Magazin

Erkan Petekkaya: Nurgül Yeşilçay konusunda haklıyken haksız duruma düştüm

"Kadınlar haksızdı. Kendimi ifade edemedim"

09 Ekim 2016 14:00

Tartışma yaşadığı eski rol arkadaşı Nurgül Yeşilçay'a hakaret davası açan Erkan Petekkaya, "Ben kendimi o konuda ifade edemedim. Haklıyken haksız duruma düştüm" dedi. "Diziden ayrılış nedenini açıklarsam yer yerinden oynar" sözlerini 'off the record' olarak söylediğini öne süren Erkan Petekkaya, "Ne yapabilirim o saatten sonra? Nasıl müdahale edebilirim? Telefonla konuşuyorsun mesela, karşındaki adamın suratını görmüyorsun. Sinirli bir telefon konuşması yapıyorsun, o sırada bazı cümlelerin noktasını virgülünü yan yana koyamayabilirsin. Röportaj yapsan ve söylediklerinin kağıt üzerinde yazılacağını bilerek konuşsan, biraz daha dikkat edersin" diye konuştu. Hürriyet'ten Cengiz Semercioğlu'na konuşan Erkan Petekkaya, "Ama bir telefon konuşması yapıyorsan, o sırada karşındakinin seni anladığını ve söylediklerini düzelteceğini düşünüyorsun. Sonra bir bakıyorsun ki kendi çıkarı için senin söylediğini başka yerlere götürmüş" görüşünü dile getirdi.

Nurgül Yeşilçay'ın, Erkan Petekkaya'ya cep telefonu mesajlarıyla "hakaret" ettiği gerekçesiyle 3 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

Paramparça dizisindeki eski rol arkadaşı Erkan Petekkaya'nın "Diziden ayrılış nedenini açıklarsam yer yerinden oynar" dediği oyuncu Nurgül Yeşilçay, "Küçümsemeye, aşağılamaya çalışıyor. Ama yani sen, kendi erkekliğini benim kadınlığım üzerinden taçlandıramazsın! Ben buna izin vermem! Yapamazsın. Erkek ya, onun her şeye hakkı var. Rejide küçücük bir kız hata yapmış, nasıl küfürler sıralıyor. Sette ağza alınmayacak küfürler ediyor, bağırıyor çağırıyor, o yönetmen denilen kişi de bunlara gülüyor" diye konuşmuştu. Erkan Petekkaya ise Yeşilçay'ın iddialarını reddetmişti.

Cengiz Semercioğlu'nun Erkan Petekkaya'yla yaptığı söyleşinin bir bölümü şöyle:

◊ Sen müzik işini biliyorsun Erkan. Bateri çalıyorsun, şarkı söylüyorsun...

- Senin gece programında çalmıştım ya... “Şerefsiz Sevgilim” diye bir şarkı yapmıştım hemen canlı yayında.

◊ Evet, canlı yayında bestelemiştin!

- Hâlâ konuşulur o şarkı. Sen Yalın’a, “Siz nasıl şarkı yapıyorsunuz, durmadan aşk acısı mı çekiyorsunuz!” gibi bir şey sormuştun. Ben de lafa girmiştim, “Ben de mutsuzu oynayınca mutsuz mu oluyorum? Onlar da oturuyorlar, ah beni terk ettin, vah beni terk ettin diye hayal edip yazıyorlar. Yoksa başka türlü nasıl yazılır o şarkılar? İstersen ben de sana burada yapayım bir tane” demiştim ve “Şerefsiz Sevgilim” diye bir ayrılık şarkısı yapmıştım.

◊ Bu albüm projesine nasıl dahil oldun?

- Bana “Türk Kalp Vakfı yararına bir albüm yapacağız. 12 oyuncu şarkı söyleyecek. Siz de destek verir misiniz?” dediler, “Hemen” dedim. Bana gelen bütün sosyal sorumluluk projelerine yıllardır “Evet” diyorum zaten. 

◊ Oyuncu olmasan şarkıcı mı olurdun?

- Kesinlikle. Müzik bambaşka bir şey. Çok samimi. Ben de samimi biriyim, bu yüzden müzikle oyunculuktan daha çok örtüşüyoruz.

◊ Peki Erkan Petekkaya müzisyen olsaydı, bugünün müzisyenleri arasında kim gibi olurdu? Teoman, Athena, Serdar Ortaç?

- Pop müzik sanatçısı olmazdım ben. Halk müziği de olmazdı ama. İkisinin arası bir şey yapardım herhalde. İsim de söyleyemem şimdi, ayıp olur. 

◊ Söyle işte, bir isim ver...

- Ben artık düşüncelerimi söylemiyorum Cengiz Abi.

◊ Hoppala! Neden?

- Çünkü benim gibi düşünmeyen milyonlarca kişi var. Haklı olarak tabii. Ama aralarından bazıları sanki benim düşünce özgürlüğüm yokmuş gibi beni linç edip yerden yere vuruyor. Artık durum buralara geldi, iş çığırından çıktı.

◊ Ne yaşadın böyle?

- Senin, benim, hepimizin yaşadıklarını... Herkesin fikir özgürlüğü varsa benim de var. Ahmet, Mehmet fikrini söylediği zaman hiçbir şey olmuyor. Ama biz söyleyelim, karşı fikirdeki herkes hurraaa saldırmaya başlıyor.

◊ Neden böyle oluyor sence?

- Çünkü eleştiri ahlakı yok...


◊ Sana neden hakaret ediyorlar?

- Garip bir algı operasyonu var. Bir grup var, önüne gelene saldırıyor. Kompleksliler, hayatta bir şey başaramamışlar. Birilerinin başarıyor olmasını kıskanıyorlar. Ayrıca ben eleştiriye de açık bir adamım...

◊ Evet, sen rahat birisindir. Halkın içindesindir, komplekslerin yoktur...

- Aynen ama o samimiyetim bile yanlış anlaşılır. Bir şey söylerim, karşımdaki onu anlamak istediği gibi anlar. Aç haberleri şimdi; bakanlar, milletvekilleri herkes bin tane gaf yapıyor. Ama onları hiç öyle algılamıyorlar. Ya da korkuyorlar diye bir şey demiyorlar. Bize karşı çok bel altı, küfür var. Asla bizi geliştirebilecek, bize bir şey katabilecek eleştiriler yok. Benim bildiğim, eleştiri bir insanı alır başka bir yere götürür. O eleştiriden bir şey öğrenir. Yaptığı hatayı anlar... Bir de eskiden küfür ettiğin zaman ortalık karışırdı. Şimdi millet “Günaydın” der gibi birbirine küfür ediyor.

◊ Sen siyasi konularda keskin söylemleri olan bir adam da değilsin...

- Yok, ben hiçbir zaman öyle olmadım. Elbette bir siyasi görüşüm var ama bunu hiçbir zaman öne çıkarmadım. Benim vizyonum siyasi değil. Ben sanatçıyım. Ben her türlü fikre sahip insana iş yapıyorum. Dolayısıyla benim dünya görüşüm bana kalmış. Kimi ne ilgilendirir?

◊ Siyasi görüşünü nasıl tanımlıyorsun?

- Sosyal demokratım. Aşırı uçlara ve fikirlere inanmıyorum. Belki zamanında o aşırı fikirlerin bir kıymeti vardı. O dönem bitti. Artık her şey çok başka. Ben her şeyden önce demokrasiye inanıyorum. Özgürlüğe inanıyorum. 


◊ Ailene, eşine küfür edildiği zaman ne yapıyorsun?

- Hiçbir şey yapmıyorum. Eskiden çok kafaya takıyordum. Çok üzülüyor, sinirleniyordum. Bir de ben sinirlendiğimde gözüm dönüyor ve ne dediğimi bilmiyorum. Kantarın topuzu kaçıyor, istemediğim şeyleri söylüyorum...

◊ Mesela kadınlar çok dövdü seni Nurgül Yeşilçay meselesinde...

- Haksızlardı.

◊ Neden haksızlardı? Orada da mı aslında söylemek istemediğin bir şeyi demişsin gibi anladılar?

- Ben kendimi o konuda ifade edemedim. Haklıyken haksız duruma düştüm. 

◊ Bence senin “Öyle şeyler açıklarım ki” demen doğru değildi...

- Orada da yaptığımız mesleğin cilveleri ortaya çıkıyor. Acaba ben öyle bir şey dedim mi? Mesela orada off the record’lar var. Şimdi burada kayıt cihazını kapadıktan sonra konuştuklarımız var. Arkadaşız ve her şeyi konuşuyoruz. Bazen “Bunu yazma” diyorsun, bazıları yine de yazıyor. Anlatabiliyor muyum?

◊ O açıklama da ‘off the record’ muydu yani?

- Evet, “Bunu yazma, ortalık karışır” dedim, yazmış. Ne yapabilirim o saatten sonra? Nasıl müdahale edebilirim? Telefonla konuşuyorsun mesela, karşındaki adamın suratını görmüyorsun. Sinirli bir telefon konuşması yapıyorsun, o sırada bazı cümlelerin noktasını virgülünü yan yana koyamayabilirsin. Röportaj yapsan ve söylediklerinin kağıt üzerinde yazılacağını bilerek konuşsan, biraz daha dikkat edersin. Ama bir telefon konuşması yapıyorsan, o sırada karşındakinin seni anladığını ve söylediklerini düzelteceğini düşünüyorsun. Sonra bir bakıyorsun ki kendi çıkarı için senin söylediğini başka yerlere götürmüş.

◊ Sonrasında pişman oldun mu?

- Tabii ki oldum. Gereksiz, saçma sapan bir şeyle uğraştım. Beni sevmeyen insanların eline koz vermiş oldum. Aldılar bir de olayı toplumsal bir şeye dönüştürdüler. Halbuki ne alakası var! Elbette kadın hakları çok önemli ama o olayda bir de insanlık vardı. İnsan olarak bazı şeyleri tartışıyorsun, kadın ya da erkek olarak değil. Bir insanın yaptığı şeyden dolayı rahatsız oluyorsun ve onun tartışmasını yapıyorsun.

◊ Üzerinden çok zaman geçti. Olay kapandı. Şimdi dönüp baktığında “Keşke Nurgül’le bunu yaşamasaydık” diyor musun?

- Tabii ki diyorum. Ne gerek vardı? Ağzımızın tadını kaçırdık saçma sapan bir şey için. Ama oluyor, daha kötü şeyler olmasın. Bir de kullanılmaya çok müsait şeyler bunlar. Hemen toplumsal olaya dönüşüyor. Herkesin elinde telefon, kimse sohbet etmiyor, herkes yorum yapıyor. Olay büyüyor da büyüyor. Ne biliyorsun o olayın öyle olduğunu? Araştırdın mı? Geçmişine baktın mı bu insanın?

◊ Peki buradan Nurgül’e bir zeytin dalı uzatır mısın?

- Yapma be şimdi Cengiz Abi. Hatta istiyorsan bunu hiç konuşmamış olalım. (Devamını off the record anlatıyor.)

◊ Diziye geçelim. “Paramparça” bu sezona reytingi düşük başladı. İlk iki bölümden sonra biraz toparladı ama yeterli mi sence?

- Üçüncü sezon olduğu için dizi başka bir raya geçmek zorundaydı. Ama yola geçerken de seyirci şaşırdı. Çocuklar büyüdüler, artık onlara göre senaryo yazılıyor. Bildikleri hikayeden farklılaşınca insanlar afalladı tabii. Seyirci alışınca da biraz toparladı.


◊ Artık karşınızda çok iddialı diziler de var. “Öyle Bir Geçer Zaman ki” dizisindeki ‘oğlun’ Aras Bulut İynemli, Çağatay Ulusoy’la başrol oynadığı “İçerde” dizisiyle tam karşınızda mesela...

- Sadece Aras mı? Ayça (Bingöl) da var. Üçümüz farklı farklı yerlerdeyiz. Ben çok mutluyum onların da başarılı olmasından. 
 

 

İlgili Haberler