18 Mart 2019 20:54
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş hakkında ortaya atılan 'sahte senet' iddiaları ile ilgili "Bu belgelerin ortaya çıkması, yargının Sayın Yavaş'la ilgili vermiş olduğu karar kenara konulacak bir şey değil. Bu seçime böyle girebilse dahi seçimden sonra bunlar milletin önüne gelecek, milletin önüne geldiği zaman burada çok ciddi bir bedeli kendisi ödeyeceği gibi Ankaralı hemşehrilimize de ödetme durumuna düşürür" açıklamasında bulundu.
Yeni Zelanda'daki terör saldırısının ardından yeniden gündeme gelen Ayasofya'nın ibadete açılması çağrılarına da değinen Erdoğan, "Ayasofya açılsın diyorlar. Be kardeşim. Bir şey söylerken duygusallıkla, af edersin bu alçağın, bu teröristin sözlerine karşı böyle bir talepte bulunmanın bir anlamı yok. Bu oyunlara gelmeyelim. Bunlar da bir tahriktir. Bunları düşünmeden, hesabını yapmadan söylüyorlar. Kusura bakmasınlar, bunlar dünyayı tanımıyorlar.Onun için ben bir siyasi lider olarak, bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim" diye konuştu. Erdoğan, Ayasofya konusunda "Zaman zaman da aslında bunu söylüyorum. Başka düşüncelerim de var ama bunlar konuşulmaz. Bunlar yapılır" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ülke TV-Kanal 7-TVNnet ortak yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlıyor.
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
("Bugün için Çanakkale ruhu ne anlama geliyor?" sorusu üzerine) "Bir terörist çıktı, bir serseri çıktı. Benim ülkemi kendine göre ikiye böldü. 'Anadolu yakasında yaşarsanız ne ala ama Avrupa yakasına geçmeye kalkarsanız şöyle yaparız, böyle yaparız.' Tabii bu, oradaki zihniyetin acaba bir ifadesi miydi? Çünkü bu olay, bireysel bir olay değildir. Bu olay, tamamen örgütlü bir olaydır. Zira burada 50 Müslüman şehit edilmiştir. Bunların içinde yavrular var 3-4 yaşında. Acımasızca bunlar orada şehit edilmiştir." diye konuştu.
"Avrupa'dan henüz daha bir şey duymuş değiliz. Batı medyası işi tamamen sinsice götürüyor. İslam dünyasından da ses yok sadece Türkiye olarak biz yorumlarımızı, değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Yardımcımı, Dışişleri Bakanımı, geniş bir heyet ile gazeteci arkadaşlarla beraber Yeni Zelanda'ya gönderdim. Orada görüşmeleri yaptılar. Genel Vali, Belediye Başkanı, Başbakan ile görüşmelerini yaptılar. Benim de oradaki İslami cemaat liderleriyle, arkadaşlarımız toplantıdayken sabah telefon bağlantısıyla görüşmem oldu. Bizi üzen şey şu; bir taraftan barıştan, özgürlüklerden bahsedeceksiniz ama bütün bunlardan bahsederken bir terörist ortaya çıkacak, ondan sonra da onunla ilgili çok farklı bir yaklaşım olacak."
Daha önce de aldığı bilgilere göre, olayın zanlılarına 11 yıl gibi bir mahkumiyetin verildiğini anlatan Erdoğan, "Bu sabah yaptığım görüşmede oradaki Müslüman cemaatlerin liderleri de 15 gibi bir şeyden bahsediyorlar. Yani 50 Müslüman orada şehit ediliyor, bunların cezası azami 15 yıl olacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bu, kabul edilebilir mi? İdam bugün Amerika'nın bile belli eyaletlerinde hala devam ediyor, dünyanın değişik yerlerinde hala devam ediyor. Bu çocuk oyuncağı mı? 50 insan, ibadet esnasındayken şehit ediliyor. Kiliselerde, şurada, burada bunların hiçbirini kabul etmiyoruz. Böyle bir şeyin olmaması lazım. Bizim ülkemizde böyle şeylere asla müsaade etmedik, her türlü tedbiri aldık. Ama bunlar, bu tür şeylerde çok rahatlar. Böyle bir şeyi kabullenmek mümkün değil."
"Yeni Zelanda'dan, 16 bin 500 kilometreden bunlar Çanakkale'ye niye geldi? Avustralya niye geldi? Kanadası, Amerikası buraya niye geldiler? Biz o zamanın şartları içinde, bunlar dünyanın en güçlü ordularına sahip oldukları halde, biz Seyit Onbaşı'nın o topuyla, o mermisiyle orada onları Çanakkale'nin sularına gömdük. Bu tabii bir şeyi gösteriyordu, her şey teknoloji değildi. Her şey imkanlarla olmuyordu. Ama bir de nusret-i ilahi vardı. Meşhur 15'liler hikayesi. 15 yaşındaki çocuklar, Çanakkale'de bu savaşa katılıyor. O kadar askerden yoksun bir dönemdeyiz. Rabb'im orada nusreti veriyor ve Çanakkale'den bizler zaferle çıkıyoruz.
Her yıl bunlar anma törenlerine gelirler biz her türlü kolaylığı gösteririz. Gazi Mustafa Kemal'in 'Burada koyun koyuna yatıyorlar, yatacaklar, endişe etmeyin.' gibi gayet güzel bir ifadesi de var. Ama demek ki bunlar bu tür şeylerden anlamıyorlar. Nasıl o zaman tabutlarıyla dönenler olduysa, bugün de böyle bir şeye tevessül edecek olurlarsa, bu millet aynı cevabı vermekten geri değildir."
"Senin dedelerin bu işi ne kadar kudretle yapabildiyseler, sen onların seviyesine bile çıkamazsın. Terbiyesiz, önce haddini bileceksin. Sen daha bu milleti tanımamışsın. Geldi bu adam burada 3 gün tur attı. Çevreyi dolaştı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, teröristin Konstantinapol meselesiyle ifadelerinin sıradan ifadeler olmadığını, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun oğlunun ifadelerine benzediğini anlatarak, şunları kaydetti:
"Demek ki bunların ruh kökünde, düşünce dünyasında hala bunlar yaşıyor. Ama şunu bilmeleri lazım ki burası İslambol. Konstantinapol olma diye artık bizim ne bir düşüncemiz ne bir hayalimiz... Böyle bir şeyi yaşatmayız. Bu ülkenin içinde yok mu? Var. Ana muhalefetin başındaki adam gibi. Gezi olaylarında 'Zulüm 1453'te başladı.' diye yazanlar. 'Terör İslam dünyasından kaynaklı.' ifadesini kullanıyor bu ülkenin ana muhalefetinin başı. Lafı geldiği zaman bu ülkenin yüzde 99'u Müslümandır diyeceksin ondan sonra da faturayı geleceksin, 'Terör İslam dünyasından kaynaklı.' bunu kullanacaksın. Bunları anlamakta ben zorlanmıyorum ama zorlananlar var. Niye? Hala bu adamın peşine takılıp gidenler var. Avustralya'daki o alçak bir senatörün kullandığı ifadelerden bunun bir farkı var mı? Aynı ifadeleri kullanıyor. Demek ki aynı merkezden yönetiliyorlar. Bu da tabii hassasiyetimizi çekiyor. Bu ifadelerimin altında bunlar yatıyordu."
"(Beka meselesi) Ben milletimin beka meselesine nasıl baktığını ifade etmekten öte beka meselesinin ne olduğunu millete anlatmamız lazım. Roketlerle, havanlarla yapılan saldırılar bizim beka meselemiz değil mi? Yüzün üzerinde şehidimiz var. Bunları beka meselesi olarak görmeyeceğiz de neyi göreceğiz?"
"Afrin'in gerçekten zaferini yazan Mehmetçiklerimize şahsım, milletim adına, en üst takımdan en alta kadar hepsine şükranlarımı ifade ediyorum. Bu millet onlarla beraber daha çok zaferler yazacaktır."
Yerin altında çok ciddi tüneller açılmıştı. Bu tünelleri açanlar arasında, koalisyon güçlerinin içinde özellikle de Fransa'nın önemli bir yeri vardı. Onların meşhur bir çimento firması var. Onun orada çimento fabrikası vardı. O çimento fabrikasından oranın bütün ihtiyacı karşılanmış ve o tüneller o şekilde açılmıştı. O tünelleri kurmalarına rağmen bizim askerimiz o tünelleri de onların başına geçirdi. Çünkü bu tünellerin içinde ameliyathaneler kurdular. Depolar orada. Askerimiz bunların hepsini yakaladı, başlarına geçirdi."
"Özgür Suriye Ordusu'nun liderler takımı beni ziyarete geldi. Onların gözünde 'biz bu işi bitireceğiz' kararlılığı vardı. Ben bunu tabii Amerikalılara anlatamamıştım. Sayın Trump ile konuştuğumuz zaman 'Benim generaller bana şöyle şöyle şöyle diyor.' diyordu. İnanmıyordu. Benim generaller de bana böyle böyle böyle diyor. Bizim generallerimiz 'Biz Özgür Suriye Ordusu ile Rakka'yı hallederiz.' dedi. Özellikle buradaki YPG, PYD güvenilir takımlar değildir. Bunlar tam manasıyla teröristtir. Bunların hala terörist olduğunu kabul etmediniz ama gün ola harman ola edeceksiniz."
"Eğer biz o terör koridorunu kapatmamış olsaydık Afrin'den ve Cerablus'tan harekatımızı gerçekleştirmemiş olsaydık bütün güneyimiz teröristler tarafından işgal edilmiş olacaktı."
"Benim güvenli bölge ifadem buradan kaynaklanıyor. Bu güvenli bölgeyi ilan eder müşterek bir hareket içerisine girersek buraları biz teminat altına almış oluruz."
"Meydanlarda dev ekranlara bunların bazılarını getiriyorum. Mesela bir kadın var, "Biz sırtımızı YPG'ye' dayadık" diyor, bu çok manidardır. Bunlar beka meselesi olmaz mı? Bir diğeri savaş çağrısı yapıyor."
"Demek ki yol geçen hanı değil bu memleket."
"Temeli olmayan biri de "Kürdistan'da oylar HDP'ye, batıda biz Ak Parti ile MHP'yi yok edeceğiz" diyor. Türkiye'de Kürdistan diye bir bölge var mı?"
"Zaten bunlarda bir bölücü örgütün şu anda önde gelenleri değil mi? Arkalarında bunların terör örgütü var. Bunlar da siyaseten önde görünenler. Bunlara 31 Mart'ta sandıkta milletim gereken dersi vermezse bunlar daha da şımaracaklar, azacaklar. Bizim birbirimizle olan sadakatimiz, rabiamız dediğimiz konu bu. 'Bütün olarak birbirimizi çok iyi anlamamız lazım. Bu oyuna gelmememiz gerekir.' diye bu ifadeleri kullanmak zorunda kalıyoruz."
"Ama ne diyorlar, 'Bizim onlarla bir alakamız yok, hiçbir temasımız yok, onlarla ittifakımız yok.' Her şey ortada. Onun için 31 Mart sandığı çok önemli. Şu ifadelere karşı bir beka meselesidir. Bunun cevabı da ancak sandıkta en güzel şekliyle verilecektir"
"Bizim birbirimizle olan sadakatimiz, bizim bütün olarak birbirimizi çok iyi anlamamız lazım."
"Bunlar, Avrupa Birliği'nin bizimle müzakereleri durdurması nasihatinde bulunuyorlar ya ah keşke öyle bir şey yapsalar, bizimle müzakereleri durdursalar veyahutta Türkiye'yi Avrupa Birliği'nin dışına çıkarıverseler. Yapmazlar, yapamazlar çünkü Türkiye'ye bunların da ihtiyacı var."
"Bu dangalağın böyle bir manifesto yazması mümkün değil. Arkasında ciddi bir kurul var. Batının niye sesi çıkmıyor? Bunu bulmuşlar, hazırlayıp eline vermişler. Burada benim ülkemin adı geçiyor, benim adım geçiyor, Ayasofya'nın adı geçiyor. Sıkıysa gel al.
Ayasofya açılsın diyorlar. Be kardeşim. Bir şey söylerken duygusallıkla, af edersin bu alçağın, bu teröristin sözlerine karşı böyle bir talepte bulunmanın bir anlamı yok.
Bu oyunlara gelmeyelim. Bunlar da bir tahriktir. Bu tahrik unsurlarını bozalım diye özellikle bu açıklamayı yapmak durumunda kaldım.
Zaman zaman da aslında bunu söylüyorum. Başka düşüncelerim de var ama bunlar konuşulmaz. Bunlar yapılır.
Mesela orada bir sergi yapıldı. Orada Kur'an tilaveti de yaptık. Belli bir bölümünde şu anda namaz da kılınıyor. Bunları aşmak bizim için sorun değil. Aşarız. Ama getirisi götürüsü nedir? Bunu da burada açıklamam doğru olmaz.
Bunun bir götürüsü var. Bizim için faturası çok daha ağırdır. Unutmayalım, şu anda dünyanın çok çeşitli ülkelerinde bizim binlerce camimiz var. Acaba bunu söyleyenler, o camilerin başına ne gelir diye düşünüyor mu? Bir sürü kundaklama hareketleri yapılıyor.
Bunları düşünmeden, hesabını yapmadan söylüyorlar. Kusura bakmasınlar, bunlar dünyayı tanımıyorlar. Muhataplarını bilmiyorlar. Onun için ben bir siyasi lider olarak, bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim.
İslam dünyasının şu anda yükünü çekiyoruz. Nerede ne oluyor, ne olabilir? Bunların hepsini düşünmek zorundayız. Onun için hassas olacağız, dikkatli olacağız, bu tezgaha gelmeyeceğiz.
"İslam dünyasında birçok ülke... Bazıları sıkıntılarını direkt olarak bize yansıtıyorlar. Ayni, nakdi bütün bu ülkelere elimizi uzatıyoruz. 2018 örneği bütün bu en az gelişmiş ülkelere yardım konusunda milli gelire oranla Türkiye'nin onlara verdiği destekte biz 1 numarayız. Amerika bazen diyor ki 'Ben bir numarayım.' Hayır değil. OECD'nin rakamları var. Açıklanan rakamlara göre Türkiye gayri safi milli hasılaya göre dünyada 1 numara. Yaklaşık 8,5 milyar dolar bizim yardımımız var. Bütün bu ülkelere. Bunun içinde bu Müslüman, bu Hristiyan, bu şuymuş bu buymuş gibi bir ayrım yok. Hepsine biz bu desteği veriyoruz. Vermeye de devam edeceğiz. Verdikçe güçlü oluyoruz. Bizim sivil toplum kuruluşlarımız da bu konuda hakikaten çok ciddi çalışmalarımız var. Kızılay, AFAD, bunların yanında diğer birimlerimizle verdiğimiz destekler var."
Şu anda biz iktidara geldiğimizde, 17 yıl önce, gençlerin seçme hakkı vardı ama seçilme hakları yoktu. 18 yaş seçmeydi ama seçilme değildi. Ve bir gün arkadaşlarla kabine toplantısında dedim ki, "Seçmek mi zor seçilmek mi zor?" Seçmek daha zordur. Biz de dedik ki biz bu işi önce 25'e çekelim. İlk etapta 25 yaşa çektik seçilmeyi. Daha sonra seçilmeyi 18'e çektik.
"Bizim dedemiz Fatih Sultan Mehmet Han düşünün o 19 yaşında bir çağı kapatıp bir çağı açıyor. Böyle bir kudret. Böyle bir güç onda var. Biz bunu gördüğümüz zaman ne yapacağız. Biz de ecdadımızın bu ulaştığı seviyeye ulaşmamız lazım. Biz 18-19'da yapmayız da 21-22'de yaparız. Ama biz de o yolda olalım. Adımlarımızı o istikamette atalım. Sistemde eksiklerimiz olabilir. Eğitimde öğretimde eksiklerimiz olabilir. Bir taraftan bunları da gidermemiz lazım. Bir taraftan da gençliğimiz 'Ben de bu makama geleceğim.' demesi lazım. Buraya tırmanması lazım. Kendinde kompleks görmemeli. İşte şu anda Avusturya'nın başındaki adam. 27-28 yaşında dışişleri bakanı oldu. Şimdi Türkiye'nin belası. Gerçekler var. Onun için size ihtiyacımız var. Çok iyi çalışacağız. Bu makamlara bir an önce gelmeniz lazım. Kadınıyla erkeğiyle."
Hollanda'daki saldırının terör saldırısı mı yoksa şahsi mesele mi olduğu araştırılıyor. İstihbarat teşkilatımız olayın peşinde. İstihbat Başkanımız bilgileri alalım size döneriz dedi. Bekliyoruz.
"Gerçekten en mutlu olduğum, zevk aldığım nedir derseniz? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığıdır. Çünkü İstanbul'u devraldığım zaman bir felaketti. Hep diyorum ya 'CHP 3 Ç'dir.' Çöp, çukur, çamur. Gerçekten böyleydi İstanbul. Siz tabii ki hatırlamıyorsunuz. Anne ve babalarınıza sorun nasıl bir İstanbul olduğunu. 94'teki İstanbul'u bir sorun. Çöp dağları... Hava kirliliği... Teneffüs edemezsiniz. CHP'nin günkü belediye başkanı 50 bin eve doğal gaz götürebilmiştir. Ben cezaevine girerken 1 milyon 250 bin eve doğal gazı götürmüştüm. Hava o zaman temiz hale gelmişti. Gazeteler maske dağıtıyordu. Neden? Kirli havayı teneffüs etmesinler diye. Su yoktu İstanbul'da. Benzin istasyonları gibi su istasyonları kurulmaya başlanmıştı."
"Başımızı iki elimizin arasına alacağız. Gerek gençliğimizin gerekse de şu anda gençlerin üstünde annelerin babaların oylarını verirken artık bu işi çok basite alan bir havada değil. İstanbul'un kaderini 'Marifet iltifata tabidir.' anlayışıyla ele alması ve buna göre de oyunu kullanması gerekir. Ondan sonra 'Yandık.' demenin hiçbir anlamı olmaz."
Bu belgelerin ortaya çıkması, yargının Sayın Yavaş'la ilgili vermiş olduğu karar kenara konulacak bir şey değil. Bu seçime böyle girebilse dahi seçimden sonra bunlar milletin önüne gelecek, milletin önüne geldiği zaman burada çok ciddi bir bedeli kendisi ödeyeceği gibi Ankaralı hemşehrilimize de ödetme durumuna düşürür.
Burada iki aday yarışıyor. Birisi Yavaş. Ama bir diğeri Mehmet Özhaseki. Bunları benim partilim olduğu için söylemiyorum. Futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutmamak gerekiyor. Bu zat zaten yuvarlanıyor. Kökeni MHP'li. Geldi CHP'den iki kez girdi, kaybetti.
Özhaseki 5 dönem Kayseriyi yönetti. Kayseriyi nereden aldı, nereye getirdi. Bu çok önemli. Bunun dışında ben tabii orada 5 dönem yapınca seni Ankara'ya almamız lazım. Ve Mehmet Bey'i yanıma aldım. Milletvekili oldu. İlk etapta kendisini Çevre ve Şehircilik Bakanı yaptık. Bu bakanlığın da belediyelerle ilgili bir çok işlevi var. Mehmet Bey de bu işlerde işi çok iyi bilen bir arkadaşımız. Bu arada tabii Mehmet Bey'in üzerine çok önemli bir yük de yıktık. Güneydoğu çukurlarla aşılmıştı. Terör örgütü çukurlarla delik deşik etmiş. Bitişik nizam evlerde de apartmanlar aşağıdan tünellerle birbirine bağlanmıştı. Mehmet Bey'e bunları yıkmamız lazım dedim. Buradaki insanlara biz konutlarını yapıp vereceğiz."
"Her tarafı bu terör örgütü çukurlarla delik deşik etmiş ve bitişik nizam evlerde de apartmanlar aşağıdan tünellerle birbirine bağlanmıştı. Bütün buraları 'Mehmet Bey dedim bunları yıkmamız lazım' ve mağduriyet olmadan, oralarda yaşayan insanlara biz konutlarını yapıp vereceğiz. Bakınız Diyarbakır, o Sur içi, dışı her yer... Ve 3 gidiş, 3 geliş, 4 gidiş, 4 geliş yollar ve aydınlık. Şu andaki adayımız orada Mehmet Bey'in eli ayağı idi. Oraya kayyumdu, şimdi de belediye başkan adayı yaptık. Sur içini gayet güzel bir şekilde ele aldık. Oralarda piknik alanları vesaire Dicle'nin boyunda şu anda muhteşem bir peyzaj çalışması ile birlikte güzellikler var.
Malum Kurşunlu Camisi'ni bunlar kurşuna tabi tuttular. Kim bu? HDP denilen dinsiz, imansız, ateist olan takım. Bunların böyle bir yapısı var. Cami vesaire bunlar bir şey dinlemediler, okulları yakanlar, yıkanlar bunlar değil mi ? Bunlar için yakmak, yıkmak bunlar kolay şeyler. Tek şeyleri bunların, anında yakmaktır, yıkmaktır ama benim vatandaşım, benim Kürt kardeşim buna dikkat etmesi lazım yani illa bunlar Kürt'tür diye bakmaması lazım. Kürt de olsa yakıyorsa, yıkıyorsa bu memlekete bu millete zarar veriyorsa, öldürüyorsa bunlarla yol yürümemesi lazım, buna çok dikkat etmemiz lazım. 'Bana kim hizmet veriyorsa onun yanında olurum.' demesi lazım."
Diyarbakır'dan bize gerekli olduğu kadar milletvekili çıkmıyor diye biz Diyarbakır'ı bir kenara koymadık. Orası da bizim memleketimiz. Mardin, Hakkari, Şırnak. Bunlar milletvekili verse, vermezse hiç önemli değil. Bizim için önemli olan bu topraklar 780 bin kilometrekare ile bizim. Dolayısıyla biz batıda hangi hizmeti veriyorsak oraya da o hizmeti vereceğiz dedik. Hakkari'de öyle. Orada da miting yaptık. Diğerleri gitmiyor ama ben gittim. Şırnak'a gittim. Çünkü çalışacağız, göz göze bakacağız, bu elektriği vereceğiz, alacağız. Hangi tehdit olursa olsun."
"Biz şu anda mahalli idareler seçimi yapıyoruz, genel seçim değil. Aslında benim iki kelimem var. Hep bunu söylerim, bu iki kelime ekonominin anahtarıdır. Birisi istikrar, birisi güvendir. Eğer bir ülkede güven yoksa istikrar yoktur, güven ve istikrar birbirinin mütemmimi iki kavramdır. Bunu yakalarsanız mesele yoktur. Biz yaklaşık 16-17 senedir bunun üzerinden çalıştık. Şu anda bir yerel seçimdeyiz. Ben Cumhurbaşkanı olarak 4,5 sene Allah ölüm vermezse, hayat devam ederse ülkenin başındayım ve kabine olarak zaten mevcut kabinemle yola devam edeceğiz. Yerel yönetimlerle bu konuda herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil. Kimler kazanır bilemeyiz, kazanan kendi ilinden, ilçesinden, beldesinden sorumlu olacaktır. Hesabını sonra kendisi verir ama bizler devlet yönetimi olarak gerek Cumhurbaşkanı olarak şahsım, gerek tüm bakanlarım tüm kurumlarımız hepsiyle biz hizmete devam edeceğiz. Bunda bir sıkıntı yok."
"Şu anda benim istediğim yerde henüz değil ama 2019 bunun adeta yavaş yavaş ışığının yandığı ve olumlu istikamette gelişmeleri aldığımız bir yıl olacak. Hele 2020, bu konuda çok daha ideal bir noktaya geleceğiz. S&P şöyle demiş, böyle demiş. S&P filan bunlar bizim için hayırlı rüya görmez ki. Biz ne görüyoruz, bu önemli. Şu anda ihracatta malum geldiğimiz yer ortada. Şu anda 870 filan buraları bulduk ama nereden geldik 36 milyar dolardan geldik. Böyle durup dururken buralara gelmedik. Demek ki iyi bir yoldayız, çok daha iyi noktaya geleceğiz. Turizmde biz 46 milyon turist çektik. Şimdi bu yıl bu rakam 50'yi aşacaktır, iyi bir gidiş var. Şu anda destinasyonlarımız çok hareketli."
"Kanal İstanbul için teklifler geliyor. Girmek isteyenler var. 3 katlı tüp geçide girmek isteyenler var, görüşmelere başladım. Türkiye'nin bu noktada bir sıkıntısı yok. Ama Türkiye'de birileri muhalefetini yapabilme adına bu tür yollara tevessül ediyorlar. Buradan size bir ekmek çıkmaz. Yapmayacakları şeyleri vaat etmek suretiyle, bol bol atıyorlar."
Yurt dışından Türkiye'ye dönüşlerin olduğu bir dönemi yaşıyoruz.
BM'de gençlik komisyonu kurulması ve bu komisyonun İstanbul'da olmasına yönelik bir çağrısının olduğu hatırlatılarak, bu merkezin temellerinin İstanbul'da atıldığı yönündeki haberlerin hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Bunun çağrısını yaptım ama o temel attığımız yer zannediyorum onunla ilgili değil." dedi.
Kendisine, BM'nin birçok biriminin kurulması sözünü verdiğini anlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Gerek kadınlar konusunda, çevre konularında düşüncem de benim, daha önce bunu Ban Ki-mun'a da söylemiştim, Harbiye'de TRT binasını buraya tahsis edelim. Orayı da düşünmemin sebebi bölge oteller bölgesi olduğu için burada herhangi bir toplantı yapılacağı zaman hem konferans salonları var hem de gelen misafirlerin rahatlıkla kalabileceği, ağırlanabileceği oteller var. Tabii Harbiye'deki radyoevi orası sadece bu işin koordinasyon merkezi olacaktı. Bunlar binayı görünce bayağı beğendiler. Mutabık da kaldık ama adım atmakla maalesef her işte olduğu gibi Birleşmiş Milletler gene çok ağırdan alıyor. Aslında inşaat yapılması gerekiyorsa bu tür işe girilebilir. Çünkü BM'nin buraya çekilmesi noktasında o birimlerinin önemli bir şey, bir hareketlilik inşallah getirir diye düşünüyoruz takipçiyiz. Dışişleri bunu takip ediyor. Bu arada kendimiz çok önemli adım attık, BM'nin tam karşısında daha önce Türkevi olarak bulunan binamız vardı, o bina ihtiyaca cevap vermiyordu. Sonra onun yanındaki binaları da satın aldık, şimdi orada gerçekten mimarisi ile her şeyi ile muhteşem bir Türkevi yapıyoruz. 32 katlı bir bina ve çevresindekilerden hepsinden çok daha muhteşem, görkemli bir bina olacak ve orada bütün birimlerimizi rahatlıkla inşallah çalıştırabileceğiz. Orada tabii bazen hervele derim. Hacda, umrede Safa Merve arasında hervele yapılır ya. Adeta o da bizim hervelemiz olsun dedik ve böyle güzel bir şeyi orada yapmakta fayda var dedik. Bunların hepsi bir mesajdır. O mesajı vermek için de bütün çalışma mekanlarınız her şeyiniz güçlü olmanın da bir ifadesidir. Mayıs ayında çok daha iyi bir konuma gelecek."
Erdoğan, Başakşehir ve Galatasaray arasında yaşanan zirve mücadelesi için "Ben rahatım Niye rahatım? Başakşehir'i ben kurdum. Bir taraftan da Rize kurtardı işi, o da yükseliyor. Başakşehir'i kurduğum gibi, onun altına bir de proje takım var. O takım da benim mahalle takımı olarak 14-15 yaşında oynadığım takım. O da Başakşehir'in altyapısını oluşturuyor. Esenler Erokspor... Onlar da ikinci sırada. Başakşehir şampiyonluğu yakalarsa, bu da tabii bir devrimdir. Yani illa on binlerin veya milyonların izlediği takımlar değil, demek ki binlerin izlediği takımlar da şampiyon olabiliyormuş. İyi bir yönetim kadrosu var, Abdullah Hoca'yla. Başakşehir maliyeti düşük bir takım. Ama öbür tarafta bakıyorsunuz, milyonlarca dolara takım kuruluyor, netice yok. Şu an maliyet yüzdesi çok düşük olmasına rağmen Başakşehir şampiyon oluyor" ifadelerini kullandı.
Erdoğan, "Fenerbahçe'nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soru karşısında ise gülerek "Çok ama çok zor bir soru sordun" derken şu yanıtı verdi: "Fenerbahçe şu son anlarda falan bir şeyler yapmaya yelteniyor. Tabii Allah yaşatmasın yani."
© Tüm hakları saklıdır.