bir niyetimiz de söz konusu değil.
Bu konuda bazıları kulaklarını, gözlerini ve zihinlerini hırs tıkaçlarıyla kapatmış durumda. Onlar hakkı görmeye kör, hakkı işitmeye sağır, hakkı söylemeye dilsizler. Onlar için yapacak bir şey kalmamıştır. Bulundukları çukurda çırpınmaya ne dersek diyelim devam edecekler. Bizim muhatabımız iftiracılar hiç olmadı. Biz bu konuyu milletimize anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. Çünkü bizim bu konuda ne kadar samimiyetle gayret gösterdiğimize milletimiz şahittir. Sadece milletimiz değil, dünya şahittir. Biz İsrail ile ticareti de ilişkileri de kestik, nokta. Biz Filistin'in sonuna kadar haklı davasında yanındayız. Biz Netanyahu denilen zalimden de onun çetesinden de bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde soracağız. Sonuna kadar zalimlerin ensesinde olacağız. Biz böylesi bir baskı yaptığımız için İsrail'in dümen suyundaki bu iftiracılar bizi hedef alacak, biliyoruz. Biz istikametimizi iftiracıların kirli cümlelerine göre değil, milletimizin işaret ettiği yöne göre tayin ediyoruz."
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi'nde, aile fotoğrafında Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile yer almasının en çok konuşulan konu olduğu belirtilerek, zirve marjında Suriye tarafıyla herhangi bir temaslarının olup olmadığının sorulması üzerine Erdoğan, Beşar Esed'in konuşmasını dinleme imkanı olmadığını, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmek için çıktığını söyledi.
"Ben hala Esed'den umutluyum. Bir araya gelip Suriye-Türkiye ilişkilerini inşallah yoluna koyalım diye hala umudum var." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü bizim Suriye-Türkiye arasındaki terör yapılanmalarını yok etmemiz lazım. Suriye'de adil ve kalıcı barışın zemini vardır. Bunu sağlamak için atılacak adımlar da bellidir. Biz, Suriye tarafına normalleşme konusunda elimizi uzattık. Bu normalleşmenin Suriye topraklarında barışa ve huzura kapı aralayacağını düşünüyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden biz değiliz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü terör örgütü PKK/PYD/YPG başta olmak üzere teröristler tehdit ediyor. Suriye'nin toprak bütünlüğünü çoğu ülkelere dağılmış Suriyeliler de tehdit etmiyor. Esed bunun farkına varıp ülkesinde yeni bir iklimi başlatacak adım atmalı ve ülkesine sahip çıkmalıdır. Yanı başlarındaki İsrail tehdidi bir masal değil. Çevredeki ateşin istikrarsız topraklarda hızla yayılacağı unutulmamalıdır."
İsrail'in saldırıları konusunda "Bölgedeki ateşin bizi de yakmasını beklemeyeceğiz." sözlerinin sorulması üzerine Erdoğan, "Bu terörden arındırılmış bölge konusunda 30 kilometre derinlik durumu var. 30 kilometre derinlik meselesinde aslında Suriye'nin içinde bu terör örgütlerini yok etme adımlarımız söz konusuydu. Bir diğer taraftan da amaç Türkiye'ye gelen Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü, güvenli ve onurlu şekilde geriye dönüşleri için zemin hazırlamaktı. Bu konuda da belli bir mesafe alındı." ifadelerini kullandı.
Hâlâ Suriye'nin kuzeyinde konut yapımlarının devam ettiğini aktaran Erdoğan, "Oradaki konut yapımlarıyla Suriyeli kardeşlerimize bir zemin hazırladık. Şu anda da gerek COP Zirvesi'nde gerek Riyad'da yaptığımız toplantılarda Suriye'deki atacağımız adımlar büyük önem arz ediyor. Bunu hallettiğimiz andan itibaren zaten Suriye'nin kuzeyinde ciddi mesafe alacağız. Şu anda Suriye'de Kamışlı bölgesini düşünün. Niye biz Kamışlı'da güvenlik güçlerimizle gerekli adımları atıyoruz? Çünkü orada bu terör örgütünün kökünü de yok edelim diyoruz." diye konuştu.
Erdoğan, "Ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için sınır ötesi operasyonlarımız her zaman gündemimizde. Tehdit hissedersek her an sınır ötesi operasyonlarımıza başlayacak hazırlığımız mevcut." dedi.
Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılarından kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Fakat Suriye'nin kuzeyinde tam bir istikrarsızlık hüküm sürüyor. Bu da terör örgütlerinin o bölgedeki karmaşadan beslenmesi ve orada tutunması için elverişli ortam hazırlıyor. Suriye'deki istikrarsızlık ve terör örgütlerinin orada tutunması bizim için bir güvenlik riskidir. Bizim gerek DEAŞ'a gerek PKK/PYD/YPG'ye yönelik tüm harekatlarımızın amacı kendi güvenliğimizi sağlamaktır. Bundan sonra atacağımız adımlar da bunun için olacak. Sınırlarımızda hala teröristlerin tutunduğu alanlar bulunuyor ve burası bizim güvenliğimiz için risk oluşturuyor. Oraları tamamen temizlemeden ve terör bataklığını kurutmadan tam anlamıyla güvenliği sağlamak mümkün değil."
Rio'da gerçekleşecek G-20 Zirvesi'nde özellikle küresel ekonomi ve enerji güvenliği anlamında nasıl bir duruş planladığı sorulan Erdoğan, Brezilya toplantısının dünyaya çok farklı mesajların verileceği bir zirve olacağını söyledi.
Bu konuda kararlı olduklarının altını çizen Erdoğan, şunları kaydetti:
"İnşallah dersimize de iyi çalışacağız. Brezilya'da Rio Zirvesi çok çok verimli, faydalı bir zirve olacak diye düşünüyorum. Sayın Lula ile oradaki buluşmamız inşallah dünyada ses getirecek bir buluşma olacaktır. Rio'da gerçekleşecek G20 Zirvesi'ni, küresel ekonomi ve enerji güvenliği konularında önemli bir platform olarak görüyoruz. Türkiye, küresel ekonomi için istikrarı artırıcı önlemler ve işbirliklerine yoğunlaşmış bir ülke. Özellikle pandemi sonrası ekonomik toparlanma süreçlerine yönelik ortak stratejilerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkeler arası dayanışmanın önemini her fırsatta dile getirdik. Enerji güvenliği de Türkiye için kritik bir konu. Küreselleşen dünyada gelişmekte olan ülkelerin ekonomik zorluklarına yönelik somut öneriler içeren bir gündem oluşturmalıyız. Çünkü zincirleme reaksiyonla sadece bir ülkenin değil ilişkili birçok ülkenin ekonomisini etkileyen krizlere karşı tedbir almalıyız. Bulunduğu uluslararası platformların aktif ve etkili üyelerinden olan Türkiye hem kendi ekonomik çıkarlarını hem de gelişmekte olan ülkelerin durumunu iyileştirmeye yönelik çok sayıda öneri üzerinde çalışıyor."
© Tüm hakları saklıdır.