Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Ahmet Güneştekin'in İzmir'de açtığı 'Gâvur Mahallesi' sergisinden izlenimlerini aktardı. Özkök, "Başlarda sadece 'Gâvur İzmir’in mübadil bavullarını' görürken yavaş yavaş kendi bavullarınızı da açmaya başlıyorsunuz." değerlendirmesini yaptı.
Özkök'ün "Dün İzmir'de açtığımız o gâvur bavulundan ne çıktı?" başlıklı yazısı şöyle:
Dün İzmir'de açtığımız o gâvur bavulundan ne çıktı?
İzmir’de kaldığım otelin 8’nci katındaki yatağım şiddetle sallanmaya başladığında, tuhaftır ilk işim saate bakmak oldu.
Tam 03.09'du…
1999 Gölcük depreminden beri yatağım ilk defa böyle sallanıyordu.
Ancak sarsıntı çok kısa sürdü…
Yine de insanda şöyle bir tedirginlik bırakıyor.
Tekrar sallanacak mıyız?
Biraz sonra mahalleden ilk 'gâvur İzmir' fotoğrafı geliyor
Yarım saat sonra bir arkadaşım mahallesinden ilk fotoğrafı atıyor…
Bir komşusu sokağa tezgâhı kurmuş, beyaz bardaklarda rakı… Mahalle sakinlerine dağıtıyor.
“Gerginliğinizi alır…”
İçimden “İşte böyle olur 'Gâvur İzmir’imin depremi bile” diyorum.
Çünkü gece yatağa kafamda “gâvur” kelimesi ile girmiştim.
Bir gece önce fuarda Ahmet Güneştekin’in sergisi açılmıştı ve davetliler arasında ben de vardım.
Serginin adı çok çarpıcıydı:
“Gâvur Mahallesi…”
Gâvur İzmir’de bir gâvur bavulu sergisi bu…
Nereden çıktı bu "Gâvur Mahallesi"nin gâvur bavulu?
Murat Bardakçı ve İlber Ortaylı gibi tarihçilere göre “Gâvur İzmir” kavramının geçmişi 15’inci yüzyıla kadar gidiyor.
O tarihlerde şehrin sahil kısmında Hristiyanlar, iç kesimlerinde ise Müslüman ahali otururmuş.
Müslümanlar “şehrin sahil tarafını” anlatırken, “gâvur mahallesi” kavramını kullanırmış.
Sahilin gâvurları gitmiş ama gâvur kelimesi kalmış
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra mübadele ile şehrin “gâvur mahallesinde” oturanlar ayrıldı, ama İzmir’i sevmeyen bazı fanatik dincilerin dimağında “gâvur” kelimesi kaldı.
Ahmet Güneştekin’in Diyarbakır’da açtığı “Yüzleşme Sergisi” büyük bir tartışmaya yol açmıştı.
Bir yandan PKK, “Yıkılan Sur’un ızıdırap harabesi” üzerinde niye böyle bir sergi açıyorsun diye yüklendi.
Bir yandan da iktidarın bakanları ve kalemleri yerden yere vurmuştu.
Oysa çok düşündürücü bir sergiydi.
Her göçmenin içinde veya dışında bir gâvur bavulu vardır
Güneştekin, perşembe akşamı bu defa İzmir’de “Yüzleşme Serisi"nin bir yenisini açtı.
Adı “Gâvur Mahallesi…”
Açılışta, “İzmir bir mübadil coğrafyasıdır ve bir mübadili en iyi anlatacak olan obje bavuldur” diyor.
Diyarbakır’dakinden çok farklı bir sergi.
Bir kere daha aydınlık.
Daha beyaz…
Kullanılan ana malzeme, 1920’lerden kalan bavullar ve bir de mermer…
Yani insanoğlunun bu coğrafyalarda yaşadığı dramlara en uzun süre tanıklık yapmış bir şey.
Taş…
28 TIR'da 700 ton mermer gâvur bavuluna dönüştü
Bu serginin bir özelliği de tam anlamıyla bir “imece” eser olması.
700 ton mermer kullanılmış.
Mermer Ege’nin ve Anadolu’nun en mübadil taşıdır.
Dünyanın en büyük mermer ve taş fuarı İzmir’de açılır.
Burada satılan mermerler dünyanın dört bir tarafına göç ederler.
Evleri, duvarları, banyoları, müzeleri kaplarlar.
Bu mermeri Egeli bir mermer şirketi sağlamış.
Taşımasını bir başka kuruluş yapmış.
Bunun ne olduğunu da şöyle anlatayım.
Bir TIR 25 ton mermer taşıyabiliyor.
Yani 28 TIR kamyonu gerekmiş.
Diyarbakır'da ağır bir karanlık vardı, burada beyaz mermerin hafifliği
Diyarbakır’daki sergiyi, içime oturan “karanlık bir ağırlıkla” gezmiştim.
Rengarenk tabutlar oradaki ızdırabın karamsarlığını renklendirememişti.
Sur’dan çıkan eşyalarla yapılan enstalasyon sizi o günlere, o mahallelere götürüyordu.
Hafıza odası kapkaranlıktı orada…
Burada ise içim daha aydınlık gezdim sergiyi.
Sanki daha bir umut vardı.
|
Diyarbakırlı Kürt değilim ama İzmirli bir mübadil sayılabilirim
Sanki burada yaşanan mübadillik duygusu ile daha kolay empati kurabiliyordum.
Tabi bunda şunun da etkisi vardır.
Ben Diyarbakırlı bir Kürt değilim, ama İzmirli bir mübadil sayılabilirim.
Sergide mermer hem bizi birleştiren şeyler için kullanılmış hem de bizleri birbirimimizden ayıran bir duvar haline dönüşmüş.
Bavullardan oluşan anıt bana 2001'i hatırlatıyor
Serginin merkezi mübadil bavullarından oluşan dev bir enstalasyon.
Tuhaftır o bavul yığınına bakarken, aklıma Stanley Kubrick’in “2011: Bir Uzay Destanı” filminin o sahnesi geldi.
Uzaya doğru bakan maymunlar ve ortada dev bir taş tablet…
Üst üste konmuş mübadil bavulları da bende aynı duyguyu yarattı…
Mermer bir Michelangelo heykeli olarak çok güzel.
Ama araya sıkışmış üç beş bavulla hiç dokunulmamış haliyle de çok güzel.
O gâvur bavullarına bakarken kendi bavulunuzu da açıyorsunuz
Sergiyi gezerken yavaş yavaş duygunuz genişliyor.
Başlarda sadece “Gâvur İzmir’in mübadil bavullarını ” görürken yavaş yavaş kendi bavullarınızı da açmaya başlıyorsunuz.
Birden farkediyorsunuz ki, bu ülkede, bu dünyada pek çoğumuz birer mübadiliz..
Kimimiz işlerimizi kaybetmişiz. Kimimiz sadece işimizi değil, yurdumuzu da kaybetmiş, sürgünlere gitmişiz.
Milyonlarcamız kendi vatanında, iktidarı ele geçirenlerce “gâvur mahallesinin çocukları” ilan edilmiş..
Milyonlarcamız, mahallesiz ıssız sokaklarda “Haymatlos bir ruhla” geziyor.
Binlercemiz günlerce baş ucunda hazır bir bavulla, sabah kapısını çalacak polisi beklemiş.
Şanslı olanlarımızın kapısı çalınmamış…
Şanssızlarımız ise 5 yol 10 yıl cezaevi maltalarında volta atmış.
Gâvur bavulu, milyonlarcamızın derisi haline gelmiş, getirilmiş…
Diyarbakır tartışması Tunç Soyer'i etkilemedi
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e teşekkür ediyorum.
Geçen yıl Diyarbakır’da yaşanan o manasız tartışmaya rağmen bu projeye desteğini çekmedi.
Tam aksine daha büyük bir inançla arkasında durdu.
İtalya’nın en ünlü küratörlerinden biri olan sanat tarihçisi Maurizio Bortolotti bu sergi açılışı için İzmir’e gelmiş.
Doğrulatamadım ama galiba Güneştekin’le bu serginin dünyada temsili için bir anlaşma da yapmışlar.
|
Orada Kardeş Türküler, burada Mübadele Korosu
Diyarbakır’daki sergi gibi burada da açılıştan sonra bir akşam yemeği verildi.
İzmir’in eski gaz fabrikası çok güzel bir sosyal faaliyet mekânı haline getirildi.
Şunu söyleyeyim, dün akşamki yemek Diyarbakır’dakine göre çok daha mütevazıydı.
Diyarbakır’da Kardeş Türküler çalmıştı burada ise “Mübadele Korosu ”
Orkestra gece boyunca 6 dilden mübadil şarkıları çaldı.
Sirtaki ile efe dansı atışırsa sonu ne olur?
Bu arada bir de nefis dans gösterisi seyrettik.
Sirtaki ile efe dansının karşılıklı atışması gibiydi.
Ege’nin iki tarafı koreografi mübadelesi yapıyordu sanki.
Dansın sonunda efe ile sirtaki birbirine sarıldı.
Mübadil gecesinin sonu işte bu sarmaş dolaş hallerdi…
Hayatımın ilk koreografik otosansürünü dün gece yaptım
Bu harika dansı seyrederken, tıpkı Diyarbakır’daki gibi heyecanlandım.
Orada halay çekmiştim, burası benim memleketim ve zeybek oynarım dedim.
Ama geçen yıl Twitter'daki insafsız troll eşkıya çetelerinin öyle gadrine uğradım ki, “Bırak yine başına dert açma, bu barbar kavimler senin yüzünden bu güzel sergiye de saydırma bahanesi bulmasın” dedim.
Hayatımdaki ilk koreografik sansürdü bu…
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dansa yaptığı katkılardan dolayı Tan Sağtürk’e devlet nişanı verdiği bir yıldı…
Kendi kendimden utandım.
İnşallah ilerde daha güzel bir ülkemiz olur ve bir daha böyle bir otosansüre maruz kalmam.
Cengiz Semercioğlu, Tunç Soyer, Ertuğrul Özkök (soldan sağa)
Tunç Soyer'le bu fotoğrafı çektirirken düşündüklerim
Yemekten sonra Başkan Tunç Soyer’le avluya çıktık.
Arkamızdaki tarihi gazhanenin harika ışıkları bize şunu anlatıyordu.
Ahmet Güneştekin; Tunç Soyer ve hepimizin içimizdeki mübadil bavullarını açmış ve hafıza odamızın her şeyi etrafa saçılmıştı.
Etrafa saçılanlara bakarken şunu anlamıştık.
Artık yeni bavulla alma zamanı geldi…
Tekerlekli, kolay çekilen, hiçbirimize ızdırap dolu bir ağırlık vermeden birbirimizin ülkesini gezme, birbirimizle karışma, sarmaş dolaş olma imkanı verecek hafif bavullar…
|