Çiçek Tahaoğlu*
“Şimdi size bir erkek şiddeti haberi izletmeyeceğiz. Farkındaysanız KanalD Haber’de bu haberleri sıfır noktasına kadar indirdik.
“Bir erkeğin bir kadına yaptıklarını izleyeceğiz. Ama merak etmeyin, erkek şiddeti değil.
“Bir erkeğin bir kadından özür dilemesinin hikayesini göreceksiniz.
“Hem de ne özür dileme!”
Buradan sonra nasıl bir haber yayınlandı dersiniz?
Bir erkek, bir kadına zorla sarılıyor. Karşıda bir grup erkek, “Nasıl ki gökyüzü yıldızsız, deniz dalgasız, toprak susuz olamıyor, ben de sensiz olamam Dilara’m. Beni affet” pankartı taşıyorlar.
Kadının ara ara kurtulmaya çalıştığını, ara ara sinir bozukluğundan gülmeye başladığını izliyoruz. Tekrar tekrar “İstemiyorum” diye bağıran kadın, en sonunda kocasının kollarından kurtulup olay yerinden uzaklaşıyor.
Tüm bu olanları İhlas Haber Ajansı kamerası görüntülüyor. Kanal D Haber de yayınlıyor. Hem de Cüneyt Özdemir’in “Bu haber sayesinde uzun süreden sonra ilk kez bir çiftle ilgili erkeğin kadını öldürmediği bir haberi ana haber bülteninde izlediniz” cümlesiyle sunuluyor haber.
Kadın hakları savunucuları, sivil toplum çalışanları ve kadın gazeteciler olarak, bu konuda hiçbir araştırma yapmadan, üzerine derinlemesine düşünmeden her gün “erkek şiddetine karşı farkındalık yaratılmaya” çalışılmasından bıktık. Bunlara tepki göstermekten, kadın hakları konusundaki sorunları anlatmaya çalışmaktan yorulduk.
Kadınların yüzde 30’a yakını barışmayı reddettiği için öldürülüyor
“Dilara onu affetsin, evlilikleri devam etsin diyeydi her şey” diye sunulan haber, senelerdir erkek şiddeti çetelesi hazırlayan biri olarak bana ne düşündürdü?
- Aklıma ilk gelen Kasım ayında öldürülen kadınların yüzde 28’inin kocalarından/sevgililerinden ayrılmak istedikleri ya da barışmayı kabul etmedikleri için öldürüldüğü oldu.
- Sonra şiddet sarmalından kurtulmak için evden ayrılan, sığınmaevine yerleşen kadınların “barıştırma” çabalarıyla nasıl o şiddet dolu eve/evliliğe geri dönmeye zorlandığı ve en sonunda öldürüldüğünü düşündüm.
- Bu haber beni oldukça endişelendirdi. Karısını “beni rezil ettin” diyerek, “evliliğimizi kurtaracağım”, “ya benimsin ya kara toprağın” diyerek öldüren erkekleri düşündüm.
Erkek şiddeti sürüyor ama haberleri sıfır noktasına indirildi!
Sonra aklıma sorular takıldı:
- İHA kamerasının orada ne işi var? “Barışma” planını yapan erkeğin arkadaşlarıyla hazırlıklarını bile çekmiş kamera.
- Bir kadının istemediği bir “barışma ritüeline”, üstelik kameralar eşliğinde maruz bırakılması, “ay bakın ne kadar da sevimli” tarzında sunulacak, Müslüm Gürses şarkılarıyla süslenecek “komikli” bir haber midir?
- Haber videosundaki kadın, bu haber hakkında ne düşünüyordur?
- KanalD haber neden erkek şiddeti haberlerini “neredeyse sıfır noktasına kadar indirdi”? Bu haberleri vermemek, erkek şiddetini görünmez kılmak, kadına yönelik şiddet sorununun çözümüne nasıl bir katkı sağlıyor?
Cüneyt Özdemir’in sunuşu beni “Ölü Kadınlar Memleketi”ne geri götürdü. Televizyoncu Burçe Bahadır “Ölü Kadınlar Memleketi” kitabında, o dönem çalıştığı televizyon kanalındaki erkeklerin erkek şiddeti haberlerini yayınlamayarak, şiddete karşı mücadeleye nasıl da destek sunduklarını ima ettiklerine değiniyordu.
Etik habercilik yerine haberleri sıfırlamak?
Açıkçası kadın cinayetlerinin erkek “cinnet geçirdiği” için gerçekleştiğini ima eden, cinayetleri ve kadına ayrımcılığı meşrulaştıran, katili değil, öldürülen kadını suçlu göstermeyi ilke edinen haberleri izlemekten/okumaktan biz de bıktık. Ama erkek şiddeti haberlerini sıfırlamak da nereden çıktı?
Şiddet pornografisi yapmadan bu haberler yayınlanamaz mı? Bu nasıl bir “ya hep ya hiç” yaklaşımıdır? Etik ve kadın odaklı habercilik yapmak yerine, öldürülen kadınların haberlerini yapmaktan vazgeçmek, kolaya kaçmak değil midir? Haberleri yapmamak yerine, tüm medyaya bu haberlerin nasıl yapılması gerektiğini gösteren bir örnek oluşturmak istemez miydiniz?
“Bu bir erkek şiddeti haberi” değil deyip gülüyorsunuz ama yayınladığınız “barışma hikayesi”, maalesef biz kadınların çok alışık olduğu bir erkek şiddeti hikayesi. Hatta en sık rastlanan hikayelerden biri…
Bunun erkek şiddeti olmadığını söylemek, erkek şiddetini meşrulaştırmak anlamına geliyor.
Kadının haber ajansı kameralarının oluşturduğu baskı ve kocasının arkadaşlarının attığı sloganlarla eve dönmeye ikna edilmeye çalışılması, düpedüz psikolojik şiddettir. “İstemiyorum” diye bağıran kadının videosunun tüm Türkiye’yle paylaşılması bu şiddetin devamıdır.
Konuya ilişkin söylenecek daha çok şey var. Ama dediğim gibi kadınlar olarak “laf yetiştirmekten” yorulduk.
Son olarak söylemek istediğim şu ki; haberi sunarken ve belki izlerken gülüyorsunuz ama erkek şiddeti ve kadın cinayetleri gerçekten hiç komik değil.
*Bu yazı Bianet.com'da yayımlanmıştır